by Eurohoops Team / via Jared Weiss/ info@eurohoops.net Bu yazı 29 Mayıs 2025 tarihinde TheAthletic'te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir. Eurohoops Türkiye’nin Instagram hesabını takip etmek için tıklayın! Tyrese Haliburton’ın telefonu çalıyor. Ekranda tanıdık bir isim: Drew Hanlen. Onun aradığını gördüğünde, bu konuşmanın gününü güzelleştireceğini mi, yoksa sinirlerini mi bozacağını asla bilemiyor. Ama bu belirsizlikten rahatsız değil. Bunun oyunun bir parçası olduğunu biliyor. Telefona cevap veriyor, karşıdan antrenörü Drew Hanlen’in sesi geliyor. Haliburton’a, karşısındaki oyuncunun da bir “Tyrese” olduğunu söylüyor — çünkü Indiana Pacers, ertesi gün Tyrese Maxey’nin Philadelphia 76ers’ıyla oynayacak. “Bana ‘Maxey, yarın seni kilitleyeceğini söyledi' diyor. Ben de ‘Hadi ordan! Geçen maç ne yaptığımı unuttun mu?’ diyorum,” diye anlatıyor Haliburton, The Athletic’e. “Aslında bunu söylemem için beni kışkırttığını fark etmiyorum bile. Çünkü o sırada Maxey’le birlikte.” Eğer Hanlen, formda olan bir oyuncusunun yanındaysa, o anda formsuz olan başka bir oyuncusunu arayıp “Senin ona yetişmen lazım!” der. İki oyuncusu birbirine karşı oynayacaksa, onları aynı mesaj grubuna alır ve ortalığı kızıştırmaya başlar. Boston Celtics ile Sixers karşılaştığında, en ünlü iki oyuncusu olan Jayson Tatum ve Joel Embiid’i aynı sohbete ekler ve Tatum’a MVP olamadığını, Embiid’e ise şampiyonluk kazanamadığını hatırlatır. Hanlen’in yıldız oyuncularıyla yıllardır kurduğu bu "oyun", aslında birbirine sıkı bağlı bir rekabet ağı. Bu sezon NBA Finalleri’nde bu yapı ciddi bir testten geçebilir çünkü iki oyuncusu — Tyrese Haliburton ve Oklahoma City Thunder’ın genç uzunu Chet Holmgren — finalde karşı karşıya geliyor. Önceki nesillerin sıkça “fazla dostane” diye eleştirdiği NBA’de Hanlen’in yaklaşımı, rekabetin aslında hâlâ canlı olduğunun göstergesi. Sadece biçim değiştirdi. “Çoğumuz iyi karakterli oyuncularız. Birbirimize laf atmak için özel çaba sarf etmiyoruz,” diyor Haliburton. “Ama Drew bunu bizim adımıza yapıyor. Mesela Philly maçı öncesi benim yanımdayken Joel’i arayıp, ‘Tyrese, seni yarın parçalayacak dedi’ diyor. Halbuki ben öyle bir şey demedim! Ama bunu Joel’in kulağına fısıldıyor.” Bu tarz kışkırtmalar, sahada topun kontrolünü elinde tutan oyuncular arasında rekabeti körüklüyor. Demir demiri keser; Hanlen ise o demiri ısıtan ateş. “Drew tam bir baş belasıdır. Onu tanımıyorsanız, ciddi anlamda ters gelebilir,” diyor en eski oyuncusu Bradley Beal. “Ama ben seviyorum. Bizim oralarda bu normaldir. Asla oyuncunun yerinde saymasına izin vermez. İşte grup mesajlarının amacı da bu zaten.” “Bence gayet yerinde bir tanım,” diye ekliyor Maxey. “Ama Brad söyledi, ben demedim.” Hanlen, NBA’in en tanınan bireysel yetenek koçlarından biri hâline geldi. Oyuncuları da ligin en bilinen yüzleri arasında. Özel koçlar genellikle sezon dışında bire bir çalışır ama Hanlen sezon boyunca da oyuncularıyla temas halinde. Maçlar arasında bireysel antrenman yapıyor, günlük video analizleri gönderiyor. Pacers’ın Knicks’e karşı aldığı 5. maç