Pau Gasol, Eurohoops’a Konuştu: Dünya Kupası, Devşirme Oyuncular, NBA MVP Yarışı

2023-05-08T11:44:53+00:00 2023-05-08T11:44:53+00:00.

Berkay Terzi

08/May/23 11:44

Eurohoops.net

2023 Dünya Kupası’nın elçisi Pau Gasol, Eurohoops’a özel bir röportaj verdi.

by Antonis Stroggylakis / info@eurohoops.net

Basketbolda yaz ayları yaklaşırken 2023 FIBA Dünya Kupası heyecanı da yükselmeye devam ediyor. NBA’den çok sayıda yıldızın turnuvaya katılması, Avrupa ülkelerinin gittikçe güç kazanması ve ABD Milli Takımı’nın iddialı bir kadro kurmak istemesi sebebiyle bu şampiyonadan beklentiler yüksek.

Birden çok kıtada güçlü bir figür olması nedeniyle Dünya Kupası’nın global elçisi ilan edilen Pau Gasol, yaklaşan şampiyona öncesinde Eurohoops’a özel açıklamalarda bulundu.

Efsanevi basketbolcu, milli takım düzeyinde ciddi tartışmalara sebep olan devşirme oyuncu konusuna değindi. Pau Gasol, ayrıca 2006’daki Yunanistan finalinden, 2023 Dünya Kupası’ndan ve NBA’de üç uluslararası oyuncunun dahil olduğu MVP yarışından söz etti.

– Eurohoops: Global Elçisi olduğunuz FIBA Dünya Kupası yaklaşıyor, bu yüzden bununla başlamak istiyorum: Bir basketbol hayranı olarak, 2023 Dünya Kupası’nda görmeyi en çok istediğiniz bireysel/takım mücadeleleri nelerdir?

– Pau Gasol: Oyunun bir hayranı olarak sadece iyi basketbol izlemek istiyorum. Her turnuvada öne çıkan ve kendini diğerlerinden ayıran takımlar görmek isterim. Bu her zaman ilginç olur çünkü artık belli isimler ve belli oyuncularla bu iş çok büyük bir hal aldı. Dolayısıyla her zaman favori olan takımlar vardır, değil mi? Ancak son şampiyonalarda favori olmanın zafer getirmediğini gördük. Öncelikle İspanya’nın bu kadar yüksek bir seviyede oynamaya devam edip etmeyeceğini ve dünyanın 1 numaralı takımı olmaya devam edip etmeyeceğini görmek için heyecanlıyım. Bu oldukça dikkat çekici ve heyecan verici. Ve form bulan, daha iyi rekabet eden ya da daha iyi oynayan takımın hangisi olduğunu göreceğiz. Amerika’yı yenebilmek için kim kendine bir şans veriyor? Sonuçta, her zaman en büyük favori olarak turnuvaya gelirler. Her zaman ne tür bir takım getireceklerini, nasıl oyuncular getireceklerini merak edersiniz. Belli ki yine hepsi yetenekli oyuncular olacak. Ama kolektif olarak en üst düzeyde oynayabilecekler mi?

Benim için her zaman heyecan verici olan da budur. Şampiyonanın Asya’nın farklı bölgelerinde, son bölümünün ise Filipinler’de olması da bir taraftar ve oyunu seven biri olarak benim için heyecan verici bir şey. Aynı zamanda Dünya Kupası’nın bir elçisi olarak… Yani evet, bunu deneyimlemekten ve basketbolun büyümeye devam ettiğini görmekten heyecan duyuyorum.

EH: 2006’da İspanya ile yolun sonuna kadar gittiniz ve dünya şampiyonu oldunuz. Sakatlık nedeniyle Yunanistan’a karşı Finalde oynayamadınız ama turnuvada harika oynayarak İspanya’yı altın madalya için yarışacak bir konuma getirmiştiniz. Altın madalyayı kazanırken ve bunu ABD takımını yenmiş, belki de o noktada favori olarak görülen bir Yunan milli takımına karşı yaparken yaşadığınız en yoğun anılar neler?

