Fenerbahçe Beko’nun İlk Çift Maç Haftası: Madalyonun 2 Farklı Yüzü

15/Eki/21 13:32 Ekim 15, 2021

admin69

15/Eki/21 13:32

Eurohoops.net

Fenerbahçe’nin EuroLeague’deki ilk çift maç haftası sona erdi; Eurohoops Fırın, Sarı-Lacivertliler’in Avrupa macerasını toparladı.

by Semih Altınbaş / info@eurohoops.net

Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Turkish Airlines EuroLeague’de Fenerbahçe Beko ilk çift maç haftasında Almanya deplasmanında kayboldu, kendi evinde geri döndü.

İlk olarak geçtiğimiz salı günü ALBA Berlin’e konuk olan Sarı-Lacivertliler bu mücadeleden 84-70‘lik yenilgiyle ayrıldılar.

ALBA Berlin’de Oscar da Silva 22 sayı, Maodo Lo 21 sayı, Luke Sikma 13 sayı – 9 ribaund – 5 asistle mücadele ederken Fenerbahçe Beko’da Nando de Colo 15 sayı, Ahmet Düverioğlu 12 sayıyla en skorer oyuncular oldu.

Perşembe akşamı ise Ülker Spor ve Etkinlik Salonu’ndaki konuk UNICS Kazan’dı. Bu karşılaşmadan ise Fenerbahçe’nin 80-41‘lik galibiyeti çıktı.

Sasha Djordjevic’in yönettiği Fenerbahçe’de Marial Shayok 17 sayı, Devin Booker 16 sayı, Nando de Colo 13 sayı, Ahmet Düverioğlu 10 sayı ile mücadele ederken Velimir Perasovic‘in kumandasındaki UNICS Kazan’da en skorer oyuncu 10 sayı ile Isaiah Canaan oldu.

Fenerbahçe’nin bu maçta rakibine attığı 39 sayılık fark kulüp tarihinin rekoru oldu. Daha önce bir maçta atılan en yüksek fark Baskonia‘ya karşı 2013-14 sezonu TOP 16 mücadelesinde atılan 34 sayılık farktı.

Sözü fazla uzatmadan bu 2 maçın değerlendirmesine geçelim…

Berlin’de Kayıp Gecenin Ardında Bıraktığı Sorular

Berlin’deki Fenerbahçe gerçek anlamda izlemesi bünyeye ciddi sıkıntılar veren, negatiflik saçan bir Fenerbahçe’ydi ve herkesin unutmayı gönülden istediği bir akşam olarak akıllarda.

Aslında baktığımızda Fenerbahçe’nin çok rahat geçirmesi gereken bir maçtı. Öyle ki, Fenerbahçe’den daha sorunlu/zayıf görünen Baskonia da aynı deplasmana çıktı; geçip gitti.

ALBA Berlin belki de tarihinin en kötü dönemlerinden birini geçiriyor çünkü sahada onlar adına ekstra bir şeyler koyacak oyuncu adedi çok düşük. Marcus Eriksson, Johannes Thiemann, Christ Koumadje gibi oyuncuların sakatlık sebebiyle oynamadığını düşününce takımda eline güvenilebilecek 2-3’ten fazla oyuncu yok. Şüphesiz güvenilebilecek sadece bir oyuncuları var. O da Luke Sikma.

Sikma’nın gönlü dilediğince ürettiği bir maç, ona bu olanağı tanıyan Fenerbahçe savunması. Oscar da Silva’nın yükselen performansı, ona bu olanağı tanıyan Fenerbahçe savunması. Hiç beklenecek bir son değildi ALBA’dan alınan mağlubiyet.

Ancak böyle bireysel düzlemin daha ötesinde, farklı bir değerlendirmesi yapılabilir bu maçın. Sezon başından beri hep Fenerbahçe’nin koştuğunda ne kadar verimli bir ekip olduğundan bahsediyoruz, Berlin’deki maçta ALBA koştukça üretti. Eğer gerçekten bir konuda iyiyseniz bu çelişki kabul edecek bir mesele olmamalı.

Kafaca sahada olmayan bir Fenerbahçe vardı. Kocaman maçın yükünü de Vesely‘nin çember çevresinde bitiremediği birkaç pozisyona bindirmek olmaz. De Colo – Guduric ikilisi adına bazı pozitif anların yaşandığı ancak bunların sürekliliğe kavuşmadığı, Guduric‘in yine etkisiz kaldığı bir akşam oldu. Hatta Guduric, UNICS maçı özelinde de bu değerlendirmeye girebilir. Artık yavaş yavaş ritmini bulması gerekiyor.

Djordjevic’in yerli rotasyonunu bu mücadelede çok daha ön planda tuttuğundan bahsetmek lazım. İsmet Akpınar’ın özgüvenli bir görüntüsü vardı ve zaman zaman verimli oldu, Ahmet Düverioğlu’nun bu sezon bu çift maç haftası özelinde ne kadar farklı bir görüntü çizdiğinden Kazan bölümünde bahsedeceğiz. Metecan Birsen’in de 4 numaradan süre aldığı bir maç oldu.

