Panathinaikos – Fenerbahçe Beko: OAKA’da Kalp Kıran Gece

2021-10-08T13:22:34+00:00 2021-10-08T13:31:34+00:00.

admin69

08/Eki/21 13:22

Eurohoops.net

Fenerbahçe Beko, Panathinaikos’a yenildi; maçı Eurohoops Fırın analiz etti.

by Semih Altınbaş / info@eurohoops.net

Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Fenerbahçe Beko, Turkish Airlines EuroLeague’in 2. haftasında Panathinaikos‘la OAKA’da karşı karşıya geldi. Maçın kazananı 91-87‘lik skorla Yunanistan ekibi oldu.

Fenerbahçe Beko çift maç haftasında deplasmanda ALBA Berlin ve içeride UNICS Kazan’la mücadele edecek. Panathinaikos ise Baskonia ve Real Madrid deplasmanlarına gidiyor.

Sasha Djordjevic’in Fenerbahçe’sinde Jan Vesely 18 sayı – 10 ribaund – 5 asist, Nando De Colo 16 sayı, Devin Booker 14, Pierria Henry 12 ve Dyshawn Pierre 10 sayıyla mücadeleyi tamamladı.

Dimitris Priftis’in yönettiği Panathinaikos’ta Nemanja Nedovic 20 sayısıyla ön plana çıkarken Ioannis Papapetrou 14 sayı – 5 ribaund – 4 asist, Daryl Macon 13 ve Okaro White 12 sayıyla mücadeleyi tamamladı.

Eurohoops Fırın olarak her hafta olduğu gibi temsilcilerimizin maçlarını incelemeye devam ediyoruz.

Jan Yetmedi

Fenerbahçe maça Pierria Henry – Marial Shayok – Dyshawn Pierre – Jan Vesely – Devin Booker beşiyle başlarken Panathinaikos’ta Priftis, Daryl Macon – Howard-Sant Roos – Ioannis Papapetrou – Okaro White – Jehyve Floyd beşlisini sahaya sürdü.

Maçın başından itibaren Panathinaikos sahaya bir agresiflik koymaya çalıştı ve bunu zaman zaman da iyi başardı. Ioannis Papapetrou ve Howard Sant-Roos özelinde bunu iyi icra etmeleri onlara maç boyunca kolaylık sağladı. Belki Fenerbahçe iyi bir skor bularak maçı tamamladı ancak hücum potansiyelini yakalayabilir veya çok daha üstüne çıkabilirdi.

Fenerbahçe’de dün gece bireysel olarak öne çıkan çok oyuncu oldu ancak bunlar arasından Jan Vesely’ye ayrı ve büyük bir parantez açmak gerekecek.

Vesely maç boyunca belki de son zamanlarda oynadığı en çift yönlü maçını geride bıraktı. Gerçekten çok büyük bir efor ortaya koydu ve Fenerbahçe maçı kazansaydı destansı bir performansa daha imza atmış olacaktı. Karşılaşmanın başından itibaren onu biraz daha bildiğimiz ve son zamanlarda alıştığımız rolüne yakın gördük.

“Takımın beyni” olan Vesely çok büyük oyuncu. Belki maçın başlarında Henry’nin üst üste üçlük isabetleri gelmeseydi daha farklı bir senaryo konuşuyor olabilirdik ancak Vesely’nin oyunun ilk birkaç dakikasındaki ağırlığı Henry’nin ritmini de olumlu etkiledi.

Fenerbahçe yine Kızılyıldız maçında olduğu gibi koştuğu zaman hücum verimliliğini üst düzeyde tutmasını bildi ve bu dönemde de Vesely hep ciddi bir özveri ortaya koyarak bitirici pozisyonda yer almaya çalıştı. İlk yarı özelinde Papapetrou’nun agresif oyunu neticesinde Pierre – Shayok ikilisinden alınan verim çok düşük kalınca Jan ve Nando’nun fark katması gerekti.

