Tanıklar Anlatıyor: NBA Tarihindeki İlk Smaç Yarışması

17/May/20 22:28 Mayıs 18, 2020

admin69

17/May/20 22:28

Eurohoops.net

NBA tarihinin ilk smaç yarışmasının tanıkları o günleri anlatıyor…

by Charles Curtis, Çeviri: Cem Doğan / info@eurohoops.net

Bu yazı 13 Şubat 2014 tarihinde Bleacher Report‘ta yayınlanmış olup uyarlanarak dilimize çevrilmiştir.

NBA yıldızları bir otomobilin üzerinden sıçrayıp smaç vurmadan önce, Dr. J isimli bir adam, serbest atış çizgisinden uçuyordu.

Julius Erving, 1976 ABA Slam Dunk Yarışması boyunca, basketbol tarihindeki en çok hatırlanan anlardan birini yaratmıştı. 1984 yılında NBA yarışmayı tekrar dirilttiğinde, Denver’daki meraklı kalabalığın önünde kendisini bir kez daha herkese hatırlattı.

Daha inanması güç olan şey, Erving’in 1984’teki bu ilk yarışmayı kazanamayıp, birinciliği Larry Nance’e kaptırmasıydı. Diğer katılımcılar şunlardı: Michael Cooper, Clyde Drexler, Darrell Griffith, Edgar Jones, Ralph Sampson, Dominique Wilkins ve Orlando Woolridge.

Carl Scheer (Denver Nuggets eski başkan ve genel menajeri, 1974-1984): ABA’in 1976’da düzenlediği yarışmaya uzanan köklerinden bahsetmeden, All-Star maçı ya da Slam Dunk hakkında konuşamazsınız. Bir gün oturuyoruz, Virginia’daydık sanırım, NBA’den daha iyi oyunculara sahip olduğumuzu en iyi şekilde nasıl gösterebiliriz diye kendi kendimize sorduk. Fakat bizim büyük pazarlarımız, televizyon anlaşmalarımız ya da sahiplik konusunda istikrarımız yoktu… O yıl All-Star maçı Denver’da oynanacaktı. Sonunda, eşsiz bir şey yapmamız gerektiğine karar verdik.

Rick Welts (dönemin NBA ulusal promosyon direktörü): 1984’te All-Star maçı için Denver’a gidiyorduk. Yönetim Kurulu, o haftasonu David Stern’ü başkanlığa seçmişti. İkincil önemdeki konu, Stern’ün başkanlığı organizasyondan sonra devralacağıydı. Bahsettiği şeylerin bir kısmı da oyunumuzun zengin tarihi ile tekrar temasa geçmekle ilgiliydi. Bu sporla ilgili sınırlı bir video arşivi ve çok az sayıda arşivlik materyal vardı.

NBA’de sadece 1.5 yıldır çalışıyordum. Benim işim, gidip NBA’e pazarlama yatırımı yapacak şirketleri bulmaya çalışmaktı. O zamanki NBA ile ilişki kurmaya niyeti olan şirketler için bir hatırlatmaydı.

1984’ten önce All-Star maçları cumartesi günleri oynanırdı. Maçtan önceki akşam genellikle otelde bir ziyafet verilirdi. Sonra da herkes evlere dağılırdı.

Eğer yanlış hatırlamıyorsam, Carl Scheer ve NBA’in emlak işlerine bakan Adrian DeGroot arasında bir görüşme olacaktı. Waldorf Astoria’nın barında buluştuk. Orada Carl şunları dedi: “1976’da ABA Slam Dunk Yarışması’nı düzenleyerek basketbol tarihinde en çok akılda kalan olaylardan birine sahiplik ettik. Bunu tekrar diriltmek, bizim yaptığımız şekilde devre arasında düzenlemek harika olmaz mı?” Böylece yol açıldı.

Scheer: Rick çok yaratıcıydı ve biz Slam Dunk’ı desteklemekten çok memnunduk – ilk kez o söylemiş olabilir. İkimiz de Stern’ü bunun mantıklı olduğuna ikna etmemiz gerektiği konusunda anlaştık.

Welts: O zaman CBS’teydik. Salonda ne olup bittiğiyle alakası olmayan bir devre arası programları vardı. Bunun işe yaramayacağından emindik ama üstünde durmayı hak ediyordu.