P.G.: Çok ama çok özeldi. Şampiyona boyunca çok iyi oynadık. Maçların çoğunu erken saatlerde rahatça kazandık. Yüksek bir seviyede oynadık. Sonra Arjantin’le karşılaştık ve bu çok iyi bir eşleşmeydi. Arjantin 2004 yılında Atina’da Olimpiyat şampiyonu olmuştu. Bu yüzden çok zorlu bir maçtı. Ne yazık ki sakatlandım. Maalesef ya da neyse ki… Çünkü günün sonunda duygusal olarak takımımızı olumsuz etkileyebileceğini düşünüyordum. Ama bunun yerine final maçında bizi daha iyi olmaya iten bir güç, dayanıklılık ve birlik duygusu sağladı. Başından sonuna kadar sahanın her iki tarafında da inanılmaz bir basketbol oynadık.

Yunanistan, yarı finali [ABD’ye karşı] kazanarak geldi. Çok yüksek bir seviyede oynayarak favori oldukları iddia ediliyordu ama bizim ortaya çıkışımız… harikaydı. Bundan gerçekten keyif aldım. Yedek kulübesinde [sakat şekilde] izlemekten en çok keyif aldığım maçlardan biriydi. Çünkü ne kadar iyi oynadığımızı gördük. Bence harika bir basketbol şöleniydi ve ilk Dünya Kupamızı kazandık. Şimdi iki tane kazandık, bu yüzden oldukça harika.

Tekrar söylüyorum, milli takım olarak yaptıklarımızdan ve ülke olarak basketbolun gelişimine sağladığımız katkıdan dolayı çok gururluyum.

EH: Geçen yıl İspanya EuroBasket için Amerikalı guard Lorenzo Brown’ı devşirdi ve İspanya EuroBasket’i kazandı. Bu birçok kişi tarafından tartışmalı bir karar olarak değerlendirildi. Şimdi de Yunanistan yaklaşan Dünya Kupası için Amerikalı guard Thomas Walkup’ı kadrosuna katabilir ve devşirme oyuncuları olan başka takımlar da var. “Milli takım” kavramının, temsil ettikleri ülkeyle belirgin bir bağı olmayan devşirme oyuncuların kullanılmasıyla kaybolmaya başladığına dair genel bir his var. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?

P.G.: Kuralların olmasının bir sebebi var. Kurallar buna izin veriyor. Ülkeye görünürde ya da gerçekte hiçbir bağı olmayan vatandaşlığa kabul edilmiş oyuncuları eklemek için kurallar var. Fakat bunun için [ülkeyle] daha fazla bağlantı olması gerektiğini düşünürdüm. Bilmiyorum, ülkede belli bir süre oynamak bunu yapmanıza izin veriyor mu? Ülkede belirli bir süre ikamet etmiş olmak? Parametrelerin tam olarak ne olması gerektiğini bilmiyorum ama bu bana mantıklı geliyor. Bildiğim bir şey varsa o da bizim [İspanya] takımımızda birkaç tane vatandaşlığa geçmiş ya da İspanya doğumlu olmayan oyuncu olduğu. Ama bunlar sistem içinde büyüyen oyuncular. Nikola Mirotic ya da Serge Ibaka gibi. Bu biraz daha mantıklı, değil mi? O dili konuşuyorsunuz, o ülkede büyüdünüz, orada belli bir süre geçirdiniz.

Lorenzo konusunda bu yüzden çok fazla tartışma yaşandı. Günün sonunda, kurallar buna izin veriyorsa ve o oyuncu gerçekten takımınıza önemli bir değer katıyorsa ve size daha iyi bir kazanma şansı veriyorsa kabul edilebilir. Lorenzo Brown, geçen yılki Avrupa şampiyonasında İspanya için çok yardımcı oldu. Gerçekten çok iyi oynadı. Bence kültürümüz ve kimliğimiz (Familia) onu gerçekten kucakladı. Bence o da bunu gerçekten hissetti, bu da onun oyununu yükseltmesine ve anlamlı bir şekilde katkıda bulunmasına olanak sağladı. Bu bizim için gerçekten işe yaradı. Nihayetinde taraftarların da milli takımlarının iyi oynamasını sevdiğini düşünüyorum. Diyelim ki, Thomas Walkup oynarsa ve Yunanistan bu yaz Dünya Kupası’nı kazanırsa, bundan mutlu olacaklardır, değil mi? Her ne kadar Yunan bir oyuncu olmasa da ona Yunan demekten de mutlu olurlar.

