Berlin’de Son Tango

By Semih Tuna/ info@eurohoops.net

Fenerbahçe’nin mottosu olan “Destanı Tamamlama Zamanı” veya yazının başlığında olduğu gibi “Berlin’de Son Tango”…  Ne derseniz diyin, bunun tek bir adı var: Final.

Fenerbahçe, 1 numaralı kupada Türk Basketbol Tarihi’nin yazgısını değiştirmek,  3 kez kapıdan dönülen yolu tamamlamak ve kulüpler bazında Avrupa’nın en iyisi olmak için sahaya çıkıyor.

Koçlar

Obradovic – Itoudis. Halef – selef. Usta – çırak. Avrupa basını, haliyle, 3 gündür iki koçu aralarındaki ilişkiden ötürü rahat bırakmadı. Ama konuşulacak her şey konuşuldu. Bu sene hiç karşılaşmamış olmalarına rağmen, muhtemelen Euroleague’de birbirini en iyi tanıyan iki takımdan bahsediyoruz. Nasıl olmasın ki?

13 sene. Tam 13 sene bu ikili birlikte çalıştı. Bu maçı satranç maçı üzerinden okuyacak olursak, birbirlerinin 3 hamle sonra dahi neler yapacağını biliyorlar. Taktiksel açıdan iki koç arasında fark yok. Çünkü 13 senede görülebilecek her şeyi tattılar. Oyuna yeni bir boyut kattılar. 8 Euroleague finali oynayıp 5’ini kazandılar. Ama bir fark var.

Bu fark büyük, bu fark ancak zamanla telafi edilebilecek bir fark. Onun adı: Tecrübe. Itoudis 3 senelik kariyerinde ilk kez Final Four seviyesinde final oynuyor. Geleceğinin ne kadar parlak olduğunu daha asistan koç iken belli etmişti. Çok iyi bir koç olacak. Fakat, şimdilik, büyük bir koç değil. Komutan Obradovic, ortalığın yangın yerine döndüğü anlarda hep 1 numaralı karar verici oldu. Yendi veya yenildi, önemli değil. Buraların nasıl oynanacağını Avrupa tarihinde ondan daha iyi bilen ikinci bir isim yok.

Taktiksel savaş olacak evet, ama bundan ziyade mental bir savaş olacak. Burada ağır basacak tarafı zaten biliyorsunuz.

CSKA Moskova

Ligin en değerli oyuncusu ve ligin en iyi oyuncusu arasında ince bir nüans var. Bu yüzden MVP ödülünde benim oyun Ioannis Bourousis’e gitmişti. Laboral’den onu çıkarmak, CSKA’dan De Colo’yu çıkarmaktan daha büyük zarar.

Nando de Colo bir fenomen. Avrupa Basketbolu’nda en skorer oyuncu ödülüne ulaşan isimler, genelde ilk turda elenen (Eski Fenerbahçeli Marc Salyers örneğinde olduğu gibi) takımların Amerikalı guard veya forvetleri olur. Fransız farklı. Fransız, Avrupa’nın en iyi oyuncusu olmasının yanısıra (en yetenekliden bahsetmiyorum) 26 maçta hiç dalganma yaşamayıp 20 sayı 5 asist ortalamalarını yakaladı. Bu yaz Avrupa’nın en gözde serbest oyuncusu da olacak.

Milos Teodosic hayal gücünün sınırlarını zorlayan bir oyun kurucu. Safi yetenek. Muhteşem bir  sezon  da getirdi. Ancak herkesin bildiği gibi, iki ucu kesin bıçak. Bu sezon kendisini arka plana atıp takımının başarısını için çabalasa da, geçtiğimiz yıllarda yaşadığı akıl tutulmalarını test edecek bir ortamı ilk kez  yaşayacak.

Bu sezon sansasyonel bir yıl geçirip oyunu sürükleyen iki guard, maç başı 35 sayı 11 asist yapıyor. CSKA Moskova, bu iki oyuncunun yanında yardımcı oyunculardan maksimum katkıyı alan bir takım. Oyununu bu sezon çok geliştiren ve Datome’nin farklı bir replikası olan Kurbanov, istatistik kağıdının her yerine katkı yapıyor. Vorontsevich, Euroleague’in sayılı 4 numaralarından. Fridzon gibi buraları oynamayı bilen, Jackson gibi emniyet sibobu olan, Cory Higgins gibi bu sezon Avrupa’da en yüzdeli üçlük atan yıldızların yanında yarıfinal maçında en çok Final Four oynayan Khryapa da var.

