“Dream Team II”: Unutulmaya Yüz Tutan, Yanlış Pazarlamanın Kurbanı ABD Milli Takımı

05/May/23 15:01 Mayıs 5, 2023

Bilal Baran Yardımcı

05/May/23 15:01

Eurohoops.net
Derrick Coleman, Shawn Kemp, Kevin Jonhson
Nathaniel S. Butler / Getty Images / Ideal Image

Eurohoops Çeviri, Dream Team’in hemen arkasından gelen Dream Team II’nin toplumda gördüğü karşılığa ve başarılarına değiniyor.

by Vincent Thomas / Çeviri: Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı 11 Eylül 2014 tarihinde Bleacher Report‘ta yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

20 yıl önce NBA’de Michael Jordan ilk kez bir tam sezonu oynamamıştı. Michael-Magic-Larry üçlüsüyle 10 yılı aşkın bir süre boyunca yükselişe geçen lig, bir anda “pozitif momentumu kaybetti” söylemleriyle anılmaya başlanmış ve Sports Illustrated’ın kapağında “Neden NHL Yükselişte ve NBA Değil” başlığı kullanılmıştı.

O sezonun playofflarında Reggie Miller, Knicks‘i sinirlendirmişti ve NBA Finalleri esnasında O.J. Simpson’ın arabalarla kovalandığı görüntüler yayına verilmişti. Lig bocalıyor ya da tehlike altında denemezdi fakat bir değişimin içinde olduğu kesindi.

Bu düşüşün ardından NBA ve ABD Basketbolu, Toronto’da düzenlenecek FIBA Dünya Kupası’na bir takım göndermekle sorumluydu. ABD Basketbolunun “Dream Team II” olarak adlandırdığı bu takımın üzerinde spor tarihinin en efsane yetenek toplamına sahip takımlarından orijinal Dream Team’in ardından gelme baskısı oluştu.

Kadroda birden fazla kez All-Star seçilmiş oyuncular, Hall of Fame kariyerlerinin başlangıcında olan genç yıldızlar ve sonunda olan veteranlar vardı. Bu kadro altın madalyayı kolay bir şekilde kazanmıştı fakat aynı zamanda kendi ülkesinden gelen tepkilerle ve duyarsızlıkla savaşmıştı.

Bleacher Report o takımın önde gelen mensuplarına ve takımla vakit geçiren isimlere o deneyime dair anılarını dinlemek için ulaştı. Yazının devamında Vincent Thomas’a aktarılan anılar bulunuyor.

Turnuva esnasında her oyuncuyu tanımlamak için şampiyonluklar, takımlar ve yaşlara dair parantezler açıldı.

NBA ve ABD Basketbolu öncelikle yükselen yıldızlar ve veteranların karışımında bir kadroda karar kıldı. Ayrıca orijinal Dream Team’dan herhangi bir ismi istemiyorlardı.

Dream Team: Charles Barkley, Larry Bird, Clyde Drexler, Patrick Ewing, Magic Johnson, Michael Jordan, Christian Laettner, Karl Malone, Chris Mullin, Scottie Pippen, David Robinson ve John Stockton.

Dream Team II: Derrick Coleman, Joe Dumars, Kevin Johnson, Larry Johnson, Shawn Kemp, Dan Majerle, Reggie Miller, Alonzo Mourning, Shaquille O’Neal, Mark Price, Steve Smith ve Dominique Wilkins.

Jim Tooley (Milli takım direktörü): Öncelikle NBA genel menajerlerinden ve eski oyunculardan oluşan bir kurul kurduk. 1993’ün yaz aylarında Kaliforniya’da bir araya geldik ve takımın ihtiyaçlarını tartıştık. O zamanlar şimdiki kadar geniş bir oyuncu havuzumuz yoktu.

Isiah Thomas, Joe Dumars, Dominique Wilkins gibi 1992 Dream Team’de yer alamayan isimler olduğunu biliyorduk, bu yüzden onları davet ettik. Sonrasında kadronun geri kalanını jenerasyonlarla ve yetenek setleriyle nasıl çeşitlendirebileceğimizi konuştuk. Bir nebze ne istediğimizi belirledik. Tartışmaların tonu hiç yükselmemişti neredeyse.

Alonzo Mourning (Charlotte Hornets, pivot, 24): Dürüst olmak gerekirse 1992 takımındaki kolej oyuncusunun ben olmam gerektiğini düşünüyordum. Christian Laettner iyi bir oyuncuydu fakat gerçekten o Olimpiyat takımına katkı verebileceğimi düşünüyordum. Olay Dream Team II’ye geldiğinde ise rüya bir çaylak sezonunu geride bırakmıştım ve bu takımda daha fazla genç oyuncu olacağını biliyordum. Bu yüzden evet, davet edilmeyi bekliyordum.

Reggie Miller (Indiana Pacers, 28): Orada olacağımı hissettim. Knicks‘e karşı playoff serisinden yeni çıkmıştım. Pacers ile birlikte istikrarı şekilde şampiyonluk adayı olduğumuz döneme giriyorduk, All-Star seçimlerim ise yoldaydı.

