NBA’in Kaderini Değiştiren 1999 Lokavtı: Son Düzlük ve Spurs’ün Şampiyonluğu

04/Ağu/20 11:17 Ağustos 6, 2020

Mehmet Bahadır Akgün

04/Ağu/20 11:17

Eurohoops.net

NBA’i baştan aşağı değiştiren lokavtın tanıkları anlattı, Eurohoops Çeviri dilimize kazandırdı.

by Thomas Golianopoulos, Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı 19 Şubat 2019 tarihinde TheRinger’da yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Derin kadroları sayesinde Portland Trail Blazers, sıkıştırılmış takvime daha rahat ayak uydurdu. Blazers kadrosunda bulunan 10 oyuncu en az 43 maçta oynadı ve ortalama 10’dan fazla dakika sahada kaldı. Geleceğin All-Star’ı Jermaine O’Neal, Blazers rotasyonunun 11. oyuncusuydu. 

“Gerçekten derin bir takıma sahiptik” diyor koç Mike Dunleavy, “Aynı zamanda takımda farklı karakterlerde de birçok oyuncu vardı.”

Bunun sonucu olarak Division, Pacific Grubunu birinci sırada bitirdi ve Konferansı ikinci sırada bitirerek playofflara girdi. İlk turda Phoenix Suns‘ı rahat bir şekilde geçen Blazers, ikinci turda önceki iki senenin konferans şampiyonu Utah Jazz‘i eledi ve Konferans Finalinde San Antonio Spurs ile eşleşti.

Stoudamire: Benimle birlikte takımdan 5-6 kişi yaz boyunca Portland’da kalmıştı. Beraber antrenman yapmadık ancak sürekli birbirimizi kontrol ediyorduk. Rasheed’in her zaman form tutabilmek için biraz zamana ihtiyacı oluyordu ama hiçbir zaman bu konuda zorlanmamıştı.

Whitsitt: Takımdaki oyuncuları iyi yönettik. Kimlerin antrenman yapacağına kimlerin yapmayacağına beraber karar veriyorduk.

Dunleavy: Sabonis’in yapacağı antrenmanlarla yakından ilgileniyordum. Antrenmanlarda önce konuşurduk ve ona “Bugün birkaç drillde çalışmanı istiyorum” derdim. Genellikle beşe beş antrenmanlarda ya da zamanlamamızı geliştirmemiz gereken setlerde Sabonis’i çalıştırırdım. Bunları aradan çıkardıktan sonra ona ihtiyacım kalmazdı.

Stoudamire: Düşününce Sabonis asla ciddi antrenman yapmıyordu. Onun antrenman yapmasına gerek yoktu. Onun nasıl bir oyuncu olduğunu hepimiz biliyorduk. Bu onun takımıydı.

Dunleavy: O sezon ile ilgili iki şeye dikkat ediyorduk. Takımı dağılmasını engellememiz gerekiyordu bu yüzden üst üste üç maç kaybetmemek bizim için çok önemliydi. Hedeflerimizden birisi buydu ve sezon boyunca hiç üst üste üç maç kaybetmedik. Diğer konu ise maçlar arasında oyuncular içerisinde bir şut dengesi kurmaya çalışıyorduk. Bir önceki maçta çok şut kullanmayan bir oyuncu varsa sonraki maçın başında onun şut atabilmesi için birkaç set kullanıyorduk.

Stoudamire: Bizim ve San Antonio’nun konferanstaki en iyi takımlar olduğunu biliyorduk. Konferans finallerini kazanan takımın şampiyonluğa ulaşacağı konusunda gayet emindik.

Mario Elie, San Antonio Spurs guardı: İyi bir takımdık ama sezona çok iyi başlayamamıştık. Hatta Pop’un işinin tehlikede olduğu bile konuşulmaya başlamıştı.

Daniels: Houston’a kaybedersek Popovich’in kovulacağına dair söylentiler bizim kulağımıza kadar gelmişti.

Elliott: Doc Rivers’ın Pop’tan sonraki koçumuz olacağı söyleniyordu.

Daniels: Avery Johnson, koçlar indikten sonra bütün takımın otobüste kalmasını söyledi. Biz de işleri yola koymamız gerektiği ve Pop’un son maçının bu olmasına izin vermeyeceğimiz üzerine bir konuşma gerçekleştirdik.

Elliot: Daha sonra deplasmanda Houston’ı yendik. O andan itibaren takım olarak çok iyi bir seri yakalamıştık. [Rockets maçından sonra Spurs üst üste 9 maç kazandı ve sonraki 20 maçta 18 galibiyet aldı.]

Daniels: Otobüste yaptığımız takım toplantısı bütün sezonun gidişatını değiştirdi.

Elliott: Takım toplantılarından nefret ederim. Dünya üzerindeki en tatsız şeyler bence takım toplantıları. Birçok akılda kalıcı takım toplantısı yaptık ancak genellikle bu toplantılar zaman kaybından başka bir şey değildir. Medyaya hakkında yazacakları bir konu verir ve oyuncular birkaç maç için kendilerini iyi hisseder. Ancak bir süre sonra işler eski haline geri döner.

