EuroLeague’de 3-4. Hafta: Nigel Hayes-Davis, Muhteşem Olympiakos ve Problemli Virtus Bologna

23/Eki/22 10:58 Ekim 30, 2022

Utkan Sahin

23/Eki/22 10:58

Eurohoops.net

Turkish Airlines EuroLeague’de çift maç haftası geri kaldı. Peki çift maç haftasının kaybedenleri, kazananları ve dikkat çekenleri kimlerdi? Eurohoops Fırın yazdı:

By Utkan Şahin / info@eurohoops.net

Turkish Airlines EuroLeague’de sezonun ilk çift maç haftası geride kaldı.

Açıkçası çift maç haftası bizlere bir kez daha gösterdi ki; oyuncular hala kondisyon olarak hazır değiller. Öyle ki, EuroLeague koçları, rotasyonlarını hiç alışkın olmadığımız derece genişletti. Çoğu koç, bu hafta iki maçta da sahada 10-11 kişilik rotasyonlarla oynadı.

EuroBasket sonrası oyuncuların hala forma girememiş olması veya yorgun olması doğal. Fakat bu hazır olmamak şu anda takım kalitesinden bağımsız bir şekilde ligin dengesini değiştiriyor.

Fenerbahçe Beko, Olympiakos, ALBA Berlin, Zalgiris Kaunas gibi takımlar, sezonun henüz bu kısmındayken oyuncu rollerini çok iyi bir şekilde oturtmayı başardıkları için diğer takımlara karşı sahada önemli bir avantaj elde ediyor. Tabii sezonun devamında diğer takımlar da bu uyumu yakalayacaktır ama o zamana kadar hazır olan ve olmayanlar arasındaki bu önemli fark, lige etki edecek gibi duruyor.

Biz konumuza geri dönersek… Bildiğiniz gibi Eurohoops Fırın, yeni yazı dizisinde her haftanın bir kazanan, bir kaybeden, bir de dikkat çeken konusunu karşınıza getiriyor. Çift maç haftası sebebiyle bu sefer iki haftayı birleştireceğiz. Konuşulacak çok şey varken bu elimizi biraz zorluyor ama yapacak bir şey yok.

Hazırsanız; üçüncü ve dördüncü haftanın üç ana konusuna geçelim!

EuroLeague’de 1. Hafta: Türk Savunması, Sarunas Jasikevicius ve Geri Dönenler

EuroLeague’de 2. Hafta: Türk Takımları ve Uzunlar, Markus Howard ve Partizan Savunması

Not: Listeye aldığımız isimler ve takımlar, o haftanın etkisiyle listeye konulmuştur. 

Muhteşem Olympiakos, İspanya’yı Nasıl Fethetti?

1. Hafta: Barcelona – Olympiakos: 70-80
2. Hafta: Real Madrid – Olympiakos: 87-89
3. Hafta: Cazoo Baskonia – Olympiakos: 92-97

EuroLeague’de deplasmanda arka arkaya maçlar kazanmak kolay bir şey değil. Kilometrelerce yapılan yolculuk, yaşanan yorgunluklar, ev sahibi tarafına daha yakın olan hakemler ve agresif taraftar… Elit bir takım değilseniz, bunlarla baş etmek çok zor.

Olympiakos, sezonun henüz başında sıradan bir deplasman galibiyeti serisinden çok daha fazlasını başardı. Pire ekibi, sadece 3 hafta içerisinde Barcelona, Real Madrid ve Cazoo Baskonia‘yı İspanya’da yendi. 3 hafta gibi yorucu bir sürede 3 büyük İspanyol takımı karşısında bunu başarmak gerçekten çok etkileyici.

Yakın döneme baktığımız zaman zaten 3’ünü birden deviren bir takım var: O da 2019/2020 sezonu ve 2020/2021 sezonundaki Anadolu Efes! Üstelik temsilcimiz, Olympiakos gibi arka arkaya oynayarak kazanmadı deplasmandaki bu galibiyetleri… Sezon içerisinde farklı bölümlerde kazanarak başardı. Olympiakos tarzında böyle bir deplasman galibiyetini sanırım en son 2018/19 Fenerbahçe Beko’sunda görmüştük.

