Tanıklar Anlatıyor: NBA 2000 Smaç Yarışması

13/Ağu/20 21:18 Ağustos 13, 2020

Mehmet Bahadır Akgün

13/Ağu/20 21:18

Eurohoops.net
13 Feb 2000: Vince Carter #15 of the Toronto Raptors jumps to dunk the ball during the NBA All - Star Weekend Slam Dunk Contest at the Oakland Coliseum in Oakland, California.

Vince Carter, Tyler Ennis, Jerry Stackhouse ve diğerleri… Tarihi smaç yarışmasını anlattılar.

by Alex Kennedy, Çeviri: Cem Doğan 

Bu yazı SportsNet‘te yayınlanmış olup uyarlanarak Türkçeye çevrilmiştir.

Sporda var olan saf atletik yeteneğin en açık sergilendiği sahne olan NBA Slam Dunk Yarışması, Julius Erving, Michael Jordan ve Kobe Bryant gibi oyuncuların şöhretini artırmasına yardımcı oldu. Ancak 2000 yılı itibariyle, bir dizi tekdüze ve akılda yer etmeyen yarışmanın ardından, organizasyon ihtişamını öyle kaybetmişti ki, 1998 ve 1999’da düzenlenmedi bile. Vince Carter: Toronto Raptors‘ın 23 yaşındaki, gelecekteki süper yıldızı. Lütuf, güç, yaratıcılık, havada kalma süresi ve şovmenliği rakipsiz bir şekilde bir araya getiren ilk yıldız olan Carter, önceki sezon lige girdiği andan itibaren hayranlarını koltuklarından zıplatmayı başarmıştı. Hem taraftar, hem de medya, onu benzer şekilde Jordan’dan sonraki en iyi maç içi smaççısı olarak görüyorlardı, uçar gibi vurduğu smaçlar sebebiyle ona “Air Apparent” ve “Air Canada” gibi lakaplar takılmıştı bile!

Yani yarışmaya ismini yazdırdığı zaman Carter’dan beklentilerin yüksek olduğunu tahayyül edebilirsiniz. Katılımcılar arasında –aynı zamanda takım arkadaşı ve kuzeni de olan– Tracy McGrady, Steve Francis, Ricky Davis, Jerry Stackhouse ve Larry Hughes gibi isimler olsa da, gözler Carter’ın üstündeydi. Hiçbir yarışmacının Vince’ten fazla kaybedecek şeyi yoktu. Eğer bu ortamda kazanamasaydı, beklentileri karşılayamamış olurdu. Ve eğer kazanırsa da, yapması gereken bu değil miydi zaten?

Kimsenin bilmediği şey, üç finalistin tüm zamanların en büyük gösterisini ortaya koymak için bir araya geleceği, ve hâlâ 15 yıl önce o cumartesi gecesi Oakland’da olduğu kadar hayrete düşürücü, Carter’ın performansının smaç yarışmaları düzleminde bir altın standart olarak tarihe geçeceğiydi.

Vince Carter: Smaç yarışmasına katılma fırsatını elde etmek çocukluk rüyamdı, hayatım boyunca istediğim bir şeydi. Tabii ki pazar günkü maç ve diğer organizasyonlar harika ama cumartesi günü ve smaç yarışması, tamamıyla benim için yaratılmış gibiydi.

Dee Brown, 1991 Slam Dunk şampiyonu ve Carter’ın 99-00 sezonundan takım arkadaşı: Bir Florida çocuğu olarak, Vince’i Raptors‘ta birlikte oynamadan önce de, olarak tanıyordum. Lisedeki smaç yarışmasını kazanırken onu gördüğümü hatırlıyordum. O yılın Slam Dunk’ına, bir sürü smaç yarışmasına katılmış, ve hepsini kazanmış biri olarak geliyordu.

Jerry Stackhouse, 2000 Slam Dunk katılımcısı ve o zamanın Raptors yardımcı koçu: Chapel Hill’de hazırlık maçları yaptığımızı hatırlıyorum. Birisi şut çekerdi, ve top çembere doğru inerken Vince topu alıp değirmen vururdu. Konu sıçrama kabiliyeti ve zamanlama olduğunda onun özel biri olduğunu bilirdiniz. İnanılmaz bir atletti.

Kenny Smith, TNT yorumcusu ve üç kez Üç Sayı Yarışması katılımcısı: Çoğu insan bir smaççı olarak Vince’in neler yapabileceğini biliyordu, ama onu daha önce bir yarışmada hiç görmemişlerdi. Mesela, maç esnasında bir fastbreak sırasında vurulacak smaçtan öte, bir smaç yarışmasında bu yaratıcılığa sahip olup olmadığını kimse bilmiyorlardı,

Brown: İnsanlar Vince için oradaydı, buna şüphe yok.

Smith: Vince’i görmüştüm. Daha önce hiç şahit olmadığımız şeyleri yapabileceğini biliyordum — ama bu seviyede değil.

