Analiz: Fenerbahçe 3. Maçı Neden Kaybetti?

25/Nis/18 17:22 Nisan 25, 2018

Utkan Sahin

25/Nis/18 17:22

Eurohoops.net

Fenerbahçe Doğuş, dün gece kimsenin beklemediği bir sonuç alarak Baskonia deplasmanında kaybetti. Peki bu yenilgi neden geldi? Fenerbahçe kadrosunun ne gibi sorulara cevap vermesi gerekiyor? Eurohoops Fırın sizler için değerlendirdi.

By Utkan Şahin / info@eurohoops.net

“Kaybetmek, kazananları kışkırtır, kaybedenleri ise bozguna uğratır.”

Bu sözün sahibi Robert Kiyosaki, normalde ünlü bir ekonomi yazarıdır ama Fenerbahçe DoğuşBaskonia serisinin 3. maçından sonra benim aklıma gelen ilk söz bu olmuştu. -Kahretsin, seçmeli olarak ekonomi dersinin almanın faydaları da varmış-

Normalde bu yazıyı Fenerbahçe‘nin Final Four’a nasıl kaldığına dair taktiksel yazı olarak planlamıştım ama 3. maçta beklenmedik bir mental karşılıkla Fenerbahçe maçı kaybetti. Bu yüzden de yazının formatı tahmin edersiniz ki biraz değişti.

Mental sözünü özellikle vurguladım çünkü sorun Fenerbahçe’nin kaybetmesinde değil. Dünya üzerinde herkes kaybeder. Sürekli kazanabilen kimse yoktur. Etrafınıza bakın, tarihe bakın… Böyle birisini göremezsiniz.

Basketbolda da işler böyle yürüyor. Sürekli kazanabilen bir takım, oyuncu ya da koç yok. Bu yüzden Fenerbahçe’nin Baskonia gibi çok iyi bir takıma karşı deplasmanda kaybetmesi gayet normal. Sorun Fenerbahçe’nin kaybediş biçiminde… Play-off’ta daha önce onlardan görmediğimiz bir şekilde mental olarak kaybettiler ve buna bir cevap vermeleri gerekiyor.

Fakat buna girmeden önce biraz basketbol konuşalım istiyorum. Bu yüzden benimle gelin ve Fenerbahçe’nin neden kaybettiğine biraz oyun içinden bakalım.

Üçüncü Maçta Neler Değişti?  

Aslına bakarsanız Fenerbahçe hücumda play-off’ta bir deplasman maçında ortaya konulabilecek en iyi performanslarından biri sergiledi.

83 sayı atarken, 12-25 üçlük, 17-33 ikilik isabetiyle oynadı. Bunun yanında 19 asist yaptı, sadece 10 top kaybetti ve en önemlisi de oyuna giren 11 oyuncudan da skor katkısı almayı başardı. Deplasmanda bundan daha iyi bir hücum performansı sergileyemezsiniz.

Bununla birlikte Obradovic‘in öğrencileri işin savunma kısmında olabilecek en kötü performansı sergiledi. Serinin ilk iki maçında Fenerbahçe guardları, oyunun her iki tarafında da Baskonia guardları karşısında çok büyük bir üstünlük kurmuştu. Vildoza, Hueartas ve Beaubois üçlüsü, ilk iki maçta toplamda 5-21 üçlük isabetiyle oynadılar. Daha da iyisi Sloukas ilk iki maçta tek başına 17 asist yaparken Baskonia‘nın üç guardı toplamda 18 asist yapabildi.

Üstelik ilk iki maçta, ilk maçın ilk yarısı dışında Fenerbahçe kendi standartlarında bir savunma performansı ortaya koymadı fakat seri öncesinde dediğim gibi Fenerbahçe’nin Baskonia’nın seride kıracağı yer guardlardı ve sarı-lacivertliler bunu ilk iki maçta başardı.

Serinin 3. maçında ise işler tamamıyla değişti. Fenerbahçe guardları, Baskonia kısalarını durduramadı. Sert ve agresif savunma yapmak bir yana, çoğu hücumda rahat bir şekilde üçlük atmalarına izin verdiler ve sonuç olarak Huertas ve Beaubois bu tercihleri cezalandırdı. Üç guard, 8-11 üçlük isabetiyle oynarken tam 14 asist yaptılar.

