Sinan Güler: “Galatasaray’ın Kariyerime Çok Büyük Etkisi Var”

By Mete Budak & Murat Köse / info@eurohoops.net

Galatasaray Odeabank kaptanı Sinan Güler, Sarı Kırmızılı takımın medya gününde Eurohoops’un sorularını yanıtladı.

Kaptan; Sarı Kırmızılı takımın çizmesi gereken yolu, yeni Euroleague formatını, kendi performansını ve Amerika’da oynamış bir isim olarak NCAA’e giden oyuncular hakkındaki düşüncelerini anlattı.

Geçen sezonki şampiyonlukta Eurocup Kupası’nı sen kaldırdın ve bu kulüp tarihi için çok önemliydi. Sence Galatasaray’ın bundan sonraki aşamada ileriye atacağı adım ne ve nasıl olmalı?

Basketbol adına yapılacaklar ortada. Sezonlar bitince koyulan hedefler, geçmişe bakılıp değerlendiriliyor. İleriye dönük neler yapılabilir düşünülüyor. Bugün baktığımızda sezona daha yeni başlıyoruz. Önümüzde neler var? “Türkiye Kupası, Euroleague Final Four’u ve Türkiye Ligi”. Bu hedefleri bir şekilde ulaşmak, bizim için en büyük çıta. Euroleague’e belirli sebeplerden dolayı 1 sene giremedik. Eurocup’ı kazanarak geri döndük. Bu tabii ki kulüp ve Türk Basketbol tarihi için büyük bir başarı. Şimdiki hedef Galatasaray’ın kalıcı olduğunu Avrupa Basketbol kamuoyuna kanıtlamak.

Değişen format içerisinde Galatasaray her yıl Euroleague’deki yerini hak ederek korumak zorunda. Bunun için de üstün bir performans koyması gerekiyor. Bu durum oyuncular ve kulüp üzerindeki bir baskı yaratır mı, yoksa daha kamçılayıcı bir mekanizma mı olur?

Kulübün tarafında daha fazla baskı unsuru olduğunu düşünüyorum. Oyuncuların sahada göstereceği performans sahada belli olacak. Orada değişebilecek çok parametre yok. Kulüp tarafında 1-2 sene önce Euroleague’e tekrar alınmamaya sebep gösterilen konular ne, bunu iyi analiz etmeleri gerekiyor ve bunları tekrarlamamak gerekiyor. Bunların en başında taraftarın saha içi ve saha dışında davranışı geliyor. Bu ne yazık ki bize sadece İstanbul’daki maçlarda değil, Almanya’daki Bayern Münih maçında da problem olmuştu. Böyle bir sürecin içinde herkese farklı görevler düşüyor. Antrenör, sporcu, malzemeci… Bu, bir takımın çekirdek ekibi. Ama aynı zamanda İpekçi’de bir anda 15 bin kişi oluyoruz. Hep beraber hareket ediyoruz. Eurocup şampiyonluğu süresinde bunu muhteşem yaptık. Bunu, en iyi şekilde devam ettirmek lazım. Bu seneki takvimde bunu yapmak daha önemli hale geldi.

Bu sene Galatasaray’da 4. sezonun olacak. Bu 4 sezonda bu takımı sıralamaya koyman gerekirse nasıl bir sıralama yaparsın?

Bunu söylemek için henüz erken. Benden önce şampiyon olunan seneyi de konuşursak, o zaman en istikrarlı şekilde korunmuş bir kadro vardı ve bunun meyvesini de TOP 8’e kalarak aldık. Geçen sezonki takım Eurocup’ı kazandı. Demek istediğim, karşılaştırabileceğim iki tane çok iyi takım var.

Bu sezon Final Four İstanbul’da oynanacak. Takımdaki oyuncular bunu bir motivasyon aracı olarak kullanabilir mi?

Taraftar heyecanlanıyor, ben heyecanlanıyorum. Hayatım kariyerim boyunca hep İstanbul’daydım ve taraftarı olduğum kulübün içerisinde kaptanlık noktasına kadar geldim. Bununla beraber İstanbul’da Final Four oynayabilirsek apayrı bir duygu olur…

Son 3 yılda hep büyük turnuvalar oldu ve artık yorgun hissediyorum demiştin. Bu yaz Milli Takım için nispeten hafif geçti. Dinlenebildin mi, bu kez sezona hazır olduğunu düşünüyor musun?

2008’den beri Milli Takımdayım. İlk kez geçtiğimiz yaz ameliyat sonrası bir rehabilitasyon süreci yaşamıştım. İlk defa o zaman bir boşluk yakalamıştım ama onu da rehabilitasyon ile geçirmiştim. Bu sene ilk defa 5 haftaya yakın bir süre hiçbir şey yapmadım. Açık konuşacağım, vücut ve kafa öyle bir boşluğa alışık değilmiş. 5 haftanın sonunda burada antrenman yapmaya başladığımda zorlanacağımı hissediyordum. Tabii yaşımın da getirdiği bazı şeyler var. Bu sezonun ikinci antrenmanında, 8 sene boyunca full time çalışan bir makinenin 5 hafta boyunca durmasının çok da iyi bir şey olmadığını hissettim. Fakat aynı zamanda fiziksel olarak da, mental olarak da tam sezon yaşamak… Geçen sezonki gibi bir 11 ay yaşamak zor.

