Greg Oden: Efsanevi Potansiyelin Gölgesindeki Dram, Unutulmaz Bir Yolculuk ve Yükseliş

24/Tem/23 14:41 Temmuz 24, 2023

Bilal Baran Yardımcı

24/Tem/23 14:41

Eurohoops.net

Eurohoops Çeviri, Kevin Durant’in önünden 2007 draftında bir numaradan seçilen fakat yaşadığı sakatlıklarla beklentilere yaklaşamayan, bunun sonucunda da kendi hayatında çok karanlık noktalara sürüklenen Greg Oden’ın “her şeyi yeniden inşa ettiği” yolculuğuna odaklanıyor.

by Mirin Fader / Çeviri: Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı 8 Mart 2023 tarihinde The Ringer‘da yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Greg Oden erkenciydi. Koçluk yapmak üzere olduğu oyuncuların çoğundan erken gelmişti. Arabasından indi ve rüzgarlı bir şubat sabahında Indianapolis’teki Hinkle Fieldhouse adındaki sahaya doğru yürümeye başladı.

Butler Üniversitesi’ndeki efsanevi basketbol sahasındaki şut antrenmanının başlamasına daha 45 dakika vardı fakat Oden vakit kaybetmek istemiyordu. Görevli masasının yanına oturdu ve antrenman planının üzerinden geçti, notlar aldı. Kısa süre içinde oyuncular da doluştu ve Oden’ın yüzünde büyük bir heyecanla beraber gülümseme oluştu, sanki beş saat sonraki maç birazdan başlayacakmış gibiydi.

Onun 2.13 metrelik vücudunda bebek önlüğüne benzeyen gri hırkasının üzerine küçük bir kırmızı fileli forma geçirdi ancak göğsünün üstü hafifçe örtülüyordu. Bu durum ona en ufak rahatsızlık vermiyordu, sevdiği yerdeydi. Yetenek avcısı ekibin yanına gitti, oyunculara tavsiyeler verdi. Sakin ve temiz bir smaç vurarak salondaki, şehirdeki herkesin onu hatırladığı basketbol oyuncusundan esintiler sundu.

Bir zamanlar Butler’ın kampüsünden 20 dakika uzaklıktaki Lawrence North Lisesi’nde parlayan Oden, NBA’in yeni yıldız pivotu olarak görülüyordu. Dört yıl boyunca Lawrence North’ta oynadığı 110 maçın 103’ünü kazandı ve üç kez üst üste şampiyonluk yaşadı. 2005 ve 2006’da ülkenin en iyi oyuncusu seçildi. Indiana gibi basketbolun insanı tanrılaştırdığı bir eyalette Oden büyük bir şöhret yakalamıştı. The New York Times onun için “hayatınızda bir kere görebileceğiniz türden pivot” tanımını kullandı ve ismini Bill Russell’ın yanında geçirdi. 16 yıl önce şubat ayında Ohio State’i ilk yılında şampiyonluk maçına taşımıştı.

Fakat Oden genellikle sonradan yaşananlarla hatırlanıyor: 2007 draftında Kevin Durant’in önünde birinci sıradan seçildikten sonra ağır diz sakatlıkları yaşadı ve kendisi için çizilen beklentilere yaklaşamadı bile. Yıllar boyunca omuzlarında öyle bir yük taşıdı ki bu yük neredeyse onu yıkıp geçecekti. O günlerden beri Oden için acımasız ve insanlık dışı şeyler söylendi: NBA tarihinin en büyük “bust”ı olarak çoğu insan onu görüyordu.

