2016 Playoffları: Yakın NBA Tarihini Tamamen Değiştiren 2 Seri

09/Haz/22 10:44 Haziran 9, 2022

Bilal Baran Yardımcı

09/Haz/22 10:44

Eurohoops.net

Eurohoops Fırın, büyük dramaya sahne olan 2016 Playofflarının akıllarda yer edinmiş 2 serisini tekrar hatırlıyor.

by Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net

NBA Playoffları her zaman büyük dramalara, birkaç seneyi etkileyen serilere ve izleyici büyüleyen anlara gebe olmuştur.

Hatta yeryüzünde izlemesi en keyifli spor organizasyonunun NBA playoffları olduğu savunulabilir. Takımların bir üst tura çıkabilmek için rakibini 4 kez yenmesinin gerekmesi; uzun soluklu, karşılıklı darbelerle geçen ve birçok anlatıya sahne olan seri izlememize yol açtı bugüne kadar.

Seri içinde koçların ve oyuncuların yaptığı değişimler, bir playoff serisi sayesinde mental olarak büyüyen oyuncular, kelebek etkisi misali birçok sonuç doğuran performanslar… Bugün bütün bunların meze olduğu, yakın NBA tarihini belki de en çok etkileyen seneye, 2016’ya geri dönecek ve tarihi anlara sahne olan 2 seriyi hatırlayacağız.

“6. Maç Klay Thompson’ı”

Golden State Warriors, 2015 senesinde gelen şampiyonluğun ardından 2015-16 sezonunu da harika geçirmişti. Normal sezonu 73 galibiyet – 9 mağlubiyet ile kapatan son şampiyon, Michael Jordan ve Chicago Bulls‘un 72 galibiyetlik rekorunu kırarak tarihe geçmişti. Geçen sezonun MVP’si Stephen Curry de tarihin en özel bireysel sezonlarından birini geçirmiş ve MVP oylamasında bütün ilk tur oylarını alarak bir ilki başarmıştı.

Basketbolu değiştiren, pace&space ekolünün 1 numaralı örneği olan bu efsanevi Warriors takımının önünde 2. şampiyonluk için hiçbir engel yok gibiydi.

İlk turda Houston Rockets‘ı, ikinci turda da Portland Trail Blazers‘ı 4-1’lik skorla geçen Warriors’ı Konferans Finalleri’nde Kevin Durant ve Oklahoma City Thunder karşılayacaktı.

2012’de finale çıkan ancak Lebron James’li Miami Heat‘e 4-1 yenilerek şampiyonluğu kaybeden genç Oklahoma City Thunder kadrosu, James Harden’ı kaybetse de geçen yıllarda playoff tecrübesi kazanmış, adeta “büyümüştü”.

2014 yılında MVP seçilen Kevin Durant, ligin en iyi oyuncusu unvanı için LeBron James’in kapısını çalıyordu. Russell Westbrook, hiç olmadığı kadar atletikti ve inanılmaz bir patlayıcılıkla oynuyordu ancak playoff’ta bir türlü aşılamayan o duvar, takımın 2012’den beri final hasreti çekmesine sebep olmuştu. Ayrıca bir önceki sene Kevin Durant’in yaşadığı sakatlık, Thunder’ın playoffları kaçırmasına yol açmıştı.

2015-16 sezonu ise farklı olacaktı. Kevin Durant dönmüş, Thunder normal sezonu 55 galibiyet – 27 mağlubiyet ile 3. sırada bitirmişti. İlk turda Dallas Mavericks‘i 4-1 eleyen Thunder’ın rakibi San Antonio Spurs‘tü. Bu iki takımın son karşılaşması 2014 yılında, Konferans Finalleri’nde olmuştu ve o seneyi şampiyon kapatacak Spurs, Thunder’ı 4-2 elemeyi başarmıştı.