Bir zamandır Stern’ün oyunun tarihine dokunma fikriyle ilgili düşünüyordum. Bundan bir süre önce Washington’da eski oyuncuların beysbol maçlarını izliyordum. Yaşlı birinin reklamlara doğru gelip sonra çitlerin üstünde topa vurduğunu hatırlıyorum. O anda kafamda ampuller yanmaya başladı.

Stern’e gidip şöyle dedim: “İkinci bir gün daha yaratıp, o günde de emekli büyük NBA oyuncuları arasında bir maç düzenlesek ve bir smaç yarışması yapsak nasıl olur?” Bu fikri kayda değer buldu.

Sonunda o ve ben, Başkan Larry O’Brien’in ofisine uğradık ve fikre verilen tepkilerin hafif kaldığını söylemek abartılı olurdu. O toplantıdan yeni bir fikir bulmam gerektiği hissiyle çıktım çünkü bunun varacağı bir yer yoktu. Emin değilim fakat, Stern bir hafta ya da 10 gün sonra arayıp şöyle dedi: “İşte anlaşma. O’Brien, son haftasonunda onu küçük düşürecek bir şey yapmaz ve bunun bedavaya gelmesini sağlarsak, istediğimizi yapmakta serbest olduğumuzu söyledi.”

Scheer: Efsaneler maçı için biletleri iki dolardan satacaktık, David Stern bana şöyle dedi, hiç unutmam: “Milletin bu adamları izlemek için iki dolar vereceğini mi sanıyorsun?” Sonuç, kapalı gişe.

Mesele, yaptığımız şey konusunda rahat hissetmekti; bu iş lig çevrelerinde bir kaos yaratmadı, şaka konusu olmadı. Gayet iyi karşılandı. Stern bunu dile getirmedi ama bazı çekinceleri vardı.

Welts: İlk konuştuğumuz şirketin adı Stokely-Van Camp’dı. O zamanlar Gatorade’in sahipleriydiler. Onu hallettik. American Airlines, uçak biletleri için ödeme yaptı. İlk anlaşmayı Schick’le yapmıştık – jilet şirketi, emekliler maçı için sponsor olmuştu.

Ayrıca henüz yeni bir kuruluş olan ESPN’le temastaydım. Canlı yayın yapmıyorlardı. Cumartesi günü yapılacak organizasyon için, bir program da hazırlamak adına anlaştılar, ki bu bizim için mühimdi.

NBA’in ilk All-Star Cumartesi etkinliği için sahne hazırdı. Ama 1976’daki ABA Slam Dunk, görülmüş en büyük atletizm gösterilerinden birine evsahipliği etmişti: Julius Erving’in serbest atış çizgisinden yaptığı smaç. Bu noktada Dr. J, bu yarışmaya katılacak olanların gözünde hâl-i hazırda, ilham aldıkları bir efsane konumundaydı.

Julius Erving (1984 Slam Dunk katılımcısı): Converse için yaptığım basketbol eğitimlerinin sonunda hep faul çizgisinden smaç vururdum. Yani insanların oralardan bu harekete aşina olduğunu düşündüm ama bugün hâlâ bilinen bir smaç olacağını, en çılgın hayallerimde bile göremezdim. Aslına bakılırsa, bu smacı yapma tercihi konusunda tek olduğumu hissetmedim hiç. Malum, Harlem Profesyonel Ligi’nde beş yıl oynadım ve tatillerde de turneye çıkıyorduk. Birçok maç oynadık ve oralarda bir sürü kişinin ciddi mesafelerden bu smacı yaptığını gördüm. Bunu yapabilen tek kişiymişim gibi hissetmiyordum ve hep Connie Hawkins’i takip ediyorum gibi gelmiştir bana; bazı hareketler açısından da Elgin Baylor’ı, mesela.

Welts: Eğer bugün Denver’a giderseniz, 200.000 kişi, o gün McNichols Arena’da olduğunu söyler – ki orası 17.000 kişi alır. İşte o kadar kişi, o gün salonda olduğunu size anlatır. Bu yarışmayı önemli kılan şey, Julius Erving’in sahanın diğer tarafından koşarak gelip serbest atış çizgisinden zıplayarak yaptığı smaçtı, ki daha önce kimse böyle bir şey görmemişti. O anda efsane hâline geldi.

Darrell Griffith (1984 Slam Dunk katılımcısı): Harika bir fikir olduğunu düşünmüştüm. 1976’daki, Doc’ın faul çizgisinden zıpladığı, unutulmaz bir smaç. Aradan zaman geçmişti ve vadesi dolmuştu. Tekrar yapmak için zamanlama harikaydı.

