Tanıklar Anlatıyor: Steve Nash’i Phoenix Suns’a Götüren ve MVP Yapan Süreç – II. Bölüm

20/Ağu/20 21:26 Ağustos 20, 2020

Mehmet Bahadır Akgün

20/Ağu/20 21:26

Eurohoops.net

Steve Nash’i Dallas Mavericks’ten koparan, onu daha büyük ve efsanevi bir yıldız yapan hikayeyi tanıkları anlattı…

by Joseph Casciaro – Çeviri: M. Bahadır Akgün / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı 16 Mayıs 2020 tarihinde The Score‘da yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

İlk bölümde Mark Cuban’ın Steve Nash’i takımda tutma konusundaki isteksizliğinden söz etmiş ve Nash’in Phoenix Suns‘ın dönüşünde ilk günlerinde yaptıklarına değinmiştik. Ayrıca ilk bölümün son kısmında ise Dallas Mavericks ile Suns arasında oynanan playoff serisinin ilk dört maçı yer alıyordu.

İlk bölümü okumak için tıklayın!

Beşinci maç

Mavs, Phoenix’e dönüşteki maça da Nash karşısında aynı strateji ile başladı. İlk 5 pivotu Eric Dampier, maça Nash’i savunarak başladı.

Ancak dördüncü maçın aksine Nash, beşinci maçta dengesini buldu ve bu yeni skor iştahını ilk üç maçta gösterdiği oyun kuruculuk yetenekleri ile birleştirdi. İnanılmaz bir sonuç alındı: %50 ile şut atarak bulduğu 34 sayı, 12 asist ve kariyer rekoru kırdığı 13 ribaund ile takımını 114-108 galibiyete taşıdı.

Nash: Ben hep takım arkadaşlarımı oynatmak, onlara desteği hissettirmek ve savunmayı, büyük bir denge ile uğraşmak zorunda kalacağı, savunmanın düzeltmek zorunda olduğu birçok şey olduğunu düşündüğü bir noktaya getirmek istedim. Sürekli hücum ediyor, oyun kurmaya çalışıyordum ve hangi sebeple olursa olsun dördüncü maç ile beşinci maç arasında denge çok değişti.

Griffin: Dördüncü maçtaki performansına baktığınızda, bunu 34 sayılık bir triple-double ile devam ettirmesi, bir organizasyonun oyun kurucusundan alabileceği en üst düzey iki performans.

Avery Johnson (Beşinci maç sonrası muhabirlere yaptığı açıklamada: Onun yaptıklarına cevap veremedik. İnsani sınırlarda mümkün olan her şeyi denedik. Bir oyuncunun böyle koşturup istediği zaman sayı atmasına izin veremezsiniz. Gülünç. Pas açılarını kapatmaya çalıştık ama maç planına uymadık. Bizi dağıttılar, tam anlamıyla dağıttılar. Büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorum.

Nowitzki: Zeki bir oyuncu. Zeka seviyesi, bu dünyanın ötesinde ve bizim ona verdiğimiz şeyi aldı. Dördüncü maçta pas atamadığı zaman çıkıp kendisi sayı attı. Pas verebildiği maçlarda da geçiş hücumunda topu aldı, tempoyu artırdı ve diğer oyuncuları topla buluşturdu. Gelmiş geçmiş en zeki oyunculardan biri.

Griffin: Ailesi ve eşi Suns’ın aile odasında hep beraberlerken onlara “Bu, normal değil. İzlediğiniz şey normal değil. Yaptıkları imkansız” demiştim. Yaptığı şeyler beni büyülüyordu.

Altıncı maç

Maçın büyük bölümünde yedinci maça gidileceği neredeyse kesin gözüküyordu zira Mavs, devre arasında 9 sayı farkla soyunma odasına gitmişti ve üçüncü çeyreğin bitimine aradaki farkı 16 sayıya kadar çıkarmıştı.

Suns, üçüncü çeyrek biterken Nash ve Marion ile geri döndü. Rakip süperyıldız maçı tek başına alırken Dallas’taki o salonda özel bir şeyin olduğunu görebiliyor, giderek gerilen taraftarların çıkardığı o sesleri duyabiliyordunuz. Nash, farkı altı sayıya indiren üçlüğü gönderdiğinde Mavs taraftarının çıkardığı sesi dinleyin.

Dördüncü çeyrekte bitime 01:45 kala Mavs, beş sayı farkla öndeydi ve Terry, zorlama bir üçlük denedi. O şut girse belki de maçı koparacaktı ancak Nash, nefes kesen bir tam saha pası ile Marion’ı buldu. O da 2+1’lik hücumu ile farkı 2 sayıya kadar indirdi.

Bitime 11,5 saniye kala üç sayı farkla geride olan Suns, pota altından oyuna soktuğu topta Nash’i buldu. D’Antoni, istediği molayı alamadı ve Nash, tüm sahayı geçti. Ters ayakta kalan Terry’nin üzerinden şutu yolladı ve genç guardın yüzünde patladı üçlüğe. Uzatmaya gidildi.

Nash: Topu oyuna çok hızlı soktuk ve sahayı geçerken biraz ivme kazanabildim. Topu sol çizgiden getirdim, sağıma doğru sağlam bir dripling yaptım ve savunmacım ters ayakta kaldı. Şuta kalktım ve iyi bir şut açım vardı. O şut, ritim şutu benim için.

