by Vladimir Stankovic, Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 26 Haziran tarihinde EuroLeague’de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Epi olarak da bilinen Juan Antonio San Epifanio’nun kariyeri boyunca hiç Avrupa şampiyonluğu kazanmamış olmasına rağmen İspanyol basketbolunun efsanelerinden birisi olarak görülmesinin birçok sebebi var. Spor da tıpkı hayat gibi bazen adaletsiz olabiliyor. Ancak Epi’nin hiç Avrupa şampiyonluğu kazanmamış olmasına rağmen onun çok büyük bir oyuncu olduğunu ve saha dışında da gerçek bir centilmen olduğunu kimse inkar edemez. FIBA, Epi için bir jübile düzenleyeli tam 25 yıl oldu. Avrupa’nın en iyi oyuncularından seçilen bir grup oyuncu, o gün oynanan karşılaşmada Barcelona’yı 118-92 mağlup etmeyi başardı. Ancak maçın sonucu kimse için önemli değildi. Palau Blaugrana’da toplanan 8.000 taraftar, 19 yıl boyunca kahramanları olan oyuncuya saygılarını sunuyordu. O dönemde Olimpiyat Komitesinin başkanı olan Juan Antonio Samaranch, FIBA yönetim kurulunun bütün üyeleri ve FIBA genel sekreteri Borislav Stankovic de maçı izlemek için salondaydı.
Çok duygusal olduğu görülen Epi, karşılaşmada sadece 5 dakika oynadı ve kullandığı iki şutta da isabet bulamadı. Ancak Epi, daha önce çoktan emekli olmuştu ve sadece bu özel gece için bir kez daha formasını giyiyordu. 1994-95 sezonunun sonunda oynadığı son resmi karşılaşmada Epi, İspanya Ligi final serisinin beşinci maçında Unicaja Malaga’yı 73-64 mağlup ederek şampiyonluğa ulaşıyordu. Kariyerindeki 7. lig şampiyonluğunu kazanarak emekli olan Epi, mücadelenin sadece son 26 saniyesinde oynamış ve kullandığı iki serbest atışı da isabete çevirerek maçı 2 sayı ile tamamlamıştı. Bu mücadeleyle birlikte Epi, muhteşem bir kariyere son noktayı koyuyordu.
Abisinin Açtığı Yol
12 Haziran 1959 tarihinde dünyaya gelen Epi, üç çocuklu bir ailenin en küçük oğluydu. Epi’nin iki abisi de basketbol oynuyordu ve Juan Antonio da onların ayak izlerini takip etti. Ancak Epi, alt yapı kategorilerinde oynadığı Helios takımının koçu, yeteri kadar yetenekli olmadığı için onu kadro dışı bıraktığında çok büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştı. Epi, 15 yaşına geldiğinde karşısına çıkan ikinci şansı sonuna kadar kullanmakta kararlıydı. O dönemde Barcelona, Epi’nin abisi Herminio’yu kadrosuna katmak istiyordu. Abisi de bu transferin gerçekleşmesi için tek şart koştu: Barcelona, Epi’yi de altyapısına alacaktı. Barcelona, çok içlerine sinmese de bu şartı kabul etti ve kulüp tarihinin en özel imzalarından birisini gerçekleştirmiş oldu. Epi, altyapı kategorilerinde iki yıl geçirdikten sonra 19 yıl boyunca Barcelona taraftarlarının kahramanı oldu. İnanılmaz skor katkısıyla takımını taşımaya evam eden Epi, şüphesiz ki Katalan kulübünün en karlı anlaşmalarından birisiydi.
Epi’yi izlediğim ilk karşılaşmayı hatırlamıyorum. Ancak adını ilk kez duyduğum dönem hala aklımda. 1976 yılında düzenlenen U18 Avrupa Şampiyonası’nda üst üste üçüncü altın madalyasını kazanan Yugoslav takımının koçu Bogdan Tanjevic, turnuvadaki muhteşem oyunculardan bahsetmişti. Vladimir Tkachenko’nun adını söyleyen başarılı koç, Juan Antonio San Epifanio’nun da gelecekte büyük bir yıldız olacağını dile getiriyordu. Turnuvayı üçüncü sırada bitiren İspanya, gelecek yıllarda ülke basketboluna hizmet edecek ve Epi, Joaquin Costa, Nacho Solozabal, Fernando Romay, Juan Manuel López Iturriaga ve Josean Querejeta, gibi isimleri bünyesinde barındıran bir jenerasyon yakalamıştı.
Eğer daha önce değilse, Epi’yi 1980 Moskova Olimpiyatlarında izlediğimi net şekilde hatırlıyorum. Turnuvanın en genç oyuncularından birisiydi ancak karşılaşmaları en skorer ikinci oyuncu olarak tamamladı. Maç başına 18 sayı ile oynayan Epi; Küba karşısında 25, turnuvanın şampiyonu Yugoslavya karşısında 22 ve Sovyetler Birliği karşısında 21 sayı ile oynamıştı. Onu izlediğiniz ilk andan itibaren doğal bir skorer olduğunu anlayabiliyordunuz. 1.98 boyundaki Epi, agresif bir oyun karakterine sahipti ve sahanın her yerinden skor üretebiliyordu. En çok dipten şut atmayı seven Epi, orta mesafeden de rahatlıkla skor üretebiliyordu. Üç sayılık atışların olmadığı dönemde oynayan Epi, eğer 1984 yılından sonra kariyere sahip olsaydı bu alanda da çok etkili olurdu.
1980 yılından sonra Epi’yi defalarca izleme şansım oldu. 1983 yılında Fransa’da oynanan EuroBasket’te İspanya, onun yarı finalde Sovyetler Birliği karşısında attığı basket sayesinde turnuvayı ikinci olarak tamamlıyordu. 1984 yılında Los Angeles’ta düzenlenen Olimpiyat oyunlarında 18.9 sayı ortalamasıyla oynayan Epi, İspanya’yı bir kez daha ikinciliğe taşıyordu. İlerleyen yıllarda Epi’yi 1989 ve 1991 EuroBasket turnuvalarının yanı sıra 1990 Dünya Şampiyonası ve 1992 Olimpiyat Oyunlarında da izleme şansım oldu. 1991 yılından itibaren Epi’yi İspanya Ligi ve Kral Kupası karşılaşmalarında da takip ettim. Onun gösterdiği muhteşem skor performanslarının birinin ardından Yugoslavya’da kendisine “Epifanich” dendiğini söylemiştim. Buna gülen Epi, bu ismi bir övgü olarak almıştı çünkü 1970’li yıllarda Yugoslavya formasını terleten Kicanovic, Delibasic, Dalipagic, Solman, Plecas, Simonovic ve Vilfan gibi oyuncular o dönemde dünyanın en iyileri arasında yer alıyordu. Epi gerçekten doğal bir şutördü. Epi’nin oyunu; doğal yetenek, çok çalışma, fedakarlık ve hırs gibi faktörlerin bir araya gelmesiyle şekillenmişti.