Larry Nance (1984 Slam Dunk şampiyonu): 1976’dakini izlememiştim; yani ne zaman o yarışmayı duysam, ilk olduğu için o smacın güzel olduğunu düşünürdüm. Bunu yapmaktaki diğer sebep, Dr. J’in de orada olmasıydı. Onun gelmiş-geçmiş en iyi smaççı olduğunu düşünüyordum. Oraya çıkıp onunla rekabet etmek harika bir şey olacaktı. Pazar günleri hep onu izlerdim. Çok fazla basketbol izlememiştim ama Dr. J oynuyorsa iş değişirdi. Oyununu seviyordum, onun gibi biri olmak istiyordum.

Erving: Slam Dunk’ı yeniden başlatma fikriyle geldiklerinde, bu açıkça 1976’ya ve ABA’in başardığı şeye bir atıftı. Bu konuda heyecanlıydım. O zamanlar gençtim tabii; bu kez sekiz yıl geçmişti ve köprünün altından çok sular akmıştı. Ama maçlarda sadece smaç vurmaya başladığımı hissetmeye başladım ve tatilde basketboldan bir nebze uzaklaştım; böylece eğitimler ve kamplar da geçmişimin bir parçası oldu. 1984 yazında tenis oynayıp yüzüyordum, emeklilikten üç yıl uzaktım.

Yarışma için uzunluk, yaş ve deneyim konusunda farklı özelliklere sahip oyuncular seçilmişti: Ralph Sampson 2.23 boyundaydı, Clyde Drexler henüz 22 yaşındaydı ve Nance 3. Sezonunun ortasındaydı. O sezon neredeyse 18 sayı ortalaması tutturmuştu.

Nance: O zamanlar çok almak istediğim bir ’67 model Camaro vardı. Yarışmayı duyduğumda, “Ulan eğer kazanırsam 10 bin dolar verecekler, ben bu arabayı alırım” dedim. Bütün olayım oydu. Yarışmaya hazırdım.

Edgar Jones (1984 Slam Dunk katılımcısı): Bayağı heyecanlıydım. Ben New Jersey’de büyüdüm; Dr. J, Connie Hawkins, tüm o yüksekten uçan, yırtıcı, kalabalığı coşturan oyuncular beni çok etkilemişti.

Clyde Drexler (1984 Slam Dunk katılımcısı): Bir çaylaktım, Phi Slama Jama’dan geliyordum; elbette herkes bir çaylakta ne numaralar olduğunu görmek ister. Çünkü biz üniversitede iyi iş çıkarmıştık, insanlar daha fazlasını görme niyetindeydi. Bu güzel bir şey. Yarışmaya katıldığım için All-Star’a katıldığımdan daha mutluydum çünkü All-Star maçını severdim. Oyununuz için yapılabilecek en büyük övgüdür bu. All-Star seçilmesem bile bu oyundaki en iyi oyuncuların etrafında olmak hoşuma giderdi.

Yarışma yaklaştıkça bazı oyuncular ısınmaya başlamıştı.

Griffith: Çalışmanız lazım. Doğaçlama yapıp smaç vursak da, bir yarışmadayız. Hele ki o yarışma kadar üst düzeyse. Cephanenizdekileri doğru yönetmelisiniz – hangi turda hangi smacı yapacaksın, sonraki turlara hangi smacı bırakacaksın, ya da bazen elenmemek için aslında sonraya bıraktığın bir smacı daha erken yapmak zorunda kalırsın. Diğerlerinin ne yaptıklarına bakarak, nasıl reaksiyon göstereceğini çözmen gerek.

Ben çok fazla çalışmamıştım. Onların çoğunu da All-Star’ın olduğu haftasonundan önce, ısınmalar sırasında yapmıştım.

Nance: O zamanlar smaç vurmayı çok seviyordum. Antrenmandan sonra smaç yapıp dururdum. Yani smaçlar üstünde biraz çalışmıştık. Dennis Johnson idmandan sonra kalırdı. Açıkçası oraya gittiğimde bir planım yoktu. Oraya gidince “Şu smacı ilk önce yapacağım” şeklinde karar verdim diyebilirim. Sıram gelmeden beş dakika önce falan kararımı vermiştim. Bir sıram da yoktu; dört ya da beş smaç yapabileceğimi biliyordum ve bunları istediğim sırayla yapacaktım.

