Galatasaray Doğa Sigorta Takım Analizi: Hem Geliştirici Hem Yarışmacı

23/Eyl/20 09:34 Eylül 23, 2020

Utkan Sahin

23/Eyl/20 09:34

Eurohoops.net

Eurohoops, BSL ekiplerini analiz ettiği yazı serisine Galatasaray’la devam ediyor.

By Utkan Şahin / info@eurohoops.net

Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Çok bekledik. Mart ayından beri Türkiye’de ve EuroLeague’de basketbol oynanmadı. Basketboldan daha uzun süre uzak kaldığımız bir dönem olmuş muydu?

Maçlarına devam eden ligler oldu ancak yaşadığınız ülkede spor müsabakaları iptal edildiği zaman kendinizi iyi hissetmeniz ve spora doymanız pek mümkün olmuyor.

Ancak hasret sona erdi! ING Basketbol Süper Ligi 26 Eylül itibarıyla hayatlarımıza yeniden giriş yapıyor.

Bu heyecan ve coşkuyla Eurohoops Fırın olarak bir sezon öncesi klasiğimiz olan takım analizlerini yayınlamaya başladık.

İlk olarak ele aldığımız ekipler Darüşşafaka Tekfen; Pınar Karşıyaka, Petkimspor, Frutti Extra Bursaspor, Türk Telekom, TOFAŞ, HDI Sigorta Afyon Belediyesi, Gaziantep Basketbol, OGM Ormanspor, Beşiktaş ve Bahçeşehir Koleji olmuştu.

Bugün ise sırada son yıllarda koç Ertuğrul Erdoğan’la istikrarlı bir yapı kuran Galatasaray Doğa Sigorta var.

Aynı Plan, Daha Yüksek Hedefler

Galatasaray gibi takımlarda ne yaparsanız yapın taraftarları tatmin etmek pek mümkün değil. Hiç durmadan, aman demeden sizden daha iyisi beklenir. Koç Ertuğrul Erdoğan’ın iki yıllık macerası da bunun en iyi göstergelerinden biri..

Tecrübeli koç, takımın başına geçtiğiniz zaman şubenin durum ile bugünün arasında önemli değişimler olsa da hala yeterince destek bulamıyor. Oysa ki takvim yapraklarını geriye doğru çevirip, 2018 yazına geri dönsek Galatasaray’ın ne kadar korkutucu durumda olduğunu görebiliriz.

Ergin Ataman’ın ayrılışı sonrasında şube büyük bir boşluğa düşerken ligde playoff bile göremeyen bir hale gelmişti.

Daha da kötüsü ekonomik olarak yaşananlardı. Menajerlerin telefonları bile açmadığı bir takımdı sarı-kırmızılılar… Türkiye’de birçok kulüpte görmeye alışkın olduğumuz gibi Galatasaray’da da yılların getirdiği borçlar, şubenin başına bela olmuştu. Ve açık konuşmak gerekirse, yönetimin bu problem karşısında tavrı da hiç hoş değildi.

Şube, futbolun yanında üvey evlat muamelesi gördü. Yanlış anlamayın, bütçeler elbette küçülebilir ama bu yapılacaksa bile bir plan dahilinde yapılır. Galatasaray’da ise işler hiç böyle yürümedi. Ülke sporunda her gün başka bir olay görmeye alışık olduğumuz için bazı şeyleri çok çabuk unutuyoruz ama 2018 yazında koç arayışında olan sarı-kırmızılılar, görüşmeye çağırdığı koçlara aynı gün randevu verdi.

Koç Ertuğrul Erdoğan işte böylesine karanlık durumda olan ve kimsenin sorumluluk almayı düşünmediği bu şubenin, iki yılda sahip olduğu prestiji değiştirmesini sağladı. Elindeki şartları, problemleri çok iyi bir şekilde kabullenerek, bir plan çizdi ve planını doğru bir şekilde uyguladı.

Neydi bu plan?

Eldeki düşük bütçeyi, mümkün olduğunca potansiyelli yüksek oyuncular için harcamak ve onları burada parlatmak. Tabii bunu yaparken de saha içerisindeki yarışmacı ruhunu asla kaybetmemek…

Sonuç da tam beklendiği gibi oldu. Sadece bu yaz sarı-kırmızılılar bünyesinden 3 oyuncu, EuroLeague’e transfer oldu. Bir yıl önce Zalgiris‘e giden Nigel hayes ve şu an için NBA’i düşünmesi sebebiyle EuroLeague takımlarını reddeden Greg Whittington’ı da hesaba katarsak; tam 5 oyuncuyu EuroLeague seviyesine çıkarttı bu organizasyon!

Avrupa ve NBA arasında sıkışmış. NBA’de ümidini yavaş yavaş kaybeden ama ciddi bir kalitenin olduğu oyuncuları biz bir şekilde buraya getirmeye çalıştık. Onlar bize büyük katkı yaptılar. Son 2 yıl kadromuzda yetenek üst düzeydi.”