Peki nasıl oldu da Olympiakos, bu kadar nadir gözüken bir performansı ortaya koymayı başardı?

Tabii bunun birçok sebebi var ama bana sorarsanız, bu sebepler arasındaki en baskın olanı Olympiakos’un EuroLeague’deki takımlar arasında ne oynadığını en iyi bilen ve rotasyondaki oyuncuların görevlerinin en belirgin olan takımlardan olması.

Geçen sezon Final Four’da finali son topta kaçıran bir takım için bunu doğal olarak görebilirsiniz. Sonuçta Pire ekibi, geçen sezonki kadrosunda çok fazla bir kayıp da yaşamadı. Dolayısıyla zaten geçmişten gelen bir temel üzerinden ilerlediklerini söyleyebilirsiniz. Haklısınız da ama sonuçta bu bir kusur değil.

Onlar gibi geçen sezon Final Four’da oynayan Real Madrid, Barcelona ve Anadolu Efes aynı konfor alanı içerisinde yer almıyor. Bu üç büyük takımın oynamaya çalıştıkları basketbol planı belki aynı ama bu yaz kadrolarına kattıkları oyunculardan sonra rollerde bir takım değişimler yaşamaları gerekiyor. Efes, Clyburn ve uzunları takıma adapte etmeye çalışıyor. Real Madrid, guard problemini Musa ve Hezonja gibi iki yeni yıldızla çözmeye çalışıyor ve Barcelona’da Vesely, Kalinic, Tobey gibi oyuncular Saras’ın sisteminde neler yapacaklarını öğrenmeye çalışıyor. Haliyle de bütün bu süreçler bu takımlara bazı sancıları da yanında getiriyor.

Olympiakos’un böyle bir problemi yok. Pire ekibi, geçen sezonki kadrosuna halihazırda iki ekleme yaptı. Biri şimdiden cuk diye oturdu. CSKA Moskova’dan gelen Joel Bolomboy, oyunun her iki tarafında da Hassan Martin’den aldıklarını daha istikrarlı bir şekilde Olympiakos’a sunuyor. Isaiah Canaan hamlesi ise henüz beklenen katkıyı veremedi ama koç Bartzokas, bunun çaresini de kadro içerisinden buldu: Giannoulis Larentzakis!

Yunan şutör şu ana kadar sezonun en büyük x faktörlerinden biri!

Geçen sezon sadece 21 maçta oynayan Larentzakis, 4.8 sayı ortalamasıyla takımına katkı vermişti. Bu sezon ise 4 maç sonunda 11.5 sayı ortalaması tutturdu. %55.6 ile üçlük atan Larentzakis, takımın dış şut problemine de merhem oldu.

Bütün bunlardan daha önemlisi ise Larentzakis’in insana izlerken gerçek dışı gelen son çeyrek performansı.

Yunan forvet, bu dört maçın son çeyreklerinde 8.2 sayı ortalaması yakaladı. Olympiakos’un 4 maçta da son çeyrekte başa baş karşılaşmalar oynadığını düşünürsek onun bu sürpriz katkısının Pire ekibine çok büyük bir yardımı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Olympiakos’un bu sezonki harika performansının ardında Kostas Sloukas ile Sasha Vezenkov’un muhteşem oyunlarının da büyük bir etkisi var.

Bu takımın iki büyük lideri de sezona çok formda bir giriş yaptı.

Vezenkov şu anda tam bir sayı makinesi! EuroBasket’teki harika performansını hiç hız kesmeden buraya taşıyan Bulgar forvet, şu anda her şekilde sayı üretiyor. Dış şut, orta mesafe, hücum ribaundu sonrası pota çevresi ve hatta topsuz cut sonrası bulunan turnikeler! İnanılmaz bir odakla oynuyor ve onun hücumdaki bu istikrarı Olympiakos’u 2 seviye yukarıya çıkartıyor.

“Sasha Vezenkov sahada sayı atabilmek için yüzlerce farklı yönteme sahip. Özellikle bireysel antrenmanlarına çok fazla ağırlık veriyor. Şu ana kadar gösterdiği performans, yoğun çalışmalarının bir karşılığı. Yaptığı bireysel antrenmanların ödülünü harika oyunuyla alıyor.”