Jones: O gün elimde belirli smaçlar vardı. Smaç yarışmasında tek başınasınızdır. Bir maç esnasında uzunlar nerde diye kendinizi kollarsınız. Bu hususta çözüm olacak bir repertuarınız vardır. Benim  sorunum, jürinin tutarlılığına, kim olduklarına, ne görmek istediklerine ve ne görmediklerine bakmak zorunda olmamdı.

Drexler: Şunu anlamalısınız ki, benim smaç fikrim, stilden çok korkutuculuk üstüne kuruluydu. Smaç yarışması mantığı benim için zordu, çünkü içimden şöyle diyordum: Üstünden smaç vurulacak uzunlar nerede? Maçlarda hep onların üzerinden smaç yapardım. Böyle bir şeyi beklemeyen uzunların üstünden smaç vurma heyecanı çok hoşuma gidiyordu.

Nance: Isınıyorduk. Benim açımdan bu, smaç yarışmasından önceki bir smaç yarışmasıydı. Herkes ısınıyor ve smaçlarını deniyordu. O anda kimseden çıt çıkmıyordu. Herkes biraz temkinli ve ürkekti. Pek rahat bir durumda değildik tabii, çünkü kimse ne bekleyeceğini bilmiyordu.

Drexler: Her maçtan önce rahatlamanız gerekir. Maçlardan önce sürekli farklı smaç denemeleri yapardık. Ben Portland’dayken insanlar sırf bunları izlemek için maçlara erken gelirdi. Bugün bir NBA maçına giderseniz, hâlâ böyle şeylerin devam ettiğine şahit olursunuz. Bir Clippers maçına giderseniz, maçtan önce ısınırken Blake Griffin’in smaçlarına denk gelirsiniz.

Jüride ‘Pistol’ Pete Maravich’le birlikte, Jones ve Erving’in favori oyuncularından Connie Hawkins de vardı. İlaveten New York Mets yakalayıcısı John Stearns, Adriana Early ve Colorado kongre üyesi Pat Schroeder de vardı.

Scheer: Jürilerle ilgili bir tartışma yaşanmıştı. Sanırım Pat haricindekileri NBA seçmişti. Biz de Pat’i seçmiştik. Bence iyi bir seçimdi. O dönemin meşhur bir politikacısıydı ve bize birçok hizmetlerde bulunmuştu. Basketbol uzmanlarını dengelemek için iyi bir jüri olacağını düşündüğümüz, her yönüyle harika bir kadındı. Heyecanlı olduğunu hatırlıyorum.

Pat Schroeder (eski Colorado kongre üyesi): Bir politikacı olarak, sportif organizasyonlardan sakınmaya çalışırım. Bir politikacı olarak orada görmek isteyecekleri son kişi bendim. Birden birilerinin benim adımı organizasyon için yazdığını fark ettim. Neden olduğunu bilmiyorum. Yeterince dikkat etmemişlerdi sanırım. Hem Denver’da, hem de Washington’da bir programım vardı. Birileri “Bunu yapması gerek, buna şüphe yok. Ve topla oynaması gerekmeyecek” demiş olmalı. Hatırlamıyorum bile. Rahat hissetmediğiniz bir ortam işte. Herkesin iyi davrandığını hatırlıyorum. Onları takip ettim diyebilirim: Ne yaptılarsa, “Harika, çok iyi” falan deyip durdum.

Drexler, Griffith, Jones, Nance, Sampson, Erving, Michael Cooper, Dominique Wilkins ve Orlando Woolridge’den oluşan kadro hazırdı. Kurallar basitti: Yarışma üç turdan oluşuyordu. En çok puan alan dört katılımcı birbiriyle yarışacak ve bunlardan ikisi, finale kalacaktı. Smaç kaçıran oyuncu cezalandırılacaktı.

Griffith: Herkesin kazanma konusunda kendisine yeterince güvendiğini düşünüyorum. Benim felsefem “Bu yarışmayı kazanabilirim”di. Ki bence herkes aynı durumdaydı. Lisedeyken 1976 Slam Dunk’ı izleyip de yıllar sonra Dr. J ile aynı yarışmada olmak benim için bir onurdu.

Nance: Hiç boş konuşan biri olmadım, her zaman kendime güvendim; eğer her şey doğru giderse kazanabilirdim. Kazanacağımı sanmıyordum, çünkü bence Dr. J kazanacaktı.

Jones: Özgüvenim epey yüksekti.