Richardson: Sahayı koşarken ben “Kaldır at! Kaldır at!” diye düşünüyordum. Sonra şutu soktu ve Dirk’te şalter tamamen kapandı.

D’Antoni: Dirk, Terry’ye “Ne yapıyorsun?” der gibi bakıyordu ancak Steve o kadar iyiydi ki, zaten ne yapacaktı? Birçok kritik şut soktuk, playofflarda ilerleyen her takımın yaptığı gibi ancak o şut, inanılmaz ölçüde kritikti.

Nowitzki: Altıncı maçı çok iyi hatırlıyorum çünkü o maç, kazanmamız gerektiğini düşündüğümüz maçtı. Üç sayı farklı öndeydik, bitime çok az kalmıştı ve Jet, Steve’i savunuyordu. Üç sayı öndeyken Nash’in üzerine gitmek yerine Terry geri çekildi, geri çekildi, geri çekildi ve Steve de kaldırıp üçlüğü attı. En çok üzüldüğüm anlardan biriydi çünkü yani “Nasıl üçlük atmasına izin verebilirsin?” diye düşünüyordum.

Coro: Dirk, muhtemelen Suns taraftarının 1993’te Bulls‘a finalde kaybederken hissettiklerini hissetmiştir. O zaman da Paxson’ın o şutu nasıl bomboş atabildiği konuşuluyordu. “Nasıl bırakırsın?” deniliyordu.

Richardson: Dün gibi hatırlıyorum. Dirk çıldırdı. Küfürler, el hareketleri, her şeyi yaptı. Aklımdan “Evet, üzüldüler. Kızdılar. Dirk, hiç  böyle olmuyordu. Onları bitirdik” diye geçiriyordum.

Nash: O noktada birçok açıdan ivme yakalamıştım. Bence o şut, boğazlarına yumruk gibi oturdu. Muhtemelen “Bunları yenmiştik ama geri döndüler” diye düşündüler. Psikolojik olarak bence onlara büyük zarar verdi o şut.

Nowitzki: O durumda, bir lider olmak konusunda çok şey öğrendiğimi düşünüyorum. Daha sonraları orada takım arkadaşlarıma bağırdığım için çok sert eleştiriler aldım. Jet de çok sevdiğim biri, bazen bunu yapıyorduk ama o kadar büyük bir seviyede insanlar “Tanrım, bu kadarını yapmamalıydı” dedi.

Garcia: O maçtan sonra bizim büyük kazancımız, Dirk’ün Terry’ye öfkesiydi. İlerleyen yıllarda çözmeleri gereken sorunlardan biri Dirk’ün basketbol aklını gerçekten sorgulaması oldu. Doğrudan Terry’nin ismini vermedi ama takım arkadaşlarının basketbol aklından söz etti ve Terry’yi kastettiği açıktı.

Bazı oyuncular o dönemde Jet hakkında konuşmuştu, inanılmaz bir yeteneği olduğunu ve harika bir şutör olduğunu ancak kariyerinin o noktasında basketbolu anlaması gerektiği gibi anlamadığını, özellikle de böyle yüksek hedefleri olan bir takım için bu anlamda yetersiz kaldığını söylediler. Her şey dönüp dolaşıp Steve’i kaybetmelerine geldi.

Coro: Gözden kaçan bir nokta da Terry’nin o dönemde takımın oyun kurucusu olması. Diğer takıma MVP’yi verdiler, o pozisyonda da geriye gittiler çünkü Terry aslında oyun kurucu değildi.

Garcia: Steve, hiçbir zaman harika bir savunmacı değildi ancak açıları anlayabiliyordu ve oyun sezgileri harikaydı. Sonradan öğrenilemeyecek bir oyun algısı vardı. Dirk’ün Terry’nin aynı hareketi yediğini tekrar tekrar görmesi onu kızdırmış olmalı. Maç maç öğrenmiyordu ve Dirk, bunun yaşanabileceğini bekliyordu.

Nowitzki: Bu küçük driplingi yaptığı ve bir şekilde yön değiştirdiği zaman şutun gireceğini biliyordum. Girmek zorundaydı.

Garcia: Terry açısından bakarsak Dirk’ün o seride Steve ile ters eşleşmede karşılaştığı oldu ve Steve, Dirk’ü de gülünç gösterdi.

Coro: Yine de o kadar sayı atılmışken son şutu atan takımın kazanmasını bekliyorsunuz çünkü Dirk’ün de o kadar efsanevi bir şey yapması bekleniyordu.

Ancak durum bu olmadı çünkü Nash ve Suns, Stoudemire ve Jackson’ın oyun dışı kalmasına rağmen uzatma bölümünü domine etti. Phoenix, 130-126 kazanıp Dallas’ı eledi.

Nowitzki: Uzatmada hiç iyi oynamadım. Böyle olunca kendime çok sinirlendim, canım çok ama çok sıkıldı. Ancak biliyorsunuz, günün sonunda, birkaç hafta geçtikten sonra Steve için mutluydum. O kadar iyi oynadığı için, karakterini gösterdiği için mutluydum.

Son 6 dakika 41 saniyede Nash, Phoenix’in 31 sayısının 22’sine asist veya sayı ile katkı verdi ve 5/5 ile şut attı. Neticede 50 dakika süre aldığı maçı 39 sayı (%58 şut isabet oranı), 12 asist, 9 ribaund ve 1 blok ile tamamladı.