4 numaralar demişken Polonara – Barthel ikilisinin olmadığı bir akşamda Booker – Vesely, Ahmet – Vesely gibi kombinasyonların ötesine gidememiş olmak gerçekten bir faciaydı. Üstelik kadroda 4 numaradan süre alabilecek Metecan haricinde daha büyük potansiyellere de sahip oldukları bir gece.

Yani bu derin kadroda bir söküğünüzü yamamak aslında o kadar da kafa kurcalayacak, zorlu bir durum değil. Ama bunu yapamadıkları, ALBA’nın koşmasına ve bulduğu yerden çembere sallamasına hiçbir şekilde yanıt veremeyen, sertlik koyamayan bir takım görüntüsündeydiler.

Bu yalnızca 2. yarı böyle olmadı. Fenerbahçe önde bitirdiği ilk devrede de hiç maçı ister bir halde değildi. Ribaundlarda üstün, asistlerde hemen hemen aynı durumdaki 2 takımın mücadelesinde top kayıpları sonucu belirlemiş oldu. Konsantrasyon bakımından sıkıntı yaşadığı ve Nando De Colo’nun bireysel üretiminin ötesine gidemediği çok belli olan bir takımla karşı karşıya kaldık.

Hak etmedikleri bir akşamdı ve Oscar da Silva, Luke Sikma, Maodo Lo gibi oyuncuların performanslarına boyun eğmek durumunda kaldılar. Kazan maçında ise bu durumu tersine çevirmeyi başardılar.

Ataşehir’de Koşan Takımın Fazileti

Fenerbahçe, UNICS Kazan karşısında mücadeleye başlarken Djordjevic yine daha öncekilere benzer kurguda bir beşle sahadaydı. Devin Booker ve Jan Vesely‘yi yine yan yana kullanmayı tercih etti ve maça da bu doğrultuda başladı. Marial Shayok ve Tarık Biberovic’i kanatlarda kullanan Sasha, topu da Pierria Henry’ye emanet etti.

Maça çok durağan bir hücum aksiyonuyla başlayan Fenerbahçe‘de ilk çeyrek özelinde aynı basketbolu izlediğimizi söylemek mümkün. Son birkaç dakikada Nando De Colo’nun ritim yakalamasıyla fark orada bir açıldı, pir açıldı. Çeyrek sonunda farkı 13’e çıkaran Nando şutunu hatırlayın, UNICS resmen davetiye çıkardı o şuta.

Kazan ekibi çok kötü bir maç çıkardı ve Velimir Perasovic‘in de söylediği gibi çok büyük utanç duydukları bir mücadele oldu. Olması gereken de o idi. Utanmaları gereken bir oyun ortaya koydular.

Bunda Fenerbahçe’nin verdiği reaksiyonun payı olmadığını söylemek olmaz. İyi bir reaksiyon ortaya koyarak maçı hezimet derecesinde bir farkla almayı başardılar.

ALBA maçında o işleyen alışıldık parçaların hiçbirinin işlememesinden bahsetmiştik, Kazan maçında ise tam tersi oldu. Hatta bazı parçaların alışıldığın ötesinde ışıldadığı oldu. Marial Shayok’u bu noktada örneklerimizden birisi olarak düşünebiliriz.

Madalyonun Farklı Yüzü: Marial Shayok 

Çift maç haftasını çift yüzlü bir madalyon olarak düşüneceksek ALBA maçı madalyonun bir yüzü oldu; UNICS maçı ise diğer yüzü.

UNICS maçını madalyonun diğer yüzü haline getiren öncelikli isim Marial Shayok oldu. Geçtiğimiz haftalarda Pierre – Shayok voltranından Fenerbahçe’nin oldukça yararlanabileceğinden bahsettik. Shayok çok verimli olduğu bir maç çıkardı.

17 sayı – 4 ribaund – 5 asistle oynayan Marial, Bursaspor döneminin ardından üretkenliğinde bu kadar doruk yaşadığı bir maç oynamamıştı. Zaten sezon yeni başladı ancak farkını gösterebildiği ilk maç olarak UNICS’i ele almak akılda kalıcı olacak.

Çember çevrelerinde çok aktif olması onun hücum ribaundlarına da el atmasını, ikinci şans sayılarında etkili olmasını sağlıyor. Savunmada bunu yaptığı zamanlarda ne kadar etkili olabildiğini de daha önceden konuşmuştuk. Bu maçta tüm skorerliğinin, tempolu oyununun yanı sıra dışarı çıkardığı toplarda Nando De Colo’yu değerlendirmeyi başarması onun performansını daha özel bir noktaya taşıdı.

