NBA’e Bile Gitmiyordu, Süperyıldızların Gözdesi Oldu: Donovan Mitchell

05/Şub/18 10:32 Şubat 11, 2018

Mehmet Bahadır Akgün

05/Şub/18 10:32

Eurohoops.net

Donovan Mitchell neredeyse NBA Draftı’na girmiyordu. Ama bugünlerde ligi ateşe veriyor ve Paul George’tan LeBron James’e en büyük süper yıldızlardan övgü alıyor. Utah’ın yeni kralı ile tanışın!

By David Gardner / Çeviri: M. Bahadır Akgün

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı ilk olarak 21 Aralık 2017 tarihinde Bleacher Report’ta yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Süre dolduğunda Donovan Mitchell mahvoldu. Michigan Wolverines, 2017 NCAA şampiyonasının ikinci turunda onun Louisville Cardinals’ını üzdü ve Final Four’a kalma hedefinden üç galibiyet uzakta kaldılar. Sahadan ayrılırken formasını çekiştiriyor ve tribünlere bakıp sızlanıyordu. Maçın ardından soyunma odasında muhabirlere konuşurken, “okula dönüp ertesi yıl takım arkadaşlarına yardım etmeye hazır olmaktan” söz ediyordu. Indianapolis’ten Louisville’e giden takım otobüsüne atladığında bir sezon daha kalacağına emindi.

Süre dolduğunda, Nicole Mitchell bir telaş hissetti. Oğlu için üzgündü ama aynı zamanda ani bir karar almayacağından emin olmak istiyordu. Kiralık aracına atladı ve o gece yurttan oğlunu almak için doğrudan onun yanına gitti. McDonald’s’ın kampüse çok yakın olan park yerinde oturdular. Donovan, bir yıl daha kolejde oynamak ve şampiyonluk mücadelesi vermekten başka bir şey düşünmek istemiyordu.

Bir öğretmen olan Nicole, sporun Donovan’ın eğitimindeki payı nedeniyle hep mutlu olmuştu ve mezun olmaya bir yıl daha yaklaşacağı için hiçbir sıkıntı duymuyordu. Ancak aynı zamanda oğlunun profesyonel basketbol oynamaya hazır olduğunu da biliyordu ve uzun süreli sonuçları olabilecek duygusal bir karar alıp pişman olmasını istemiyordu. Herhangi bir karar almadan önce oğlunu biraz uyumaya ikna etti.

Yedi ay sonra, bu konuşma saçma gözüküyor. Ancak Mitchell, NBA Draftı’nda 13. sıradan seçilme fırsatını neredeyse kaçırıyordu. Utah Jazz, neredeyse onun 17,7 sayı, 3,4 asistlik ortalamalarına tanık olamayacaktı. NBA ise neredeyse Yılın Çaylağı Ödülü’nün en büyük üç adayından birinin yaptıklarını göremeyecekti. Mitchell, basketbol kariyerinde bu noktanın geleceğinden hiç şüphe duymadı ama onun bu yıl olacağına inanan son kişi kendisiydi.

Donovan Mitchell, Nisan ayında omzunda tek bir çantayla yurt odasından ayrıldı. Kıyafetlerinin çoğunu dolabında, ayakkabılarını bir köşede, televizyonunu da prizde bırakıp çıktı. Eşyalarını kutulara doldurmadı çünkü döneceğine inanıyordu hâlâ. Ancak annesinin tavsiyesini dinledi, ondan biraz borç aldı ve California’daki birkaç haftalık CAA draft öncesi antrenmanlarına katıldı.

Mitchell, ilk kez kendi potansiyelini fark eden son insan olmuyordu. Donovan Mitchell Sr. küçükler liginde beyzbol oynuyordu ve 1999’dan bu yana Mets için çalışmıştı. 2010’dan bu yana takımın oyuncu ilişkileri direktörüydü. Donovan Jr. hep babasının izinden gideceğini düşünüyordu. Beyzbol ve basketbolu lisedeki ilk yılı boyunca dengede tuttu. Ancak Mitchell, Connecticut’taki evinden bir saat uzaklıktaki yatılı okul Canterbury’ye gittiğinde ikinci sınıfta annesi kendisinden basketbolda uzmanlaşmasını ve okuluyla basketbol üzerine odaklanmasını istedi.

Mitchell, en başta katılıyordu bu karara ancak daha sonraları sıkıntı çekti. Basketbol takımında yılın oyuncusu seçilmişti ancak en iyi 100 genç arasında görülmüyordu ve geleceğinin beyzbolda daha parlak olduğuna inanıyordu.

“Beyzbol konusunda,” diyor Mitchell, “kendimden çok emindim.”

Sezon başlamadan birkaç hafta önce koçlar oynaması için yalvardı ve o da razı geldi. “Takımı kurtaracak kişiymişim gibi geliyordu bana,” diyor Mitchell. Beyzbol, hâlâ yedek planı olabilirdi.

Sezon başlayınca annesi onda ince bir değişim fark etti. Telefonda konuştukları zaman Donovan’ın pek de iyi dinlemediğini ve oğlunun okulda tembellik ediyor olabileceğini düşünüyordu. Nicole ve kardeşi Jordan, beyzbol sezonu başladıktan kısa süre sonra Donovan’ı ziyaret ettiler. Gittiklerinde sahaya yakın bir park yerine yanaştılar ve Nicole, uzaktan oğlunu izledi. Donovan ve diğer çocukların bazıları küçük bir beton duvardan atlıyorlardı ve bunun tehlikeli olabileceğini düşündü. Oğlunu arayıp Donovan onun kendisini yaralamamasıyla ilgili uyarılarını dinlerken annesini başından savmasını izledi.