Elie: Bayrak yavaş yavaş David’den Tim’e geçiyordu. Spurs’ün Tim’in takımı olduğunu herkes kabul ettiği anda çok daha iyi oynamaya başladık.

Daniels: David, saha içindeki sorumluluklarının bir kısmını feda etmişti. Bu Dwyane Wade’in LeBron Miami’ye geldiğinde yaptığına benziyor.

Dunleavy: Normal sezonun sonunda Spurs ile iki ya da üç maç yapmıştık. Başımıza gelebilecek en kötü şey o maçlardı. O maçlarda yedek oyuncularımız, Spurs’ün yedek oyuncularına çift haneli fark atmıştı. Ancak playofflar geldiğinde Pop, rotasyonunu daralttı. En iyi iki oyuncusundan birisinin sürekli sahada olduğundan emin oluyordu.

Perdue: 50 maçlık sezonun sonlarına doğru Portland ile üç kez oynadığımız için o seri başlarken kendimize çok güvvveniyorduk.

Elie: Birbirinden farklı iki sezon gibiydi. Playofflar gerçekten çok başka bir ortam. Normal sezonda oynadığımız o 3 maçı şu anda kimse hatırlamıyor.

Dunleavy: Bahsettiğimiz playoff serisi Sean Elliot’ın topuklarının neredeyse çizgiye değdiği seriydi. Evet, pozisyon temizdi ama bunun gerçekten yaşanma ihtimali ne kadar ki?

Daniels: Memorial Day Mucizesi mi? O şut gerçekten inanılmazdı.

Elliot: O gün şutuma çok güveniyordum. Bütün gün boyunca attığım bütün şutlar neredeyse girdi. Maç öncesi ısınmalarda farklı bölgelerden 5’er tane üçlük atıyorduk. Bütün ısınmalarda sadece iki tane şut kaçırmıştım ve o şutların ikisi de çemberin içinden çıktı. [Elliot maç boyunca 8/10 ile şut atarken, üç sayı çizgisinin gerisinden 6/7 ile oynadı ve 22 sayı üretti] Nereden şut atarsam atayım hepsi girecekmiş gibi hissediyordum. Bütün şutörler bazen böyle geceler yaşar. Tüm yapmanız gereken çemberi bulmak ve düşünmeden şutunuzu atmaktır.

Whitsitt: Sean Elliott… Yemin ediyorum o şutu izlediğimde ayakları çizgideydi. Kenar çizgisinin hemen önünden parmak uçlarında durarak şut atmıştı. Topukları çizgi ile aynı hizadaydı ama havadaydı. İnanılmaz bir pozisyondu.

Daniels: Dışarıya çıkmayacak ayak hakimiyetine sahip olup sahada kaldıktan sonra güçlü şekilde şutu çıakrabilmesi gerçekten inanılmazdı.

Whitsitt: 2.10 boyundaki Rasheed şutu atamasın diye ona uçuyordu…

Elliott: Rasheed’in o şutu nasıl bloklamadığını hala bilmiyorum. NBA reklamlarında gördüğüm kamera açısıyla izleyince top hemen parmaklarının ucundan geçmiş gibi gözüküyor. Ben sadece ayağımı kurup potaya döndüğümü hatırlıyorum. Normalde postta duran Robinson’a pas vermem gerekiyordu. Ama sahaya doğru dönüp dengemi sağladığımda tek gördüğüm potaydı. Gerisini düşünmedim bile.

Perdue: Rasheed Wallace deli gibi itiraz etmişti ve bir türlü de vazgeçmemişti. Elliott’ın dışarıya bastığına çok emindi. Hangi açıdan bakarsanız bakın iki kez dışarıya basmış gibi gözüküyordu ama basmamış.

Whitsitt: Seriyi kazanırdık demiyorum ancak o maçı kazanıp kendi evimize 1-1 dönseydik çok daha iyi bir seri çıkartabilirdik. En azından Spurs o seriyi bu kadar rahat bitirmezdi.

Perdue: Sean Elliott o şutu sokmasaydı her şey daha farklı olabilirdi. İnsanlar her zaman çok fark yemenin mi yoksa bir sayıyla maç kaybetmenin mi daha kötü olduğunu tartışır. Portland’ın normal şartlar altında o maçı kazanması gerekiyordu. Gerçekten onlar için yıkıcı bir mağlubiyetti.

Elie: Memorial Day’de oynanan maçı geri dönüp kazanınca Portland’ın kalbine hançeri saplamışız gibi hissediyordu. Daha sonrasında Portland kendine gelemedi ve deplasmanda iki maçı da kazanarak onları süpürdük. Playofflarda her şey bizim istediğimiz gibi ilerlemişti. İlk turda Garnett’i yendik, daha sonra Kobe ile Shaq’ı süpürdük. Son olarak da Blazers’ı yendik. Bunların hepsi çok iyi takımlardı.