“Koç Olarak Misyonum, Türk Oyuncuların Seviye Atlamasını Sağlamak”

2016-08-21T18:34:49+00:00 2016-08-21T18:34:49+00:00.

Semih Tuna

21/Ağu/16 18:34

Eurohoops.net

Yeni sezon hazırlıklarına The Green Park Kartepe Spor Köyü’nde devam eden İstanbulspor Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü’nün baş antrenörü Ertuğrul Erdoğan, Eurohoops’a özel bir röportaj verdi.

by Semih Tuna / info@eurohoops.net

Yeni sezon hazırlıklarına The Green Park Kartepe Spor Köyü’nde devam eden İstanbulspor Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü’nün baş antrenörü Ertuğrul Erdoğan, Eurohoops’a özel bir röportaj verdi.

Erdoğan, yabancı sınırlamasından Fenerbahçe‘de şampiyon olduğu döneme, yeni transferlerden yaratmaya çalıştıkları projeye kadar birçok konuda açıklamalarda bulundu.

Ligde görmeye alışık olmadığımız biçimde geçtiğimiz sezonki kadronun büyük bir bölümünü korudunuz. Bunun size getirecekleri neler olacak?

Buna benden önce başlamış bir proje diyelim. Kadronun büyük bir bölümünün ikişer yıllık kontratları var. Sezon ortası göreve geldiğimde elimde kadroyu en iyi şekilde kullanmaya çalıştım. İşin doğrusu, basketbolda ben de ‘proje’nin olması gerektiğini savunan isimlerden birisiyim. Tabii ki realite günü kurtarmak üzerine. Yönetimler sezon sezon hatta hafta hafta düşünüyorlar. Ben ve arkadaşlarımın burada oturtmaya çalıştığımız şey bir sistem ve proje takımı olup örnek teşkil etmeye çalışıyoruz. Amaç sadece proje üretip zaman kaybetmek de değil. Doğru oyuncularla, doğru çalışarak belli oyuncuları daha büyük takımlara yükseltmeyi amaçlıyoruz. Ancak bunun benim açımdan kolay tarafı şu: Bir koç, kadronun omurgasını koruyarak ne kadar uzun çalışırsa başarı şansı o kadar artar. Geçen sezon ligin ikinci devresinde bu kadroyla bir çıkış yaptık. Kimsenin beklemediği şekilde ligde kaldık. Ben geldikten 5 hafta sonra herkes bana ‘Ligden düştünüz’ diye fikir beyan ediyordu. Dolayısıyla en büyük rahatlık bu. Sistemi tanıyan, birbirine alışık ve koçun iyi tanıdığı oyuncular elbette ki birçok şeyi kolaylaştırıyor. Ancak yabancı kuralıyla ve devşirmelerle ligin dinamikleri değişmiş durumda. Artık takımlar 5 atletik oyuncu ve bir devşirme ile çok ilginç bir hal alabiliyor. Bizim amacımız öncelikle ligin kalıcı takımı olmak, sonrasında ise playoff adaylarından biri olmak. Bunu yaparken de ümit ve genç Milli Takımlar’da yer almış, ligde kendine yer bulamamış ve A Milli Takım’a yükselebilecek oyuncuların burada seviye atlamasını istiyoruz. Ben de koç olarak bunu kendime misyon edinmiş vaziyetteyim.

Yabancı sınırlamasını konuşmuşken… 6 yabancı kuralı hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Ben karşıyım. Diyeceksiniz ki sizde de 6 tane yabancı var. Evet var, olacak da. Fakat baktığınız vakit Türk oyunculara geçtiğimiz sezon 1200 dakika vermiş bir kadroyuz. Bu kulübün var olması, bu oyuncuların olması için yabancıların da ligde muhakkak yer alması lazım. Bu kuralla ilgili çok fazla özgürlük değil de, çerçevesinin biraz daha net belirlenmesi gerekiyor. Mesela, 2 kıta dışı oyuncu olabilir, 2 AB vatandaşı oyuncu olabilir, 2 tane de Avrupa Birliği dışından oyuncu olabilir. Türk oyuncuların Amerikalı oyuncuların atletizmiyle mücadele etmesi kolay değildi. Türk ırkı genetik olarak atletik bir ırk değil. Bu sebeple Avrupalı oyuncularla mücadele etmemiz söz konusu ve Milli Takımlar’da hem alt hem üst yapıda aldığımız dereceler belli. Bence burada bir düzenlemeye gitmek lazım. İleride A Milli Takım’da oynayacak oyuncuların da çok büyük sıkıntılar yaşayacağını düşünüyorum. Geçtiğimiz seneye bakarsanız, A Milli Takım’da oynayan 4 oyuncu dışında geri kalan herkes kendi kulüp takımında çok az süre alan veya bazı maçlarda hiç oynamayan rol oyuncularıydı. Bizim oturup beyin fırtınalarıyla, ciddi bir projeyle bunu nasıl değiştiririz diye düşünmemiz lazım.

