Shane Larkin: “Şu An Özgüvenim Sıradışı Seviyede Yüksek”

2019-05-13T09:44:04+00:00 2019-05-13T09:53:02+00:00.

Semih Tuna

13/May/19 09:44

Eurohoops.net

Anadolu Efes’in Birleşik Amerikalı yıldızı Shane Larkin, Eurohoops’a özel çok samimi açıklamalarda bulundu.

by Semih Tuna – Anıl Can Sedef / info@eurohoops.net

Sezona bildiğimiz Shane Larkin gibi başlamamıştı Anadolu Efes‘in yıldız oyun kurucusu.

Sezon ortası kıpırdandı, takımın içine daha çok dahil oldu. Sezon sonuna doğru ise ondan beklentiler ölçüsünde oynadı, neden Avrupa’nın en kıymetli oyun kurucularından biri olduğunu gösterdi.

Barcelona’ya karşı oynadığı seride EuroLeague’in üçlük rekorlarını kırdı, takımının tarihine geçti.

Eurohoops, EuroLeague Final Four’u öncesi Shane Larkin ile bir araya geldi… Bu sezon yaşadıklarını, Final Four’a dair düşüncelerini, geleceğe nasıl baktığını ve Ergin Ataman’ı konuştu.

Anadolu Efes‘in yıllar süren Final Four hasretini noktaladınız. İlk olarak nasıl hissettiğinle başlayalım.

Müthiş hissediyorum.  Takım olarak hepimiz müthiş hissediyoruz. Uzun zamandır yapılamayan bir şeyi başardığımızı biz de biliyoruz, bu bize ekstadan öz güven veriyor. Bence tam zamanında formumuzu buluyoruz.  Son birkaç maçta sezonu bitirirken harika bir basketbol oynadık, üstüne playoff serisinin beşinci maçında zorlu bir rakibi mağlup etmek için evimizde iyi bir oyun oynayıp hedefe ulaştık. Bu da özgüvenimizi olabilecek en üst seviyeye çıkardı. Umarım sezonun kalanında da iyi oynayıp özel başarılara ulaşmaya devam edeceğiz.

Sezon için “evet tamam, F4’e gidiyoruz” dediğin bir an var mıydı?

Barcelona’ya karşı normal sezonda oynadığımız iç sahada maçında bunu hissettim. O maçtan sonra iyi bir şans olduğumuzu hissettik. O sırada iki takım 4. sıra için mücadele ediyorduk. İki taraf da playoff’ta birbiriyle karşılaşacağını tahmin ediyordu. Burada onlara karşı o kadar iyi oynayınca bu sezon özel bir şeyler başaracağımıza emin olduk. Bunu gerçekten hissettik.

Seri öncesi Barça’dan Pierre Oriola senin hakkında “onun Michael Jordan gibi oynamasına izin verdik” ifadelerini kullandı. Sen bu cümleyi nasıl karşıladın?

Ben “Jordan gibi oynamasına izin verdik” sözüne nasıl baktıklarını tam olarak bilmiyorum. Bir yanıyla tabii ki övgü olabilir ama diğer taraftan bana neredeyse laf sokuyor da olabilir. Yani şey gibi “Bu adamı Jordan gibi gösterdik, oysa alakası bile yok.” Ben bir rekabetçi olarak ikinci açıdan bakmayı tercih ettim. Bana “Michael Jordan’la alakası bile yok, biz öyle gözükmesine sebep olduk. Bunu bir daha yapmayacağız” dediğini düşündüm. Bu cümleyi kişisel algıladım. Bu cümleyi okuduktan sonra Barcelona karşısına çıktığım her maçta sahada Michael Jordan gibi gözüktüğüm bir oyun oynamak için elimden geleni yaptım. Ben bu cümleyi böyle karşıladım.

Barcelona’yla aranda oraya gitmediğin yaz ve sonrası ya da bu playoff sonrası bir husumet var mı? Bu takımla bir sorunun var mı yani?

