Tim Duncan ve Gregg Popovich’in Spurs Krallığı ve Onların Hikayesi – II. Bölüm

05/Ağu/20 21:11 Ağustos 6, 2020

Mehmet Bahadır Akgün

05/Ağu/20 21:11

Eurohoops.net
tim-duncan

Eurohoops Çeviri, Tim Duncan ve Gregg Popovich’in kurduğu hanedanlık hikayesini baştan sona anlatıyor…

by Marc Stein- Çeviri: M. Bahadır Akgün / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı 11 Temmuz 2016 tarihinde ESPN‘de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Elbette Tim Duncan’ın Pazartesi günü demeç bile vermeden aldığı emeklilik kararının hemen ardından gelip bize kariyerinin iniş ve çıkışlarıyla ilgili büyük bir röportaj vermesini bekleyemezsiniz.

Mümkün değil.

Gregg Popovich’in Salı günü Duncan’ı onurlandırmak üzere basın toplantısı yapacağı haberini almaktan daha Duncanvari bir hareket olamazdı. Duncan da olmayacak o toplantıda.

Biraz da bu yüzden en büyük rakiplerinden birinden, Duncan’ın “The Big Fundamental” olarak anılmasında büyük pay sahibi isimden, onun adına birkaç şey söylemesini istedik. Her ne kadar Shaquille O’Neal, San Antonio Spurs evreninin merkezindeki yerini sonsuza kadar rezerve etmiş olan efsaneyle asla derinlikli bir görüşme yapmadığını söylese de…

“Gelmiş geçmiş en iyi forvet” diyordu Shaq, Duncan’ın 19 harika yıl ve beş şampiyonluğun ardından aldığı emeklilik kararını öğrendiğinde.

“Kırılmaz uzun forvet. Hiçbir dirsek onu kıramazdı. Şampiyonluk kaybı onu kıramazdı. Hiçbir şey onu kıramazdı.

Benim nasıl oynadığımı biliyorsunuz. İnsanları bezdirmeye, onlara diz çöktürmeye çalışıyordum ama hiçbiri onu yıldırmıyordu. Bana sorun yaratma konusunda da Hakeem Olajuwon’dan sonra o geliyor. Hareketleri nedeniyle değil, aklı nedeniyle.”

Duncan’dan yalnızca 89 gün önce emekli olan Kobe Bryant ise şunları söylüyordu: “İnsanların ona dizdiği övgülerin de ötesinde bir acımasızlığı vardı. Sahada onunla ilgili her şeyi çok seviyordum.”

İki yıl önce, 21 Numara ve Spurs, Duncan döneminin beşinci ve son şampiyonluğunu alırken kariyeri boyunca oynadığı tek koç olan Popovich ile çalışırken bunca yıldır aklından geçenlere dair daha iyi bir fikir sahibi olabilme umuduyla Duncan-ologlardan onlarca demeç toparladık. Duncan’ın basketbola vedası vesilesiyle 2014’te NBA’in “dev ikilisine” dair topladıklarımızı, son bir bölüm ekleyerek bir yapıt halinde huzurlarınıza taşıyoruz.

İlk bölüm için buraya tıklayabilirsiniz!

Editör notu: Bu yazı, ilk olarak 2014 Haziran ayında kaleme alınmıştır.

PICK-AND-ROLL MODELLERİ

Spurs, ezelden beri NBA’in model aldığı organizasyon değil. Onların da bir örneğe ihtiyacı vardı.

Koç ve genel menajerler üreten bir fabrika olmadan ve hatta Duncan, Alamo City’ye gitmeden çok önce Spurs, rakip takımların bugünlerde Spurs’ü çalıştığı gibi Utah Jazz örneğini temel aldı.

Spurs; Jerry Sloan, Karl Malone ve John Stockton’ın işlerini nasıl kesin bir icraat ve mazeretsiz bir düzende sürdürdüklerini gördü ve onlardan ilham aldı.

Sertlik. Netlik. Fiziksel mücadele. Profesyonellik. Herkesin sahanın öteki tarafındayken bile ne olacağını bildiği Utah hücumunun istikrarlı bir şekilde verimli olması.

Hepsinin ötesinde kimsenin ihtişamlı görmediği şehirde koç ile iki yıldızı arasındaki kırılmaz bağ.

Spurs, Spurs olmadan önce Jazz olmak istiyordu.

“Yüksek profilli bir piyasada değillerdi ama inanılmaz bir istikrarları vardı” diyor Buford. “İnanılmaz mücadeleci, savunmada çok inatçılardı ve sahip olmamız gerektiğini bildiğimiz bir anlayışa sahiplerdi. Onların seviyesine çıkmak için daha sert oynamamız gerektiğini biliyorduk.

Takımı bir arada tutan şey tutum, mücadeleci ruhları ve istikrarları olduğu için mesele pek oyun tarzları ile ilgili değildi. Biz de benzer bir piyasadaydık ve böyle olunca ‘Onlar yapabiliyorsa biz de yapabiliriz’ diye düşündük. San Antonio’dayız diye başarılı olmamamız için hiçbir sebep olmadığına bizi inandırdı.”

