by Eurohoops Team / info@eurohoops.net
Eurohoops Türkiye’nin Instagram hesabını takip etmek için tıklayın!
Fenerbahçe Beko’nun yıldızı Nigel Hayes-Davis, EuroLeague’in podcasti The Crossover’a katıldı ve şampiyonluğun ardından geniş açıklamalarda bulundu.
Nigel Hayes-Davis’in röportajından öne çıkanlar şu şekilde:
Soru: EuroLeague şampiyonluğu kutlamaları nasıldı?
Nigel Hayes-Davis: Harikaydı. Gerçekten. Parade beni fazlasıyla duygulandırdı. Scotty’ye de söyledim, otobüste otururken “Bir parade nasıl olur, nasıl hazırlanırım” hiç hayal edememiştim. Ama taraftarlar muhteşemdi.
Kutlamaların başında yaşadığımız bir olay var. Otobüse biner binmez bir taraftar stadyumdaydı. Otoyolda otobüsü koşarak takip ediyordu. “Bağdat Caddesi’ne kadar gelirse, otobüse alırız” dedik. Gerçekten geldi ve otobüse aldık. Herkesle fotoğraf çektirdi. Hâlâ ismini bilmiyorum ama ben de onunla bir fotoğraf çektirdim. O seviye bağlılık Fenerbahçe taraftarının ta kendisi. Parade muhteşemdi. Şarkılar söylendi, meşaleler yandı, her yerde insan vardı. Bir konuşma da yaptım.
Soru: Artık Fenerbahçe camiasının bir parçası haline geldin. Bu şampiyonluğu Fenerbahçe için kazanmak senin için ne ifade ediyor?
NHD: 2017’den bu yana kazanılamamıştı. Yani bu gerçekten çok anlamlıydı. Dürüst olayım, belki pek doğru bir cevap değil ama ben bu şampiyonluğu kendim ve takım arkadaşlarım için kazanmaya çalıştım. Taraftarlar biraz ikinci plandaydı. Ama onların kazanmasına sevindim. Onlar için uzun süredir beklenen bu başarı çok önemliydi.
Ben ise… Daha önce de söyledim, kazandığımızda hiç duygusal değildim. Çünkü kazanmayı zihnimde o kadar çok yaşamıştım ki, kazandığımızda hissetmiyordum. Mutluluğum; Melli‘nin gözyaşları, oyuncuların aileleriyle yaşadığı anlar, teknik ekibin sevinciyle geldi. Saras’la yaşadığım tokalaşma anı da önceden zihnimde kurduğum bir sahneydi. Ona önce tokalaşmayla “Bak nerelere geldik” demek istedim. Bu yolculuk sonunda ulaştığımız yer çok güzeldi.
Soru: Bu tarz anlara nasıl mental olarak hazırlanıyorsun?
Nigel Hayes-Davis: Hayatım boyunca harika insanlarla tanıştım. Takım arkadaşlarımdan ya da özellikle hayatımda tanıdığım kadınlardan çok şey öğrendim. Kitaplar, videolar, sohbetler derken bir noktada bu işin özünü kavradım: Bir şeyi net şekilde zihninde canlandırırsan, onu gerçeğe dönüştürmen hızlanır.
Zihninde yaşamakla gerçeklik arasında köprü kurmak için, istediğin hissi şimdiden hissetmelisin. Şampiyonluktan sonra ailemle otelden arenaya yürürken “Hiçbir şey hissetmiyorum” dedim. Sebebi, o duyguyu defalarca yaşamış olmamdı. MVP konuşmamı finalden bir gece önce saat 2:30’da yazarken ağlıyordum. Kafamda o kupayla orada duruyordum. O konuşmayı perşembe yazdım, cuma ve cumartesi yine tekrar ettim. Pazar günü finale çıktığımda artık his kalmamıştı, sadece anın içindeydim.
Soru: Maç içindeki hazırlığın da bu şekilde mi?
Nigel Hayes-Davis: Evet, aynı şekilde. Sezon boyunca insanlar “İlk yarı hiç oynamıyorsun ama sonra 30 sayı atıyorsun” diyordu. Çünkü devre arasında gördüklerimi analiz edip ikinci yarıda uygulanacak şekilde kurguluyorum. Her şey yavaşlıyor, akışa giriyorum. Bu sadece maç için değil, büyük hedefler için de geçerli. Mesela EuroLeague şampiyonluğu gibi.
Soru: Sezon içinde ciddi iniş çıkışlar yaşadınız. Monaco’ya 30, Barcelona’ya 27 sayı farkla yenildiniz. O dönemi nasıl atlattınız?