Vesely’nin ürettiği skora baktığımızda ya uzundan uzuna bağlantıların kuvvetli olmasına ya da Pierre’in maç sonunda kafaya koymuş biçimde Jan’ı bulmuş olmasına denk geliyoruz. Öte yandan hazırlık sürecindeki maçları da kapsayarak De Colo’yla arasındaki bağlantının geçen sezona en yakın olduğu maç OAKA’da oynanmış olabilir.

Sırtı dönükten oynadığı bire birler ise bu noktada çok büyük yer taşımıyor. Vesely’nin bu çabaları çoğunlukla Panathinaikos’un sertliğiyle karşılık buldu. Zaten onun da çok benimsediği bir oyun değil bu bire birleri oynamak.

Polonara’nın çözüm odaklılığı

Achille Polonara gerçekten Fenerbahçe kadrosunun en önemli 3 parçasından birisi. Bizleri buna ikna etmesi için 2 maç geçmesi yeterli oldu. Kızılyıldız maçında da koşan Fenerbahçe profilinin mimarlarından olduğunu savunduğumuz Polonara, çabuk karar alma ve aldığı kararı çabuk uygulamaya koyma gibi yetileriyle yarı saha temposunu da çok büyük tırmandırıyor.

Çabuk karar alması zaten bir oyun aklının göstergesi olurken bunu uygulamaya koyabilmesiyse fiziğini olabildiğince verimli kullanmasıyla ilişkili. Nereye koşacağını, topla nasıl hareket edeceğini o kadar iyi biliyor ki…

Diğer yandan ayaklarını kurduğu köşelerde gösterdiği sabit şutörlüğü de sezon başı itibarıyla en pozitif görüntüsünü çizdi. Alan açarak yine kendisi elde ettiği bu dış şut fırsatlarını skora çevirmiş olması Fenerbahçe’nin geçen haftaki görüntüsünden uzaklaşmasını sağlayarak daha etkili skor bulmasına sebep oldu.

Çözüm odaklı bir oyuncu ve sıkışılan her anda bir şeyler çıkarabiliyor. Booker’ı da fazlasıyla beslemiş olması çok önemliydi. O uzunlar arasındaki bağlantı meselesi Fenerbahçe’nin boyalı alandaki varlığı adına kilit mahiyette olabilir.

Fenerbahçe’nin Oyunundaki Problematik Yönler

Maçın başlarında Okaro White’ın pozisyon alışı ve alan açması Fenerbahçe uzunlarını dışarıya çekerek can yaktı. Fenerbahçe zaten boyalı alanda fiziksel olarak çok dirençli bir takım değil ancak Pierre – Shayok gibi oyuncularla bu açığı kapatmak adına Kızılyıldız maçında önemli bir görüntü çizmişti. Kanatlarda da bu imkan epey kapandı. Buradan sonra ikili oyunları savunmak da çok zorlaştı ve Panathinaikos tribünün de etkisiyle maça hızlı girdi.

Pierria Henry’nin bulduğu üçlük isabetleri biraz atmosferi yatıştırdı. Yukarıda da Vesely’nin bu noktada çektiği sorumluluktan bahsettik ancak Henry’nin özgüvenli oyunu zaman zaman çembere atakla, savunma eforuyla derken takımı ileri taşıyor. Özellikle Kendrick Perry eşleşmesinin üzerine gittiğinde sürekli verimli oldu Pierria.

Bu noktada Marial Shayok’u oyunun içine sokamamak biraz kırıcı oldu. Oyunun içine sokamamak da değildi pek aslında, gelen fırsatları değerlendirememesi onun etkisiz görüntü çizmesini sağladı. Çünkü gayet boş şutlar – atak fırsatları buldu. Yine de dış şut ritmini bulmasını beklemek bir çözüm değil çünkü Shayok böyle bir oyuncu değil. Topa hükmeden tarafta olmayı biraz daha ister, birkaç pozisyonu ona ayırmak gerekebilir.

Fenerbahçe’nin üstünlüğü ele aldığı anlarda yaptığı iyi işler sürekli bazı bireysel yetersizliklerle çöpe gitti. Mesela Danilo Barthel’in ilk yarının sonunda yaptığı feci hata, Marko Guduric‘in problemli yardım savunmaları gibi örnekler bu noktada argümanı güçlendirebilecek ekler.