Georgios Printezis

Olympiakos efsanesi Georgios Printezis’in onun hakkında söyledikleri zaten oldukça yeterli bir ödül ama Bulgar yıldız, şu anki performansıyla kesinlikle ligin MVP’nin en büyük adayı!

Kostas Sloukas‘ta ise durum biraz daha karışık.

Yunan yıldız belki kişisel skoru adına kariyerinin en formda dönemini geçirmiyor ama oyun olgunluğu olarak kesinlikle bambaşka bir seviyede! Fenerbahçe’den de çok iyi bir şekilde tanıdığımız Sloukas’ın büyük maçlarda zaman zaman fazla ısrardan hatalar yaptığına daha önce çok şahit olduk.

Bu sezonki Sloukas hiç öyle değil. Oyunun son bölümlerinde ne zaman ağırlık koyması gerekse topu yavaş yavaş getirip rakiplerinin o anki beşlerinin en problemli yerlerini acımasızca cezalandırdı. Özellikle Real Madrid karşısındaki son 5 dakikası beni gerçekten çok etkiledi. Walter Tavares’ın yavaş ayaklarına sürekli saldıran Sloukas, rakibin en önemli savunma kalesini tek başına ele geçirdi.

Yunan yıldızın bu mental kuvveti çok önemli çünkü Olympiakos tekrardan zirveye çıkacaksa onlara bu gerekiyor.

Elbette ki sezonun devamında Olympiakos için her şey bu kadar güllük gülistanlık ilerlemeyecek. Şu anda formda olan Sloukas, Larentzakis ve Vezenkov gibi isimler şu anki etkili formlarını biraz da EuroBasket’e borçlular ve bu avantaj sezonun devamında düşüşü de getirecek. Dahası şu anda hazır gözükmeyen diğer iddialı takımlar da zamanla kendi doğru rotasyonlarını ve oyunlarını bulacak. Hatta Canaan bir şekilde bu takıma adapte olamazsa Olympiakos’u kısa skorer olarak sezon içerisinde büyük bir sorun da bekliyor olabilir.

Bunlar yaşanacak ama şahsi fikrim; bu ligde kimse Olympiakos’u kendine rakip olarak istemez. Pire ekibi hem mental hem de fiziksel olarak savaşçı bir takım ve sezon sonunda ne durumda olursa olsunlar onlara karşı tek maç oynamak rakiplerine büyük bir acı verir.

Virtus Bologna ve Hücumdaki Çaresizliği

Sergio Scariolo’nun son iki ayını düşününce, aklıma tek bir soru geliyor: Başarılı olmak gerçekten nedir?

Çok değil bir ay önce kimse onlara şans tanımazken Scariolo, İspanya’ya Avrupa şampiyonu yaptı. Belki de tüm kariyerinin en büyük başarısını yaşadı ve ismini efsaneler arasına yazdırdı ama sadece bir ay sonra Virtus Bologna’da işler değişti ve çözmesi gereken çok büyük problemler onu bekliyor. Spor gerçekten çok acımasız ve değişkenli!

Yıllar sonra EuroLeague’e geri dönen Virtus Bologna henüz bunun tadını çıkaramadı.

İtalyan ekibi en azından bir galibiyet aldı ama 4 maçta da hücumda o kadar vasat bir seviyede kaldı ki, taraftarlarına gelecek için hiç ümit vermedi. En basitinden 4 maçta da 66 sayının üstüne çıkamadılar. Dahası bu 4 maçta da hücumda 4-5 dakika hiç sayı bulamadıkları birçok sekans yaşadılar. Kazanabilecekleri Zalgiris maçını da sırf bu yüzden verdiler.

Virtus Bologna’nın yaz döneminde kurduğu kadrodan sonra herhalde kimse bu takımın EuroLeague’in en kötü hücum takımı olmasını beklemezdi. Milos Teodosic, Daniel Hackett gibi iki çok tecrübeli oyun kurucu, Niccolo Mannion ve Alessandro Pajola gibi kenardan gelip oyuna enerji verebilecek kısalar, Marco Belinelli, Iffe Lundberg gibi skoru taşıyabilecek skorerler ve Semi Ojeleye, Jordan Mickey, Mam Jaiteh gibi bitirici rolü üstlenebilecek isimler!