Tekrar ediyorum, kuralların bir noktada değişip değişmeyeceğini bilmiyorum. Bu FIBA’nın göz önünde bulundurması gereken bir şey. Bir kurulunuz var, bu tür şeyleri düşünen insanlardan oluşan bir ekibiniz var ve bunun bir nedeni olduğuna güvenmek zorundasınız. Çünkü milli takımların ve ülkelerin çoğunluğu bu kurallara katılıyor ve karşı çıkmıyor. Tabi devşirme oyuncular neyi temsil ettiklerini anladıkları sürece… Bu aynı zamanda bir sorumluluk. Eğer başka bir ülke için oynasaydım, bu benim için o ülkenin adını, renklerini, gururunu ve tarihini savunmak gibi bir sorumluluk olurdu. Dolayısıyla bu da göz önünde bulundurulmalı.

Bu tartışmalı bir konu. Ama aynı zamanda bir nedeni var ve geçmişte gördüğümüz gibi, bazı birliktelikler bazen diğerlerinden daha iyi işliyor. Nasıl ilerleyeceğini göreceğiz.

EH: Bu yıl NBA MVP ödülü etrafındaki tartışmalar, münakaşalar ve hatta “TV draması” muhtemelen her zamankinden daha büyüktü. Hatta belki de basketbolla ilgisi olmayan şeyleri içerdiği için tartışma çok ileri gitti. ABD’de büyümemiş, farklı bir geçmişe ve olaylara bakış açısına sahip bir Avrupalı olarak, NBA’deki uzun deneyiminizden sonra MVP tartışmasının bu kadar hararetli olmasını garip ya da tuhaf buluyor musunuz?

P.G.: Bence tartışmanın diğer yıllardan farklı olmasının nedeni Jokic’in iki yıl üst üste kupayı kazanmış olmasıydı. Giannis de ondan önce iki yıl üst üste kazanmıştı. Şimdi de yüksek seviyede oynayan ve ödülü kazanan Joel Embiid var. Şöyle görünüyordu: “Jokic üç yıl üst üste MVP olabilir mi?”. Batı’daki en iyi dereceye sahip, önceki yıllarla aynı seviyede ya da daha iyi oynadı. Giannis de Doğu’daki en iyi dereceye sahip. Bu sezon da inanılmaz bir yıl geçirdi ve yine inanılmaz bir seviyede.

Peki, MVP ödülünü Joel Embiid mi kazanmalı yoksa en az onun kadar değerli olan ve ödülü kazandıkları önceki yıllarda yaptıklarından çok daha fazlasını yapan diğer ikisinden biri mi? Bana göre, en iyi dereceye sahip olduğunuzda fark yaratan faktör bu olmalıdır. Demek istediğim, günün sonunda Sixers 3. oldu ve bu tabii ki harika bir pozisyon ama liderlik koltuğuyla aynı değil. Genellikle en iyi dereceye sahip takımlar bunu elde eder.

Ama yine de oy verenler bir grup medya mensubu. Kimin kazanacağına oy verip karar vermek onlara kalmış. Ve bu yıl Joel’in kazanmasına karar verdiler. Açıkçası Joel için mutluyum. Mutlu ve gururluyum çünkü bu üç oyuncu da uluslararası oyuncular. Bu durum basketbolun gelişimini, uluslararası oyuncuların gücünü, etkisini ve hakimiyetini çok iyi ve güçlü bir şekilde gösteriyor.

Benim için Giannis’in yaptıklarını izlemek, Milwaukee, Yunanistan ve uluslararası basketbol için neyi temsil ettiğini görmek harika. Nikola Jokic’in kendine has işleri yapması… Çok mütevazi biri. Bunu bireysel olarak tanınmak için yapmıyor, daha büyük bir statü elde etmek için yapmıyor. Sadece basketbolu seviyor, oyunu çok yüksek bir seviyede oynuyor ve çok büyük bir fark yaratıyor. Bakalım bu yıl bir şampiyonluk alabilecek mi? Bu Denver için, kendisi ve geride bırakacağı basketbol mirası için inanılmaz olurdu.

Joel’i de tebrik ediyorum. MVP ödülünün açıklandığı esnada çekilen videoyu izledik. Bu onun için gerçekten duygusal olarak etkileyiciydi ve ödüllendiriciydi. Onun adına çok mutluyum. Kim kazanırsa ve bunu kim elde ederse onun için mutlu olmalısınız.

Günün sonunda bu önemli bir ödül ama en önemlisi değil. Çünkü bu bir takım sporu. Bu oyuncuların herhangi biri, şampiyonluk yüzüğünü MVP ödülüne tercih edecektir. Nihai hedef bu.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!