Facundo Campazzo Anlattı: “NBA’e Giden Yolculuk, Gurur, Heyecan…”

02/Ara/20 19:10 Aralık 2, 2020

Mehmet Bahadır Akgün

02/Ara/20 19:10

Eurohoops.net

Facu Campazzo, NBA’e giden yolculuğunu kaleme aldı.

by Facundo Campazzo – Çeviri: M. Bahadır Akgün / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı 1 Aralık 2020 tarihinde Hoops Hype‘ta yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

NBA’e adım attığım için gururlu ve heyecanlı olduğummu söylemek hafif kalır. 1,80 boya sahip olup (belki 1,77’dir) basketbolun, futbol karşısında çok arka planda kaldığı bir ülkeden geldiğiniz zaman dünyanın en iyileri ile oynamanız beklenmiyor.

Fakat işte buradayım, 29 yaşında, lig tarihinde kolej basketbolu deneyimi olmayan en kısa oyuncu olmak üzereyim. (Bunu da geçenlerde öğrendim.)

Gelecekteki meslektaşlarımın birçoğu gibi benim için de NBA’de oynamak, hayat boyu hayalini kurduğum bir şeydi. Çocukken arkadaşlarımla birlikte Jason Kidd, Steve Nash ve Vince Carter gibi oynadığımızı düşünür, ligdeymişiz gibi yapardık. Açıkçası hayatımın çoğu boyunca NBA’de oynamanın ulaşılabilir bir şey olduğunu düşünmedim. Kariyerimin devamında, Real Madrid‘e gittiğim zaman bunu bir hedef olarak görüyordum ama özellikle gerçekçi bir hedef gibi gelmiyordu belki de.

Fakat bir noktada NBA’de oynayabileceğimi ve bu konuda iyi de bir şansımın olduğunu düşündüm. 3-4 ay önce ilgi olduğunu duydum ve o ilginin bu yıl gerçek bir teklife dönüşebileceğini fark ettim. Öyle olunca da oraya gitmek için elimden geleni yapmaya karar verdim. Bu fırsatı tepmemek, ailece aldığımız bir karar oldu. İleride dönüp kariyerime baktığımda ABD’de bir kontratı kovalamama pişmanlığını yaşamak istemedim. Bu kadar.

Hâl böyleyken hiç kolay bir süreç olmadı. İşin basketbol kısmı kolaydı çünkü zaten oynamaktan keyif alıyorum. Fakat oynamadığınız zaman zihniniz bunu sevip sevmediğiniz konusunda dolanıp duruyor. NBA’e gitmek istiyordum fakat sezonun ilk kısmını Avrupa’da oynamam gerekiyordu. O yüzden bir anlamda mücadele ediyorsunuz ve aynı zamanda da serbest bir oyuncusunuz. İdeal bir durum değil!

Uykusuz gecelerim oldu, “Şimdi sakatlanıp da parmaklarımın ucuna kadar gelmişken NBA’e gidemezsem ne olur?” diye düşünüyordum. Yeni bir ülkede yeni bir şehre taşınmak ne kadar zor olacak? Ailem rahatlıkla yerleşebilecek mi? Maçlar başladığında artık bunu düşünmüyordum. Fakat öncesi ve sonrası ne olacaktı? Her zaman aklımda bu vardı.

Stresliydi ve sadece benim için de stresli değildi. Nuggets ile anlaştıktan sonra kardeşimle konuştum ve o da benim NBA’e bu kadar yakın olmam yüzünden uykusuz geceler geçirdiğini söyledi. Bu rüya gerçek olduğu için artık sürekli ağladığını söylüyor. Annem de çok endişelendi çünkü anneler zaten endişelenir, değil mi? (Annem, daha önceleri Real Madrid‘den ayrılma fikrimden ötürü çok mutlu değildi çünkü beni Real Madrid’de izlemeyi ve şehri çok seviyordu ama artık o da kararım konusunda benimle hemfikir.)

NBA oyuncusu olmak konusunda aşırı mutlu olmanın yanında aynı zamanda bunu Nuggets‘ta gerçekleştirecek olmaktan ötürü de kendimden geçmiş durumdayım. New York’un hafif bir ilgisi vardı. Minnesota da arkadaşım Pablo Prigioni’nin beni ikna etme çabaları ile büyük bir hamle yaptı fakat Denver’a hayır demek imkansızdı. Büyük başarılar için çalışılabilecek ve kendinizi gösterebileceğiniz bir playoff takımı olmaları, kararımda gerçekten etkili oldu. Ayrıca uluslararası oyuncuların etkisinden de bahsetmeye gerek yok, Denver’ı daha da cazip yaptı bu durum.

Keza Manu Ginobili, Andres Nocioni ve Luis Scola da organizasyon ve şehirle alakalı güzel şeyler söylediler. O noktada ben ikna olmuştum. Luis’in tavsiyeleri, kariyerim boyunca çok önemliydi. Bir sonraki adıma geçmek için vücuduma daha iyi bakmam ve daha da profesyonel biri olmam için beni ikna eden o oldu. Arjantin Milli Takımı’nda yolum onunla kesiştiği için şanslıydım.

Bilmiyorsanız ben uçmaktan biraz korkuyorum. Son dönemde bu konuda bence çok geliştim çünkü aşağı yukarı her yere uzun yolculuklar yapmak zorunda olan bir takımı seçtim. Bunu eskiden olsa yapabilir miydim bilmiyorum. Neyse, yine de dışarı bakıp gerginliği atabilmem için yine de pencere kenarında oturmam gerekiyor. Aptalca olduğunu biliyorum ama eşimle seyahat edip sakinleşmek için onun elini tutamadığım zamanlarda bunun çok yardımı oluyor.

Nuggets ile imzalamak, hayallerimi gerçek kılan bir şey oldu fakat hiçbir şekilde görevim tamamlanmış değil. Kalıcı olup iyi bir NBA kariyeri geçirmek için buraya geldim.

Denver’da ne kadar süre alabilirim bilmiyorum fakat eskiden olduğu gibi koçların dikkatini çekme konusundaki huylarımın burada çok etkili olmayabileceğinin farkındayım. Ben genelde yardımcı koçların yanında oturan, fark edilmek için mümkün olan her şeyi yapan biriydim. Hatta yere tükürüp ayakkabılarımı temizlerdim. (Bununla gurur duymuyorum.) Arjantin koçu Nestor Garcia çok sinirlenmişti buna. “Yapma şunu Facu! Görüyorum seni! Neticede çıkacaksın sahaya, lütfen yapma şunu!” demişti.

NBA’de sezona hemen başlamak için sabırsızlanıyorum, özellikle de Stephen Curry ve Damian Lillard gibi oyuncularla oynayıp onlara karşı neler yapabileceğimi görmek istiyorum. Neyse ki sezon öncesi ikisiyle de oynayabileceğim. Böylece beni neyin beklediğini de erkenden görmüş olacağım. Umarım beni buraya getiren yolculuk kadar heyecan verici olur.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!