Dominique Wilkins (Boston Celtics, forvet, 34): Orijinal Dream Team’de olabilirdim, buna eminim. Fakat o zamanlar aşil problemleriyle uğraşıyordum. Bu yüzden beni Dream Team II’de Joe ile birlikte veteran görevi için çağırdılar. Mükemmel bir takım kurdular. Turnuvaya girerken herkesi en az 20 sayıyla yeneceğimizi biliyorduk. Size şunu söyleyeyim, o Dream Team II takımı herhangi bir Dream Team ile mücadele edebilirdi.

Thomas ve Tim Hardaway’in yaşadığı sakatlıklar ve sonradan yapılan değişimlerle birlikte 12 kişilik kadro bütün silahlarıyla hazırdı.

Mourning ve Shaquille O’Neal boyalı alandaki canavarlar olacaktı. Derrick Coleman daha çok yönlü bir uzun olacaktı.

Bütün rakip uzunlar Shawn Kemp’in atletizmine karşı çaresiz kalıyordu. Kevin Johnson ve Mark Price oyun kurucu pozisyonunu götürüyordu. Miller ve Dan Majerle oradaydı. Steve Smith, Magic Johnson fiziğinde genç ve fizikli bir guarddı, ‘Nique ve Dumars ise dengeli, tecrübeli guardlardı.

Rod Thorn (NBA’in Basketbol Operasyonları Başkan Yardımcısı ve takım seçme kurulunun bir parçası): NBA açısından bu takıma Dream Team II denilmesinde bir sıkıntı yoktu. Herkes Dream Team’in Barcelona’daki dominasyonunu görmüştü ve 1994 yılında rekabetçilik açısından dünyanın geri kalanının hala yapması gereken çok şey bulunuyordu. ABD’nin üzerindeki baskı çok azdı. Koç ekibinin elinde birçok farklı seçenek bulunuyordu.

Koç ekibine konu gelmişken; Pat Riley ve Phil Jackson gibi şampiyonluk tecrübesi bulunduran yüksek profilli isimler yerine Golden State Warriors koçu Don Nelson teklifi almıştı.

Tooley: Kesinlikle diğer adayları inceledik fakat öne çıkan isim Nellie oldu. Nelson canlı ve yaratıcı bir isimdi. Çocuğu Donnie de Litvanya’nın başındaydı. Doğru ismin o olduğu kesindi.

Don Nelson (koç): Doğruyu söylemem gerekirse beni neden seçtiklerini tam olarak bilmiyorum. Fakat hep ABD milli takımının koçu olmak istediğimi biliyordum. Ligle veya kurulla neden beni seçtiklerine dair bir konuşmam olmadı fakat büyük bir onurdu.

Seçiminin bir yıl öncesinde 1992 yılında Nelson, Yılın Koçu ödülünü kazanmıştı. 1993’te Golden State‘te işler çok iyi gitmemişti, en iyi beş oyuncusunun dördü sakatlanmıştı. 1994 sezonunda ise 50 maç kazanarak cevap verdiler.

O Warriors kadroları için akılda en çok kalan şey “Nellie Ball” olarak tanımlanacak oyun tarzıydı. Bu oyun tarzında yetenekleriyle öne çıkan perimetre oyuncuları, gelensek uzunlara tercih ediliyordu. Günümüzün “kısa beş”lerinin bir öncüsüydü.

1990’lı yıllarda bu tarz eşsizdi. İroni ise olay uluslararası arenaya geldiğinde Nelli, “Nellie Ball”u çok kullanamayacaktı. Rekabetçilikten feragat edip KJ-Price-Miller-Dumars-Wilkins beşiyle oynamanın bir anlamı yoktu.

Miller: Nellie çok fazla adam değiştirme savunması yapmasıyla ve garip beşlerle çıkmasıyla biliniyordu. Fakat artık o ilginç beşleri kullanması gerekmiyordu çünkü her pozisyonda geleneksel oyuncular mevcuttu. Bu durum da onun daha geleneksel bir bakış açısıyla koçluk yapmasına özgürlük sağladı. Penetre eden oyuncular vardı, şutörler vardı, her tarzda uzun vardı. O takım Nellie’nin gerçek tarzını gösterdiği takımdı.

Nelson: Ben kadroya dokunmadım. Sadece bana verilen kadronun başına geçtim ve doğrusu muhteşem bir kadroydu. Turnuvadaki en iyi guardlar, en iyi şutörler ve kesinlikle en iyi uzunlar bizdeydi.

Özellikle Avrupa takımları için Dünya Kupası her zaman Olimpiyatlar’dan daha önemli görülmüştür. Amerika’daki toplumda veya oyuncularda ise durum böyle değildi.

Olimpiyatlar ve uluslararası turnuvalar Amerikalı oyuncular için önem kazanmadan yıllar önce turnuvaya katılan ABD oyuncularının akıllarında en çok kalan anlar antrenmanlar oluyordu.