Kadroyu yazarken bile insan bu takımdan daha fazlasını bekliyor ama sahadaki Bologna takımının böyle bir gerçeği yok.

Hücumdaki bu yetersizliğinin en büyük sebebi ise inanılmaz durağan bir basketbol oynuyor olmaları… Bir Scariolo takımından beklenmeyecek kadar hücumda hareketsizler. Hücumda çok az oyuncu topsuz bir şekilde katkı verebiliyor ve bu da rakip savunmaların işini çok kolaylaştırıyor.

İkincisi ise Virtus, 4 maçta felaket bir dış şut performansıyla oynadı.

İtalyan ekibi, üç sayı çizgisinin arkasından %28.7 ile attı ve sadece 3 üç oyuncu, 4 maçın sonunda birden fazla üçlük isabeti bulabildi. Tahmin edersiniz ki, bu alanda da en kötü istatistik onlarda!

Elbette zaman içerisinde bu yüzdeler daha yukarıya çıkacaktır ama takımın yaşlı oyuncularının fiziksel durumları bence çok endişe verici. Özellikle Belinelli çok kötü durumda. İtalyan oyuncunun savunmada defo yaratması normal ama hücumda şu anda hiçbir şey veremiyor. 4 maç sonunda 3/15 isabetle sadece 7 sayı atabildi.

Yaşlı oyuncuların savunmada getirdikleri problemler onlar adına hücumda da dert oluyor. Scariolo işleri biraz dengeleyebilmek adına savunmada onların arkasını toparlayabilecek oyuncuları beşe koyuyor ama bu da hücumda ritme girmelerine engel oluyor.

Açıkçası İtalyan koçun işi zor. Yaz dönemi sonrasında herkesin onlardan beklentisi playoff için yarışmacı olmalarıydı ama açıkçası hücumda birkaç seviye yukarıya çıkmadıkları sürece bu beklentiyi karşılamaları zor gözüküyor. Çünkü çağın çok ötesinde bir savunma takımı değilseniz, bu şekilde EuroLeague’de maç kazanmanız çok zor.

Tutkal: Nigel Hayes-Davis

Yaklaşan sezon benim için çok önemli bir yıl. Çünkü kendimi yeniden inşa etmek, en üst seviyede katkı verebilen bir oyuncu olarak yeniden kanıtlamak ve galibiyet alışkanlığı olan takımlara bir şeyler verebiliyor olduğumu görmek istiyorum. Aynı zamanda Avrupa’da saygı uyandıran bir oyuncu olmak ve gazetecilerin bana sorduğu bu tarz soruları da biraz daha farklılaştıran bir sezon geçirmek istiyorum. Sizlerde daha farklı sorular uyandırmak istiyorum. “

Nigel Hayes Davis

Herhalde birçok Fenerbahçe Beko taraftarı, sezon başında Nemanja Bjelica’nın sakatlığını duyunca eyvah demiştir. Haklılar. Sonuçta yeniden yapılanan bir takımın yazın böylesine yaşadığı büyük bir değişimden sonra Bjelica gibi bir yıldızı olmadan sezona başlaması büyük bir sıkıntı.

Üstelik Bjelica’nın yedeği olarak elde Nigel Hayes-Davis’in olduğunu düşünürsek… Bugünlerde Nigel, Fenerbahçe taraftarının en sevdiği isimlerden ama hadi gelin açık olalım, transferi ilk açıklandığında Fenerbahçe taraftarının büyük bir kısmı bu transfere çok da olumlu bakmamıştı.

Taraftarı anlayabiliyorum. Sonuçta geçen sezonu Barcelona’da çok da iyi geçirmeyen bir oyuncunun takımlarına çok da bir şey veremeyeceklerini düşünüyorlardı. Geçen sezon sakatlığı olmamasına rağmen 4.8 sayı ortalamasıyla oynayan bir oyuncunun transferine sıcak bakmak kolay değil ama bence Zalgiris ve Galatasaray dönemindeki Nigel Hayes’i biraz unutmuşlardı.