Yaşlanan Spurs kadrosu için bu defa işler o kadar kolay olmayacaktı. Bu sefer de Thunder, rakibini 4-2’lik skorla saf dışı bıraktı ve Konferans Finalleri hazırdı: Tarihe geçen Golden State Warriors’a karşı final hasretini dindirmek isteyen Oklahoma City Thunder. Hikaye de tam olarak burada başladı…

Thunder, ilk maçı deplasmanda 102-108 kazanarak ev sahibi avantajını ele geçirdi. Warriors 2. maçta cevap verse de Thunder, kendi evindeki 2 maçı domine ederek kazanıyor ve 4 maçın sonunda seride 3-1 öne geçiyordu. Russell Westbrook, belki de kariyer serisini geçiriyordu ve Thunder, Warriors’ın NBA tarihine geçen sezonunu sonlandırmaya 1 adım uzaktaydı. İşte tam da o zaman, bir şampiyonun yüreğinin asla hafife alınmaması gerektiğine birinci elden tekrar şahit olduk.

Warriors, elenme tehlikesine rağmen kendi evinde 5. maçı kazanmayı başarmış, umutlarını hayatta tutmuştu. Fakat Thunder’ın ev sahipliği yapacağı 6. maç öncesi birçok otorite, Oklahoma City’nin kendi taraftarları önünde seriyi bitireceğini düşünüyordu.

Maçın büyük bölümünde de bu senaryo gerçekleşecekmiş gibi gözükmüştü. Daha iyi hücum eden Thunder, Warriors’a boyalı alanı kapatmış ve maçı önde götürmeyi başarmıştı. Taraftar, final heyecanıyla yanıp tutuşuyordu. Kevin Durant’in basketiyle bitime 5 dakika kala Thunder 96-89 öne geçti. Maçın dönmesi artık çok zor gözüküyordu ancak Klay Thompson’ın aklında başka fikirler vardı…

Maçın genelinde inanılmaz bir performans sergileyen ve adeta takımı tek başına ayakta tutan Thompson, çok uzaklardan ve el üstünden akılalmaz bir üçlük yolladı. Maçın atmosferi, bu üçlükle tamamen değişti.

Bu üçlüğün ardından geçen 5 dakikada Thunder bütün şuurunu kaybetti. Takımı bu tarz kriz anlarından çıkarması beklenen Kevin Durant, Andre Iguodala’nın boğucu savunması karşısında sinmişti. Nitekim Russell Westbrook savunmasındayken Iguodala bir kez daha kartvizitini sahaya atıyor, topu çalıyordu. Maçın bitimine 2 dakikadan az kalmıştı. Skor 101-101’di. Warriors, hızlı hücuma çıkıyordu ve maç boyunca yanan Klay Thompson, fişi çekmeye hazırdı. Senaryo çoktan yazılmıştı aslında…

Devamında Warriors savunması Thunder’ı bir kez daha durdurdu ve Stephen Curry’nin turnikesi, Warriors’ın kritik galibiyetini perçinliyordu.

Son 5 dakikada Thunder, 6 top kaybetti ve saha içinden 5 denemede yalnızca 1 isabet bulabildi. Tamamen kontakt kapatan takımda zaten seriyi standartlarının altında geçiren Durant, eleştirilerin odağı haline gelmişti.

Warriors, evindeki 7. maçta hata yapmıyor ve 3-1’den geri dönüşü görkemli bir şekilde tamamlayarak NBA Finalleri’nin yolunu tutuyordu.

Fakat her şeyi değiştiren, NBA literatürüne “6. Maç Klay Thompson’ı” tabirini sokan performans olmuştu. Bu karşılaşmanın bir diğer etkisi ise saha dışında yaşanacaktı. O yaz serbest oyuncu döneminde yaşananları hepimiz biliyoruz ancak oraya bambaşka dramalara sahne olan final serisini de hatırladıktan sonra geleceğiz.

LeBron James Böyle İstedi

Finalin diğer tarafında neler olup bittiğini, LeBron James ve Cleveland Cavaliers için bu serinin ne kadar önemli olduğunu anlamak için biraz geriye sarmamız gerekiyor.

Kariyerinin ilk 7 senesini Cleveland’da geçiren James, sadece 1 finale çıkabilmiş ve onda da San Antonio Spurs‘e süpürülmekten kurtulamamıştı. 2010 yazında televizyon programı üzerinden yaptığı açıklamayla bir türlü başarıya ulaşmak için yeterli seviyede kadro kurulamayan Cavs‘ten ayrıldığını açıklayan LeBron, bir anda bütün Cleveland şehri ve NBA için “kötü adam” konumuna gelmişti.

