Selim Çınar: “PAOK ile Eşleşeceğimize Emindim”

2018-02-26T11:10:52+00:00 2018-02-26T11:10:52+00:00.

Aris Barkas

26/Şub/18 11:10

Eurohoops.net

Pınar Karşıyaka’nın genel menajeri Selim Çınar, Eurohoops’a geniş kapsamlı özel bir röportaj verdi.

By Fahrettin Palaoğlu / info@eurohoops.net

Başarılı genel menajer, Pınar Karşıyaka’nın zorlu sezon başlangıcından altyapı oyuncularına, meşhur PAOK tweetinden TÜBAD’ın yabancı antrenör kriterlerine, FIBA Şampiyonlar Ligi yolculuğundan ligdeki yabancı oyuncu kısıtlamasına kadar kadar birçok konu hakkında özel açıklamalarda bulundu.

Pınar Karşıyaka için maddi açıdan ve yönetimsel açıdan zor bir sezon başlangıcı oldu. Küme düşme ihtimali dahi konuşuldu. Şu anda biraz daha düzlüğe çıkılmış gibi duruyor ama ligin alt sıralarındaki takımlar da önemli takviyeler yaptı. Sizin de güçlenme adına takviye yapma gibi bir düşünceniz var mı, sezonu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sezon elbette zorlu başladı. Bunun başlıca sebebi de karşı karşıya kaldığımız transfer yasakları. Elbette bunlar bir anda olmadı, birkaç yılın birikimi olarak buraya geldi ama bunun geliyor olduğu da görülüyordu. Siz de biliyorsunuz, kulübün finansal anlamdaki sıkıntıları son yıllarda basketbolun üzerine de yansımaya başladı. Hem onun yansıması hem basketbolun kendi içerisindeki borçları ve transfer yasakları bir araya geline bizim için zor bir sezon başlangıcı oldu işin açıkçası. Sonrasında da yönetimsel değişiklikler; şube yönetiminin istifası arkasından yönetimde gelen değişiklik bunlar da belki o süreci olumsuz etkiledi. Bir de Dustin Hogue’un çözemediğimiz bir sıkıntısı oldu. Onu çözemeyince bir kez daha transfer yasağı aldık ve bir oyuncu eksik kaldık. O süreç de bizi olumsuz etkiledi. Şu an sponsorumuz Pınar’ın da desteğiyle işler biraz daha rayına girmiş görünüyor. Tabii sezon başında 3-4 ay sıkıntılı geçtiği için oyuncuların değişimi hissetmeleri biraz daha vakit alıyor. Onların da kulübe olan güvenleri, takıma olan güvenleri biraz daha arttığı takdirde eminim ki bu sahadaki sonuçlara da etki edecektir.

Pınar Karşıyaka, çoğu maça üç yabancı, dört yabancıyla çıkmak zorunda kaldı…

Tabii burada sakatlıkların da çok olumsuz etkisi oldu. Yanlış hatırlamıyorsam tam kadro oynadığımız yalnızca Beşiktaş Sompo Japan karşılaşması var. Bunun haricinde hep birileri ya eksik ya da dışarıda kaldı. Ya oyuncu olarak eksik kaldık ya da sakatlık olarak eksik kaldık. Umarım sakat oyuncularımız da bir an önce döner ve yolumuza tam kadro olarak devam ederiz.

Marko Banic’in de durumunu sormak istiyorum, sanırım kısa süreli bir kontratla takıma katılmıştı…

Marko Banic ile sözleşme yaparken bir ay opsiyonlu olarak imzalamıştık. O bir ayın sonu yaklaşırken kontratını revize ettik ve bir ay opsiyon daha koyduk ama şimdi opsiyonunu geçtik, sezon sonuna kadar artık bizimle. Belki herkesin ilk geldiğinde Marko ile ilgili soru işareti vardı ama birincisi oyun disiplini olarak, ikincisi karakteri olarak üçüncüsü de oyun bilgisi olarak… Bu açıdan çok tecrübeli ve bize çok faydası olan bir oyuncu. Şimdi forma da girdikçe bu oyununa da yansıyor. Bence sezon sonuna kadar bize daha fazla yardımcı olacak.

FIBA’nın yeni milli takım takvimi ile bu hafta lig maçları oynanmadı. Türkiye Kupası ile birleştiğinde Pınar Karşıyaka üç hafta boyunca resmi maça çıkmamış olacak. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz, FIBA’nın tavrı konusundaki düşünceleriniz neler?