“Dikkatli ol lütfen,” dedi annesi. “Tanrı’nın bir düzeni var.”

Bir hafta sonra, Mitchell shortstop pozisyonunda oynuyordu. Aynı zamanda da atıcı olarak görev yapıyordu ve gökyüzünde bir şeyin süzüldüğünü fark etti. Kendisine doğru koşan tutucuyu görmedi. Çarpıştılar. Tutucunun çenesi kırıldı. Mitchell’ın da bileği. Beyzbol sezonunun kalanını kaçıracaktı. Ancak çok daha önemli AAU basketbol yaz kampında da oynayamacaktı.

“İnsanlar bunu fark etmiyor. O sakatlık, benim her şeye bakışımı değiştirdi,” diyor Mitchell. “Şerefsiz falan değildim tabii ama bir şeylerin kıymetini bilmeyi öğrenmem gerekiyordu. Bileğim kırıldıktan sonra öğrendim ben.”

Sonraki iki yılda New Hampshire’daki bir yatılı okula geçiş yaptı, ortalamasını yükseltti, sınıf başkanı seçildi, Louisville’deki en iyi 30 oyuncudan biri olarak gösterildi. Cardinals formasıyla, skandallarla gölgelenen bir ilk sezon geçirdi. O sezon, uygunsuz oyuncu alımı taktikleri nedeniyle programın playofflardan men edilmesi ile sonuçlandı.

Kolejde tek sezon geçirip takımdan ayrılmayı asla ciddi anlamda düşünmedi ancak o dönemki Cardinals başantrenörü Rick Pitino, o yaz Porto Riko takımına koçluk yaparken eski bir oyuncusu Chris Brickley’i Louisville’deki takıma antrenörlük konusunda yardımcı olmak için davet etti. Cardinals’taki takım arkadaşlarıyla takıma karşı birkaç kez antrenman yapan Mitchell, Brickley ile tanıştı ve NBA çalışmalarına katılmak istedi.

“Ben, ‘Bu muymuş? Bunu yapabilirim,’ diye düşündüm,” diyor Mitchell.

Bu güvene aldanıp gitmek yerine ikinci yılında okulda devam etti ve kendi basketbolundaki her türlü zayıf noktanın üzerine gitti. Topu daha iyi kontrol etmeye başladı, asist oranı artarken top kaybı oranları düştü. Daha iyi bir savunmacı oldu ve sezonu top çalma yüzdesinde ilk 50 arasında bitirdi. Muhtemelen en önemlisi de üç sayı çizgisinin gerisinden yeteneklerini kanıtladı ve bir önceki sezonki %25,0’lik isabet oranını ikinci yılında %35,4’e çıkardı.

Kariyeri boyunca övgüler yerine yapıcı eleştiriler sunmak konusunda daha çabuk davranan Pitino için kusursuz saha içi lideriydi. Mitchell, yapamayacağı söylenen şeylerde parlıyor.

Top tekniğinden üç sayı yüzdesine, savunmasına kadar her şeyi Louisville’de geliştirmesinin ardından Donovan Mitchell’ın Haziran ayında NBA Draftı’na girmemesi gerektiğini söyleyen çok insan yoktu.

Draft öncesi çalışmaları nedeniyle California’ya gelmeden önce kendisine lotaryada seçilmesinin zor olduğu söylenmişti. Büyük ihtimalle ilk turda seçilecekti ancak insanlar onun 25-30. sıralar arasında seçilmesini bekliyordu. California’da ona koçluk yapan Don MacLean, daha önce ilk turdan seçilmişti ve UCLA ile kolej liginde tüm zamanların sayı kralı kendisi. Ona karşı mücadele eden oyuncular arasında ise Duke’tan Luke Kennard, Oregon’dan Jordan Bell ve Wake Forest’tan John Collins gibi isimler vardı.

Birkaç gün sonra MacLean, Mitchell’ın okula dönmeyi düşünüp düşünmediğini sordu. Mitchell da düşündüğünü söyledi. MacLean, şüpheyle baktı Mitchell’a, “Saçma,” dedi.

Bir hafta sonra Mitchell, profesyonel olmak istediğini kendisine kabul ettirdi ancak hâlâ bir kanıta ihtiyacı vardı. İkinci haftada Paul George, Chris Paul ve Julius Randle, onlarla çalışmalara katıldılar. Birçok oyuncu gibi Mitchell da attıklarından çok kaçırdıklarını hatırlıyordur muhtemelen ancak NBA yıldızlarına karşı neredeyse hiç şut kaçırmadığını düşündü o gün. Paul, günün sonunda Mitchell’ı kenara çekip profesyonel olma zamanının geldiğini söyledi.

“Bazen insanın içinde görürsünüz bunu,” diyor Paul. “Oyunu ne kadar sevdiğini görebilirsiniz. Çok uzun zaman iyi işler yapacak.”

Mitchell, o akşam daha sonra annesini arayıp haberi verdiğinde annesi şunu söyledi: “Nihayet.”

 

“Kendi hakkımı asla yeterince teslim etmiyorum,” diyor Mitchell. “Ama sonra Paul ile CP, çok iyi olabileceğimi söylediler. Ben de belki olur diye düşündüm. Sonra oyunumu analiz ettiler, oyun tarzımı incelediler. Bu da bana farklı bir güven hissi verdi. Buna hazırım dedim kendime.”