galibiyetinde triple-double yapan Haliburton’ı kenarda ilk tebrik eden yine oydu. St. Louis’li Hanlen, bu işe lisedeyken Bradley Beal’le çalışarak başladı. Kolejdeyken David Lee’yi çalıştırdı. Daha sonra Beal’in yönlendirmesiyle henüz 13 yaşında olan Jayson Tatum’u aldı. Bugün şirketi Pure Sweat’in danışan listesi 31 All-Star seçimi barındırıyor: Jayson Tatum (6 kez) Joel Embiid (7) Tyrese Maxey (1) Tyrese Haliburton (2) Tyler Herro (1) Zach LaVine (2) Bradley Beal (3) Giannis Antetokounmpo (9) — bu sezon eklendi Ayrıca Chet Holmgren, Trey Murphy III, RJ Barrett ve Kelly Oubre Jr. gibi isimlerle de çalışıyor. Hanlen yıl içinde yaklaşık 150 uçuş yapıyor, 250 geceyi otellerde geçiriyor. Oyuncusunun yanında değilse, maçtan hemen sonra FaceTime aramasıyla analiz yapıyor, sabahına video klip gönderiyor. Televizyon izlemiyor, gündemi takip etmiyor. “Takıntı,” diyor, “zevk aldığın şeyleri olabildiğince daraltmaktır.” Onun tek takıntısı basketbol. Ve oyuncularının da öyle olmasını istiyor. “Yazın birçok All-Star’ı ve NBA oyuncusunu salondan kovdum,” diyor Hanlen. “Eğer basketbolu sevmiyorlarsa, çevremde olmalarına tahammül edemem. Eğitilmeye açık değillerse, tahammül edemem. Benimle aynı takıntı düzeyinde çalışmaya hazır değillerse, çevremde olmalarına tahammül edemem.” Hanlen’in Pelicans’tan Trey Murphy ile ilk yazı sona erdiğinde, Murphy ona güzel bir hediye verdi. Antrenmanda giydiği formayı çerçeveletmek için verdi, yanında da samimi bir teşekkür notu ekledi. Hanlen’in tepkisi sertti: “Benim bir kuralım var. Eğer bir formayla 40 sayı atmadıysan, duvara asılmaz.” “Murphy gülmeye başladı,” diyor Hanlen. “Ama ben ciddiydim. ‘Bu forma duvara çıkmaz’ dedim.” Murphy alınmak yerine meydan okumayı kabul etti. Celtics 31 Ocak’ta New Orleans’a geldiğinde mesajı anlaması gereken kişi belliydi: Hanlen ve karşısındaki Jayson Tatum. Murphy NBA kariyerinde ilk kez 40 sayı attı. Yetmedi, bir sonraki maçta yine yaptı. Ama maç sonunda Tatum, attığı game-winner ile son sözü söyledi. “JT’ye karşı oynamak güzeldi. Keşke maçı kazansaydık, o zaman çok daha fazla konuşacak şeyim olurdu,” dedi Murphy. “Kaybettik, o yüzden o kadar havalı olmadı. Ama yine de onun yıllardır çalıştığı oyunculardan biriyle karşılaşmak özel bir histi. İki formayı da gönderecektim ama sonra dedim ki: ‘Sen bu formaları hak etmiyorsun.’” Murphy için öğretici bir an oldu. Bu grubun bir parçası olmak, sadece gelişmek değil, en iyilerden biri olmak anlamına geliyor. “O, içimdeki potansiyeli görebiliyor ve bununla bir şeyler yapabileceğine inanıyor,” diyor Murphy. “Çok üst düzey oyuncularla çalışıyor. Bu da bana güven veriyor. Demek ki o gruba girmeme artık çok kalmamış.” Yaz aylarında Hanlen’in oyuncuları, sırayla çalışmak üzere Los Angeles’a akın eder. Her gün bire bir antrenmanlar yapılır, ardından sık sık beşe beş maçlarda kozlar paylaşılır. Sezon başladığında karşı karşıya geldiklerinde, yazdan gelen bu dostane rekabet çok daha ciddileşir. “İnsanlar anlamıyor,” diyor Trey Murphy. “Herkes diyor ki lig çok fazla arkadaş ortamı gibi. Evet, oyuncular arasında