Henüz ilk devreden 13 sayı – 4 asistlik performansı söz konusuydu. Yani, Fenerbahçe’nin farkı yarattığı dönemde bu farkı yaratan asli özneler arasında Shayok’u ilk 3’e yazarız.

ACHILLE, ACHILLE, ACHILLE!

Devin Booker dün dışarıda çok daha fazla vakit geçirdiği, özgüvenli bir oyun sergileyerek takımın hücumda işini çözen, skorunu üreten oyunculardan birisi oldu. Onun adına iyi bir gece oldu ancak özellikle değinmek gereken isim yine yeniden Achille Polonara oldu.

Fenerbahçe’nin ALBA deplasmanındaki o çelişkili oyunu da, UNICS maçında o girdikten sonraki temposu da Polonara’nın yokluğu ve varlığıyla çok ilişkili.

Polonara oyuna her girdiğinde takımın ritminin yükseldiğini, nabızların farklı atmaya başladığını hissedebiliyoruz. Fenerbahçe’nin yarı sahaya oranla açık sahada daha iyi bir takım olduğu gerçek. Aslında bu durumun böyle olması için çok bir sebep yok çünkü Fenerbahçe yarı sahada da etkili olabilecek oyunculara sahip ancak Polonara takımı her 2 alanda da çok iyi taşıyor.

UNICS’in de rotasyonel olarak haftada bu kadar yoğun bir tempoyu kaldıramamış olmasıyla fazlaca davetiye çıkardığını söyleyebiliriz. Her takım, Fenerbahçe’nin at koşturmasına bu kadar müsaade etmez.

Fenerbahçe’nin Polonara sahadayken ve Polonara sahada değilken ortaya koyduğu oyunun farkını anlamak için çok ekstra çabaya gerek yok ancak bu istatistiklere de yansımış durumda. Achille’nin varlığı hep pozitif yazıyor.

Aşağıdaki grafiğe göre Achille sahadayken Fenerbahçe rakiplerine oranla daha fazla sayı atıyor; daha fazla ribaund alıyor, daha fazla asist yapıyor, daha az top kaybediyor, daha yüzdeli atıyor ve rakiplerine daha düşük yüzdeyle attırıyor.

Çarpıcı bir istatistik de maç boyunca fazlaca karşı karşıya gelen Dyshawn Pierre – Mario Hezonja ikilisinin karşılaştırmasından çıkıyor.

Pierre toplu savunmada gerçekten inanılmaz yıpratıcı bir oyuncu ve Hezonja’nın dün belki de kariyerinin en verimsiz maçlarından birini oynamasının başlıca sebepleri arasında onu gösterebiliriz.

 

Belki ofansif açıdan çok vaatkâr bir oyun ortaya koymadı ancak iyi bir savunma örneği gösterdi, üzerine düşeni yapıp ribaundlarda da etkili oldu.

Fark yaratan oyuncuların sayısı epey fazlaydı. Ahmet Düverioğlu’nu da bunlar arasında gösterebiliriz.

ALBA ve UNICS maçları özelinde Ahmet Düverioğlu’nu izlemek iyi bir deneyim oldu. Bunu bir istikrara bağlayıp bağlayamaması ayrı bir konu. Şimdiden o kadar güven verdiğini söylemek güç görünse de sergilediği performans değerliydi.

Özellikle çember savunmasında iyi iş çıkarıp, iyi pozisyon almasıyla “acaba uzun rotasyonunun o beklenen parçası olabilir mi” sorusunu sordurdu. Bu belki de Ahmet’in performansına ilişkin çok ütopik bir çıkarım olarak görünebilir ama o denli etkili performansa sahip olduğunu söylemek lazım.

Genel itibarıyla Avrupa’daki haftayı değerlendirmek gerekirse madalyonun 2 farklı yüzü kullanımının ne kadar doğru olduğu karşımıza çıkıyor. Bir çok kötü, bir harika akşam.

Ancak her şeye rağmen UNICS maçı epey yanıltıcı olabilir. Fenerbahçe’nin yarı saha hücumunda yaşadığı sorunların biraz daha baki olduğunu belirtmek gerekir.

ALBA maçının ardından iyi bir reaksiyon verdiklerini tekrarlayarak şimdi çok zorlu bir fikstürün onları beklediğini ifade edelim:

  • Real Madrid (Deplasman)
  • Barcelona (Çift maç haftası)
  • Olympiacos (Deplasman, çift maç haftası)
  • CSKA Moskova (Deplasman)
  • Olimpia Milano
  • Bayern Münih (Deplasman, çift maç haftası)
  • Zalgiris Kaunas (Deplasman, çift maç haftası)

Bu fikstürde ne kadar diri kalabileceklerini de yine her hafta, adım adım takip edeceğiz.

Bu yazıda kullanılan istatistikler ve grafikler 3stepsbasket.com‘dan temin edilmiştir.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!
EuroLeague gündemindeki son gelişmeler için tıklayın!