Zaten şu anda sakatlıklarla boğuşan bir kadro yapımız olduğu için bu ara bize çok faydalı oldu. Yani hem sakatlıklardan dolayı süre kazanmış olduk hem de takımın dinlenip hazırlanması için fırsat bulduk çünkü dar bir kadromuz var, kolay bir tempo değil.

Genel anlamda FIBA’nın tutumunu soruyorsanız eğer bence sezon içinde bu tarz aralar verebiliyor olmak alışkın olmadığımız bir şey ama gerekli olan bir şey çünkü günümüz basketbolunda tempolar o kadar arttı ki sakatlıkları biraz da tetikleyen bu oldu. Bu tarz aralar bence faydalı, o yüzden iyi geçirmemiz gerekiyor. Diğer taraftan belki tam kadro olarak ritim bulmuş bir şekilde oynuyor olsak bu arayla ilgili olumsuz düşünür müydük… Muhakkak ki araya hazırlık maçları koyardık. Bu bölümü de bu şekilde geçiyoruz.

Pınar Karşıyaka’nın bu sezonki sıkıntıları genç oyuncuların daha fazla süre almasına ve gösterdikleri performans ile milli takım seviyesine çıkmasına vesile oldu. Genç oyuncuların önemli rollerde olması devam edecek mi yoksa mali sıkıntılar nedeniyle mi bu durum oluştu?

Elbette bu tip durumlar genç oyuncular için bir fırsat. Genç oyuncular için fırsat nasıl doğuyor, önündeki bir oyuncu sakatlanırsa veya kulüplerin bu tarz durumları söz konusuysa genç oyuncu için bir fırsat doğuyor ama bence bazen bu yapılanmaların felsefe olarak kabul edilmesi gerekiyor. Kaç tane yabancı oyuncu alacağız, kaç tane yerli oyuncu alacağız ve kaç tane altyapı oyuncusunu kadroya dahil edeceğiz, bunlar biraz da planlı ve programlı ilerlemeli diye düşünüyorum ben. Bu sene bakmış olduğumuzda altyapıdan yetişmiş Mert Celep, Egemen Güven, Görkem Doğan, Alp Karahan, bunlar direkt altyapıdan kadromuza gelmiş oyuncular. Kiralık olarak vermiş olduğumuz Arca, Bertan da iyi sezon geçiriyorlar. Altyapı oyuncularımız için iyi bir sezon geçiyor, ellerindeki fırsatı değerlendirdikleri takdirde önleri açık.

FIBA Şampiyonlar Ligi’nde PAOK ile eşleştiniz. Sizin de PAOK ile ilgili meşhur bir tweetiniz var, PAOK yine bir şekilde karşınıza çıktı. Genel olarak PAOK kurasını ve eşleşme ağacını nasıl değerlendirirsiniz?

PAOK ile ilgili o tweetin hikayesi enteresan. O dönem PAOK maçı sezonun ilk maçıydı. İlgiyi salona çekmek amacıyla doğru bir tarihsel bilgiyi o şekilde paylaşmıştım ben ama şartlar gelişti ve sezon sonu şampiyon olduk. O zaman da o tweetin farklı bir hikayesi oldu. Sonrasında da biz PAOK’la ya hazırlık maçlarında ya turnuvalarda karşı karşıya geldik, insanlar ondan sonra dikkat etmeye başladılar PAOK’a. Bir sonraki sezon biz PAOK’la karşılaşınca ‘Selim Çınar işini garantiye alıyor’ yorumlarını yapanlar oldu (Gülüyor).

Şimdi PAOK ile eşleştik. Biz de buraya geldik, onlar da başka bir yoldan buraya kadar geldiler. Bir kere o açıdan kesinlikle küçümsenmemesi gereken ve saygı duyulması gereken bir takım. Kadro yapısı olarak da iyi bir takım. Diğer taraftan da gerek oradaki taraftar yapısı gerekse Avrupa kupalarındaki tecrübeleri… O yüzden bence önemli bir rakip önemli bir aktör.

Kura çekimi ile ilgili ufak bir detay vereyim; Banvit’in Genel Menajeri Turgay Zeytingöz ve Beşiktaş Sompo Japan’ın Dış İlişkiler Sorumlusu Can Köken ile birlikteydik kura çekiminde. Tam kura çekimi başlarken sordular, “Ne diyorsun, kimi istiyorsun?” dediler. Dedim ki “Eminim ki PAOK gelecek, şüphem yok.” ama sosyal medyaya da bakıyorum herkes PAOK yazıyor, o yüzden de şimdi PAOK’u istemiyorum çünkü geçen sezondan bir Venezia tecrübem var. TOP 8 kurasına gittiğimde ve Umana Reyer Venezia geldiğinde benzer bir durum olmuştu, sonu iyi olmamıştı. O yüzden böyle bir yorum yapmıştım. Şimdi PAOK’u çektik ve PAOK geldi. Dikkatli olmamız lazım. Belki camia olarak çekebileceğimiz takımlar içerisinde iyi bir kura çektik ama sahaya çıkılmadan maç kazanılmıyor, önce çıkıp kazanmamız lazım. Sonra bize ne kazandırır bilmiyorum tabii…

Kuranın devamında da Iberostar Tenerife ve Murcia eşleşmesinin galibi ile karşılaşacağız. İspanya yolu var, PAOK’u geçersek tabii önce.