arkadaşlık var. Ama çoğu zaman biri arkadaşına karşı daha sert oynar. Çünkü yaz boyunca kimin kime ne yaptığı konuşulacak. Ben yazın ‘beni parçalamış’ muhabbeti duymak istemiyorum. O yüzden sahaya çıktığımda elimden gelenin en iyisini yapıyorum. Çünkü en çok arkadaşına karşı hava atılır.” Bu maçlar sadece gurur mücadelesi değil, aynı zamanda gelişme fırsatı. NBA’de her yıl yeni yıldızlar çıkarken, kimse yerinde sayamaz. Antrenmanlar ve pickup maçlar, All-Star seviyesine çıkmak isteyen oyuncuların birbirini geçmeye çalıştığı alanlar. Hanlen’in mottosu şu: “Şimdi benden nefret et, sonra teşekkür edersin.” Müşteri kaybetmekten hiç korkmamış. Onun tek korkusu, oyuncularını en iyi versiyonlarına zorlamamak. “NBA’deki her oyuncunun egosu vardır. Hepimizin var. Ego olmasa, bu seviyeye gelemezdik,” diyor Bradley Beal. “Ama Drew önce egonu test eder, sonra ne kadar aç, ne kadar kararlı olduğunu ölçer.” Oyuncular bu motivasyonu Hanlen’in sözlerinden alsa da, esas kıvılcımı birbirleriyle temas hâlinde tutarak doğal rekabet ortamı yaratması sağlıyor. Bu, oyunlarını yeniden şekillendiriş biçimlerinde bile hissediliyor. Joel Embiid’in yeni şeyleri çok hızlı kavraması meşhurdur. Yeni bir dripling + zor şut kombinasyonunu anlat, ertesi gün antrenman maçında kullanır. Kulağa onun gibi dev bir oyuncu için zor gelse de, Haliburton bu gerçeği bizzat deneyimlemiş: “Drew’la geçirdiğim ilk yazı hatırlıyorum, bire bir oyun üzerinden çalıştığımız bir hareket vardı, ve ben onu bir türlü çözemiyordum,” diyor Haliburton. “Antrenmanı bitirdim, Joel salona girdi ve 10 saniyede hareketi çözdü. O kadar sinirlendim ki! ‘Bu adam benden önce nasıl çözüyor?’ diye. Ertesi gün daha erken gelip daha uzun çalışmaya karar verdim. O hareketi çözmeliydim.” Oyuncular birbirlerinin antrenmanlarını izlemek için erken gelir, ardından kalıp kendini kıyaslar. Hanlen, programlamayı birlikte en uzun süre çalıştıklarına göre yapar — Beal ve Tatum önceliklidir. Bu da salonda aynı anda bir veteran, bir MVP adayı ve bir genç yıldız adayının bulunmasına neden olur. Farklı jenerasyonlar, birbirinden öğrenerek gelişir. Zamanla Hanlen, listeye yeni yıldız adayları da ekler. Bu da veteran oyuncuların motivasyonunu yukarıda tutar. Örneğin Chet Holmgren, 2022 Draftı’nda Thunder tarafından 2. sıradan seçildikten sonra Pure Sweat’e katıldığında, yazın ilk pickup maçında doğrudan Embiid’in karşısına çıktı. Step-back’ler soktu, şutunu blokladı ve MVP olmuş bir oyuncuyu etkisiz gösterdi. “Gittim Joel’e dedim ki, ‘Bu salonda bulunan herkes, ‘Chet, Joel’i dağıttı’ hikâyesini anlatacak eğer sen ciddi oynamaya başlamazsan,’” diyor Hanlen. “O da ‘Tamam kanka,’ dedi. Sonraki maçta Joel sahaya çıktı, ‘Yardım yok, yardım yok,’ diye bağırdı ve üst üste 17 sayı attı.” Maç bittiğinde Holmgren, “Bu adamı durdurmak mümkün mü?” diye sordu. Embiid ise 20 dakika boyunca onu nasıl savunması gerektiğini tek tek anlattı. “Bence Drew, Jayson Tatum ya da Joel Embiid gibi adamlara laf atabilecek tek kişi olabilir. Ve bunu yaptığında, sahada olumlu bir yanıt alıyor,” diyor Tyrese Maxey. Hanlen, oyuncularla