Hal böyle olunca da Fenerbahçe, çok iyi hücum ettiği akşamda kötü savunması nedeniyle kaybetti. Üstelik seri öncesi Baskonia’nın güçlü olduğu yer olan uzun rotasyonunda büyük bir üstünlük kuramamasına rağmen kaybetti. Burada Fenerbahçe uzunlarına ayrı bir pencere açalım. Fundamental olarak Baskonia uzunlarının büyük bir üstünlüğü olsa da seri boyunca Vesely, atletizm ve enerjisiyle neden Avrupa’nın sayılı uzunlarından biri olduğunu gösterdi. Shengelia, fundamental olarak ondan çok daha üstün olsa da bitmeyen enerjsiyle sürekli karşılık verdi ve bu iki isim şu ana kadar bize denk güçlerin büyük bir çarpışmasını yaşattı.

Fenerbahçe kısalarının neden bu kadar kötü savunma yaptığına geri dönersek sezon başından beri bu sorunun Fenerbahçe için ana problemlerinden biri olduğunu fazlasıyla bahsetmiştik. Genel olarak uzunlarının ikili oyun zaaflarını örtmek için Fenerbahçe çok fazla içeri kapanıyor. Bunun sonucu olarak da top yönlendiren isimlerin kalitesi biraz artınca Fenerbahçe savunmasının direklerinden biri düşüyor.

Zeljko Obradovic, dün gece Bobby Dixon ile başlayarak hücumda ikinci bir yönlendirici sahaya koymak istedi ve kağıt üstünde play-off’ta bir deplasman maçı için bu gayet mantıklı bir plandı fakat işin savunma kısmında zaman zaman düşen o direk, daha da zayıfladı. Fenerbahçe için James Nunnally‘in ön alanda getirdiği baskı çok değerliydi. Sezon boyunca uzun kollarıyla yardıma geldiği zaman pas kanallarının kapanmasına yardımcı oldu fakat dün gece Nunnally yerine Dixon ile başlanınca aynı direnç sahada olamadı. Haliyle Baskonia kısaları daha kolay şutlar buldu. Bu da zaten şut ritmiyle yaşayan Baskonia kısalarının maçın başında şut ritmini bulmasını sağladı.

İkinci sorun ise seri boyunca oyun temposunun Fenerbahçe’den sezon boyunca görmeye alışık olduğumuz tempodan daha yukarıda olması. Koç Obradovic, Wanamaker‘in verimini artırmak için oyun temposunu normal sezona göre artmasına göz yumdu ama Wanamaker, serinin ilk iki maçının aksine dün gece o verimi veremeyince Fenerbahçe için ters tepti.

Bütün bunlar Fenerbahçe’nin saha içerisinde eksileriydi. Tüm bunlara rağmen üçüncü çeyrek sonunda farkı bir sayıya düşmüştü ve Fenerbahçe, felaket bir 4. çeyrek başı oynayarak maçı kaybetti. Peki bu neden oldu?

Zeljko Obradovic’in takımını özel yapan şeylerden biri de mental olarak takımının, rakibine göre ayakta kalmayı başarmasıdır. Dün gece ise bunu göremedik. Fenerbahçe’nin kaybetmesinde en büyük neden de bunu göremememiz oldu.

Timma’nın son çeyreğin başında arka arkaya attığı 8 sayı buldu. Baskonia gibi bir takımın evinde son çeyreğe agresif başlaması gayet normaldi. Maçın bitimine 08.28 dakika kala mola almasına rağmen bu agresifliğe Fenerbahçe karşılık veremedi hatta aksine sindi. Jan Vesely hiçbir zaman çok iyi bir faul atıcısı olmadı ama o arka arkaya faulleri kaçırıyorsa bunun sebebi yeteneklerinden çok mental düşüklüktür. Vesely’in düşmesinin en büyük sebebi ise o anlarda Fenerbahçe’de kısalardan kimsenin sorumluluk almamasıydı. Kısalar mental olarak düştü, arkasından bütün takım da oraya çekildi.

Sonuç olarak da Fenerbahçe, bir playoff maçında deplasmanda 5 dakika boyunca sayı bulamadı ve maçı o anda kaybetti. Üstelik 83 sayı atmasına rağmen…