Olursa Monaco yolculuğu var daha sonrasında…

Devamı da kısmet artık ama… Buradan sonra hiçbir maç sahaya çıkılmadığı sürece kolay değil.

İtalyan basınında Germani Brescia’nın Bryon Allen ile ilgilendiği söyleniyor. Bununla ilgili size ulaşan bir durum var mı?

Bryon Allen ile ilgili bize ulaşan bir talep veya bilgi yok şu an için. Diğer taraftan da Bryon’ın şanssız bir sakatlığı vardı, hala da tedavi süreci devam ediyor. Yaklaşık yedi haftayı tamamladı sakatlığından bu yana. Sakatlığında dönüş süresi olarak bir ay açıklandı ama daha sonrasında sürecin o kadar kolay olmayacağı belli oldu. Bir hafta daha sürecek tedavisi. Amerika’da şu anda kolejdeki fizyoterapisti ile bir süreç geçirmek istedi. Önümüzdeki hafta gelecek ancak sahada bizimle olabilmesi için iki haftaya daha ihtiyacı var.

TÜBAD’ın ülkemizce çalışacak yabancı antrenörler için önermiş olduğu bazı kriterler var. Son iki sezondur yabancı başantrenörlerle çalışan bir kulüp olarak bu konu hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz?

TÜBAD’ın kurum olarak elbette kendi bünyesindeki kişilerin haklarını savunuyor olması çok doğru bir hareket. Diğer taraftan baktığımızda kulüplerin de kendi bütçelerini kendi planlamalarını yapıyor olmaları da gerçekçi bir hareket burada. Bu iş yapılıyorken belli başlı kriterler sağlanmalı. Yalnızca basketbol için spor için değil bu, her alandaki iş kolunda var. Belli yeterlilikler olmadan işlerin birilerine veriliyor olması, birilerinden hizmet bekleniyor olması bence çok doğru bir şey değil. Belli kriterlerin getirilmesi gerektiğine inanıyorum ben de.

Ligimizdeki yabancı oyuncu sayısı hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu konuda herkesin farklı bir görüşü farklı bir beklentisi var.

Yabancı sayısını arttırırken kulüp bütçelerine faydalı olacak, yerli oyuncuların bütçeleri azalacak dendi ama yerli oyuncuların alt lige kaçmasıyla değişen bir şey olmadı. Bütçe anlamında değişen bir şey olmadı. O dönemin şartlarında iyi dediğimiz oyuncular alt lige giderek kendi sürelerini orada buldular. Alt ligin de belki değerini arttırdılar, oranın bütçelerini arttırdılar. Yani bu, nasıl bir hamle yaparsanız yapın bütçe anlamında çok büyük değişikliklere sebep olmuyor. Önemli olan burada sormamız gereken kaç yabancı, kaç yerli oyuncudan ziyade birbiri ile bağdaşabilen birbirinin saygısını kazanabilen kaç oyuncumuz var? O zaman da bu işin milliyetçiliğinin bir tarafa bırakılması gerekiyor. Sahaya çıktığında uyum içerisinde oynayabilen bir takımın var mı yok mu? Esas mesele bence bu olmalı. Tabii daha sonrasında da bütçen çerçevesinde doğru hareket etmen gerekiyor.

2014-2015 sezonundaki şampiyonluk yabancı kuralının düzenlenmesinin hemen ardından uyumlu bir ekip kurulmasıyla gelmişti.

Orada da önemli olan şuydu; yerli oyuncular da çok büyük sorumluluk alan yabancı oyuncuların etrafında toplandı ve kaynaştı. Bu şekilde yürüdü bu iş.

Alt lige giden oyuncularla ilgili şu da var. Burada gelip de beş tane altı tane yabancı oyuncunun arkasında “Acaba maçta 15 dakika bulabilir miyim?” diye düşünmekten ziyade alt lige gidip belki 35-40 dakika oynuyor ve keyif alıyor. Haftada tek maç oynuyor. Onlar açısından bakıldığında gayet mantıklı.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!