Earl Calloway

Takıma yeni katılan bir Earl Calloway var. 2 sezondur Türkiye Ligi’nde ciddi işler yapıyor ve geçen sezon onun liderliğinde Gaziantep playoff yaptı. Onun, sizin takımınızdaki rolü ne olacak?

Bizim bu sene yapmamız gereken 2 tane hamle vardı. Bir tanesi 1 numara, bir tanesi de 5 numara. Geçen sezon ‘Bize fark yaratacak 2 pozisyon’ bunlar diye düşündük. Geçtiğimiz sezonki kadroda yer alan Malcolm Armstead kötü bir oyuncu değildi ama bizim kimyamıza çok uyan bir oyuncu değildi. Geldiğimizde en büyük problemlerimizden birisi oyun kurucu pozisyonuydu. İlk yaptığımız hamle aslında Malcolm değil, Kartal Özmızrak oldu. Biz TED Ankara Kolejliler maçında Justin Cobbs’u kadroya almayarak Kartal ve Erbil ile oynadık ve kazandık. Orada yabancı oyuncu değiştireceğimin sinyalini yönetime vermiştim. 1 numarada Malcolm’un sene sonuna kadar olan bir kontratı vardı. Ancak geçen sezonki pivotumuz Kadeem Batts’in 2 yıllık kontratı vardı. Kadeem Batts’ten çıkmak istedik. Batts iyi bir oyuncu ama bizim sistemimize uyan bir oyuncu değildi. Bize daha atletik, daha blok ve ribaunt yapan, takımımızın az olan atletizmini biraz daha yukarı çıkarabilecek bir oyuncu arıyorduk. İki tane transfer şansımız vardı. Earl Calloway’in her şeyden önce iyi bir karakteri var. Antep’te oynadığı dönemde de ne antrenörlerine ne hakemlere ne de çalışanlara reaksiyonu olmamış bir oyuncu. Çok da kaliteli bir isim. Euroleague oynamış ve iyi bir tecrübeye sahip. Bu kadar genç Türk oyuncunun olduğu bir kadroya da hem saha içinde hem saha dışında örnek olacak, bir anlamda abilik-liderlik yapacak hem de o pozisyonda bize katkı yapacak bir oyuncu arıyorduk. İşin doğrusu birçok oyuncuyla temasımız oldu.

Calloway’i isteyenlerden birisi de eski koçu Jure Zdovc’tu…

Evet. Oralarda başka detaylar var, günün sonunda Calloway bizi tercih etti ve geldi. Bizim kadromuz halen oturmamış olsa da Antep’teki kadar 38-40 dakikalara varan bir ortalamayla oynamayacak. Biz, takımdaki rotasyonu olabildiğince geniş tutmak niyetindeyiz. Sebebi ise şu: Elimizdeki yerli-yabancı her oyuncuya şans vermek istiyoruz. Daha tempolu ve baskılı, sahanın iki tarafında da yüzde yüzünü ortaya koyan bir basketbol hedefliyoruz. Burada kastettiğim hücum yapacak, savunmada dinlenecek bir oyuncu istemiyoruz. Earl Calloway bu noktada dakikası biraz azalacak ama rolü geçen seneden farklı olmayacak. Ben de point guarda sorumluluk vermeyi seven bir antrenörüm bu yüzden liderlik onda olacak.

Gençlere en çok dakika veren antrenörlerden birisiniz. Onların durumunu nasıl görüyorsunuz?