Carter: Büyüdükçe, smaç yarışmalarını kaydetmeye ve onları çalışmaya başladım. Kafamda çözmeye çalışıyordum –ortalama bir adamdan biraz daha farklı olabilir ve bu yüzden garip gelebilir– smaçlar harikaydı, tamam, ama şunu bilmek istiyordum: Neden bu smacı yapıyor? Ne göstermeye çalışıyor? Aradığı görüntü ne? Mevzuyu bu şekilde inceledim. Ona kilitlenmiştim. Takılıp kalmıştım.

Bin smaca bedel fotoğraf. Üçüncü smaç için Carter, McGrady’den gelen pasla topu bacaklarının arasından geçirdi; bu smacın ilham kaynağı, yarışmadan bir hafta önce derginin birinde gördüğü bir fotoğraftı — ve bunu daha önce hiç denemeden uygulamıştı.

Hazırlanmak için bir ay falan varken, Carter ve Mcgrady, her antrenmanın ardından, bazı şeyler denemek için zaman ayırdılar. Yarışma gecesi Carter’ın kafasında 4 ya da 5 smaç vardı, ama hayatının en büyük şovu öncesi daha en baştan kafasını karıştıracak şekilde bütün planını gözden geçirdi.

Carter: Biz sahaya çıkmadan hemen önce, ben hâlâ smaçların sırasını çözmeye çalışıyordum. Kafam yanmıştı. Sırayı korumalı mıydım? Yoksa gelişine girişecek miydim? Smaç yarışmasını gecelerce hayal ettim, rüyalarıma giriyordu. İlk smacın akılda kalacak bir şey olmasını istiyordum. Kendi kendimi mükemmel olma adına feci baskı altına sokuyordum.

Paul Jones, spor muhabiri: (Olaydan hemen önce) Carter’la yaptığım röportajı asla unutamam. Ona hazır olup olmadığını, nasıl yapacağını düşündüğünü sordum. Omuzları çökmüştü, yere bakıyor ve “Dostum bilmiyorum, bilmiyorum” diyip duruyordu. “Şaka mı yapıyorsun” diye düşünüyordum.

Carter: Yarışmaya gelecekken, bizi salona götürecek araç orada değildi. San Francisco’da kalıyorduk, herkese onları otelden alıp Oakland’a götürmek üzere birer araç tahsis edilmişti. Ama ortada yoklardı. 2’de dışarıda olmamız gerekiyordu. Saat geldi ama ortada arabalar yoktu. Diğer All-Star’ların arabaları gelmişti, ama bizimkiler hâlâ görünürde yoktu. Beş kişiydik ve bizi San Francisco’dan Oakland’a götürmek üzere bir sedana sıkışmak zorundaydık. Neredeyse beceremiyorduk. İşler çok fena boka sarmıştı. Feci stresli bir ortamdı ve Jonesy ile yapılan röportaja dek bunların hepsi birer etkendi.

Jones: Röportaj için tüneldeydim, ve onu sahaya çıkarken gördüm; oraya adım attığı an bütün vücut dilinin değiştiğine şahit oldum.

Carter: Başka bir manyak olmuştum. Maç öncesi rutinimi gerçekleştirmek üzere sahaya çıkmıştım, ama önce turnike çizgisine doğru gittim –belki analiz işini biraz abartıyordum– aniden yeteri kadar iyi olmadığı hissine vardım: Bir sürü panyadan topu geri alarak smaç denenmişti, biliyorsunuz, özel bir tarafı kalmamıştı. Orada durmuş, sahaya bakıyordum, ve yarışmadaki diğer oyunculara saygı duyuyordum; yeteri kadar iyi olmadığını düşünüyordum.

Hakemden ilk smacı yapmak üzere topu almadan önce, ne yapacağımı bilmiyordum. Gerçekten bilmiyordum. Şöyle düşündüm: Görünüşle neyi başarmak istiyorum? Yaratıcılığı, havada asılı kalmayı arıyordum, ve yıllardır üstünde çalıştığım bütün şeyler. Bütün bu yıllar, gelip bir harekete, bir âna akıyor. Ve işte buradayım, hareketimi dünyaya göstermeden dakikalar önce, aynı şöyleydim: Oh tanrım, şimdi ne yapayım?

Fikri buldum: 360 değirmen. O anki dürtü buydu. Gerçekten bu smacı yapmayı düşünmemiştim, çünkü bunu haftalar önce denediğimde, ucu ucuna yapıyordum. 360’ı olaya dahil ettiğim zaman, özellikle ilk denemelerimde, çemberden uzak kalıyordum. Yeterince yükseğe çıkamıyordum. Bu yüzden başlangıçta onu bir kenara koymuştum.

Ama her smacın içinde, zorluğu da arttıracak bir şaşırtma unsuru olmasını istiyordum. Kolu geri çekerek değirmen vurmak zaten yeterince zordu, ama bunu ters şekilde yapmak? Meydan okuma buradaydı. Eğer bunu becerirsem, gecenin geri kalanı iyi geçer, şeklinde hissediyordum.