Hayır, hayır Barcelona’yla aramda ne husumet var ne de bir sorun. Aslında iki yıl önce Boston Celtics‘e gitmeden önce onlarla bir sözleşme imzalamıştım. Yani iki yıl önce orada oynamaya çok sıcak bakmıştım. Tabii, sonuç olarak oraya gitmedim ve Boston formasını giydim. Orası da benim için harika geçti. Yani Barça’yla kesinlikle aramda bir husumet yok, o takımda birçok arkadaşım var. Ama bir takımla böyle bir geçmişim olunca onlara şöyle hissetirmek istedim: “Acaba bizde oynasa nasıl olurdu?” Yani onların karşısında sahaya çıktığım her maçta biraz daha fazladan motive, fazladan odaklı, biraz daha yere sağlam basarak oynuyorum.

Onları biraz pişman etmek istiyorsun diyebilir miyiz?

Hayır, onlara kendimi hatırlatmak istiyorum. Pişman olmalarını değil, beni hatırlamalarını istiyorum. (Gülüyor)

Senin için sezonun kaderini değiştirdiğini hissettiğin, o beklediğimiz Shane Larkin’i bize göstermeye başlayacağını hissettiğin bir an oldu mu?

Geçen yıl NBA playoff’unda omzum çıktığı için 2018 yazının bir kısmını kaçırdım. Yani geçen yaz çok da çalışma yapamadım. Sezonun başında da dizimden sorunlar yaşadım. Öyle olunca sezonun büyük kısmında gerçek performansımı gösteremedim. Ama birkaç ay önce antrenmanda bir an oldu, sanırım 5 ay sonra ilk kez smaç yapmıştım. O an çok daha iyi hissettiğime, bacaklarımın sağlamlığına güvenebileceğime emin oldum. Sezon başında bahane üretmek istemedim, “Sağlıklı değilim, kimse benden bir şey beklemesin” demek istemedim. Her şeye rağmen sahaya çıktım kendi oyunumu oynamaya çalıştım. Başarılı olamadım. Ama burada Koç Ergin Ataman’ın, teknik ekibinin, antrenörlerin hakkını vermem lazım. Onlar arkamda durdular, programıma güvendiler, her konuda destek oldular. Sonrasında sağlığıma kavuştum, kendime geldim. Hareketlerimi yapabilmeye, şutlarımı sokmaya başladım. Bunları yapmaya başladığımda da herkesin istediği, beklediği o adam olmaya başladım.

Takımın diğer oyuncusu Vasa Micic inanılmaz bir sezon geçirdi, adı da NBA ile anılmaya başlandı. Sen onun yeteneği ve olası bir NBA’e gidişi hakkında ne düşünüyorsun?

Bana göre Vasa’nın eğer bunu yapmak istiyorsa NBA’e gitme ihtimali yüksek. Daha çok onun kariyerinden, takımındaki durumunda ne beklediğine bağlı olarak durumu belli olacaktır. NBA’de Avrupa’dan gelen bir oyuncunun buradakinden çok farklı oluyor. Bununla ilgili benim tecrübem artık çok fazla.  NBA’de 15-20 dakika süre alabiliyorsun, bazen top elinde olabiliyor ama öncelikli görevin topu kullanmak, şut kullanmak, ikili oyun oynamak olmuyor. Çünkü orada Stephen Curry, James Harden gibi oyuncular var. Bu seviyedeki oyuncular topu elinde tutuyor, kullanıyor. Durum böyle olunca oyunu topsuz oynamayı öğrenmek zorunda kalıyorsun. Ama Micic, Avrupa’da kalsa sadece bu yıl yaptıkları bile bu kıtada daha birçok sezon yıldız oyuncu olarak katkı verebileceğini gösteriyor. Bence NBA’e gitmesi yalnızca kariyerinden ne beklediğine bağlı. Bu, orada yapamaz demek değil. Fakat oraya Avrupa’dan gidip NBA’de topu kullanmasına güvenilen bir oyuncuya dönüşmek oradaki şartlar yüzünden gerçekten zor. Ama kesinlikle oyuncu olarak NBA’de oynamaya yetecek her şeye sahip. Bu yılki başarımıza bakarsak takımımızdaki her oyuncu NBA’de bir fırsatı kovalayacak kaliteye sahip. Ama o riski almak mı isterler, yoksa Avrupa’da temellerini attıkları sağlam bir kariyerin üstüne koymayı mı seçerler? Bu sorunun cevabına bağlı.