Panathinaikos’un net bir oyun kurucusu olmadığı için Priftis sürekli olarak Nedovic – Sant-Roos, Nedovic – Macon, Perry – Nedovic, Perry – Macon gibi kombinasyonları denemek zorunda. Ne kadar sağlıklı olabilir ki? En fazla bu kadar olabilir işte. Fenerbahçe buna önceden hazırlıklı olsaydı maç rahat geçerdi. Fakat PAO’nun da çok fazla boş fırsatı Jeremy Evans, White gibi oyuncularla teptiğini ve onların da aslında daha iyi bir akşam geçirebileceğini unutmamak lazım.

Sarı-Lacivertliler özelinde De Colo’yu dün gece çok daha oyun kuran ve geçen sezona yakın profilde gördük. Fenerbahçe’nin görünürde en iyi oyun kurucusu Vesely’yi ayrı bir yerde tutarsak Henry ile beraber Nando. Ancak Sant-Roos’un savunmasına takıldığı çok an oldu. Yine de Vesely ile ilişkilerini iyi tutup skorunu bulması sezonun ilerleyen dönemi açısından kilit olacak.

Booker – Polonara ikilisi sahadayken veya aynı ikiliyi Booker – Vesely olarak karşımızda bulduğumuzda ribaund çekmekte zayıflayan, içeride temas kuramayan ve fazlaca boşluk bırakan bir ekip görsek de Djordjevic, uzun rotasyonundan hücumda istediğini çoğunlukla aldı. Az evvel de belirttiğimiz gibi, Pierre – Shayok ikilisinden buraya destek gelmeyince savunmada eksik görüntü çizilmesi çok daha olağan bir durum haline geldi.

Maçın sonuna doğru Panathinaikos’un kanattaki direncinin biraz kırılmasıyla Pierre’in bire birlerle varlık gösterme imkanı çok daha arttı, Vesely’den de bu süreçte istikrarlı katkı alarak Fenerbahçe son anlara kayda değer bir üstünlükle gitti.

Uzun Bir Yol

Savunmada Vesely’nin sahaya yansıttıkları, Henry’nin bireysel çabası, Polonara’nın sürekli açık algılarla mücadeleyi diri tutması gibi çok şey sayabiliriz. Fenerbahçe açısından Guduric‘in de her ne kadar performansının zirvesinde olmasa da hazır olduğu vakit çok kıymetli bir parça olduğunu biliyoruz. Hâlâ zaman var ve uzun bir yol da var.

Buna rağmen kenardan sahaya müdahalelerin ne denli yerinde olduğunu da tartışmak gerekiyor. Fenerbahçe sanki şu an sadece potansiyelini oynamaya çalışıyormuş ve bir müdahale olmadan bu potansiyelin üstüne çıkmak gibi bir niyeti olduğunu kanıtlayamıyor.

Hücum bakımından üst düzey ama sertlik bakımından sorunlu bir uzun rotasyonuyla bir müdahale olmadan, yalnızca potansiyele ulaşarak (ki dün akşam da bu potansiyele ne kadar ulaşıldığı meçhul) başarılı olma noktasında sıkıntı yaşayabilirler.

Ofansif değerlendirmede belli başlı isimlerin yaptığı belli başlı işler var. Bunların her biri yapıldığında takım birer basamak yukarı çıkıyor. Mesela maçın sonuna doğru Pierre’in oyunun içine girebilmiş olması böyle bir örnek.

Ancak defansif düzlemde buna bir karşılık üretemediğiniz her maç zulme dönüşebiliyor. Panathinaikos gibi görece zayıf bir takımla karşılaştığınızda sezon başı da olsa, OAKA atmosferi de olsa çok kabul edilmeyecek biçimde 91 sayı yiyebiliyorsunuz.

Uzun bir yol var, evet ama o yolu gidebilmek için gözden geçirilmesi gereken bazı şeyler de var.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!
EuroLeague gündemindeki son gelişmeler için tıklayın!