“Yeteneklerini güney sahiline taşıyan” LeBron, Miami Heat ile ilk senesinde finale çıkmış ancak Dirk Nowitzki önderliğindeki Dallas Mavericks‘e karşı utanç verici bir yenilgi yaşamıştı. Özellikle James’in Dwyane Wade ve Chris Bosh gibi iki yıldızla birleştiği senede ağır favori olarak çıktığı final serisinde gösterdiği performans büyük hayal kırıklığı yaratmıştı.

Sonrasında 2012’de Thunder‘ı, 2013’te de tarihe geçen seride Spurs‘ü mağlup ederek 2 sene üst üste şampiyonluk sevinci yaşayan “Kral” ve Miami Heat, takımın kuruluş amacına yakışır bir dönem geçirmişti.

2014 NBA Finalleri’nde ise Spurs, rövanşı alacaktı. Kawhi Leonard mükemmel savunmasıyla LeBron James’i yavaşlatmayı başarırken Dwyane Wade de artan yaşı ve sakatlık problemleri sebebiyle eski halinden çok uzaktaydı.

LeBron James için büyük tartışmalara yol açan Miami Heat tercihi, 4 senede 4 final ve 2 şampiyonluk kazanarak sonuçlanmıştı. Artık James için başka bir hedef belirmişti: Memleketine, eski takımına geri dönerek vaat ettiği şampiyonluğu kazandırmak.

Bu amaçla 2014 yazında Cavs’in yolunu tutan James, ilk senesinde yine finallerde yer almayı başardı. Warriors‘a karşı Kyrie Irving ve Kevin Love’ın yaşadığı sakatlıklar James’i tek başına bırakmıştı, nitekim Cavs seride 2-1 öne geçmeyi başarsa da kısıtlı kadro eninde sonunda patlak verecek ve Warriors seriyi 4-2 kazanacaktı.

LeBron James, yine amacına ulaşamamıştı. Bu yüzden 2015-16 sezonu James için hayati önem taşıyordu. NBA Finalleri’ne kadar sadece 2 maç kaybeden Cavs’in rakibi 73 galibiyetle rekor kıran, bir önceki seride Thunder‘a karşı 3-1’den dönerek muhteşem bir momentum yakalayan son şampiyon Warriors’tı.

LeBron James’in bütün mirası ipin ucundaydı. Görkemli kariyeriyle “en iyiler” tartışmasında anılmak istiyorsa bir final daha kaybetme lüksü yoktu fakat rakip de bir o kadar güçlüydü ve geri adım atmaya hiç niyetleri yoktu.

Final serisinin ilk iki maçı, Cleveland Cavaliers için pek hoş geçmedi. İlk maçı 15, ikinci maçı 33 sayı farkla kaybeden Cavs, 3. maçta kendi evinde bir cevap vermek zorundaydı. Bu serinin devamında da pek çok göreceğimiz gibi LeBron James ve Kyrie Irving ikilisinin harika performansı, Cavs’i 3-0 geriye düşmekten kurtarmıştı. Şimdi sırada seriyi eşitlemek vardı.

4. maç, hayati bir önem taşıyordu çünkü biliyorsunuz ki o güne kadar NBA Finalleri’nde 3-1 geriye düşen hiçbir takım geri dönmeyi başaramamıştı. İlk 3 maçta tam olarak bekleneni veremeyen MVP Stephen Curry’nin mükemmel performansı Warriors’a 4. maçta galibiyeti getirmişti ancak aynı maçta serinin kaderini etkileyecek bir olay daha yaşandı: Draymond Green, sportmenlik dışı faul yaptı ve 5. maç için cezalı duruma düştü.

Maçtan sonra Klay Thompson, “Sanırım LeBron’un duygularını incittik. Burası erkekler ligi.” cümlelerinin merkezde olduğu iddialı bir açıklama yapıyordu. Karşınızda LeBron James varken rakibe ekstra motivasyon vermeye gerek var mıydı? Gelecek 3 maçta bizzat James, bunun cevabını verecekti.

Seri 3-1’e gelmişti. Daha önce hiçbir takım bu noktadan geri dönememişti. Cavs ve LeBron James’in karşısında ise  normal sezon galibiyet rekorunu kıran, son 2 sezonun MVP’sine sahip olan son şampiyon vardı. Bu da geri dönüş ihtimallerini ekstra zorlaştırıyordu.