Evet, Amerikalı oyuncu gerçekten de Barcelona’da iyi bir sezon geçirmedi ama bu biraz da Barcelona’yla alakalı bir durumdu. Hayes’in Barcelona öncesindeki Zalgiris performansı ise bence heyecan vericiydi. Hatta transfer olduğunda da söylemiştim; Hayes buraya Barcelona üzerinden değil de Kaunas üzerinden gelseydi muhtemelen Fenerbahçe taraftarından bu kadar homurdanma çıkmazdı.

Fakat Hayes ile Fenerbahçe taraftarının arasındaki ilişkinin toparlanması adına çok iyi bir şey oldu. Amerikalı oyuncu çıktığı ilk maçtan oyuna etki etti. Cumhurbaşkanlığı Kupası’nda Fenerbahçe, Efes‘e kaybetse de son çeyrekteki geri dönüşte onun etkisi büyüktü. O iyi başlangıç hem kendine özgüven hem de taraftarının ona güvenmesi adına çok kritikti.

Oradaki rüzgar hemen kendini EuroLeague’e taşıttı. Fenerbahçe sezona gümbür gümbür bir başlangıç yaparken Hayes de Bjelica’yı aratmadı ve belki de savunmadaki performansıyla daha da fazlasını verdi. Savunmasına ayrı bir parantez açmak istiyorum; bu konuda kariyerinin en olgun ve verimli dönemini yaşıyor Amerikalı oyuncu!

4 numaradan yardım savunmasını çok iyi bir şekilde yapıyor, adam değiştirme sonrasında kısanın karşısında kalıyor ve daha da önemlisi fiziğiyle 5 numaraların arkasında kalmayı da başarıyor. Bu çok önemli ve gelecek adına kritik. Hayes’in savunmadaki bu çok yönlülüğü Itoudis’e farklı beşleri oluşturmak adına da fırsat veriyor. İlk 4 hafta sonunda Fenerbahçe’nin savunmada en verimli beşlerinin birçoğunda Hayes’in olması da bunun bir göstergesi. Yarın Bjelica döndüğünde de yıldız oyuncuyu savunmada gizlemek adına Hayes, bu takıma çok önemli bir katkı verebilir.

Hazır Bjelica demişken, EuroLeague’deki ilk 4 maç dönemde benim nazarımda Fenerbahçe, yıldız oyuncusunu sadece Valencia‘nın ilk yarısında aradı. Perşembe günkü maçta rakibinin hızlı hücumlarını durdurmakta zorlanan sarı-lacivertliler, kendi hücumunda da alanı açacak o üçlüğü bulamadı. Hatta o maçın devre arasında da “Fenerbahçe ilk kez Bjelica’yı aradı” yazdım. Fakat Hayes beni de yanılttı. Üçüncü çeyreğe Wilbekin’le birlikte harika bir geri dönüş yapan Amerikalı forvet, bu çeyrekte tam üç üçlük sokarak Fenerbahçe’nin hücumunun ayağa kalkmasını sağladı.

Hayes hücumda bunu yapabilecek bir oyuncu. Alanın açılması gereken o anlarda şutları rahatlıkla sokabilir. Bunu kolejde de Galatasaray‘da da gördük. Barcelona sonrasında onun bu özgüvenini tekrardan kazanması Fenerbahçe için çok önemli.

Elbette Bjelica eninde sonunda dönecek ve bu da Hayes’in sürelerini etkileyecek ama EuroLeague’de zirveyi hedefleyen her takımın Hayes gibi birden çok pozisyonda verimli bir şekilde oynayabilen, topsuz oyunda da etkili “tutkal” diye adlandırdığımız o oyuncuya ihtiyacı vardır. Fenerbahçe’nin de var ve Hayes, şu ana kadar ki performansıyla bu ihtiyacı karşılamaya en yakın isim!

Merak etme Hayes, böyle devam edersen gelecek sezonki basın gününde başka sorularla da karşına çıkacağız!

Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Eurohoops Fırın’daki son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!

EuroLeague gündemindeki son gelişmeler için tıklayın!