Nigel Hayes-Davis: Gerçekten zorlu bir dönemdi. Ama o yenilgiler bize çok şey öğretti. Sakatlıklar vardı, yeni oyuncular adapte olmaya çalışıyordu. Herkes birbiriyle nasıl oynayacağını çözmeye çalışıyordu. Monaco ve Barça yenilgilerinden sonra Saras bize “Bu mağlubiyetlerden öğrenirsek şampiyon olabiliriz” dedi. Ve öyle de oldu.
Soru: Saras bu sene daha mı sakindi?
Nigel Hayes-Davis: Evet, çok daha rahattı. Abu Dhabi’de insanlar “Saras bu sene çok farklı” diyordu. Ve gerçekten öyleydi. Oyuncularına daha çok güvendi. Bu da şampiyonluğu getirdi. Eski oyunculuk kariyerinden gelen bilgi ve koçluk deneyimi birleşince çok güçlü bir lider oldu. Oyuncularına güven verdi, takım da ona karşılık verdi.
Soru: EuroLeague’in 25. yılında MVP oldun, 50 sayılık rekorun var. Burada artık tarihe geçtin diyebilir miyiz?
Nigel Hayes-Davis: Sanırım evet. 25. yıl MVP’si olmak, 50 sayılık maç… Bunlar hep hedeflerimdi. Barcelona’dan ayrıldığımda ismimi yeniden inşa etmek istedim. İlk yılımda bunu başardım. Sonra Avrupa basketbolunda kalıcı olmak istedim. En çok sayı atan oyuncu oldum. Şimdi de MVP oldum.
Ve bu özel sezonda, özel bir takımla bu başarıyı yaşamak unutulmaz. Devin ve Marco da MVP olabilirdi ama bana nasip oldu. Umarım 10 yıl sonra da insanlar hatırlar. Çünkü bu işte, özellikle Avrupa basketbolunda, “Son ne yaptın?” sorusu her şeydir. İnsanlar hep son başarıyı hatırlar.
Beni motive eden şey ise Barcelona’daki o düşük sezon. O yıl hiçbir şey kazanamamıştım. Röportaj istekleri yoktu, sayılarım düşüktü. İşte o eksiklik beni bu üç yıl boyunca motive etti. İsmimi yeniden kurmak ve kalıcı hale getirmek için savaştım.
İnsanın amacı hatırlanmak. Bu dünyada yeteneğini ve zamanını nasıl kullandığın önemli. Ben de gelecekte hatırlanmak için uğraşıyorum. Abu Dhabi’de şampiyonluk sonrası söyledim: Çok çalışıyorum. Dünyada benim kadar çalışan çok az oyuncu vardır. Bedenimi hazırlamak, video izlemek, antrenman… Hepsi bu ödülü almak içindi. Her şeyi hak ettim.
Soru: USA Basketball deneyimi bu yolda ne kadar etkili oldu?
Nigel Hayes-Davis: Hayatımın en mutlu üç haftasıydı. Açıkçası hiç beklemiyordum. Gerçekleştiğinde çok şaşırdım, günlerce kendime gelemedim. Sonra “Bu ortamdan ne öğrenebilirim?” diye düşündüm. LeBron’dan son sıradaki oyuncuya kadar herkesi izledim. Isınmalar, beslenme, vücut bakımı… Hepsini analiz ettim.
Orada gördüğüm en büyük şey: Özgüven. Bu seviyede olmanın temel şartı, kendine neredeyse delice bir özgüven duymak. USA kampında herkesin yürüyüşünden, konuşmasından bunu gördüm. Kendime şunu söyledim: “Buradayım ve bu seviyedeyim. O hâlde bu özgüveni kendime almalıyım.” Sezonuma bunu taşıdım. Ve Final Four MVP’si oldum, şampiyonluk geldi.
Soru: Oyuncuların çoğu olaylara senin baktığın gibi bakmıyor. Görsel olarak bir şeyleri izleyerek öğrenebilmek, zihinsel bir sağlamlık gerektiriyor. Sen emek ve harcadığın zamandan söz ettin. Gerçekten bu kadar zor mu çalışmak?
Nigel Hayes-Davis: Eğlenceli olduğunu söyleyenler var ama hayır, her zaman eğlenceli değil. Özellikle kondisyon antrenmanlarında, kendime sürekli konuşuyorum. Bu tamamen zihinsel bir mücadele. Mesela bu yaz Buenos Aires’teki bir tatilimi hatırlayıp, “O tatili yapabilmek için bu çalışmaları yapıyorsun” diyerek motive oluyorum. 04.30’da Steph’ten öğrendiğim kondisyon bisikletinde ölecek gibi hissederken kendime bunu hatırlatıyorum.