Ergin Ataman Barça 5. maçı sonrası sezonu özetlerken “Efes ruhu geri geldi” ifadesini kullandı. Bu ruhu nasıl tanımlarsın?

Ataman’ın “Ruh geri geldi” cümlesine kesinlikle katılıyorum. Çünkü sezon başında EuroLeague maçlarımız bile boş tribünlere oynanıyordu. Büyük bir kitle maçlara gelmiyordu. Biz oyuncular olarak beraber oynuyorduk ama bir bütün değildik, bütünleşmemiştik, tam bir takım değildik. Hepimiz Anadolu Efes için oynuyorduk ama birbirimizi tanımıyorduk, bir araya gelmemiz için biraz zaman gerekti. Ama Ataman’ın dediği gibi ruhumuz geri geldi, taraftarlarımız tribünlere geldi, hepimiz birbirimize inanmaya birbirimizle oynamaya başladık ve bu yıl sahada gördüğümüz o büyü ortaya çıkmaya başladı. Sezon başında sakatlanmıştım, Panathinaikos karşısındaki ilk maçta oynayamayacaktım. Ama anons edilmemle birlikte parkeye geldim, tribünler hınca hınç doluydu, herkes telefonunun ışıklarını açmıştı. O akşamın çok özel olacağını anlamıştım, onları 15-20 sayı farkla yendik. O maçtan sonra çok özel bir sezon için yola devam ettik. Taraftarlarla olan ruhumuz, birbirimizle aramızdaki takım ruhu, organizasyondaki herkesle aramızdaki ruh hayat buldu. Ve o ruh bizi Final Four’a taşıdı.

Siz o ruhla Final Four’a, yarı finale kadar geldiniz. Rodrigue Beaubois, Vitoria’ya şampiyonluk için gideceğinizi söyledi. Yarı finalde pek çoklarına göre Avrupa’daki en zorlu rakibe karşı oynayacaksınız. Sen şampiyonluk şansınız konusunda ne diyorsun?

Bence çok ciddi bir şampiyonluk şansımız var. Herkes bize Fenerbahçe‘ye rakip olacağımız eşleşmeyi sorup duruyor: “Fenerbahçe‘yle oynayacaksınız, Fenerbahçe’yle oynayacaksınız, Fenerbahçe’yle oynayacaksınız…”  Evet, oynayacağız.  Ama onlarla altı kez oynadık, durum 3-3. Evet, bu maç bambaşka bir sahnede oynanacak. Onlar daha tecrübeliler, orada üst üste beşinci kez olacaklar, Final Four’da bulunmuş ve başarılara ulaşmış oyuncuları. Fakat sonunda basketbol basketboldur. Kesinlikle Fenerbahçe’nin oyuncularını, koçlarını ya da organizasyonlarını küçümsemek için bunları söylemiyorum. Son beş yıldır büyük başarılar elde ettiklerini biliyorum.  Ama burada olan biteni bilen biri olarak şampiyon olacak yeteneğe, planlara sahip olduğumuzu düşünüyorum. Bence sahaya çıkıp bir şampiyonluğu almak için gereken her şeye sahibiz. Bence tek yapmamız gereken sahaya hırsla, özgüvenle çıkmak, kimse şampiyon olamayacağımıza inanıyormuş gibi mücadele etmeliyiz. Herkes bize karşıymış gibi düşünmeliyiz. Bunu yaparsak, şampiyonluk için, mümkün olan her maçı kazanmak için sağlam bir şansımız var.