Bu anlatı, o dört harfli kelime uzun yıllar Oden’ın kabusu oldu. Bunları duymak onun canını yakıyordu. Kendisini açıklamak onun canını yakıyordu. Fakat o kelime Oden’ın yaşadığı zorlukları, yolculuğu, dayanıklılığı, eğlenceyi ve en önemlisi bugün geldiği noktayı temsil etmiyordu: Koç olarak kendisine yeni bir amaç edinmişti. Butler’ın basketbol operasyonları yöneticisi olarak ilk sezonunun sonuna yaklaşıyordu. Bütün bunları eski Ohio State koçu Thad Matta ile birlikte yapıyordu. Matta, şu an Butler’ın başında yer alıyor. Aynı zamanda çoğu insan aksini yapsa da Oden’dan asla ümidini kesmeyen bir adamdı Matta.

Oden basketbolu tamamen bırakabilirdi. Oyundan tamamen uzaklaşıp normal bir iş sahibi olabilirdi. Fakat o turuncu basketbol topu onun peşini bırakmadı, defalarca kalbini kırmaya çalışsa da sürekli olarak içinde, en derinlerde duyduğu sevgiyi hatırlattı. Çünkü kendini hatırladığı günlerden beri basketbol onun için sadece bir spor değildi. Benliğini ta kendisiydi.

2022’nin nisan ayında işe başlayan Oden artık koç olmanın hayallerini kuruyor. “Eğlenceli. Zorlu. Fakat gerçekten keyif alıyorum.” diyor. Gelecek hakkında düşünürken gözleri açılıyor: oyuncularla birebir çalışma zamanı bulacağı yaz için büyük heyecan duyuyor. Bir gün kendi programının başında olmayı hayal ediyor, koçluk felsefelerinin ne olacağını düşünüyor. “Gerçekten bu işi başarabileceğimi düşünüyorum.”

Bir açıdan şu an tekrar bir çaylak gibi. Fakat üzerinde daha az baskı var ve daha az tanınıyor. Kameralar yok, hype yok, çocukluğundan beri duyduğu basketbol sevgisiyle baş başa.

Maç videolarına saatler harcıyor, Butler’ın diğer koçlarının kliplerini alıyor. Bu mücadeleyi sırtlanıyor. “Öğrenecek çok fazla şeyim olduğunu biliyorum ve bu konuda çalışmaya devam edeceğim.” diyor Oden.

Düzenli olarak etrafından bilgileri topluyor. Sık sık diğer koçlara stratejilerini, şemalarını, belli durumlara verdikleri reaksiyonları soruyor. Ağzından en çok ise şu cümle çıkıyor: “Yardıma ihtiyacı olan var mı? Daha fazla ne yapabilirim?”

Oden her şeyi çabuk öğreniyor ve sık sık diğer koçların videolarda kaçırdığı şeyleri yakalayabiliyor. “Ona koçluk yaparken basketbol zekası çok yüksekti,” diyor Matta. “Sadece fiziksel gücü yoktu. Basketbol zekası onu özel yapan şeydi.”

“Şimdi hem öğrendiği hem de öğretmek zorunda olduğu bir pozisyonda çünkü altımızdaki oyuncular onun kadar yetenekli değiller,” diyor Matta. “Bu durum onu günün sonunda daha da iyi bir basketbol koçu yapacak.”

Oden’ın lisede en iyi oynadığı maçların bir kısmı Hinkle’daydı. Buraya döneceğini hiç düşünmezdi. Oden’ın yaşadığı sakatlıkları, aksilikleri, hayal kırıklıklarını yaşayan bir insan bir daha basketbol topunu bile görmek istemeyebilirdi. Fakat Oden bunun üzerine gitmeye devam etti. Oyuna olan sevgisini hiçbir zaman kaybetmedi.

O sevgiye hala ihtiyacı var.

Belki de bir parçasının buraya, Indianapolis’e dönmeye ihtiyacı vardı. 2012’de aldığı evde yaşıyordu. Beş sezonda toplam sadece 82 maça çıktıktan sonra Portland tarafından serbest bırakılmıştı. Heat‘e katılmadan önce koca bir sezon daha kaçırdı. 2013 yılında Heat ile NBA’e bir geri dönüş kovalamak uğruna evden ayrıldı fakat o günden beri çeşitli aile üyeleri bu evde yaşadı.

