Tanıklar Anlatıyor: Tim Duncan’ın Wake Forest’tan Basketbol Şöhretler Müzesi’ne Uzanan Hikayesi

08/Tem/21 12:29 Temmuz 8, 2021

admin69

08/Tem/21 12:29

Eurohoops.net

NBA tarihinin en özel oyuncularından birisi olan Tim Duncan’ın Wake Forest kolejinde başlayan hikayesini Eurohoops Çeviri huzurlarınıza taşıyor…

By Brendan Marks & CJ Moore – Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı TheAthletic’te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Tarihin en iyi basketbolcularından birisi şansa keşfedilmişti.

1992 yazında Wake Forest mezunu Chris King, birkaç NBA Draftına girecek oyunuyla birlikte Virgin Adaları’nı ziyaret ediyordu. King, Winston-Salem’e döndüğünde takımın koçu Dave Odom, seyahati hakkında onunla görüşmek istedi.

“İlgimizi çekebilecek kimseyi görmedin mi?” diye sormuş Odom. King de ona uzun, ince bir çocuk gördüğünü ama ismini bilmediğini söylemiş.

Odom, daha sonra ekibinde çalışanlara Virgin Adaları’nda kimseyi tanıyıp tanımadığını sormuş. Yardımcı koç Larry Davis, Tim Duncan isminde bir genç tanıdığını söylemiş.

Geçtiğimiz günlerde St. Croix çıkışlı o çocuk, Basketbol Şöhretler Müzesi’ndeki yerini aldı. Kariyeri boyunca 2 kez All-American, Kolejde Yılın Oyuncusu seçilen Duncan, 5 NBA şampiyonluğu kazanırken 2 MVP ödülü aldı ve 15 kez de All-Star seçildi.

Bu macera Odom, King’in gizli bir cevheri bulup bulmadığını anlamak için Virgin Adaları’na seyahat ettiğinde başlamıştı.

Dave Odom: Pazar günleri adadaki herkes bir sahada toplanırdı. O esnada Duncan sahaya çıktı ve biraz şut attı. Daha sonra güçlü bir kona sesi duydum. Yanımdakilere bu sesin ne olduğunu sordum ve bana Hess Oil’ın çıkış zili olduğunu söylediler. Onlar sahaya gelene kadar oynamaya başlamıyorlardı. Orada birçok genç oyuncu vardı ve adadaki en iyi oyuncuların bir kısmı da Hess Oil’deydi. Hepsi sahaya gelmek için sabırsızlanıyordu çünkü bir koçun onları izlemeye geleceğini duymuşlardı.

Daha sonra oyuncular ısınmak için sahaya çıktı ve Tim de gelip benim yanıma oturdu. Ona “Tim, ne yapıyorsun? Bu kadar yolu seni izlemek için geldim.” dedim. O da bana “Koç, eğer şu an sahaya çıkarsam beni en kötü takıma koyarlar ve kazanamayabiliriz. Eğer kazanamazsak sonraki 1 saat boyunca kenarda otururum ve beni izleyemezsin. Ancak bekleyip daha iyi oyuncuların olduğu takıma gidersem daha fazla oynarım ve sen de beni daha fazla izlersin.” dedi. Daha sonrasında da aynen bu söyledikleri oldu.

O zaman sadece 16 yaşındaydı. Bu kadar yüksek bir farkındalığa sahip olması beni etkilemişti. Diğer çocuklar, heyecanla sahaya çıkıp boyunun ölçüsünü alırdı. Ancak Tim, bana bir amacı olduğunu ve buna uygun şekilde hareket ettiğini göstermişti.

Randolph Childress, guard: Bir sabah telefonum çaldı ve takıma gelebilecek genç bir oyuncuyu şehre getirdiklerini, beni de onunla kahvaltı yapmak için beklediklerini söylediler. Ben de çocuğun kim olduğunu sorduğumda Virgin Adaları’ndan geldiğini söylediler. Ben de onlara Virgin Adaları’nda basketbol oynayan kimsenin olmadığını ve benim yerime başkasını bulmalarını söyledim.

Jerry Wainwright, asistan koç: Bizi ziyarete geldiğinde ona neler düşündüğünü sordum. O da bana cevap olarak “Sanırım buraya geleceğim.” dedi.

Childress: Tim’in sınıfında sürekli Ricky Peral ve Makthar Ndiaye’nin isimlerini duyuyorduk. Makhtar, ülkenin en iyi lise takımında oynuyordu. Daha önce Jerry Stackhouse ve Jeff McInnis gibi oyuncularla oynamıştı o yüzden ondan beklenti çok fazlaydı. İnsanların “Timmy hemen hazır olmayacaktır. O seviyeye gelene kadar zaman geçmesi gerekecektir.” dediğini hatırlıyorum.

Ricky Stokes, asistan koç: Tim, o dönemde bir dipnottan fazlası değildi.

Wainwright: İlk başlarda Tim’i ilk sezonda oynatmamayı bile düşündük.