Alperen Şengün’ün ABD’deki Dili: Orhun Güngören’in NBA Yolculuğu

2021-11-03T13:04:32+00:00 2021-11-03T13:04:32+00:00.

Mehmet Bahadır Akgün

03/Kas/21 13:04

Eurohoops.net

Alperen Şengün’ün ABD’deki yeni hayatında saha içi ve dışında onun dil bariyerini aşması için yanında buralardan biri daha var…

by Jonathan Feigen – Çeviri: Semih Tuna / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı 31 Ekim 2021 tarihinde Houston Chronicle‘da yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Houston Rockets‘ın çaylak uzunu Alperen Şengün, o dönemde henüz 17 yaşına basmamıştı fakat yetenekleri aşikardı ve Beşiktaş‘a transferine henüz bir yıl vardı.

Orhun Güngören ise 27 yaşındaydı ve bir yıl öncesinde koçluk kariyerinde başarılı olacağı kadar oyunculuk kariyerinde başarılı olamayacağına inandığı için oyunculuk kariyerine son vermişti.

Güngören’in memleketi Karşıyaka’da İngilizce konuşan bir yaz kampı koçunun İngilizce ve Türkçeyi akıcı konuşabilen, basketbolu bilen birine ihtiyacı vardı. Güngören, bu fırsatı değerlendirdi, koç ve tercüman olarak görevine başladı. O sırada bunun onu nereye götürebileceğini hiç tahmin etmiyordu.

“Bir ay boyunca birlikte antrenman yaptık” diyor Güngören. “Yabancı bir koçumuz vardı ve kendisine hem sahada yardımcı oluyordum hem de tercüman olarak.

Türkiye liglerinde profesyonel olarak oynamıştım daha önce. Üç yıl önce emekli oldum ve koç olarak çalışmaya başladım.”

İki yıl sonra, Alperen Şengün, Türkiye Ligi’nin MVP’si ve Rockets‘ın ilk tur seçimi olduktan sonra da Güngören hep yanındaydı. Rockets idmanlarında onun yanında oluyor, maçlarda benchin arkasında oturuyor ve maçlardan önce Alperen Şengün’ün ısınmasına yardımcı oluyor.

Rockets koçu Stephen Silas, “O.G.’nin bizimle, bench arkasında olması harika. Al-P’ye bazen bir şey söylüyorum ve sadece bakıyor. Sonra O.G. bunu basketbol dilinde tercüme ediyor çünkü basketbolu da biliyor. Dil, önemli bir etken tabii fakat basketbol kısmı da bir o kadar önemli. O, her ikisini de yapabiliyor” diyor.

Houston’da hem bir evi hem de daha önce ikisinin de görmedikleri bir ülkede yepyeni deneyimler silsilesini paylaşıyorlar.

Güngören, büyük oranda Alperen Şengün’ün alışma sürecini kolaylaştırmak ve başarılı olmasına yardımcı olmak için orada olsa da genç bir koç ve bir basketbol delisi için böylesi bir deneyim hem ileri düzeyde bir öğrenim süreci hem de fantezi kampı fırsatı sunuyor.

“Rüya gibi” diyor Güngören. “Sanki bir rüyayı yaşıyorum. Muhteşem bir baş antrenörümüz, muhteşem yardımcı antrenörlerimiz var. Öğrenebileceğim her şeyi öğrenmeye çalışıyorum. Antrenmanlarda, maçlarda her detaya odaklanmaya çalışıyorum. Maçlarda benchin arkasında oturuyorum.”

“Keza Al-P için de odaklanmaya çalışıyorum. Bazen dil bariyeri yüzünden bazı şeyleri kaçırıyor. Bu konuda yardımcı olmaya çalışıyorum ama benim için de… Nasıl desem? Tek söyleyebileceğim şey, ‘rüya gibi!'”

Hedefleri olan bir koç için birazcık antrenman daha iyi olabilirdi fakat Güngören, sahadaki her andan keyif alıyor. Bu yüzden oyunculuğu bırakmış. Oyunculuk kariyeri kısa sürecekken koçluk kariyerinin daha uzun sürebileceğini düşünmüş. Hiç hayal etmediği bir başlangıç yapmış ve eğitim almışken artık bu düşüncesi daha da geçerli olabilir…

“Koç olarak, oyunculuktan daha iyi bir yolumun olduğuna kanaat getirdim” diyor Güngören. “Kendimde daha büyük bir potansiyel gördüm. Biraz da deliyim zaten. Basketbolu çok seviyorum. Koç olarak Türkiye’de her gün sahada 6-7 saat geçiriyordum.

Maçlardan önce ısınmalarda oyunculara yardımcı oluyor. Üç saat orada kalıyorum çünkü çıkamıyorum. Çok güzel bir rüya bu. Tüm bu oyuncular, yetenekli yıldızlar… Benim için büyük bir zevk. Sadece topu onlara atarken bile büyük bir haz duyuyorum.”

Keza salondan ayrıldığında da bu durum değişmiyor. NBA’de geçirdiği sürede Toronto’dan Los Angeles’a birçok yere gitti fakat Houston, evi olmaya devam edecek. Eylül ayında Şengün’ün yanına gitti ve tüm bu yolculuklara rağmen ABD’deki yaşama dair izlenimleri, bir turistten çok yerleşik bir insanın izlenimleri gibi.

“Saha dışında da ABD’de ilk kez bulunuyorum” diyor Güngören. “Bu, benim için yeni bir deneyim. Harika bir şey. Houston, harika bir şehir. Çok büyük ve insanlar çok nazik. Size kucak açıyorlar.”

Yine de asıl amaç, Alperen Şengün’e yardımcı olmak ve zaman zaman sadece onu daha rahat hissettirmek.

“Saha içi ve dışında bana çok yardımcı oluyor çünkü bu benim ilk yılım ve hep birlikteyiz” diyor Alperen Şengün. Sonrasında da bir ekleme yapıyor ki ikisi birden kahkahalara boğuluyor…

Fakat “Son söylediğini çevirmeyeceğim” diyor Güngören.

Öte yandan Güngören’in görevi, Yao Ming’in geçiş sürecini kolaylaştırmak için göreve getirdiği çevirmenin görevinden birçok açıdan çok farklı.

Colin Pine, basketbolla ve Çin kültürü ile çok ilgiliydi fakat eski bir oyuncu veya koç değildi. Yao için antrenman ve basın toplantılarında çevirmenlik yapmakla kalmıyor, ona ABD’de yaşamı öğretmek için yardımcı oluyordu. Tatillerden geleneklere, Yao’nun derslerinde yer almayan dil bilgisine birçok konuda yardımcı oluyordu.

Alperen Şengün ve Orhun Güngören ise birlikte öğreniyorlar ABD’deki hayatı.

“Saha dışında da birlikteyiz” diyor Güngören. “Birlikte yemek yiyoruz. Evde daha fazla İngilizce konuşmaya karar verdik. Onun için de iyi oluyor. Benim için burada Türkçe konuşmak iyi değil. İngilizcemi geliştirmek istiyorum. Dolayısıyla bu durum ikimiz için de iyi.”

İyiden de öte… Bir koçluk eğitiminden basketbol aşığı bir insanın aldığı keyfe, hayalini bile kurmayı düşünmediği bir rüya gibi…

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!