Ev, Oden’ın hatırladığı gibiydi. Etrafında ağaçlar vardı, ormana yakındı, çevresindeki eski mahalleden biraz uzaktaydı ve kuytu bir yerdeydi. Portland döneminden sonra bu evi almasının sebeplerinden biri de buydu. Alana ihtiyacı vardı. Yıkılmış durumdaydı.

“Kendimi herkesten soyutlamıştım,” diyor.

Bazen o evde iki hafta boyunca kalıyordu. Dışarı çıkmaya çok utanıyordu. Liseden biriyle karşılaşmaktan korkuyordu. “Kaybeden bir insan gibi hissediyordum,” diyor Oden.

Dışarı çıktığı nadir zamanlarda da kapüşonuyla yüzünü kapatırdı. “Bir başarısızlıkmışım gibi hissediyordum, insanları yarı yolda bırakmış gibiydim. Portland’ı, bütün ekibi ve organizasyonu yarı yolda bırakmış hissediyordum. Ailemi, bütün koçlarımı ve bana inanan herkesi hayal kırıklığına uğramıştım.” diyor Oden.

Oden sık sık o zamanlardan beri hayatının, kendisinin ne kadar değiştiğini düşünüyor. Artık kendi ailesi var. Eşi Sabrina ile birlikte Londyn adında genç bir kızları var. Geçmişte evin boş olan odalarını artık sevgi dolduruyor.

Fakat bazı odalar var ki hala girmek istemiyor. Tiyatro odası bunlardan biri. Eskiden o odada oturur ve bayılana, acıya karşı hissizleşene ve basketbol hayallerinin yıkılmasının utancı gidene kadar içerdi.

Blazers‘ta geçirdiği sürede ağrı kesicilere bağımlı oldu. Yıllar geçtikçe vücudundan istediği şekilde performans alamadığı için daha da siniri bozuldu.

Oden, saha dışında yaşadığı problemlerin yol açtığı karanlık anlardan çıkmak için yıllar harcadı. İyileşmek, önüne bakmak için çok çaba harcadı. Koçluk ona yeni bir eğlence oluyordu.

Sonunda huzuru bulmuştu.

Fakat o da bir insan. Hala zorluk çekiyor. Hala birileri ona “bust” dediğinde canı yanıyor. Bazen YouTube’dan eski performanslarını izliyor, özellikle de Florida karşısında 2007 yılında oynadıkları şampiyonluk maçındaki 25 sayı – 12 ribaund – 4 blokluk performansını… Bir yanı hala o videoları izlemek istiyor. Neler yapabildiğini, bir zamanlar “ne” olduğunu hatırlamak istiyor.

Fakat Oden kendini bugünlerde farklı bir insan olarak görmüyor. Koçluğu ikinci perde olarak da düşünmüyor. Yolculuğunun her parçasını kabullenmeyi başardı: olmasını istediği şeyler, olmamasını istediği şeyler… Bunların hepsi uzun ve devam eden bir yolun parçası. “35 yıldır bu yolu yürüyorum.” diyor Oden da.

Oden’ın yolculuğu onu evine, her şeyin başladığı yere geri getirdi. Geri dönüş yolculuğu uzun sürdü: kısa bir sürüş kadar uzaklıkta olan uzun bir yol…

Lawrence North’a giden caddelerde düzinelerce yapraksız iğne gibi ağaç sıralı dizili. Butler’dan sadece 12 kilometre kadar uzakta ve bu şubat sabahı yollar neredeyse bomboş. Lisenin bulunduğu caddede birkaç banliyö bulunsa da diğer her caddede bir basketbol sahası bulunuyor. Ne de olsa Indiana’dan bahsediyoruz.