Fakat LeBron James ve Kyrie Irving, pes etmeye hiç niyetli değildi.

Draymond Green’in olmadığı “tamam ya da devam” maçında LeBron James 41 sayı – 16 ribaund – 7 asist – 3 top çalma – 3 blok, Kyrie Irving ise 41 sayı – 17/24 saha içi isabeti – 6 asistle tarihi iki performans sergilediler ve Warriors deplasmanından takımlarını çıkarmayı, geri dönüş umutlarını korumayı başardılar. İkili aynı zamanda NBA Finalleri tarihinde aynı maçta 40’tan fazla sayı bulan ilk takım arkadaşları oldular.

Ayrıca bu maçta Warriors’ın ilk 5 başlayan pivotu Andrew Bogut sakatlanmıştı. Rüzgar, tamamen tersine dönmüştü ve Cleveland’ın arkasından süratle esiyordu.

Serinin 6. maçı için Cleveland’a dönen takım için parola belliydi: Ne olursa olsun kendi tribünleri önünde maçı kazanmak ve işi 7. maça bırakmak.

LeBron James, üst üste 2. kez kariyerinin en önemli maçına çıkıyordu – 3. defa aynı durumu yaşamak için. Fakat tarihin en iyileri arasında gösterilmek istiyorsanız, böyle maçlarda her zaman çantanızdaki bütün yetenekleri ortaya koymalısınız. James de tam olarak bunu yaptı.

41 sayı – 8 ribaund – 11 asist – 4 top çalma – 3 blok ile ortaya resmen bir başyapıt sunan James, takımını galibiyete taşıyor ve kendi mirası için açık ara en önemli maça çıkmaya hak kazanıyordu.

7. maçlar her zaman gergin bir ortama sahne olur, teknik-taktik kısımlar her ne kadar önemli olsa da mental olarak sağlam kalabilen taraf genelde kazanan olur. Böylesine kritik bir serinin 7. maçında ise gerginlik, hayal edilemeyecek seviyelere ulaşmıştı.

Fakat bu gerginliği hissetmeyen, şampiyonluğu kaptırmaya niyetli olmayan bir isim vardı: 5. maçı kaçıran Draymond Green. İlk yarıda 22 sayı bulan oyuncu, bunu kariyeri boyunca istikrarlı olmadığı üçlük çizgisinden 5’te 5 ile atarak başarmıştı.

Maçın ilk yarısı 49-42’lik Warriors üstünlüğüyle sonuçlandı. Iman Shumpert’ın 4 sayılık oyunu dışında üçlük isabeti bulamayan Cavs, hızlı hücumlardan ürettiği sayılarla farkı idare edilebilir bir düzeyde tutmayı başarmıştı.

3. çeyrekte JR Smith’in bulduğu basketler ve Kyrie Irving’in devreye girmesi, maçı tekrar ortaya getirdi.

Son çeyrek başladı. Maçın bitimine 5 dakika 37 saniye kala Warriors, Draymond Green’in basketiyle durumu 87-83’e getirdi. Ellerin titrediği, sayıların taştan çıkarıldığı o dakikalarda 4 sayılık bir fark, göründüğünden daha değerliydi. Cavaliers için yapılan birkaç hata, maçın sonunu getirebilirdi. Tam da o noktada Steve Kerr, Cavs’e üstüne gidebilecekleri bir zaafı altın tepside sundu.

Festus Ezeli, NBA Finalleri’nin 7. maçının son çeyreğinde sahada görmeyi tercih etmeyeceğiniz bir oyuncu. Nitekim Green’in basketinden hemen sonraki hücum, zaten seri boyunca ters eşleşmeleri kovalayarak bunlardan bir sürü sayı çıkaran Cavs için üzerine gidilmesi gereken nokta belliydi. Tristan Thompson, LeBron James’e perdeye geldi. Warriors adam değişti ve Ezeli, James’in karşısındaydı. Tam da Cavs’in istediği gibi.