Çalışkan olmayan oyuncu mutlaka vardır ama o kategoriye ‘Nasıl çalışacağını bilmeyen’ oyuncuları da eklemeliyiz. Antrenörlerin görevi ‘Bu oyuncu çalışkan değil’ diyerek konuyu kapatmak değil, bu oyuncunun nasıl çalışacağını anlatmak ve ikna etmek. Biz onlardan sahada daha fazla çalışarak onları geliştirmek durumundayız. Benim bakış açım bu. Yıllarca yardımcı antrenörlük yaptım ve elimizin değdiği oyuncular oldu. En tembel denen oyuncular bile çalıştı, çünkü çalışmak zorundaydılar. Geldiğimde oynatılmayan ve özgüvenini kaybetmiş bir oyuncu grubu vardı. Ben olaya artık genç oyuncu diye bakmıyorum. Çünkü 20 yaşına gelmiş bir insan artık ‘oyuncu’dur. Bazı oyuncuların dakikaları geldiğimizde çok azdı ama özel antrenmanlar ve takım antrenmanlarıyla oyuncular özgüvenlerini kazandılar ve bize katkı yaptılar. Özellikle düşme hattında ‘genç’ oyuncu oynattık. En kritik maçlarımızda Mert Çevik’i sahaya sürdük. Bizim ligde kalmamızda Mert Çevik’in de katkısı var. Kamp döneminde ben şunu görüyorum: Bizim itmemize ihtiyaç duymadan kendilerini çok profesyonel şekilde erken gelip geç gidiyorlar. Bu benim açımdan önemli. Benim yerli oyunculardan beklentim bu sezon bir adım daha atmaları. Onların potansiyellerini tam kullanamıyoruz. Biz 3 numaralı pozisyona yabancı oyuncu almadık. Orada Uğur Dokuyan, Mert Çevik ve hatta Metecan Birsen var. Geçen seneden farklı olarak hem istatistiğe yansıyan alanlarda bir gelişim göstermeleri kazım hem de işin görünmeyen taraflarında insiyatif almaları lazım. Erbil’den çok memnunum. Geçen sezon çok kritik maçlarda önemli işler yaptı. İnşallah gelişimine devam eder. Beklentim nedir derseniz, bu takımın gerçek sahibiymiş gibi hareket etmelerini ve sahada yer almalarını bekliyorum.

ayberk olmaz

2 senedir TED Ankara Kolejliler’de oynamayan bir Ayberk Olmaz gerçeği var. Ciddi bir basketbol kumaşına sahip olmasına rağmen Takımların ona karşı mesafeli olmaları normaldi fakat siz onu kadronuza kattınız. Ayberk için gelecek sezonun anlamı nedir?

Ayberk hem kulüp hem de Nihat İziç ve benim için özel bir proje. Son 2 yıl TED’te hiç dakika almamış bir oyuncu. Mutlaka Ayberk’in, menajerinin ve kulübün hataları var. Ayberk bu yaşta, bu boyda ve bu sizeda müthiş bir atletizme sahip. Bunun yanında çok ciddi bir yumuşaklığı da var. Ayberk’te eksik olan konu; hem teknik olarak sahada hem de saha dışında kuvvet olarak üstüne koyması lazım. Bu sene Ayberk’in başını kaşıyacak vakti olmayacak. Düşündüğümüz ve beklediğimiz noktaya gelirse biz onu oynatacağız. Onu kenarda oturtmak için almadık. Buna da uzun vadeli bakıyoruz. Ayberk’in potansiyeli çok yukarıda ama onun için ön koşulu çalışmak olacak. Eğer Ayberk hedefi olan bir oyuncuysa, burada çok ciddi çalışması lazım. Bu fırsat onun için çok önemli. Milli Takım’da beraber oynadığı takım arkadaşlarıyla beraber şu an.

Peki Ayberk ile oynayacak 5 numara konusu çözüme ulaştı mı?

Henüz netleşmedi. Orada bazı idari detaylar var. Onlar sonuçlandığında kimi aldığımız hakkında sana açıklamayı yapacağım. Ayberk konusunda şunu da eklemem gerek. Kimle konuşsam herkes bir çember savunucusu arıyor. Ayberk öyle bir oyuncu. Eksik olan nokta tecrübesi ve fiziksel olarak ince. Ayberk özelinde söylüyorum: Amerika’dan gelen bir çaylağa her türlü krediyi verip sabır gösterebiliyoruz ama Avrupa Şampiyonası’nda derece almış bir takımın oyuncu olarak kendi oyuncumuza ‘Bu daha çok genç, beklesin’ diyoruz. Bence buradaki bakış açısını değiştiremediğimiz sürece buradan oyuncu çıkartmak çok zor.

Fikri kuvvetli basketbol adamı olarak; Euroleague-FIBA arasındaki tartışmalara ne diyorsunuz?

İşin doğrusu derinlemesine takip etmedim. Bence orada iş tamamen politik. FIBA, belki de haklı olarak ‘Avrupa organizasyonu bizim’ diye düşünüyor. Euroleague yerleşmiş bir organizasyon. Basketbol adına doğru işlerin yapılması lazım. Çünkü asıl olan şey oyuncular ve oyuncuların şov yaptığı seyirciler. Dolayısıyla bizim ‘Basketbolu nasıl geliştiririz’e kafa yormamız lazım. Milli maçların sezon içine çekileceği gibi bazı uygulamalarla burada sıkıntıya girecek olanlar oyuncular. Belki Avrupa Kupası oynamadığımız için bu konuyu analiz etmedim ancak net bir şekilde şuna inanıyorum: Yaptırımlarla, tehditlerle bu iş olmaz. Projelerle devam etmek lazım.