Okulun spor salonunun içinde büyük bir Hall of Fame duvarı var. Sağ köşede bebek yüzlü, çok daha ince Oden’ın dişlerini göstererek gülerken parmağının ucuyla top döndürdüğü resmi bulunuyor. Yılın Oyuncusu ödülleri de yakınlardaki camekanın içinde yerini almış durumda.

O zamanlar sahada kimse onunla başa çıkamıyordu. İstediği zaman istediği şutu bloklayabilir gibi gözüküyordu. Fakat Oden, kendi yeteneğine kayıtsız kalmış durumdaydı. “Yeni büyük potansiyel neden kendisiydi hatırlamayacak neredeyse,” diyor Jimmy Smith, Oden’ın babası gibi gördüğü adam. O ve eşi Tami, Oden’ı çocukları olarak görüyor. Biyolojik oğulları Travis, dokuz yaşından beri Oden’ın en yakın arkadaşı ve Jimmy, çocukların oynadığı takıma koçluk yapmıştı.

Oden’ın annesi Zoe ile birlikte Jimmy ve Tami, Oden’ın genç yaşta neredeyse her basketbol dergisine kapak olmasının getirdiği şöhret ayarlamasına yardımcı oldular. Dört yıl LeBron James’in gördüğü “yeni Amerikalı muhteşem potansiyel” muamelesini görüyordu. Tami, Oden’ın ne denli bir baskıyla karşı karşıya olduğunu hatırlıyor. “Her şeye rağmen hep mütevazıydı… Hep ‘Çalışmam lazım’ derdi.” diyor Tami.

Sahne ışıkları Ohio State’te turnuvayı ameliyatlı bileğiyle oynamasına rağmen domine etmesiyle iyice arttı. Gittiği her yerde kameralar onu takip ediyordu. Bütün imza isteklerini, fotoğraf isteklerini kabul ediyordu fakat bütün bu ilgi fazla gelmeye başlamıştı. “Bazen sadece saklanmak istediğini yüzünden anlayabiliyordunuz.” diyor Matta.

Fakat beklentiler, Oden’ın NBA’e getirebileceği şeyler Portland’a gelmesiyle tehlikeye girdi. Sezon başlamadan önce Oden, sağ dizinde bir şeylerin iyi olmadığını fark etmişti. Doktorlar ona sezonu bitirmesine sebep olacak bir ameliyata girmesi gerekebileceğini söylese bile o, optimist kalmaya çalıştı.

Kısa bir süre sonra Oden, yıkıcı haberi aldı: Sezon boyunca oynayamacaktı. Ameliyat oldu. İlk sıradan seçildikten sonra bütün sezon oynayamamak, televizyonda onun yokluğunu konuşan yorumcuları dinlemek acı vericiydi. Portland’ı kötü döneminden kurtaran kahraman olması gerekiyordu. Bu sırada Durant ise Seattle’da lige girdiği andan itibaren yıldız oyuncu olacağının sinyallerini veriyordu.

Oden sahalara dönmek için yanıp tutuşuyordu fakat günde sekiz saat bacaklarını esneten bir makineye bağlı olduğu için eve tıkılı kalmıştı. İyileşme sürecinde elinden geleni yaptı fakat saha dışında yalnız hissediyordu. Çok fazla insanı yarı yolda bırakıyormuş gibi hissediyordu.

Takımdan ayrı çok zaman geçirdiği için Blazers organizasyonunun bir parçası gibi de hissedemiyordu. 19 yaşındaydı ve yeni bir şehre taşınmıştı. Herkes onu tanıyordu fakat o kimseyi tanımıyordu, bu da onu daha da yalnız hale getiriyordu. “Depresif bir haldeydim.” diyor Oden.

Özellikle de takımın deplasman turlarına çıktığı dönemlerde daha da fazla içmeye başladı. Zaman geçiyordu fakat hiçbir şekilde rahatlayamıyordu. “Portland’a gittiğimde işler çok kötüleşti. Hep sakattım, hep evdeydim, her günüm aynı geçiyordu.” diye anlatıyor o günleri.