Peki ayak bileğin ne durumda?

Sıkıntılar halen var ama ameliyat olduğum süreçten sonra her şey çok daha iyi. Zaman zaman yorgunluğa bağlı olarak ağrılar yaşıyorum ama umuyorum ki sezon içerisinde beni sahadan uzak tutacak bir problem yaşamayacağım.

İstatistikleri kontrol ettiğimizde Ender Arslan’ı geçip Galatasaray formasıyla en fazla Euroleague maçı oynayan oyuncu olma ihtimalin var…

Ender’i toplam maçta geçemeyeceğim galiba. Ender o tarafta koptu gitti. Açıkçası Galatasaray’ın benim kariyerime çok büyük etkisi var. Ergin abi beni takıma dahil ettiğinde ve ilk sezon bittikten sonra konuşmalar içerisinde kendime hedef koyabileceğim şeyleri bana gösterdi. Onlardan bir tanesi de takımın lideri olmaktı. Galatasaray’da bu fırsatı yakalamak, geçen seneki ve bu seneki takım arkadaşlığını hissedebilmek çok önemli. Bunun ufacık bir parçası olabilmişsem eğer, benden daha mutlusu olmayacaktır.

Bu sezon NCAA’e gidecek 7 tane Türk oyuncu var, orada freshman yıllarına başlayacaklar. Sen de orada yer almış bir oyuncu olarak bu oyuncuların NCAA tercihlerini nasıl değerlendiriyorsun? Türkiye’deki bazı isimler kulüpleriyle bu konuda sorun da yaşadılar…

O tercih, prefesyonel kariyer veya üniversite kariyeri arasında yapılacak tercih, çok zor. Normal şartlarda altyapılarda benim seviyemde olan bir oyuncu varsa ona söylediğim tek bir şey var: Amerika’ya git. Eğitimini al. Eğitimini basketbol sayesinde alabiliyorsan ne güzel, bedavaya okul okuyorsun. Sonra dönüp oynamak kendi elinde. Ben altyapılardayken Milli Takım oyuncusu değildim. Benim için Amerika’ya gitmek doğru seçenekti. Bu seçeneği aynı benzerlikte sporcuların yaratabileceğine inanıyorum. Ancak Milli Takım seviyesinde bilinirliği olan, Avrupa Şampiyonası’nda oynayan ve sene boyunca kampta olan, Türkiye’de en iyi kulüplerde oynamaya devam eden bir ismin bu kararı alması finansal olarak daha zor. Teknik olarak doğruluğu da tartışılabilecek durumda. Bugün bahsettiğin isimleri bir liste yapsak; bence yarısı doğru yarısı da yanlış kararı vermiştir. Önemli olan şey tamamen oyuncunun ne kazanacağını önüne koyabilmesi. Ne yazık ki  Türkiye’de oyuncunun at gözlüğü takmasına sebep olan 2-3 tane etken var. Bunlardan bir tanesi velilerin hırsı. Veli eğitim için hırslanıyor olabilir, veli finansal gelecek için hırslanıyor olabilir. Fakat altyapı sporlarında bununla alakalı çok çabuk hırslanıyorlar. Altyapıdaki organizasyonların bir parçası olmasam da en azından kamplarımda ve diğer yerlerde insanlarla tanışarak, antrenörlerle konuşarak bunu gözlemleyebiliyorum. İkinci etken ise de çok erken yaşta menajerle iletişime girilmesi ve o menajere belirli bir bağlılığa girilmesi. Dürüst olacağım, benim menajerlerim çok uzun süredir tanıdığım insanlar. Profesyonel seviyeye gelene kadar bir gün bile iş konuşmadık. Benim kariyerimle ilgili elbette fikirlerini verdiler, ama bağlayıcı hiçbir şey yapmadım. Ben Amerika’ya gidip geldikten sonra kafamda yalnızca onlarla çalışmak vardı. Bu iletişimi kurmak, 15-16 yaşından itibaren çok ciddi paraların döndüğü bir ortamda çok zor. Aynı zamanda sporcunun veya sporcuya mentörlük yapabilecek insanın çok iyi düşünmesi gerekiyor. Arada bir çizgi var. O çizginin neresi doğru belli değil. Kulüp tarafından, oyuncu tarafından, federasyon tarafından herkesin kendi doğruları var. En doğrusu ne, onu belirleyecek bir sistematik yapının oluşturulması lazım.

Related Post