Sence Fenerbahçe’nin en güçlü ve en zayıf yönleri neler?

Bence Fenerbahçe’nin en güçlü yanı takım kimyası. Bir süredir o takımın çekirdeği birlikte oynuyor. Birlikte nasıl kazanacaklarını biliyorlar. Bir şey iyi gidiyorsa onu nasıl sürdüreceklerini biliyorlar, bir şey kötü gidiyorsa onu nasıl değiştireceklerini de biliyorlar. Bunu ancak beraber birkaç yıl beraber oynayan bir takım elde edebilir. En zayıf noktaları… Gerçekten zayıf noktaları nedir bilmiyorum. Avrupa’nın en iyi derecesi onlarda, evlerindeki her maçı kazandılar, Tahincioğlu BSL’de liderdiler, EuroLeague’i lider bitirdiler. Size onların zayıf noktalarının ne olduğunu düşündüğümüzü söyleyecek halim yok (gülerek). Çünkü o zaman o yönlerini de sağlamlaştırırlar. Ama biz görüntülü analizlerde kullanabileceğimiz bazı noktalar bulduk. Kazandığımız maçlarda da onları yenmek ne yaptığımızı biliyoruz. O zayıflıkları sahada umarım kullandığımız zaman, hepinize Fenerbahçe’nin zayıf kaldığı noktaları göstereceğiz.

Fenerbahçe’ye karşı da “Jordan” Larkin’i görecek miyiz ?

Umuyorum, gerçekten böyle olmayı umuyorum. Şu an gerçekten iyi hissediyorum. Çok özgüvenli hissediyorum. Topu her attığımda girecekmiş gibi hissediyorum. Şu an özgüvenim gerçekten sıradışı seviyede yüksek. Fenerbahçe büyük bir takım, umarım onlara karşı büyük bir performans gösterebilirim. Ama asıl önemsediğim şey, kazanmak. Ben 0 sayı, 0 ribaunt, 0 asistle oynayayım ama maçı kazanalım. 50 sayı atmışım gibi maç sonunda yüzüm güler. Takım olarak kazanmamız için yapmamız gerekenler asıl önemi olanlar. Ben de bu sezon birden fazla kez yaptığım gibi harika bir oyun oynayabilirsem tabii ki daha iyi olur.

Fenerbahçe son yılların Avrupa’da en güçlü takımlarından. 6 maç oynadınız ve 3’ünü kazandınız ki bu tarz sonuçları pek görmüyoruz. Onlara karşı sizi bu kadar iyi yapan şey nedir?

Biz kadrosunda çok yetenek olan bir kadroyuz. Takım olarak birbirinizle rahat oynayınca, onların planlarına alışkın hale gelince saldırdığınız noktalar daha da kırılgan hale geliyor. Biz Fenerbahçe’ye karşı hücumda ve savunmada saldırmak ve sonuç almak için daha önce belli başlı bazı yollar bulduk. Final Four’da her şey normalden bir adım daha yukarıda olacaktır eminim. Her şey daha fazla konsantrasyonla, detaylarla alakalı olacak. Ama takım olarak bir arada kalmalı ve şunu anlamalıyız: Onlar da biz de maç içinde seriler bulacağız, bu önemli değil önemli olan bu serilere nasıl karşılık verdiğimiz.  Soğukkanlı kalmalıyız çünkü başa baş, kıran kırana bir maç olacak. Beraber kalmalı, kilit anlarda kilit işleri, küçük şeyleri yapmaya devam etmeliyiz. Bu kilit ve küçük şeyler finale gideceğini belirleyecek.

Gelecek sezon Anadolu Efes’te kalmayı planlıyor musun, yoksa önceliğin NBA mi? Anadolu Efes taraftarı seni çok seviyor ve kalmanı istiyor, Efes yönetimi bu kadroyu bir arada tutup iddialı olmaya devam etmek istiyor. Senin isteğin, düşüncen nedir?