Genelde Utah’ın istediği şekilde sonuçlanan bir dizi playoff mücadelesinin de yaşandığı yılların ardından Pop ve Sloan bir dostluk kurdular ve Sloan’ın 2012-13 sezonu öncesi konuk olarak Spurs’ün antrenman kampına gelmesi ile herkes bu dostluktan haberdar oldu. NBA’in 1990 ve 2000’li yıllardaki icraat ustaları arasındaki bağlar, Buford’ın ofisinde eski Jazz yöneticisi Scott Layden’ı yardımcı genel menajer olarak göreve getirdiği o güz döneminde daha da güçlendi.

Pop ve Timmy’li Spurs elbette Jazz’in Salt Lake City’de inşa ettiği şeyi dört şampiyonluk ile yeni bir seviyeye taşıdı. Her şey o kadar birbirine bağlı hareket etti ki Utah, Sloan sonrası dönemde yeni bir genel menajere ihtiyaç duyduğunda Buford’ın güvendiği yardımcısı Dennis Lindsey’i Kevin O’Connor sonrası San Antonio’dan getirip görev verdi.

Pop’un bir diğer dostu Rick Carlisle ise playoffların ilk turunda büyük bir hayranlıkla söz ettiği Pop ile ilgili şunları söylüyordu:

“Bıraktığı zaman Sloan’ın Utah’ta geçirdiği süreden (21 sezon) daha fazla burada kalmış olacak muhtemelen.

Bunun yaşanabileceğinin düşünülmesi bile mümkün değil.”

POP KENDİ SİLAHIYLA VURULUYOR

Editörü kendisinden Gregg Popovich ile ilgili bir yazı yazmasını istediği zaman kendisini sözlü bir atışmanın yanlış tarafından bulan veya bir muzipliğe maruz kalmış herkese geçmiş olsun.

Belki de bu sandığımızdan daha çok kez yaşandı ama gelin yüzleşelim: Eğer herhangi bir eski veya yeni Spurs oyuncusu veya koçu böyle bir şakayı yapacak kadar maharetliyse de artık kutlama danslarını herhangi birinin görmesine veya duymasına müsaade edecek kadar ahmak olmayacaklardır.

O yüzden bu konuda biraz araştırma yapmamız gerekti. Neyse ki Pop, yaklaşık 25 yıldır Don Nelson ile yakın bir dostluğa sahip.

Nellie’nin de onu zaman zaman hakladığı kesin.

“Sahip olduğum en iyi insan” diyor Nelson.

“Popovich’in Hava Kuvvetleri’nden bir kolej koçu vardı ve onu da çok severdi. Gerçekten iyi bir ressamdı ve Pop’un doğum günü için onu arayıp bir şeyler alabilir miyim diye bakmak istedim. Eklemlerinde kireçlenme nedeniyle resim çizmeyi bırakmak zorunda kalmış ancak bodrumunda birkaç şey kalmış olabileceğini söyledi. Hiçbir şeye para vermeme izin vermedi. Güzel bir Kızılderili resmi gönderdi.

Mesele de şu: Pop’un doğum günü için tüm teknik ekip ile birlikte San Francisco rıhtımındaki Alioto’da öğle yemeğine gidiyorduk. Çocuklara çerçevelettiğim bir şeyleri almak için sanat dükkanına uğramam gerektiğini söyledim. Dükkanın sahibi de bir arkadaşımdı. Bir anlaşma yaptım ve ona tüm plandan bahsedip resmi verdim. Üzerine büyük bir rakam yazmasını istedim ve Pop soru sorarsa diye de tüm hikayeyi anlattım ve hazır olmasını söyledim. İçeri girdik, ‘Siz etrafa bakınsanıza, burada bir sürü güzel resim var’ dedim ekiptekilere.

Pop’a da ‘Gel şuradan gidelim’ dedim. Onu o tarafa doğru aldım ve şahane resmi görüp bakakaldı. Küçük imzayı gördü ve onun da tanıdığı aynı adam olabileceğini düşündü. ‘Eski koçumuz ile ismi aynı. Yok, o olamaz.’ Dedim ki ‘Git kendin bak.’ Onu kandırdığımı orada anladım.

Mağaza sahibine gitti, onun da benimle olduğunu bilmiyor tabii. Adam ona ‘Colorado’dan, resim yapan bir basketbol koçu olduğunu ve resimlerinden birinin de orada olduğunu’ anlattı. Pop koşarak bana gelip ‘O’ymuş, o’ymuş’ dedi. Hâlâ onu deyişi kulaklarımda.

Dedim ki ‘Sevdin mi gerçekten resmi?’ Pop ‘Bayıldım’ dedi. Dedim ki ‘O zaman doğum günü hediyen bu.’ Hemen ‘Nellie, Nellie… 50.000 dolar bu. Olmaz, yapamazsın. İzin vermem’ dedi. Ama ben adama seslenip ‘Durma yahu, Pop için şunu bir sar da hesabı bana yaz’ dedim.

En son ‘Kandırdım seni, kandırdım o***** ç*****’ dedim. Sonra büyün öğle yemeği boyunca ne kadar harika bir insan olduğum yerine nasıl bir y*vşak olduğumu dinledim. Herhalde o resim hâlâ oturma odasında asılıdır. O gün çok özeldi.”

Neticede evet, geçen yıl bu zamanlar anladığımız üzere en azından NBA’deki 25 yıllık kariyerinde Pop da biri tarafından kendi silahıyla vurulmuş.