“Dream Team”in Asıl Mirası Kendini Gösteriyor: Globalleşen NBA, Avrupalı Yıldızlar

08/Kas/22 08:48 Kasım 8, 2022

Bilal Baran Yardımcı

08/Kas/22 08:48

Eurohoops.net

Eurohoops Çeviri, gittikçe globalleşen NBA ve Avrupa basketbolu füzyonunu işliyor.

by Kirk Goldsberry / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı 14 Eylül 2022 tarihinde ESPN‘de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Onlara “Dream Team” deniyordu.

Michael Jordan, Magic Johnson, Larry Bird, Charles Barkley, David Robinson, Patrick Ewing, Scottie Pippen, Clyde Drexler, Karl Malone, John Stockton ve Chris Mullin; NBA’in elindeki en iyi oyunculardandı. Bu isimler ve Duke tarafından yeni draft edilmiş Christian Laettner, 1992 Olimpiyatları’nda ABD’yi temsil eden ilk profesyonel basketbolcular oldular ve altın madalyayı domine ederek kazandılar.

Fakat o zamanlar NBA Komisyoneri olan David Stern, hayalin burada sonlanmadığını söylemişti. O, en iyi oyuncuların sadece 50 eyaletten değil, dünyanın genelinden geldiği bir basketbol hayal ediyordu.

LeBron James, 2020 yılında Stern’ün vefatının ardından “Ona ne kadar insan inandı ya da bunun yapılamayacak bir iş olduğunu düşündü bilmiyorum ancak Stern, basketbolu global hale getirdi. Şu anda oyun, dünya üzerinde 250’den fazla ülkede izleniyor.” demişti.

Şimdi, Dream Team benzeri görülmemiş bir performansla sporu tamamıyla değiştirdikten 30 yıl sonra Stern’ün vizyonu da gerçekleşti. NBA artık dominasyon sadece Amerikalılar tarafından sağlanmıyor ve bu, bu sene düzenlenen EuroBasket turnuvasında apaçık ortadaydı. Geçtiğimiz sezon En İyi 5’te yer alan üç oyuncu ve son dört MVP ödülünün sahipleri turnuvada boy gösterdi.

Uluslararası yıldız oyuncuların yükselişi, modern basketbolun en muhteşem trendlerinden biri fakat bu olay da zamanla gerçekleşti ve hiçbir anlamda tamamlanmış değil.

Dream Team, Barcelona’da, 1992’de ABD’yi altın madalyaya taşıdığında basketbolda bir evrimi başlattı, Avrupa ve dünya genelindeki spor için yeni bir tutkunun kıvılcımları atıldı.

1990’lı yıllarda dünya üzerindeki en iyi oyuncular Amerikalıydı. 1991 NBA All-Star’ında Amerika sınırları dışında doğan sadece bir oyuncu vardı: 12 yaşındayken Jamaika’dan Massachusetts’e taşınan Ewing. 1991-92 sezonunun açılış gününde NBA kadrolarında 18 farklı ülkeden 23 oyuncu vardı, bu da ligin %5’ine tekabül ediyordu.

2021-22 sezonunun başlangıcında ise 39 farklı ülkeden 109 uluslararası oyuncu açılış gecesi kadrolarında yer alıyordu. Geçtiğimiz sezon NBA’de forma giyen oyuncuların neredeyse dörtte biri ABD dışında doğmuştu. Bu oyunculardan bazıları da ligin en iyileri arasında…

İki kez MVP olan ve Milwaukee Bucks ile 2021 yılında şampiyon olan Giannis Antetokounmpo Yunanistan’ın Atina şehrinde doğdu. Son iki MVP ödülünün sahibi Denver Nuggets yıldızı Nikola Jokic ise Sırbistan’da, Sombor’da dünyaya geldi. NBA’deki ilk dört sezonunun üçünde All-NBA takımlarına seçilen ve Dallas Mavericks forması giyen Luka Doncic Slovenya’da, Lübliyana’da doğdu. Beş kez All-Star olan ve dört kez All-NBA seçilen Joel Embiid ise Kamerun’un başkenti Yaunde’de dünyaya geldi.

Dream Team’den önce bu dört ülke, sadece iki NBA oyuncusu çıkarabilmişti: Vlade Divac ve Milos Babic. İkisi de o zamanlar Yugoslavya’nın bir parçası olan Sırbistan’da doğmuştu.

Lig, ilk günlerinden beri yabancı oyuncular barındırıyor. Hall of Fame seçilen ve 1950’lerde beş sezon ter döken Bob Houbregs Kanada doğumluydu, Ernie Vandeweghe de öyle. 1980’lerde NBA’de oynayan ve şu anda ligde yöneticilik yapan oğlu Kiki ise Batı Almanya’da doğmuştu. Fakat bu tarz oyuncular, Bird ve Johnson’ın en iyi zamanlarında olduğu 1980’li yılların başında bile çok az sayıdaydı. Basketbol, her ne kadar popülerlik kazansa da MLB ve NFL Amerikan spor kültürünü ülke genelinde domine ederken spot ışıklarını üzerine almakta zorlanıyordu. Dünyanın geri kalanında ise bugün olduğu gibi futboldu kral.

Bu durum, 1984 yılında NBA’in aldığı yolu değiştiren birkaç olay sayesinde değişmeye başladı. O yılın şubat ayında David Stern, NBA’in Komisyoneri oldu ve Chicago Bulls da draftın üçüncü sırasından Amerikan sporlarındaki en büyük süper yıldız haline gelecek ve global bir ikon olacak Michael Jordan’ı seçti.

