1 Sezon, 3 Avrupa Takımı: Ender Arslan’ın Benzersiz Yurtdışı Kariyeri

06/Ara/22 10:30 Aralık 6, 2022

Bilal Baran Yardımcı

06/Ara/22 10:30

Eurohoops.net

Ender Arslan, eşine kolay rastlanmayacak yurtdışındaki o sezonunu Eurohoops’a anlattı.

by Semih Tuna / stuna@eurohoops.net

İtiraf edelim, Avrupa’da oyuncu ve koç bazında temsil edilme konusunda çok dolu bir geçmişe sahip değiliz.

Örneklerimiz de hiç yok değil elbette. Rakipleri kadar maç sayısına sahip olmasa da ortalığı kasıp kavurmuş Mirsad Türkcan, EuroLeague’i kazanan ve bunu da başrol olarak gerçekleştiren ilk Türk İbrahim Kutluay, Tau Ceremica ile OAKA deplasmanında maç alan Serkan Erdoğan…

Fakat başta maddi olanaklar olmak üzere Avrupa’ya oyuncu ihracını gerçekleştiremememizin birçok sebebi var.

Bugün farklı bir hikayeye göz atacağız ve takvim yapraklarını yaklaşık 16 sene geriye, 2006 yılına çevireceğiz.

***

2000’lerin başında Türk basketboluna Efes Pilsen formasıyla giriş yapan Ender Arslan’ın, parkeye adımını attığı günden sonra heyecan verici stiliyle A Milli Takımın yıllarca liderliğini üstleneceği öngörülüyordu. İşler iyi başlasa da, sonraları pek iyi gitmemişti.

Efes Pilsen, o dönem Kerem Tunçeri gibi Oktay Mahmuti basketboluna daha uygun, daha kontrolü elinde tutan oyuncularla sahada yer alıyordu.

Ender ise oyun tarzı gereği özgürlüğe ihtiyaç duyan bir karakterdi. 2006’nın yaz aylarında, henüz 23 yaşındayken yurtdışına Slovenya ile adım atmaya karar verdi.

Pasaportun hangi ülkeye ait olduğu farketmez. 1 senede 3 takım değiştirme hikayelerine geçmişte de, günümüzde de pek fazla rastlamıyoruz.

Ender Arslan cesur bir tercihle bunu yaptı, altından da kalktı.

Şimdilerde Bahçeşehir Koleji ve Milli Takım’da asistan koç olan Ender’e ilk sorum ayrılığıyla ilgili oldu… Efes‘teki ortam onu yormuş muydu?

“Yok, açıkçası ortamın yorması değil. Sonuçta Efes benim basketbolu öğrendiğim yer olduğu için -ki hakikaten lafta değil- evim, yuvam gibi bir yerdi. Topu da ilk elime orada aldım, basketbol sporuyla da orada tanıştım. Daha önce basketbol izlemişliğim bile yoktu. A Takıma çıktıktan sonra dört sezon üst üste şampiyonluk yaşadık. Ben, potansiyelimin biraz altında kaldığımı hissetmeye başladım. Tabii ki Oktay Mahmuti’nin takımı herkesin rollerinin belli olduğu çok sistematik bir takımdı. Bu roller de çok genişlemiyordu. Gerçekten çok sistemli, düzenli ve düzenine sadık olan bir takımdı. Ben de bireysel anlamda daha çok şeyler gösterebileceğimi düşünüyordum.

Açıkçası her geçen gün bireysel yeteneklerimin aşağıya gittiğini hissetmeye başladım. Bunun dediğim gibi ne takımla ne de koçla ilgisi var. Ben, daha iyisini yapabileceğimi ve gösterebileceğimi düşünüyordum. Son sezonumun, yani beşinci sezonun ortalarında ben zaten kendi kararımı vermiştim. ‘Bu sezon sonu kesinlikle yurtdışına gitmek istiyorum’ dedim. Bunun sebebi de şuydu: O dönemi hatırlarsın, Efes ve Ülker dışında çok ciddi yatırım yapan iddialı bir takım Türkiye’de yoktu. Zaten Türkiye’nin en iyi takımında oynadığım için yurtdışında, olursa EuroLeague’de çok ciddi süreler alacağım bir takıma gitmek istedim. Her şey öyle başladı.”

Özgürlük gerekliydi Ender’e. O da bunun farkındaydı:

“Aynen öyle. Takımın düzenleri içerisinde benim ilk A Takıma çıktığım dönemde bireysel yeteneklerimi gösterme şansım her geçen sene bana göre aşağıya gitmeye başladı. Bu, kendi düşüncemdi. Birkaç sene daha Efes’te kalırsam hiçbir özelliği olmayan bir oyuncu olarak gözükecek, kariyerim düşüşe geçecekmiş gibi hissetmeye başladım. Hem kendime hem Efes’e hem de etrafa çok daha iyi işler yapabileceğimi göstermem lazımdı. Benim motivasyonum buydu.”