kurduğu güveni, başlangıçta ulaşılamaz görünen hedefler koyarak sağlıyor. Önce bu hedefin mümkün olduğuna onları ikna ediyor, ardından süreci zorlu hâle getirerek onların sınırlarını zorluyor. Oyuncular anlıyor ki, bu sinir bozucu hâlleri onları hedefe yaklaştırmak için. “Hazır değilsen, söyledikleri insanın içine oturur. Bazen ‘Drew, biraz yavaş ol’ demen gerekebilir,” diyor Beal. “Ama çoğu zaman içimizdeki rekabet ruhu devreye giriyor: ‘Hadi lan ordan. Ben bu işi yapacağım. En iyi hâlime ulaşacağım. Sana da aksini kanıtlayacağım.’ Herkes bunu kaldırmaz. Ama Drew’un çalıştığı grup olarak, hepimizde bu ruh var.” Maxey, geçen sezon 20 sayı ortalamasına ulaşınca çok sevinmişti. Hanlen hemen arayıp, “Müşterilerim arasında sekizinci sıradasın,” dedi. Ona NBA’de ilk 10 skorer arasına girip, Embiid’siz maç kazanmaya başlaması gerektiğini söyledi. (Embiid son iki sezonun çoğunu diz sakatlıklarıyla kaçırdı.) Maxey başta, Hanlen’in beklentilerini fazla buldu. “Bu takımda çok fazla yetenek var. 26 sayı ortalaması mı? Zor,” dedi. Hanlen’in cevabı nett: “Umrumda değil. Sen bunu yapabilirsin. Sadece kendine inanman lazım.” Sonuç? Embiid’siz Sixers zorlandı belki, ama Maxey o 26 sayı ortalamasını yakaladı. Ve artık bu ligin yıldızlarından biri. “İnsanlar genelde basketbolun %90 zihinsel, %10 fiziksel olduğunu söyler ya, gençken buna gülersin,” diyor Maxey. “Ama yaş aldıkça anlıyorsun ki bu gerçekten böyle. Oyunu anlamadan bu seviyeye çıkamazsın.” Haliburton’ın da benzer bir hikayesi var. Hanlen onu kendi şutunu daha çok üretmeye teşvik etti. Bu da play-off’larda yaptığı geri dönüşlerde kilit şutlara dönüşerek karşılığını verdi. Bu sezon odak noktaları Haliburton’ın mental sağlığıydı. Yılın ilk yarısında zorlanan yıldız guard, sezonun ikinci yarısında büyük bir çıkış yaptı. Play-off’larda ise bir süperstar gibi oynadı. Şu anda sahada sergilediği özgüven, kariyerinde daha önce hiç bu kadar belirgin değildi. Ama yılın bu dönemi, Hanlen için en zor zaman. Sezon boyunca oyuncularına takılmak, rekabetle motive etmek eğlenceliydi. Ama iş kazananın devam ettiği, kaybedenin evine döndüğü noktaya geldiğinde, durum değişiyor. “Yılın en mutsuz zamanı bu,” diyor Hanlen. “Neredeyse bir ebeveyn gibiyim: En üzgün çocuğun kadar mutlu olabiliyorsun. İkisini de çok sevdiğim, çok yakınımda olan oyuncular birbirine karşı oynuyorsa, biri elenip biri devam edeceği için sevinmek zor oluyor.” Ama bu dönem, hem Hanlen hem oyuncular için bir şeyi tekrar hatırlatıyor: Ne kadar sert rekabet olursa olsun, günün sonunda orada sevgi var. Geçen sezon, Haliburton ve Tatum Doğu Finali’nde karşılaşmış, Tatum şampiyonluk ipini göğüsleyerek Hanlen’in ilk kez bir oyuncusunu zirvede görmesini sağlamıştı. Beal için bu nokta, Drew Hanlen ile yıllar önce başlayan yolculuğun nerelere vardığını gösteriyor. “Artık neredeyse takım arkadaşı gibiyiz,” diyor Beal. “Çoğu zaman birbirimizi destekliyoruz. Ve bu, kolay bulunan bir şey değil.” Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın! NBA gündemindeki son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!