Sasha Djordjevic: “Fenerbahçe’de Kendimi Öne Atarak Camiayı Korumaya Çalıştım”

by Berkay Terzi / info@eurohoops.net

Geçtiğimiz sezon Fenerbahçe Beko’yu çalıştıran ve sarı-lacivertli takımı 4 yıllık aranın ardından Basketbol Süper Ligi’nde mutlu sona ulaştıran Sasha Djordjevic, sezon sonunda Fenerbahçe ile yollarını ayırmıştı.

Twitch’te Area 52 adlı kanala konuk olan Sasha Djordjevic, Fenerbahçe Beko dönemine dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. 55 yaşındaki deneyimli çalıştırıcının sözlerinden dikkat çeken kısımlar şu şekilde:

– Virtus ile şampiyon oldun, kabul görmedin. Fenerbahçe ile şampiyon oldun, kabul görmedin. Bir sonraki çalıştıracağın takımda kaybetmeye mi çalışacaksın bu yüzden?

“Ben basketbolcu olmadan önce de, basketbolcuyken de şimdiki kariyerimde de sonuna kadar inanan, sonuna kadar oynayan biriyim. Sonunda bana karşı kazanırsan elini sıkarım. Ama son saniye dolana kadar kimsenin kağıt üzerinde benden iyi olduğunu kabul etmem. Keza profesyonel dünyada da bazı insanlar, bu sonuna kadar inanma deneyimine, bu bilince ve bu özelliğe sahip değil.

Kendi yolculuklarında bu deneyimi yaşamamışlarsa birinin onları bir sezon içerisinde yalnızca sözlerle veya nezaketle ikna etmesi mümkün değil. Dolayısıyla önünüzdeki insanın kim olduğunu, nasıl bir karaktere sahip olduğunu da anlamak gerekiyor. Bazen o insan b*k gibi bir insan oluyor, tabir-i caizse. Fakat zaman zaman yan yana çalışmanın mümkün olmadığı bir yapısı ortaya çıkıyor o insanın.

Ben kamuoyu önünde konuşurken de söylediklerimi belli bir tavırla, asla abartmadan söylemeye çalışıyorum. Molalarda da küfretmemeye, kötü sözler kullanmamaya çalışıyorum. Keza kendi dilimde de bunu uyguluyorum ki bu çok zor. (Gülüyor.) Çünkü ‘Merhaba’ diyorsunuz, arkasından bir küfür geliyor aslında ama ben bu tarzı seçtim. Hem oyuncularla hem de diğer herkesle.

Amerikalıların bir lafı var. ‘Nezaketimi, zayıflıkla karıştırmayın.’ Fakat kazanılan bu başarılar aslında bir çalışmanın, bir sistemin kabulü. Ben kendi yolumdan gidiyorum ve bu yolda da içimde ne varsa onu aktarmaya çalışıyorum.

Kasım-Aralık aylarında şampiyonluk kazanılmıyor. Bu bir süreç, bu her antrenmana yönelik bir çalışma, her sabaha hazırlık, her toplantıya hazırlığın ürünü. Çalıştığınız, dinlendiğiniz, konuştuğunuz, iletişim kurduğunuz bir sistem oluşturmanın ürünü. Bir keresinde Fenerbahçe’deki bir fizyoterapist dedi ki bana ‘Teşekkürler koç. Her gün buraya gülümsemenizi getirdiniz. Bu hiç olmamıştı. Bunun için çok teşekkürler.’

‘Şunu yaptım, böyle yaparım’ demek için söylemiyorum. Yaptığınız şeyler orada kalıyor fakat bunlar doğru deneyimler.

Fenerbahçe konusunda sözleşmemde bir çıkış maddesi vardı. Ben bu maddeyi kendim kabul ettim. Takımı ben kurmamış olsam da. Sadece 1 oyuncuyu ben getirdim. Şehmus Hazer. Daha doğrusu, ben takıma katıldıktan sonra onay verdim diyelim. Ben EuroLeague’de playofflara kalınamaması hâlinde şampiyon olunsa da bir karar verebilmelerine yönelik maddeyi kabul ettim. Bu durumda da sözleşmeden çıkabiliyorlardı.

Çünkü Fenerbahçe gibi bir camia için playofflara kalamamanın ne demek olduğunu biliyorum. Dolayısıyla kendi k*çımı kurtarmaktan ziyade kendimi öne atarak camiayı korumaya çalıştım.

Tabii bir yandan sakatlıklar, Rusya’daki savaş gibi durumlardan bahsetmeye bile gerek yok çünkü çok acayip şeylerdi cidden. Fakat kararı verdikleri zaman derinlemesine bir analiz yapmadılar, kabul edilen bir karar almış oldular. Hiçbir sorun da yok.”

– Fakat koç dediğiniz gibi büyük şanssızlıklar da yaşadınız gerçekten.

“İnanılmaz sakatlıklar yaşadık tabii. Jan Vesely, üç ay yoktu. Nando De Colo üç ay yoktu. Pierria Henry, 1,5 ay yoktu. Dyshawn Pierre de sakatlandı. Devin Booker, sakatlandı. Danilo Barthel, sezon başında iki maç oynadıktan sonra bir daha oynayamadı. Türkiye Kupası yarı finalinde Blackshear, Henry’nin üzerine düştü ve Henry 1,5 ay oynayamadı. Biz o süreçte Monaco’da Mike James, Belgrad’da Kızılyıldız, deplasmanda Anadolu Efes maçlarını oynadık. Nando De Colo’nun da kolundaki kırıktan sonra daha yeni dönebildiği dönemdi o. Keza Jan Vesely de yoktu. Çok fazla avantaj vermiş olduk. (Gülüyor.) Biraz abarttık galiba.

Ama sonra finalde Shane Larkin gibi ‘altıncı bir Türk oyuncu’ ile oynayan Anadolu Efes’e karşı oynadık. Micic & Larkin muazzam bir guard ikilisi. Orada da tabii güzel bir hazırlık yapabildik. Oyuncularımla çok büyük gurur duyuyorum o final eşleşmesinden dolayı. Bunu da biliyorlar. Onlar da ben de bunu nasıl başardığımızı biliyoruz. Güzel bir başarıydı gerçekten.”

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!

 

Related Post