James, sol forvetten üçlük fake’i verdi. Ayaklarını yerden kesen Ezeli’yi görünce faulu almayı başardı ve çizgiye gitti. Çok az sayı olan o dakikalarda 3 serbest atış, altın değerindeydi. James çizgide hata yapmadı, skoru 87-86’ya getirdi.

Bir sonraki hücum Curry, pas hatası yaptı ve top tekrardan Cavaliers’a geçti. Reçete belliydi. James, karşısına bir kez daha Ezeli’yi aldı. Bir kez daha sol forvete gitti. 4 dakika 53 saniye kala üçlüğü buldu, Cavaliers’ı 2 sayı öne taşıdı.

Klay Thompson turnikeyle skoru eşitledi ve skor tekrar dengeye geldi: 89-89.

Sonraki 2 dakika 47 saniye boyunca iki takım da skor bulamadı. Gerginlik hat safhadaydı. Tam da bu noktada Warriors, iyi savunma sonrası geçiş hücumu fırsatı yakaladı. Skor kuraklığını düşününce ilk yumruğu atarak öne geçen taraf olmak, o an maçı da bitirebilecek bir etki yaratabilirdi.

Iguodala ve Curry, birer pas yaparak önlerindeki tek Cavs forması giyen oyuncu JR Smith’ten kurtulduklarını sanmıştı. Smith’in yanından potaya süzülen ve turnikesini atmaya hazırlanan Iguodala’nın, NBA tarihinin en ikonik anlarından birinin yanlış tarafında bulunacağına dair en ufak bir fikri yoktu.

Pozisyonun başında kendi yarı sahasında bulunan LeBron James, insanüstü bir eforla Iguodala’ya yetişmeyi başarmış, imza hareketlerinden takip bloğunu tam da yapması gereken zamanda yapmıştı. Momentum, Cavaliers tarafına geçmişti. Kale savunulmuştu, şimdi sert bir darbe indirmenin tam zamanıydı.

Cavaliers için izlenecek yol aynıydı: Warriors’ın zayıf savunmacılarına saldırmak. Kyrie Irving topu aldı, perdelerle karşısına Stephen Curry geldi. Sahne artık Irving’indi.

Sağ forvete yönelen Irving, Curry’nin üstünden kariyerinin en önemli şutunu kaldırdı. Seri boyunca LeBron James’e muhteşem bir “Robin”lik yapan Irving, bitirici darbeyi vurmak için sahnedeydi. Sonucu hepimiz biliyoruz: Cavaliers 92-89 öne geçti ve Oracle Arena, buz kesmişti.

Devam eden hücumlarda Kevin Love’ın Curry’e rahat şut imkanı vermemesi, sonrasında LeBron James’in çizgiye gelerek skoru 93-89’a getirmesi maçın sonunu belirleyecekti. Cleveland Cavaliers, tarihinde ilk kez NBA şampiyonuydu. LeBron James, doğduğu şehre verdiği sözü tutmuştu. “Kötü adam” olarak geçirdiği yılların ardından Cavaliers’a dönüp tarihin en zor şampiyonluklarından birini kazanmıştı. Bırakacağı miras için daha değerli, daha anlamlı bir yol çizilemezdi.

Sporda bazen belli olaylar, sanki senaryosu birileri tarafından yazılmış gibi gelişebiliyor. 2016 final serisi de IMDB’de 10 puan alabilecek bir hikayeye sahne oldu. Kefaretini ödeyen ana karakter, “CLEVELAND, BU SENİN İÇİNDİ!” diye haykırarak hislerini belirtti.

Tekrardan maça dönecek olursak, 89-89’luk eşitlik sağlandıktan sonraki 4 dakika 38 saniyenin skoruna dikkat çekmek istiyorum: 0-4. Buradan Festus Ezeli’nin sahaya dönmesinin ne kadar yanlış bir karar olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor. Böylesine skor kıtlığı olan dakikalarda Ezeli’yi sahaya atmak, James’in Ezeli üzerinden 6 sayı üreterek Cavs’i öne geçirmesine sebep oldu. Steve Kerr, belki de şampiyonluğa sebep olan bir hata yapmıştı.