Gelecek yıl ne olacak bilmiyorum. Şunu biliyorum, bu yıl burada olmak bana çok iyi geldi. Burada çok rahatım. Çok iyi oynadım. Sanırım herkesin kontratları dolayısıyla gelecek yıl da aşağı yukarı aynı kadro beraber kalmaya devam edecek. Gelecek yıl burada olmak da harika olur. Her şey yazın nasıl gittiğine bağlı. Ama ben şu an ne teklifler gelecek, durum nedir bilmiyorum. Çünkü buna odaklı değilim. Efes’te de olabilirim, NBA’de de olabilirim, Çin’de de, Avustralya’da da… Size şu an nerede olacağımı söyleyemem. Şu an önemli olan Final Four. Tabii ki menajerime telefonlar geliyor, takımlar durumumu sormak istiyor. Ama şu an biz o telefonları açmıyoruz bile. Çünkü onlara odaklı değiliz, Final Four’a odaklıyız. Tek önemli olan bu.

Burada olmaya devam etmeni isteyen Anadolu Efes taraftarına bir mesajın var mı? Barcelona’ya karşı beşinci maçın sonunda sahadan çıkarken onlara dönüp yaptığın hareketlerle herkesi coşturmuştun. Final Four randevusuyla ilgili onlara söylemek istediğin bir şey var mı?

Vitoria’da sahaya çıkacağız ve burada daha önce yapılmamış bir işi başarmaya çalışacağız. Hepinizin burada bizi deliler gibi destekleyeceğinizi biliyoruz. Keşke hepiniz bizimle oraya gelebilseydiniz, o anlarda bizimle olabilseydiniz. Çünkü sizin enerjiniz bulaşıcı, o enerji bize sahada daha fazla güç veriyor. Bu maçı kendimiz için kazanmak istediğimiz kadar sizin için de kazanmak istiyoruz. O gün biz yarı final maçını oynarken nerede olursanız olun, bize enerjinizi, dualarınızı gönderin. Umarım biz de orada sizin desteğinizle özel bir iş başarmak için bir adım daha atacağız.

Ergin Ataman için oynamak, sezon boyu nasıl bir duyguydu? Beraber geçirdiğiniz süreci bize anlatabilir misin?

Güzeldi tabii ki. Kendi oyununuzu oynamanıza izin veren bir koç. Tabii ki yılın başında kendi oyunumu oynayamıyor, buraya geldiğimde alacağımı düşündüğüm süreleri alamıyordum. Sezon ortasında doğru oyunum daha iyiye gitmeye başlayınca topu bana teslim etti. Bana gelip şöyle dedi: “Artık elit bir seviyede oynuyorsun. Seni buraya getirmemizin nedeni olan seviyeye çıkmış durumdasın. Artık daha çok süre almanı, daha çok sorumluluk almanı istiyoruz. Bize Final Four’a giden yolda liderlik etmeni istiyoruz.” Sezonun sonuna doğru bu sözlerin gerçekliğini kanıtladı. Sezonun en önemli maçında beni ilk beş başlattı. Genelde beni kenardan getirirdi. Bana sahada yaptığım her şeyde güvendiğini hissettim. Sahada size güvenen ve inanan bir adam için oynamak çok daha kolay. Çünkü hata yapmakla ilgili tedirgin olmuyorsunuz. Beni oyundan çıkaracak diye çekinmiyorsunuz.  Sahada hatalarınızı aşarak oynayabiliyorsunuz, buna izin veriyor. Evet, kenarda çok bağırıp çağırıyor, kişiliği, tepkileri böyle.

Ancak günün sonunda sadece sizin iyiliğinizi istiyor. Sahaya çıkıp sizin kazanmanızı istiyor. Sezonun son 3-4 ayında, Barcelona serisinde bana özgüven kazandırdı, sahaya çıkıp sorumluluk almamı sağladı. Bunun için minnettarım. Umarım ona, kariyerinde henüz başarmadığı bir şeyi başarma imkanını verebiliriz.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!