by Eurohoops Team / info@eurohoops.net
Eurohoops Türkiye’nin Instagram hesabını takip etmek için tıklayın!
Fenerbahçe Beko’nun yıldız oyuncusu Nigel Hayes-Davis, Triple Threat Show’un 30. bölümüne konuk oldu.
Geniş çaplı açıklamalarda bulunan Amerikalı basketbolcu, Avrupa’ya ilk geldiğinde yarım sezon sonra Amerika’ya dönme niyetinde olduğunu dile getirdi.
Nigel Hayes-Davis ayrıca kendisini EuroLeague’in en iyi oyuncusu olarak gördüğünü dile getirdi.
Nigel Hayes-Davis’in NBA günlerine dönmek istiyorum. Hani o, NBA kadrolarında yer alıp bir gidip bir geldiği, G League’de de forma giydiği zamanlara… Peki Nigel Hayes-Davis, 2025 yılında nasıl oldu da EuroLeague’in bir süper yıldızı haline geldi?
Cevabı çok basit aslında: Çok ama çok sıkı çalışmayla. O dönem, benim için gerçekten kritik bir yıldı. O yıl çok şey öğrendim. Ama hep şunu söylerim; her şey çok sıkı çalışmakla ve doğru insanlarla çevrili olmakla başladı. Birçok değerli tecrübe kazandım ve bu tecrübeler beni doğru yollara yönlendirdi.
Evet, cevabım çok net: Sıkı çalışma ve karakter inşa etmek. Asıl karakter inşa ettiğim yıl hangisiydi diye soracak olursan, kesinlikle Barcelona’daki yılım derim. O yıl kendimi buldum.
Peki, 20 yaşındaki Nigel Hayes-Davis, bugünkü 30 yaşındaki Nigel Hayes-Davis’in geldiği noktayı öğrense, nasıl tepki verirdi? Diyelim ki zamanda geri gidip ona, “30 yaşında EuroLeague’in iki yönlü en iyi oyuncusu olacaksın” deseydin tepkisi ne olurdu?
Kesinlikle gururlanırdı. Ama bir yandan da şaşırıp, “Ee, NBA ne oldu?” derdi. Ben de ona, “Her şey yolunda, her şey olması gerektiği gibi oldu,” derdim.
Muhtemelen şunu da söylerdi: “Vay canına, rekorlar kırmışsın, birinci takıma seçilmişsin, artık insanlar seni bir skorer olarak biliyor ve taraftarlar senin üzerinden umutlanıyor.” Üstelik, “Baksana, bütün bu yerleri gezmişsin. Vay be!” derdi. Bir de, “Kedi bile sahiplenmişsin!” diye eklerdi. Evet, doğru duydun. Kedim var.
EuroLeague’de oynamadan önce, Galatasaray forması giymiştin. O dönem takım arkadaşın olan yakın arkadaşım Tai Webster bana, “Nigel buraya sadece yarım sezon için geldi ve sonrasında fırsat bulup Amerika’ya dönmek istiyor” demişti. Peki öyle miydi?
Evet, çok doğru bir yorumdu çünkü o dönem kararlıydım. Kendime şunu soruyordum: “Neden buraya geldim?” Cevap çok basitti: Avrupa’da rekabet edebileceğimi herkese kanıtlamak için.
Bunu Avrupa’ya gelen pek çok Amerikalı oyuncuya da anlattım ve eğer bu röportajı birileri dinliyorsa, Avrupa yolculuğu düşünen Amerikalılara da tavsiyem olur: Avrupa, basketbol dünyasında kendinizi kanıtlamak için harika bir fırsattır. Burada hem saygı görürsünüz hem de zorlu maçlarda gelişirsiniz. Özellikle EuroCup ve Türkiye Ligi gibi organizasyonlardan EuroLeague seviyesine geçiş yapmak, çok şey kazandırır.
Ben o dönem genç ve sabırsız bir Nigel’dım. Zamanla bu sürecin içine girip, kabullenmek ve yerimi bulmak zorunda kaldım.
Amerika’da büyüyen biri için basketboldaki nihai hedef her zaman NBA’dir. NBA’de kısa da olsa o dünyayı soluduktan sonra, orada kalma isteği daha da güçleniyor. Ama şimdi dönüp bakınca, bu bir yolculuktu ve yedi yılın ardından nihayet sağlam bir zeminde durduğumu hissediyorum.
Her zaman insanlara şunu söylerim: Hayatta en iyi yapabileceğiniz şey, ayaklarınızın üzerinde sağlam durmak ve ne gerekiyorsa onu yapmak, çünkü hayat çok kısa ve anlık yaşanması gereken bir şey.
EuroLeague’de “En iyi oyuncu kim?” sorusu hep tartışılıyor. Konuklarımızla bile sık sık konuşuyoruz: Sence bu yıl EuroLeague’in en iyi oyuncusu sen misin?
Evet, bence öyleyim. Ve sanırım bu düşünceyi paylaşan başka insanlar da var.
Bu, sahaya çıkmadan önce kendime hep tekrar ettiğim, neredeyse bir rutin haline gelmiş bir şey. Kendime sürekli hatırlatıyorum: Gerçekten büyük bir şey başarmak için, kendine yüksek düzeyde güvenmen gerekiyor. Hangi alanda olursa olsun, iz bırakmak istiyorsan kendine fazla güvenmen şart.
Bu her büyük isimde olan ortak bir özelliktir. NBA’deki yıldızlara ya da EuroLeague’deki efsanelere bakın. Hepsi kendilerine güvenen, özgüveni çok yüksek isimlerdir. Bu güven olmadan başarılı olamazsınız.
Ve evet, kendimi EuroLeague’in en iyisi olarak görüyorum. Bu benim kararım değil, elbette ödülleri başkaları belirliyor, ama kendi adıma gururluyum. Özellikle Barcelona’daki yıllarıma bakınca, üç yıl önce hakkımda yapılan yorumların tamamen değişmiş olması, beni motive ediyor.
Bana “Kendini en iyi oyuncu olarak görüyor musun?” diye sorduğunda, buna evet diyorum. Çünkü o noktaya gelmek için çok çalıştım ve bu tartışmanın bir parçası olmak bile benim için bir onur.
Biri bana silah dayasa ve birini seç derseniz, kendi adımı verirdim. Bu sezon (MVP ödülünü) kim kazanırsa kazansın, kesinlikle hak etmiş olacak. Ama dediğim gibi, kendi tercihim elbette Nigel Hayes-Davis.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!
EuroLeague gündemindeki son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!
NBA gündemindeki son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!