7. maçta 27 sayı – 11 ribaund – 11 asist ile triple-double yapan James, 29.7 sayı – 11.3 ribaund – 8.9 asist ortalamalarıyla Finaller MVP’si seçildi. Daha da etkileyici olan ise James, iki takımın tüm oyuncuları arasında 5 ana kategoride (sayı, ribaund, asist, top çalma, blok) liderdi. Daha önce bırakın final serisinde, herhangi bir playoff serisinde bunu başarabilen bir oyuncu olmamıştı. James, kariyerindeki 3. yüzüğünü adeta söke söke almıştı.

Büyük Hikayeler, Büyük Etkiler

Böylesine önemli hikayelerin yazılması, bambaşka hikayelerin yazılmasına yol açtı tabii. Finallere 1 galibiyet uzakta olmasına rağmen bitiriciyi yumruğu vuramayan Kevin Durant, serbest kalacağı 2016 yazında herkesin kararını en çok merak ettiği isimdi.

Durant, halihazırda 73 galibiyet kazanan, son 2 sezonun MVP’sinin bulunduğu, 3-1’den seri verdiği Warriors’a gitmeyi tercih etti. Bu da tarihin belki de en iyi takımının kurulmasına yol açtı. 2017 ve 2018 Warriors, öyle dominanttı ki LeBron James’li Cavaliers döneminin en iyi takımı 2017 Cavs’i bile hiç zorlanmadan 4-1 ile geçti.

Kararıyla ligin yeni “kötü adam”ı konumuna gelen Kevin Durant, 2 sene boyunca inanılmaz performanslar göstererek 2 şampiyonluk ve 2 Finaller MVP’liği ödülü kazanmasıyla hikayeyi bir nebze olsun tersine çevirebildi.

Fakat Durant’in bırakacağı mirasta her zaman insanları sorgulamaya iten bir karar verdiği de kesin.

Durant’in Thunder’dan ayrılması, Al Horford’ın da Thunder yerine Boston Celtics‘le imzalamasına sebep oldu. Celtics forması giyen Horford, tıpkı bu sezonun playofflarında olduğu gibi ilk döneminde de büyük etki yaratmıştı.

Thunder, belki de draft gününde Serge Ibaka’yı yollayarak Victor Oladipo, Ersan İlyasova ve Domantas Sabonis’e dönüşecek draft hakkını aldığı takası yapmayacaktı. Bu da her bir oyuncunun kariyerinin çok farklı şekillenmesine yol açacaktı.

Russell Westbrook, Durant gitmese muhtemelen MVP ödülünü kazanamayacaktı.

Ve belki de en önemlisi… Finalleri kaybetse LeBron James, çıktığı 7 finalin 5’ini kaybetmiş olacaktı. “GOAT” tartışmasında belki de adı geçmeyecekti. Son yıllarda “Jordan mı, LeBron mu?” sorusunun NBA gündemini en çok meşgul eden konulardan biri olduğunu düşünürsek, bu mağlubiyetin tartışmalara dramatik bir etkisi olacağını söyleyebiliriz.

Burada şöyle bir ikilem devreye giriyor. 2016 NBA Finalleri, James’in bıraktığı mirasta sevenleri tarafından en çok öne sürülecek argümanların bulunduğu seri. Eğer Thunder 3-1’den seriyi vermeyip finallere çıksaydı Cavs belki de yine şampiyon olacaktı ancak James’in ikonik bloğu, Irving’in efsanevi üçlüğü, finaller tarihinin 3-1’den dönen ilk takımı olma unvanı gibi etkenler tamamen hayatımızdan çıkmış olacaktı.

Bunların hepsi yaşandı, Durant Warriors’a gitti ve James, 2017-2018 yıllarında güçlü kadroya karşı iki final daha kaybetti. Sorulması gereken soru ise şu: Durant’in Oklahoma’da kaldığı ve James’in o durumdayken kazanacağı şampiyonluklar mı daha değerli, yoksa 2016 şampiyonluğu mu?

Ne olursa olsun, basketbolseverler olarak ağzımızda muhteşem tat bırakan, efsanevi anlara ve hikayelere sahne olan 2 seri izledik (Thunder ve Warriors taraftarları için bu durum farklı olabilir, saygı duyuyorum).

NBA’de son yılların kaderini tamamen değiştiren 2 serinin hikayesi işte böyleydi…

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!

NBA gündemindeki son gelişmeler için tıklayın!