Çok az insan onun aynı zamanda yas tuttuğunu biliyordu. Ondan arkadaşlık ve sevgi dışında herhangi bir beklentisi olmayan tek gerçek dostu Travis, Oden draft edilmeden beş ay önce trafik kazasında hayatını kaybetmişti.

Oden sık sık Travis’e Ohio State maçları için bilet alırdı. O gün ise Michigan State’e karşı oynayacakları maçta annesi ve anneannesi şehirdeydi ve Travis’e biletleri onlara vereceğini söyledi. Maçtan saatler önce Oden’ın annesi ve anneannesi maça gelemeyeceklerini söylediler. Oden, Travis ile başlama saatinden yarım saat önce konuştu fakat bilet konusunu dile getirmedi çünkü Travis’in Columbus’tan maça yetişmek için hız yaparak gelmesinden korkuyordu.

Fakat o gece Greg’in maçından bağımsız yine bir şey oldu. Travis, araba kazasında hayatını kaybetti. Aylar boyunca Oden, arkadaşının ölümünden kendini sorumlu gördü. Eğer Travis’e maça gelebileceğini söyleseydi bunların hiçbirinin olmayabileceğini düşünüyordu.

Matta, maçtan sonra Oden’a haberi verdi. Oden soyunma odasından çıktı, arabasına gitti, Columbus’a doğru bütün gece yol aldı, gözyaşları bitene kadar hıçkırarak ağladı.

Oden ayak uydurmak için elinden geleni yapsa da 2008-09 sezonu için sahalara dönmesiyle birlikte sakatlıklar onu kovalamaya devam etti.

NBA’deki ilk maçında ayağından yaşadığı sakatlık sebebiyle 13 dakika sahada kalabildi. Yılın geri kalanında da istikrarlı olamadı. Double-double yaptığı maçlar da oldu fakat yine yaşadığı sakatlıklar onu uzun süre sahalardan uzak tutmuştu. 2009-10 sezonunda etkileyici maçlar oynadı, büyük potansiyelinden ışıltıları sergiledi. Fakat sezon başladıktan 21 maç sonra sol dizinden sakatlık yaşadı ve bir kez daha sezonu kapattı.

Kahredici bir hal almıştı: sürekli sakatlanmak, iyileşmek için çok çaba harcamak, kendi benliğini bulmaya çalışmak ve işin sonunda yine sakatlanmak… Kendi olduğunu bildiği oyuncudan pes etmiyordu fakat keşke vücudu da zihnine ayak uydurabilseydi.

Sonrasında Oden bir kayıp daha yaşadı. Onunla her zaman iyi anlaşan, yalnız hissetmemesi için Şükran Günlerinde onu misafir eden Trail Blazers‘ın asistan koçu Maurice Lucas kanserden hayatını kaybetmişti. İkinci sezonunda onunla birlikte yaşamaya başlayan kuzeni de aniden kansere yakalanmış ve kısa zaman içinde vefat etmişti.

Değer verdiği birçok insan hayatından çıkıyordu. Ameliyatların da arkası kesilmiyordu. 2010’un kasım ayında bir ameliyat daha oldu ve koca bir sezonu daha kaçırdı.

Oden’ın yaşadıklarını yaşayan insanlar bir daha basketbolla alakası olsun istemeyebilirdi. O ise daha da yakınlaştı. Oyuna duyduğu tutku pes etmeyi düşünmesini bile engelliyordu. YouTube’dan kendi videolarını izledi, insanların üzerinden yaptığı smaçlara baktı ve o günlere geri dönmenin hayallerini kurdu.

“Eskiden bunları yapabiliyordum,” diye düşünüyordu.

Sonrasında ise daha hassas bir düşünce belirdi:

Eskiden böyle biriydim.