Fenerbahçe Doğuş: Şampiyonluğun Yükü ve Gelecek

29/Ara/17 14:32 Aralık 29, 2017

Utkan Sahin

29/Ara/17 14:32

Eurohoops.net

EuroLeague’in son şampiyonu Fenerbahçe Doğuş, bu sezona taraftarının beklediği gibi başlayamadı. Peki sarı-lacivertlilerde sorun ne? Ya da gerçekten bir sorun var mı? Eurohoops Fırın, Fenerbahçe’de sezonun ilk bölümüne ışık tutuyor!

By Utkan Şahin / info@eurohoops.net

Dünü unutmalı, bugünü yaşamalısınız. Çünkü dün ile bugün arasında bir kavga çıkarsa; yarını kaybedersiniz!” 

 Honoré de Balzac

Fenerbahçe Doğuş, geçen sene çok büyük bir hikayeyle Türkiye spor tarihinin en büyük başarılarından birini gerçekleştirdi.

Sarı-lacivertli ekip, ülke sporumuzda çok az gördüğümüz şekilde, planlı bir çalışmanın sonucunda Avrupa’nın en büyüğü oldu.

Bu hikaye çok güzeldi ama bitti ve her biten hikayeden sonra başka bir hikaye başlar. Doğal bir kuraldır bu. Bazıları bunu daha erken fark eder, bazıları ise daha geç.

Koç Zeljko Obradovic en erken fark eden kişilerden. Şampiyonluğu kazandıktan bir saat sonra kendisine Belgrad hedefi koymasından bunu anlayabiliyorsunuz. Onu diğer koçlardan ayıran en büyük fark da bu. Kendisini sürekli başka bir hikayeye hazırlaması…

O başka bir hikayeye kendini hazırladı ancak kulübün diğer bileşenleri bu konuda onun kadar buna hazır değildi.

Ekim’in son günlerinde Fenerbahçe Doğuş için yazdığımız analizde Sarı-lacivertli ekip için bu durum daha basitti.

Dört maç sonunda iki yenilgi alınsa da sahada ortaya konulan oyun, eski hikayenin devamı gibiydi. Sadece gelecek için çözülmesi gereken basit sorunlar vardı.

Yeni yıla gireceğimiz bu günlerde ise oldukça beklenir bir şekilde bu sorunlar arttı.

Bunun birçok sebebi var. Öncellikle EuroLeague’in doğal temposu gereği artık büyük takımlar daha da kırılgan. Bunun yanında yetenek tavanı giderek aşağı indiği için maç içi kararlar daha belirleyici bir hal aldı.

Her takım için var olan bu durumların dışında Fenerbahçe‘de bu hikayenin yeni bir hikaye olduğu bir türlü kabul edilmedi.

Bütün bunların getirileri sahaya daha fazla yenilgi olarak yansıdı ve yenilgiler de takımın saha içi eksiklerine ayna tuttu.

Puan durumunun sonucu olarak da Fenerbahçe, normal sezonun ilk yarısını dokuz galibiyet, altı yenilgiyle tamamladı.

Ana probleme geçmeden öncelik gelin, başlangıç yemeğini yiyelim ve saha içi eksiklere bakalım.

HÜCUM

Aslında şu ana kadar Fenerbahçe‘nin oyun planında geçen seneye göre çok büyük bir değişiklik görmedik. Hatta takımın geçen seneye göre çok daha yüzdeli şut attığını bile söyleyebiliriz.

Bu sezon da mümkün olduğunca düşük tempoyla oynamaya çalışan Koç Obradovic, beklendiği gibi Bogdanovic’in gidişini çift oyun kurucuyla kapatmaya çalıştı. Yaratıcı oyuncu sayısını artırarak opsiyonları artırabileceğini planladı.

Uzun rotasyonunu da kullanış biçimiyle tempoyu düşürmek istediğini gösterdi.  Obradovic, Vesely‘i beşe çekse de Melli‘yi kullanış biçimi bunu açıkça ortaya koydu. Obradovic, İtalyan uzundan şu ana kadar onu Avrupa’da parlatan özellikleri yerine, daha farklı şeylere odaklanmasını istedi.