Amerika’ya dönünce bile Avrupa saatine sadık kalıyorum. 08.30-09.00 gibi uyuyup, 03.30-04.00’te kalkıyorum. 04.00’te antrenman, sonra 08.00-09.00’da sahaya çıkıyorum, sonra bireysel gelişim çalışması, sonra 17.00-18.00 gibi tekrar salona dönüyorum. Bu yaz, günde dört ayrı antrenman yaptım. Bu bir bağımlılık. Çalıştıkça elde ettiklerini gördüğünde, çalışmaya devam etmen gerekiyor. O MVP konuşmamı yaparken aslında çocukluğumdaki halimle konuşuyordum: “Acaba bir gün değecek mi?” Evet, değdi.
Soru: Barcelona döneminin ne kadar zor geçtiğinden bahsettin. O zaman pes etmek yerine devam etmenin farkı neydi?
Nigel Hayes-Davis: Pes etmek kolay, zor olan ileri gitmek. Normal bir oyuncu olup, normal para kazanabilirdim. Ama ileri gitmek istedim. Çünkü bu işin sonunda elde ettiklerim buna değerdi: Bütün salonun senin için tezahürat yapması, kazandığında insanların seni ayakta alkışlaması, seyahat edebilmek, insanlara ilham verebilmek… Tüm bunlar çalışarak geldi. Ve şimdi o seviyeye geldikten sonra geri dönemezsin, dönmek zihinsel olarak çöküş olur.
Soru: Aileni finalde sahada görmek senin için ne ifade etti?
Nigel Hayes-Davis: Muhteşemdi. Üvey babam Ivory Davis tanıdığım en iyi adam. 12-13 saat çalışıp bizi AAU turnuvalarına götürdü. Annem her zaman en büyük destekçim ve en büyük eleştirmenimdi. Sabah 5-6 gibi evden çıkıp antrenmana gitmemi izledi, sonra okul, sonra futbol idmanı, sonra tekrar salon, sonra eve gelince temizlik… Bütün bu emeği gördüler ve şimdi Avrupa basketbolunun en büyük ödülünü kazandığımı sahada izlediler. Bu ödül onlar içindi.
Soru: Instagram’daki 50 dolarlık video çok etkileyiciydi. Onu kim yaptı?
Nigel Hayes-Davis: Fikri ben yazdım. Harika bir ajansla çalışıyorum burada. Parade sonrası gece 01.00-02.00 gibi çektik. Restoran sahibine rica ettim, annemler de arkada oturuyordu. Oyunculardan biri de gerçekten restoranda çalışan bir garsondu. Ona ve ailesine maç bileti de verdim. İnsanlar referansı anlar mı diye biraz endişeliydim ama çok sevildi.
Soru: Kobe Bryant’a yazdığın o mektup da çok duygusaldı.
Nigel Hayes-Davis: Onu yazarken de ağladım. Annem hep neden insanlarla fotoğraf çekilmediğimi sorar. Ben de hep “Ben o kadar önemli biri değilim” derim. Çünkü benim idolüm Kobe. Herkes Kobe ile fotoğraf ister, ama ben Nigel’ım. İnsanlar neden benimle fotoğraf istiyor, anlamıyorum. Kobe bana ayakkabısını vermişti, üzerine imzasını atmıştı ve “Çalışmaya devam et, bir gün oraya varırsın” demişti. Telefonumun ekran görüntüsü hâlâ bu söz. Her sabah kalkınca onu görüyorum. Ve finalden önce bu mektubu yazarken, yine düşündüm: “Eğer Kobe hayatta olsaydı, belki Abu Dhabi’de olurdu.” Ve bu maçı kazanmak onun için ne anlam ifade ederdi diye düşündüm. Sonra MVP olduğumda bu mektubu paylaştım, insanlar da ilham alsın istedim.
Soru: Şampiyonluk ve MVP ödülü arasında senin için hangisi daha özel?
Nigel Hayes-Davis: Bilmiyorum, ama kesinlikle biraz alaycı davrandım. Telefonumda, sezon boyunca herkesin söylediklerini kaydettim. Kim ne demiş, kim kimi favori görmüş… Hepsini sakladım. Sonra kazandım ve sadece tek bir soru sordum: Şimdi hangisi kulağa daha hoş geliyor? Şampiyon mu, MVP mi?
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!
EuroLeague gündemindeki son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!