Anlam veremediğim bir şekilde; nedense bu başarı ülkemizde küçümsendi.  Açıkçası benim de gönlüm sarı-kırmızılıların daha fazla bütçeyle mücadele etmesini ve EuroLeague’de bir şekilde hep var olan 3. takım olmasını isterdi. Fakat plan dediğiniz şey, elinizdeki şartlarla yapılır. Hayallerle değil.

Dolayısıyla koç Ertuğrul Erdoğan’ın bu planın mevcut şartlar altında Galatasaray için en doğrusu olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

İşin saha içi sonucu tarafına gelirsek… Evet; Galatasaray büyük bir kulüp ve dolasıyla buradaki başarı kriterleri de oldukça yüksek ama iki sezonda da ligde başaltı takımlardan biri olmak ve EuroCup’ta bir önceki sezon gösterilen kötü performansın ardından geçen sezon en azından Top-16’ya çıkmak bence mevcut şartlar altında hiç de kötü değildi.

Daha iyisi olabilir miydi? Evet! Özellikle kısa transferi daha önce yapabilseydi sarı-kırmızılıların EuroCup’ta playoff’a yükselme şansı bence vardı. Fakat sadece bunun üzerinden geride kalan iki yılda yaşanan bütün iyi şeyleri bir kenara atmak bana doğru gelmiyor.

Fakat bütün bunlara rağmen koç Ertuğrul Erdoğan’ın yaptıklarına ülke sınırları içerisinde yeteri kadar saygı gösterilmedi. Ülke sınırları içerisinde diyorum çünkü Zalgiris‘in koç Sarunas Jasikevicius’un ayrılması sonrasında onun yerine geçecek isimler arasında onu da yazması aslında onun kendi kariyeri adına ne kadar iyi bir iki sezon geçirdiğinin göstergesiydi.

Günün sonunda koç Ertuğrul Erdoğan, kariyerine burada devam etmeye karar verdi. Bir Türk koçunun EuroLeague’de başka bir takımın başında görmek oldukça keyifli olurdu ama diğer taraftan Galatasaray için en güzeli onun kalmasıydı. Çünkü organizasyon içerisinde de devamlılık adına önemliydi.

Sezonun başlamasına kısa bir süre kala da bu devamlılığı görüyoruz.

Transfer döneminde elindeki yetenekli oyuncuları EuroLeague kaptıran sarı-kırmızılılar, o oyuncuların yerlerini Avrupa’da o seviyeye çıkabilecek isimlerle doldurdu. Brock Motum gibi buradan EuroLeague’e tekrardan yükselebilecek bir yetenek, Alex Hamilton gibi geçen sezon çok dikkat çeken bir yıldız oyuncu ve Daryl Macon ile Johnathan Williams gibi NBA-G League arası sıkışıp kalmış iki önemli isim geldi. Hatta sakatlığı sebebiyle yolların erkenden ayrıldığı Zach Hankins transferi de unutmamız lazım. Yaz döneminde Hankins EuroLeague’e gitse şaşırmazdı.

Peki bu transferleri nasıl yaptı Galatasaray? Bütçeyi mi arttırdı? Hayır, aksine bu sezon daha düşük bütçeyle mücadele edecekler. Sarı-kırmızılılar bu transferleri yapabildi çünkü oyunculara ve menajerlerine onlar adına doğru bir organizasyon olabileceklerini aynı yaz EuroLeague’e 3 oyuncu göndermeyi başararak somut olarak kanıtladı. Yani bugün yediği yemeğin tohumlarını geçmişten attı.

Şimdi ise sıra, geleceğin yemeği için bu tohumları geliştirmekte…

Fakat bunu yaparken de artık hedeflerin daha da artması gerekiyor. Şöyle ki; bir plan doğru bile olsa ancak gelişerek hayatta kalabilir. Gelişmesi için de sahadaki hedeflerin hep bir adım yukarıya gitmesi gerekir. Aksi durumda aynı planla ilerlemek aslında o planı öldürür. Bu sebeple ileriye gitmek için daha yüksek hedefler kurmak şart.

Lig özelinde bu çok kolay değil. Fenerbahçe ve Anadolu Efes gibi iki büyük bütçeli takımla yarışabilmek gerçekten çok zor fakat Avrupa’da daha ileriye giden bir Galatasaray görmemiz gerekiyor. Yani geçen sezon Top-16’da mı elenildi? Bu sezon bu planın playoff görmesi gerekiyor anlamına geliyor. Bu anlamda da EuroCup’tan ayrılarak Şampiyonlar Ligi’ne gitmek kulüp adına doğru zamanda gelmiş bir karar.

Sarı-kırmızılıların, sezon içerisinde neler yapabileceğini ve hedeflerine ne kadar yaklaşabileceğini değerlendireceğiz ama önce gelin, Galatasaray’ın transferlerini bir değerlendirelim.