Ve Kyle Hines. Bu sezonun “En iyi savunmacısı”, bu sezonun “En iyi savunmacısı değil”. Anlatım bozukluğu var, farkındayım. Udoh, Hanga, Vesely varken onun seçilmesinin manalı hiçbir tarafı yok. Buna rağmen Hines savunmadan ibaret değil. Freeland’in bir maç çıkıp 2 ay oynamaması, onun öne çıkmasını sağladı. 1-2-3-4-5 numaralı pozisyonların switchleyebilen Amerikalı, Lokomotiv Kuban maçında da pota altı ve yüksek posttan başlayan pas trafiğinde önemli bir rol üstlendi.

Itoudis’in takımı, Avrupa’nın açık ara en skorer takımı. Maç başına buldukları 90.6 sayıyı korkunç bir yüzdeyle atıyorlar: %57.8 iki sayı, %42.5 sayı. İşin Fenerbahçe adına can sıkacak tarafı ise farklı savunmalara adapte olabilmesi. Lokomotiv Kuban, benim Euroleague’de uzun yıllardır gördüğüm en iyi savunma takımı. Savunmada rakip kısayı 4 numara ile tepede karşılayıp oyun kurucunun saha görüşünü kısıtlıyorlar. Modern basketbolda toplu tarafa ekstra 1 adam daha koyma ritüelini tek kelimeyle muazzam şekilde uygulayan Kuban, her topu switch edip, kısanın uzunla eşleşmesinde dahi ikili-üçlü sıkıştırmalarla miss-match’e müsamaha göstermiyor.

Bunu aştılar. Yarı final maçında 88 sayı. Fena değil, öyle değil mi?

Fenerbahçe Tarafı

Büyük takımın nişanesi, kötü oynadığı maçları dahi kazanmaktan geçiriyor.  Fenerbahçe bunu bu sezon defalarca yaptı. Geride olduğu dakikalarda hiç dağılma tehlikesi geçirmedi. Savaşçı karakterlerden kurulu bir takım olmanın ödülü defalarca aldı.

Basketbol, karmaşık olduğu kadar basit bir oyun da. Fenerbahçe’nin CSKA Moskova’yı olabildiğince limitlemesi, bunda da Teodosic’in kafasına girerek başlaması gerekiyor.

Bobby Dixon dün iyi bir maç çıkarmadı. Bu sezon topa baskıyı Avrupa’da en iyi yapan 3-4 oyuncudan birisi. Dün perdelere takıldı, Adams’ı durduramadı. Teodosic’i birebir savunmak, onun gününde olduğu akşamlarda pek imkanı olan bir basketbol olayı değil. Bu yüzden onu sinirlenmek daha iyi bir çözüm. 2 Avrupa şampiyonluğu olan ve dün maçı uzatmaya taşıyan Kostas Sloukas’ın da hücumda doğru kararlar verip winner yönünü ortaya çıkarması şart.

CSKA, sete oturduğunda doğru pas kanalıyla ters eşleşmeleri değerlendiren bir takım. Geçiş hücumlarında ise doğru adamı buluyorlar ve ne olduğunu anlamadan 2 dakikada rakibi afallatacak  seri yakalayabiliyorlar. Bu yüzden 40 dakika boyunca konsantrasyonun bir an dahi düşmemesi lazım.  Obradovic’in takımında bunun olması mümkün değil, hele ki bu sezonki takımda.

Geçen sezonki yarı finalde Fenerbahçe, skor potansiyeli yüksek ama direnci düşük bir takımdı. Bu yüzden Real Madrid, taraftarıyla Fenerbahçe savunmasını pişmaniye kıvamına getirdi. Sarı Lacivertlilerin,  bu sene Euroleague’de yer alan takımlara karşı en büyük avantajı sertlik. Bu alanda bir dominasyon kurdular. Hem kısa beş hem uzun beşte herkes göğüs göğüse çarpışıyor. Geri adım veya vites, ne derseniz, yok. Herkes rolünü biliyor. Maç içi iniş çıkışlar dramatik seviyede değil, telafi edilecek düzeyde.

Pota altında Avrupa’nın en mobil uzun ikilisine sahip olan Fenerbahçe, Hines’ı maç başı faul problemine sokarsa boyalı bölgenin hakimiyetini alacağı gibi oyunun kontrolünü de ele geçirebilir.  CSKA, Nando ve Milos’tan bulamadığı katkıda sürpriz bir katkı çıkarabilir ama Hines’ın yokluğunu kapatamaz.

Tek maçın şampiyonu belirlediği ortamda genelde kararlı taraf maçı kazanır. Umarız bu Fenerbahçe olacak.

Related Post