Planın yanlışlığı doğruluğuna girmeden, direkt uygulamadaki sorunlara girersek, en başta yaratıcı oyuncuların istikrarsızlığının büyük bir dert olduğunu söyleyebiliriz.

Fenerbahçe‘nin kazandığı maçlarda SloukasWanamaker ikilisi maç başına ortalama 12.0 asistle oynarken kaybettiği maçlarda ise bu ikili toplamda sadece 6.5 asistte kaldı. Bütün bunlara yardımcı yaratıcı olarak kadro planlamasına eklenen Marko Guduric‘in beklentileri henüz karşılayamaması da eklenince Fenerbahçe için hücumda akışkanlık ve yaratıcılık açısından büyük bir problem oluşmaya başladı.

Madrid maçı sonrası Obradovic’in açıklamasına bakalım;

“Topu doğru çeviremiyoruz. Hücumda bir sorunumuz var. Bunun üzerine çalışıyoruz ama maçta çok farklı reaksiyon veriyorlar”

Son dönemde Fenerbahçe’nin fikstürünün sertliği artınca açık bir şekilde gördük ki yaratıcı oyuncularının şu anki düzeyleri Fenerbahçe için yeterli değil.

Bunun en büyük sebebi iki oyun kurucunun da ikili oyunları doğru şekilde oynamamasından kaynaklanıyor.

Wanamaker hiçbir zaman bu konuda elit bir oyuncu olamadı. Sloukas‘ın da her ne kadar kendisi ikili oyunları tepeden oynamayı çok sevse de Yunan oyuncunun set temposunu aşağı çekme gibi değiştiremediği bir hastalığı var.

İkili oyun başarısı çift taraflı bir başarıdır. Kısaların sorunları yanında uzunların da problemi var. Geçen sene Ekpe, ikili oyun sonrası kısa devrilmeyle doğru adamı bulabiliyordu. Bu sezon bazı maçlarda Vesely‘den de bunu gördük ancak Çek oyuncunun bu konudaki yetenek seviyesi kesinlikle yeterli değil. O daha çok bir bitirici.

Takımın iki atıcısı Nunnally ve Datome, bu sezon çok yüzdeli şut atsalar da ikili oyunu doğru oynamamanın getirdiği sorunlar, onları da etkiliyor.

Koç Obradovic de çözümü mecburen takımı uzatıp, ters eşleşmeler yaratmakta arıyor. Bu da Obradovic’in alçak postta top indirip, toplu tarafta oyuncuya perde yapılan meşhur setin, haddinden fazla kullanılmasına neden oluyor. (Örnek için videodaki hücumu izleyebilirsiniz)

Bütün bunlar da Fenerbahçe’nin çok tekdüze ve tahmin edilebilir bir hücum planına kalmasına neden oluyor. Daha güçlü ve sert takımlara karşı oynanan maçlarda da bu durum maç içerisinde Fenerbahçe’ye büyük düşüşler yaşatıyor.

Aslında bu durum Fenerbahçe için çok da yabancı değil. Sarı-lacivertli ekip, geçen sezon da benzer sıkıntıları yaşadı. Bogdanovic’in sakatlığı döneminde aynı sorunlar yaşandı. Özellikle de hücumun sıradanlaştığı deplasman maçlarında bunu gördük. Daha sonrasında Bogdanovic’in geri dönüşü yaratıcı oyuncu kalitesini artırdığı için bu problem çözüldü.

Fenerbahçe’nin elindeki kadroyla bu sorunu çözeceğini düşünürsek, kesinlikle ve kesinlikle Wanamaker ve Sloukas’ın performansı istikrar kazanmak zorunda.

Bunun yanında taraftarın güvenini kazanamayan Guduric‘in de bu ikiliye katılması şart. Sırp oyuncunun, neler yapabileceğini CSKA deplasmanın ilk çeyreğinde gördük. Guduric bir ritm oyuncusu ve henüz özgüvenini kazanacağı maçlar oynamadı. Onun bunu kazanması çok önemli çünkü taraftar ne kadar eleştirirse eleştirsin bu kadroda ikili oyun oynamayı en iyi bilen oyuncu o.