Manu Ginobili ve Bıraktığı 5 Muhteşem Miras

04/Kas/22 09:43 Kasım 4, 2022

Bilal Baran Yardımcı

04/Kas/22 09:43

Eurohoops.net
Ginobili

Eurohoops Çeviri, Şöhretler Müzesi’nin yeni ferdi Manu Ginobili’nin bıraktığı mirasa 5 farklı açıdan yaklaşıyor.

by Kirk Goldsberry / Çeviri: Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı 6 Eylül 2022 tarihinde The Athletic‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Birçok kişiye göre Manu Ginobili’nin Basketbolun Şöhretler Müzesi’ne giden yolu, spor tarihindeki en eşsiz yolculuklardan biri. 1999 NBA draftında 57. sıradan seçilen Ginobili, üç sezon sonra -25 yaşına geldiğinde- ligdeki ilk maçını oynamıştı. Hepsini küçük pazar takımı San Antonio Spurs‘te geçirdiği 16 yıllık NBA kariyeri boyunca oynadığı 1057 maçın 700’ünden fazlasında bençten gelmişti.

Her şeye rağmen Ginobili, Şöhretler Müzesi için kolay bir seçimdi. Ginobili, spor tarihinin en başarılı uluslararası isimlerinden biri. Bir kez EuroLeague, dört kez NBA şampiyonu oldu ve Arjantin’i 2004 Olimpiyatları’nda efsanevi bir altın madalyaya taşıdı.

Bıraktığı etki ise bu rakamlardan çok daha fazlası. Cumartesi günü yapılacak olan törenden önce beş ayrı mirasın nasıl bir araya gelerek yakın geçmişteki en etkileyici miraslardan birini oluşturduğunu anlamak için onun muhteşem kariyerine tanık olan insanlarla konuştuk.

Zorlukların arasında parlayan elmas

Spurs‘ün şu anda CEO’luğunu yapan R.C. Buford, 1997 yazında baş yetenek avcısı görevinden yetenek avcılığı departmanın başına geçmişti. O görevde yaptığı ilk işlerden biri de Avustralya’da düzenlenen 22 Yaş Altı Dünya Kupası’na gitmek olmuştu.

O yazın başında Spurs, 1. sıradan Tim Duncan’ı seçmişti ve Buford henüz bilmese de Melbourne’a yaptığı yolculuk San Antonio’nun kaderini sonsuza kadar değiştirecekti.

Birkaç NBA takımı daha etkinliği izlese de Buford, o zamanlar 22 yaşında olan Ginobili’ye ilk bakışı atabildi.

“Tutkusu ve rekabetçiliği çok yüksekti. Arjantin madalya turuna kadar çıktı ve bu, o ana kadar geldikleri en yüksek seviyeydi.” diyor Buford, Ginobili hakkındaki ilk izlenimlerini aktarırken ESPN’e.

O zamanlar Spurs’ün genel menajeri olan Gregg Popovich de Arjantinli potansiyeli izlediğinde benzer bir tepki veriyordu.

“Onu ilk izlediğimde belki de uzun süre sonra gördüğüm en korkusuz rekabetçiydi. Vücudu inceydi fakat yüreği ve arzuları sahadaki herkesten farklıydı.”  diyor Popovich, ESPN’e.

Ginobili, turnuva boyunca 10.9 sayı – 1.5 asist ortalamaları tutturdu ve takımın yarı finalde Avustralya’ya kaybettiği maçta 20 sayı üretti.

Bundan iki yıl sonra Ginobili, İtalya’da profesyonel basketbol oynuyordu ve Viola Reggio Calabria’nın ilk lige yükselmesinde rol oynadı. O sıralarda Spurs de ilk NBA şampiyonluğunu kazanmıştı ve 29. sıradaki ilk tur seçim haklarını ellerinde tutmak için çok sebepleri yoktu. Takımın düşüncesi şampiyon kadroyu korumaktı, böylece San Antonio, o draft hakkını Dallas Mavericks‘e takasladı.

“Oynatmakta zorlanacağımız kimseyi draft etmek istemiyorduk.” diyor Buford.

Spurs, ikinci turda ise 57. sıradan Ginobili’yi seçti. Plan onun NBA haklarını ele almak fakat İtalya’da iki sezon daha pişmesini istemekti.

Spurs bekleyişten Ginobili, İtalya’da Ettore Messina ile oynarken parlamaya başladı.

“Zaman geçtikçe Avrupa’da harika işler başardı ve Koç Messina ile birlikte şampiyon oldu.” diyor Popovich.

