Fenerbahçe’nin Şampiyonluk Hikayesi: Hamdım, Piştim, Yandım

15/Kas/17 12:57 Kasım 15, 2017

Utkan Sahin

15/Kas/17 12:57

Eurohoops.net
ŕљˉÊ`/ ԅˉʏӠ/ օͅьЁהӅ - ϓ֐ / EUROLEAGUE / FINAL / FENERBAHCE - OLYMPIAKOS (ʙӔS ́ʑՄnjS / Eurokinissi Sports)

Olympiakos’la Fenerbahçe Doğuş’un Final Four’dan bu yana ilk kez karşı karşıya gelecek. Eurohoops Fırın artık Türk basketbolu için tarihi niteliği olan eşleşmenin öncesinde sarı-lacivertlilerin Avrupa’nın zirvesine uzanan öyküsünü hatırlıyor, hatırlatıyor.

By Utkan Şahin /info@eurohoops.net

Fenerbahçe Doğuş bu gece evinde Olympiakos’u konuk edecek ancak 21 Mayıs 2017’de İstanbul’da kazanılan büyük zaferin hatıraları hala aklımızda…

Nasıl olmasın?

1996’da Efes Pilsen’in Koraç Kupasını kazanarak açtığı yol, 2012’de Beşiktaş‘in EuroChallange’ı, 2016’da ise Galatasaray‘ın EuroCup’ı almasıyla büyüyen bu yol, geçtiğimiz sezon o gün Fenerbahçe‘nin EuroLeague almasıyla daha da genişledi.

Şampiyonluklar sadece birer kupadan ibaret değildir, onların getirdiği hikayeler de vardır ve bizi geleceğe taşıyan bu hikayelerdir.

Fenerbahçe’nin hikayesine dönersek, her şampiyonun olduğu gibi onlarında bir hikayesi vardı ve bu hikayeyi en iyi bir şekilde üç kelimeyle anlatabiliriz: Hamdım, piştim, yandım

Zeljko Obradovic ile 2013’te büyük bir yola girdi Fenerbahçe. Bazen mutluluk getiren, bazen de hayatın hayal kırıklıklarıyla yüzleştiren bir yol… Ve yaşananlar artık Türk basketbolu ve Fenerbahçe için büyük olduğu kadar gerçekçi bir esere dönüştü.

Hikayenin en önemli kısmı ise asla vazgeçmemeleri oldu, en kötü anda bile.

2014-2015’te ilk kez Final Four’a kaldıkları günlerden beri kulüp, oyuncular ve taraftarlarıyla Fenerbahçe, sürekli bir şeyler öğrenerek ilerledi ve en önemlisi her seferinde hatalarından ders çıkartarak hep geleceği düşündü, ileriyi hedefledi ve ileri gitti.

2015’te Madrid’de düzenlenen Final Four için Fenerbahçe hazır değildi, henüz hamdı.

Ne mental olarak ne de fiziksel olarak bir şampiyon olması gerektiği kadar sert olabildiler. Real Madrid bunu ortaya çıkardı. Andres Nocioni ve onun gibi tecrübeli oyuncular, Fenerbahçeli oyuncuların üzerine oynadılar, henüz hazır olamayan Fenerbahçe de bu karşılık veremedi ve yarı final maçını kaybetti.

2016’da ise Fenerbahçe artık geçmişin acı tecrübelerinden ders çıkartmış bir takımdı. Hem mental olarak hem de fiziksel olarak daha serttiler ve bizleri bunu meşhur Real Madrid serisinde gösterdiler.

Bir yıl önce Real Madrid’in sertliği karşısında dağılan sarı-lacivertli oyuncular, bir yıl sonra ise belkide en önemli oyuncularının yokluğunda Real Madrid’i kendi silahıyla vurdu ve Madrid’in yetenekli ellerini sertlikle sindirdi.

Berlin’de yapılan Final Four’a da bunun ivmesiyle gittiler fakat sporun, hayatın, başarının iki yüzünü olduğunu görecek, belki de en kalp kırıcı yoldan öğreneceklerdi.

Zeljko Obradovic‘in öğrencileri önce Baskonia karşısında ayakta nasıl kalabildiklerini gösterdiler. Geriye düşmelerine rağmen ayakta kaldılar ve geriden gelerek uzatmada devirdiler. Bunu başardılar çünkü artık ham değillerdi, kritik yerde nasıl ayakta kalacaklarını biliyorlardı ancak şampiyon olmak için biraz daha pişmeleri gerekiyordu.

CSKA karşısında oynanan o muhteşem fakat bizim için hayal kırıklarıyla dolu finalde bunun göstergesi oldu. İlk yarıda korkunç bir farkla geriye düşen Fenerbahçe, basketbol tarihinde çok az izlediğimiz o muhteşem geri dönüşlerden birine imza attı ve son çeyrekte 16 sayıdan geride döndü ve öne geçti.

Fakat hala bir şampiyon takım değillerdi, pişmeleri de yetmemişti: Vesely‘in maç içerisinde yaşadığı durum, Udoh’un yorgunluktan boxoutu doğru yapamaması Fenerbahçe için pahalıya patladı. Uzatmaya giden maçta Sarı-lacivertli ekip finali kaybetti.

Fenerbahçe, bir şampiyon takım için yeteri kadar sert ve yeteri kadar mücadeleciydi fakat sporun hayat gibi hataları hemen cezalandırdığını öğrenmesi, hatalarının getirdiği ağır sonuçların ateşiyle yanması gerekiyordu.