Yıllarca yardımcı antrenörlük görevinde bulundunuz. Sizin için en iyi veya en özel koç hangisiydi?

En iyisi diye bir şey yok ama en özelleri Aydın Örs ve Bogdan Tanjevic. Aydın Örs benim için çok çok özel birisi. Her zaman görüştüğüm ve örnek aldığım birisi. Tanjevic çok iyi dost olduğum biri. Benim her antrenörle ilişkim devam etmiştir. Hepsinin ayrı ayrı özellikleri var ama hangisi çok ciddi bir etki bırakmıştır dersen başta Aydın Örs’ü söylerim. Sadece benim için değil, Türk basketbolundaki birçok insanın bunu söylemesi lazım. İşin gerçek anlamda profesyonelliğe ulaşmasında Aydın Örs’ün çok büyük emeği var. Türk antrenörünün veya Türk oyuncunun Avrupa’da var olabileceğini ortaya koymada çok etkisi var. O dönemlerde Avrupa’da madalya almayı geçin, Milli Takımlar’da ilk 8’e kalamıyorduk. Aydın Örs, kendi altyapısından çıkardığı 8 Türk oyuncunun yanına 2 yabancıyla yaptığı işleri göz ardı edemezsiniz. Tarihi, olduğu dönemin şartlarıyla değerlendirmek gerekiyor. Bugün Koraç Kupası insanlara çok bir şey ifade etmiyor olabilir ama şu anda Türk oyuncu çıkmıyor denen bir ligde, o dönem kendi genç takımından çıkarttığı oyuncularla buraya ulaşması çok ayrı. Hepimizin ona ciddi bir vefa borcu olduğunu düşünüyorum. Tanjevic’ten çok etkilendim. Antrenman metodları anlamında Aydın Örs ile benzer yanları da var. O da çok çalışan ve gençlerin önüne açmaya çalışan bir antrenör. Şanslıyım ki ikisinin de en iyi dönemlerin bu antrenörlerle (Neven Spahija, Aydın Örs, Bogdan Tanjevic) çalışma fırsatı elde ettim.

Çalıştığınız takımlarda en önemli oyuncu kimdi peki?

Ben çok fazla önemli oyuncuyla çalıştım. Bu bir takım oyunu ve takım oyununda oyuncuların rolleri var. Aydın Örs’ün geldiği ilk sene takımın skorer ismi Damir Mrsic’ti. Yanında Ömer Onan vardı. Hem skor hem de savunma olarak ona destek oluyordu. O sene için Ömer’i Damir’den nasıl ayırabiliriz? Veya 100.yıl senesinde skorer olarak İbrahim Kutluay vardı, Damir biraz daha geride kalmıştı. Damir ile İbrahim’i birbirinden ayırmak mümkün değil. Bir oyuncunun star noktasına gelmesi için çok farklı şeyler var. Bir oyuncunun en iyi olmasında en önemli konu karakter. Herkes karakter der ama alt başlıkları tanımlamaz. Takımın en önemli oyuncusu, takımın en genç oyuncusundan fazla çalışmayı kendisine kural edindiyse, mütevazi kalabiliyor ve diğer takım arkadaşlarına saygı duymayı becerebiliyorsa bence en iyi oyuncu odur. Bu anlamda ben çok önemli oyuncularla çalıştım. 3 tanesini saydık bile. Mirsad Türkcan mesela. Mirsad’tan sonra 4 numarada onun kadar etki yapan bir oyuncu gelmedi. Alttan çıkan Semih, Oğuz, Ömer Aşık gibi oyuncular vardı. Emir ve Vidmar 18 yaşlarında geldiler bize. Vidmar’ın bir sürü defekti vardır ama birçok takım için çok önemli bir isimdir. Bizim takımımızda da ciddi isimler yaptı.

Şampiyon olmuş bir antrenör olarak şampiyonluk kupasını kaldırmak nasıl bir duyguydu?

Vallahi bunu hatırlayan çok az insandan biri de sensin. Türkiye’de çoğu şey hemen unutuluyor. Ben hem asistan hem de head coach olarak bu duyguyu yaşadım. Verdiğiniz emeğin bu kadar net karşılığı ne para ne pulla ölçülebilir. Hele bir de Fenerbahçe gibi taraftarı olan bir kulüpte şampiyon oluyorsanız… Tribünden gelen sevgi, başarma tatminiz… O duygu değişilmez. Öyle bir şansı yakalayabilir miyim bir daha bilmiyorum. Oradaki oyuncuların çok büyük katkısı vardı. İnşallah o noktaya geliriz tekrar.

Bu keyifli röportaj için teşekkür ederim, yeni sezonda sakatlıksız ve başarılı bir sezon geçirmeniz dileğiyle.

Ben çok teşekkür ederim.