Erving: Favori olarak görülmem gerektiğini düşünüyordum. Böyle bakıyordum.

Yarışma, ilk sırada olmaması gerektiğini dile getiren Jones ile başladı.

Jones: O seneki yarışmanın en kötü ânına ben imza attım. Kimin hangi sırada olacağıyla ilgili bir kura çekilmişti. Ben sonuncu oldum. Neyse, ertesi gün yarışmacılardan biri sonradan gelmiş, onlar da kurayı yeniden yapmışlar. Dominique Wilkins olabilir. Onu suçlayamam. Aklımda kalan, Hawks’tan biri olduğu. Orlando Woolridge de olabilirdi. Eminim ki onlardan biriydi. Şimdi ilk sıradayım! Bu benim mentalitemin içine etti.

Michael Cooper (1984 Slam Dunk katılımcısı): Önceki akşam seçmiştik. Ve sanırım geç gelen Orlando’ydu. Ama son anda tamamen değiştirdiler. İlk hâlinde ben üçüncüydüm.

Jones: İlk smacımda bir şey yapmayı deniyordum, top elimden kaydı; topu kavrayacaktım. Nance’in yaptığı türden bir şey. Dışarı doğru kaydı, geri uzandım, yakaladım ve aşağıya doğru inip iki elimle geri smaçladım. Bu, beni endişeye sevk edecek kadar zayıf bir smaçtı. 42 mi ne verdiler [Editörün notu: Aslında 32.]. Bu smaç cesaretimi kırmıştı. Kariyerim açısından motive edici bir deneyimdi, muhtemelen o günden sonra daha fazla smaç vurur oldum çünkü çok kafam bozulmuştu.

İkinci smaç, yaptıklarım arasında en iyisiydi. Seven oldu mu bilmiyorum. Topu tek elle alıyorsun, sonra aşağı doğru bırakıyorsun, el değiştirip, havada dönüp smacı vuruyorsun. Bu yalnızca yaratıcılık kazandırma meselesi. Tek pişmanlığım ilk smacı iyi yapamamamdı.

Erving: Edgar şu vahşi helikopter smacını yapmıştı. Çok farklı smaçlar yapmasıyla bilinmiyordu ama yaptığı smaç şiddetliydi ve onunla özdeşleşmiş bir hareketti. Birkaç turun ve eliminasyonun olduğu bir yarışmada, her zaman yedekte bazı hareketleriniz olmalı; ben başta faulden, çift elle ya da sonraya saklamayı isteyeceğiniz bir smaç yapmayacaktım. Edgar konusunda, hafızam onu ilk sıraya itme ve ilk olmanın getirdiği baskı konusunda çok net değil. Ama ona inanıyorum. Eminim onun hafızası daha iyidir.

Griffith: Herkes saygılıydı. Smaç yapabilen birisi için tavrımız belliydi. Hiç trash-talk falan da yoktu.

Ralph Sampson (1984 Slam Dunk katılımcısı): Arkadaşlık vardı. Herkes eğleniyor ve yakınlarıyla keyifli vakit geçiriyordu. Oradan aklımda kalan şey, arkadaşlık.

Nance: O güne dair en sevdiğim şeyler rahatlamaya çalışırken Dr. J ile bire bir kapışmama hesapları yaptığım andı fakat aslında oturup yarışmanın keyfini çıkarıyor, tribünlerin tepkilerini izliyorduk.

Kazanmak istediğim aşikardı, çünkü insanlar bir uzunun smaç yapamayacağını söylüyordu; eğer ben bir şey yapacaksam, daha kısa oyuncuların yapacağı türden smaçlar deneyecektim. Bence bir uzunun 360 yapması daha kolaydı. Ben kısa bir oyuncunun da vurabileceği bir değirmen smacı vurdum. İki toplu smacı yaptım, ama dönüp topu sıkıştırmak ve sert bir şekilde vurmak istedim. Dominique’in smaçları öyleydi: Saf güç. Gücün yanı sıra enerjiyle birlikte incelik de göstermek istedim ve bence bunu yaptım da.

Cooper: Herkes oturmuş, smaçları tartışıyordu. “Bunu yapabilmen için iki kez dönmen gerekebilir.” Ya da “Bu hareketi yaparken alet çantanı da yanına almalısın” falan. Bu tip muhabbetler. Eski zamanlarda, parkta oynarken, en sona kalan basketbol sevdalısı 5-6 kişi sohbet ediyor gibiydi. Bir tanesi gider smaç vurur, sonra da bilirsin, arkasından yorumlar gelir. “Niye o dönüşü denemedin?” Ya da “Dur bir 360 deneyeyim”. Kalabalığın onayını almak için birbirimize ufak işaretler yapıyorduk.