Jordan, basketbolu hiç olmadığı kadar “havalı” hale getirdi, Stern de insanların bunu görmesini sağladı. NBA’i bir medya devi haline getirdi. NBA Finalleri’nin kayıttan yayınlandığı günlerden 200’den fazla ülkede yayınlandığı günlere getirdi. Bu ülkelerin çoğu da şu anda NBA oyuncularını kendi yetiştiriyor.

Ewing ve Hakeem Olajuwon, Dream Team’den çok önce yabancı sporcuların NBA’de parlayabileceğini göstermişti fakat iki efsane pivot da yeteneklerinin birçoğunu ABD’de geliştirdi, kolej basketbolunun altın döneminde yer aldı. Olajuwon, Nijerya’nın Lagos şehrinde dünyaya gelmiş ve Houston Üniversitesi’nde ün kazanmıştı, Ewing de Georgetown için oynarken manşetleri domine ediyordu.

ABD’ye gelip profesyonel basketboldan önce kolej basketbolu oynamak yabancı oyuncular için 1990 yılından önce kullanılan yaygın bir yöntemdi. Diğer yabancı yetenekler ise Doğu Avrupa’dan kendi bölgelerinde oynadıktan sonra gelen yıldızlardı.

Jordan ve Dream Team, basketbol için dünya genelinde bir tanınırlık kazandırdıktan kısa bir süre sonra basketbolun yetenek havuzu Avrupa ve dünyanın geri kalanında hızla genişledi.

Uluslararası oyuncuların NBA’e düzensiz bir şekilde gelmesi yaygın hale geldi. Sadece bunla kalmadı, 21. yüzyılın en büyük uluslararası oyuncularının çoğu yeteneklerini kendi memleketlerinde geliştirdi.

Bu dört All-NBA yıldızı arasından sadece 16 yaşındayken ABD’ye taşınan ve bir sezon Kansas’ta forma giyen Embiid NBA’e girmeden önce ABD’yi tecrübe etmişti.

Basketbol ve basketbolun yıldızları artık daha önce hiç olmadığı kadar popüler ve global. EuroBasket 2022’de Stern’in hayallerinin gerçek olduğunun en büyük kanıtı.

2014’te NBA’den emekli olduktan sonra Stern, New York Times’a geniş kapsamlı bir röportaj vermişti. Stern, bu röportajda komisyonerliği boyunca en çok keyif aldığı şeylerden biri olarak Dream Team’in temsil ettiklerini belirtmişti.

The Beatles, ABD’de pop müziği tamamıyla değiştiren İngiliz Furyası’na öncelik etmişti. Bundan 30 yıl sonra Dream Team, bambaşka bir sahnede bunun karşılığını verdi.

“Elvis ve Beatles beraber sahne almış gibiydi. Dream Team ile seyahat etmek 12 rock yıldızıyla seyahat etmek gibiydi. Ancak bununla karşılaştırabilirim.” diyor o efsanevi kadroya koçluk yapmış Chuck Daly.

Daly aynı zamanda Dream Team’in dünya üzerindeki basketbola yapacağı etkiyi tahmin eden ilk isimlerden de biriydi.

“Bir gün gelecek -yakın zamanda olacağını söylemiyorum fakat yaşanması kaçınılmaz olacak- ve rakipler bu şartlarda bile bizimle rekabet edebilecek. Sonrasında o takımlar Dream Team’e bu sürecin yapıtaşı olarak bakacak.” demişti Daly.

O gün ise herkesin beklentisinden çok daha kısa sürede gelmişti. Indianapolis’te düzenlenen 2002 FIBA Dünya Kupası’nda ABD’yi temsil eden takım Dream Team’den çok uzaktaydı fakat yine de Paul Pierce, Reggie Miller ve Ben Wallace gibi sonradan Hall of Fame seçilecek NBA yıldızları kadrodaydı. Takım bir başka Hall of Fame George Karl tarafından yönetiliyordu ve bir altın madalyayı daha kazanması bekleniyordu. Onun yerine Barcelona’yı kasıp kavurduktan 10 yıl sonra ABD Milli Takımı, kendi topraklarında dağıldı ve turnuvayı altıncı bitirdi.

O zamanlar NBA’de henüz forma giymemiş olan 25 yaşındaki Manu Ginobili ve Arjantinli takım arkadaşları, 1992 yılında NBA oyuncuları kullanılmaya başlandığından beri ABD’yi yenen ilk takım olmuşlardı. Sonrasında da ABD, Divac’ın Yugoslavya’sına kaybetti. O zamanlar Memphis Grizzlies‘te çaylak olan Pau Gasol ve İspanya da ABD’yi devirdi.

“Her zaman globalleşmenin yaşanacağını söyledim. 1992 yılında dünyanın bizi yakalamasının tek yolunun bizim seviyesinde oynamak olduğunu söylediğimde benle dalga geçilmişti.

Bu, tahmin ettiğimden hızlı yaşandı.” demişti Stern 2013’te.

ABD Milli Takımı Indianapolis’te dağılmadan iki ay önce, Çin vatandaşı Yao Ming NBA draftında 1. sıradan seçilerek tarihte kolejde forma giymemiş ilk 1 numara seçimi olmuştu. O günden beri ABD dışında doğan 1 numaralara Avustralyalı, İtalyalı, Kanadalı ve Bahamalı birkaç örnek daha eklendi.

LeBron James’ten beri ligin gördüğü en heyecan verici potansiyel olarak görülen Fransız Victor Wembanyama, bu sayıyı sekize çıkarabilir. Sakatlığı sebebiyle EuroBasket’i kaçırsa da daha önceden ABD Milli Takımı’nı birkaç kez zorlayan Fransa Milli Takımı’nın bir parçası olabilir.