“2000-01 yılında onu ekledik ve hızlıca ilk 5 başlayacak seviyeye geldi. Yılın sonuna geldiğimizde EuroLeague Finalleri’nin ve İtalya Ligi’nin MVP’siydi. Bütün turnuvaları süpürüp sildik.” diyor Messina, ESPN’e.

Messina, Ginobili’nin Avrupa kariyerinin başlarında ham, çembere atak eden bir kanat olduğunu söyledi fakat Bologna’ya gittiğinde “Şutunu geliştirdi ve içeri penetre ederken boştaki takım arkadaşlarını görme yeteneğini geliştirdi, pick&roll oynarken en iyi şutörün nerede konumlandığının farkındalığını edindi.”

“EuroLeague ve İtalya Finalleri gibi baskının yüksek olduğu maçlarda her pozisyonun ettiği değeri anlamaya başladı.”

Indianapolis’te düzenlenen 2002 FIBA Dünya Kupası’nda Arjantin’i Amerika karşısında şok edici bir galibiyete taşımıştı. ABD Milli Takımı, NBA oyuncuları oynuyorken ilk defa kaybetmişti.

“Birçok takıma umut verdik. ABD artık dünyadaki en iyi takım değil. Onlar şu an mutlu değildir.” demişti Ginobili zamanında.

 

NBA’de oynamasına daha bir aydan fazla vardı fakat Ginobili’nin muhteşemliğe olan yolculuğunun başladığı kesindi. O sonbaharda Spurs’e geldiği anda Popovich’in rotasyonuna dahil oldu ve bir çaylak olarak San Antonio’nun ikinci şampiyonluğunu kazandığı senede maç başına ortalama 20.7 dakika sahada kaldı.

Ginobili, draft tarihinin en büyük “steal”larından biri oldu ve onun 57. sıradan nihai bir kazanana dönüştüğü yolculuk, NBA yönetimlerini yabancı oyuncuların incelenmesi ve draft haklarının kullanımı konusunda tekrar düşünmeye itti.

“Eğer böylesine iyi olduğunu bilseydik onu 29. sıradan alırdık.” diyor Buford gülerek.

Altın jenerasyonun en iyisi

Indianapolis’te gümüş madalyayla yetindikten iki yıl sonra Ginonili, Atina’daki 2004 Olimpiyatları’nda Arjantin’i bir adım daha ileri taşıdı.

Yarı finalde Gionbili; Duncan, Allen Iverson, LeBron James ve Dwyane Wade’in bulunduğu bir ABD takımı karşısında 29 sayı attı ve Arjantin’i 89-81’lik bir galibiyete taşıdı. Altın madalya maçında Arjantin ilk Olimpiyat şampiyonluğunu yaşarken İtalya’ya karşı da altı asist yapmıştı. Ginobili, turnuvayı 19.3 sayı ortalamasıyla sayı krallığında dördüncü sırada tamamlamıştı.

“Dünyanın oyuna bakış açısını değiştiren gruba dahildi o da.” diyor Buford.

Hala çoğu Amerikalı o turnuvayı fiyasko olarak görüyor, dünyanın geri kalanı da ABD Milli Takımı’nı yenmenin formülü olarak görüyor. “Dream Team” Barcelona’daki uluslararası turnuvayı darmadağın ettikten 12 yıl sonra Ginobili ve Arjantinli takım arkadaşları basketbolun sadece ABD’ye ait olmadığını kanıtlamıştı.

Ginobili ve Arjantin’in altın jenerasyonundaki Luis Scola, Fabricio Oberto, Pepe Sanches gibi oyuncular, Diego Maradona ve Lionel Messi’nin topraklarında basketbolu popülerleştirmekle kalmamıştı, aynı zamanda milli takımlarını spor tarihinin en büyük zaferlerinden birine taşımışlardı.

Doğduğu kıtanın en iyi basketbolcusu olma unvanı çok fazla oyuncuya nasip olmuyor fakat Ginobili, açık ara Güney Amerika’dan çıkmış en iyi basketbolcu. Oberto’nun dediğine göre Ginobili’nin başarısı, o kıtadan birçok oyuncunun da yolunu açtı.

“Güney Amerikalı oyuncular için en iyi örnek oydu. Manu’nun NBA’e yapabildiklerini göstermesi birçoğumuzun da imzalamasına kapı açtı.” diyor Olberto ESPN’e.

2004 Arjantin takımı, 1992 yılında NBA oyuncuları ABD forması giymeye başlayabildiğinden beri ABD’den başka Olimpiyatlarda altın kazanan tek takım olmaya devam ediyor.