Erving: Kimsenin etrafa laf attığını hatırlamıyorum. Takım arkadaşları, katılımcıları havaya sokmaya çalışıyordu; diğer katılımcıların takım arkadaşlarına bir şeyler söylemiş olabilirler. “Bizim eleman kazanacak, görürsün” falan gibi. Katılımcılar arasında böyle bir şey yoktu. Öbür yandan, kimsenin birbirine öneride bulunduğunu falan da söyleyemem.

Cooper: Her smacı kaçırdım. Çok gaza gelmiştim ve bu normaldi. Fazla heyecanlı ve biraz da gergindim. “Nasıl Dr. J’i ekarte edebilirim?” diye düşünüyordum. Dr. J’nin parlamasına izin vermemelisiniz. Biz onu izleyerek büyüdük. Şimdi onun vizyonuna doğrudan erişim şansım vardı ve ona yetişme çabası içindeydim. Kafamda bunlar vardı.

Griffith: Erving hâlâ iyi sıçrıyordu. Büyük, pençe gibi elleri vardı. Topa portakal muamelesi yapıyordu.

Nance: Malum, biraz yaşlanmıştı; ama ona karşı oynuyorsanız, hâlâ maçlarda smaç yapabildiğini görebilirdiniz. Sanırım Phoenix’teyken benim üstümden de vurmuştu.

Erving: Smacın birinde hızlandım, arkamı dönüp smacı vurdum ve kafamı panyanın etrafındaki kauçuk parçaya vurdum. Kafamın arkası yarılmıştı. Sonrasını hatırlamıyorum… hayır, şaka yapıyorum. Evet yarılmıştı. O şekilde devam etmek zorunda kalmıştım. Herkesin yapabileceği bir şey değil bu. Kaçırdığım için de bahane değildi.

Jones: Larry Nance’in yaptıkları başlı başına harika smaçlardı. Olağanüstü hareketlerdi. Dr. J de işini yaptı ama Larry daha uzundu, ve ortaya çıkan görüntü: Kıvrılarak ve dönerek kayıyordu. İkisi de hoşuma gitmişti. Wilkins de uçabiliyordu. Darrell Griffith… insanlar Dunkenstein’ı unuttu.

Griffith: Bu lakap kardeşimden çıktı. Parliament-Funkadelic grubudaki Dr. Funkenstein’dan mülhem. George Clinton’ın sergilediği o karakterden yola çıkmıştı.

Herkes birbirine yakındı ve hareketini yapıyordu. Nance çembere tepeden bakıyordu. Sıçrayabildiğini biliyordum, ama doğaçlama hareketleri acayipti. “Vay be, potaya bakıyor, aynı benim gibi sıçrıyor!”

Sampson: Larry Nance o ünlü iki toplu smacını yaptı. Benim için özel bir andı.

Nance: Dominique iki topu kullandığı bir smaç yaptı. Kendi iki toplu smacımı göstermek için iyi bir an olduğunu düşündüm. Benimki tamamen farklıydı çünkü dönüyordum. İyi bir smaç olacağından emindim.

Welts: Tribündeki izleyiciler jimnastik ve yüzmede gördüğümüz gibi, ellerindeki kartlara puan yazıp kaldırıyorlardı.

Griffith: Evet, onlar da işin içindeydi… Taraftarlar, oradaki oyuncular, herkes heyecanlanmıştı.

Jones: Mekan yıkılıyordu.

Nance: Kontrolden çıkmışlardı. Bağıran çağıranlar. Onları duyabilir ve nasıl gittiğinizi anlayabilirdiniz. Kendi smacımda hiçbir ses duymadım çünkü konsantre olmuştum. Dominique’te epey ses çıkmıştı çünkü onun smaçları çok sağlamdı.

Cooper: Woolridge’i hatırlıyorum. Güçlü smaçlar yapardı. Edgar Jones’u severdim. San Antonio’dayken Larry Nance tarzı bir smaççıydı. Potaya doğru kayan uzun adımları vardı. Sonra, Clide zaten malum; sanatsal bir biçimde potaya doğru akacaktı. Bu yeteneği sayesinde Dr. J’i geçme şansı bulunuyordu.