by Semih Tuna / stuna@eurohoops.net
Türkiye Sigorta Basketbol Süper Ligi’nin son finalisti Pınar Karşıyaka’da yeni sezon hazırlıkları devam ederken başantrenör Ufuk Sarıca ile bir araya geldik.
Koç, yeni sezon yapılanmasına, geçtiğimiz sezonki isimlere, Basketbol Şampiyonlar Ligi’ndeki duruma ve organizasyonun yapısına, transferlere, gidenlere ve daha birçok konuya dair samimi açıklamalar yaptı.
Sözü çok uzatmadan ona bırakalım.
İlk olarak… Yaz dönemi nasıldı sizin için?
Aslında sezon çok güzel bitti ama yaz ayları kulüp için biraz hareketli geçti. Bir kongre süreci yaşadık ve bu kongre süreci olağanüstü genel kurula döndü.
Dolayısıyla genel kurulun sonucunu bekledik, bu da 1-1.5 ay gibi bir süreye denk geliyor. O dönem hareketli geçince pek tatil de düşünemedik. O yüzden yoğun bir yaz dönemi geçirdik diyebilirim.
Kadroyu tamamladınız. Biraz daha detaya ineceğiz elbette ancak, şu anki mevcut kadro sizi tatmin etti mi?
Açıkçası içime sinen bir kadro. Zaten ben genelde elimizde bulunan ya da kurduğumuz kadronun özelliklerine göre basketbolu evirebilen bir koçum. Ben, içinden çıkamadığım bir oyun düzenim olup da devamlı olarak ona oyuncu ekleyen bir koç değilim. Oyuncuların özelliklerine göre oyun sistemi geliştirebilen veya o oyunları oynatabilen bir tarzım var.
Çok açık konuşmak gerekirse yazın başında öncelikli 1-2 opsiyonumuz vardı ama gelişen süreçte bazı transferlerde bir parça geç kaldık. Ancak bence günün sonunda yetenekli ve çok yönlü bir takım olduk. Kadro olarak şu anki görüntü iyi evet, ama bizim beraber antrenman yapacak süreye ihtiyacımız var.
Takım olarak çok fazla çalışma şansımız olmadı. Mesela Hilliard (Darrun) daha yeni geldi. Daha ikinci antrenmanını (13 Eylül) yapacak. Ligin başlamasına da 3 hafta kaldı. Önümüzde 5 tane de hazırlık maçı var. Bunları iyi değerlendirmek lazım. Şu ana kadar 3 maç yaptık ama çok eksik kadrolarla yaptık. Kadro bazında ben umutluyum. Tabii yazın yaşadığımız süreçleri yaşamasak 1-2 önceliğimiz olacaktı ama bu kadro da yetenekli ve potansiyelli.
Angel Delgado, Kuzminskas gibi Avrupa’da tecrübeli oyuncuların yerine Vernon Carey, Kelan Martin gibi Avrupa tecrübesi sınırlı isimlere yöneldiniz. Sizce yeni sezona başlarken bu bir risk teşkil ediyor mu?
Bir risk. Aslında burada Kelan Martin’i ayırmak lazım çünkü onun Almanya’da oynadığı bir yıl vardı. Takıma da en erken gelenlerden birisi. Geçen sene de istemiştik ama Avrupa’ya getirememiştik. Dolayısıyla onunla çok daha fazla çalışma şansımız oldu. İsteklerimizi anlayabilen bir oyuncu. Bence çok iyi sezon geçirecek.
Vernon ise çok genç bir oyuncu ve Avrupa’daki ilk senesi olacak. Uzunların gelişimi, tecrübe kazanması da biraz daha geç oluyor. Bu noktada bir risk var ama bugünün şartlarında Vernon çok yetenekli bir oyuncu. İlerleyeceği, aşama yapacağı noktalar var. Bir an önce gelişim gösterir ve iyi oynar diye umuyorum.
Oyun kurucu ve uzun oyuncu transfer pazarında kolay bulunamıyor. Tüm takımlar kadrolarını oluşturduktan sonra bu tür riskleri almak durumunda kalıyorsunuz. Yeteneğinden hiç kuşkum yok.
Hilliard transferi de aslında tecrübeyi yakalayacağımız transferdi. Mevcut takımdan da Errick McCollum, Vitto, Jaylon gibi isimler var. O tecrübeyi yakalayacağız, Furkan Haltalı’nın da gelişmesini sağlamamız lazım.
İyi bir takım olacağız. Bazı şeyleri yolda halledeceğiz ama birbirimizi de büyüteceğiz.
Vernon’dan bahsetmiştik. Bu transfer nasıl gelişti? Çünkü Vernon lisedeyken bir yıldız, Duke gittiğinde de yıldız potansiyeline sahip. G-League’de de yıldız ve şu anda 22 yaşında. Bu yaşta, geçmişinde ‘yıldız adayı’ apoleti taşıyan isimler, ABD dışına böylesine erken çıkmazlar.
Vernon’un erken bir NBA tecrübesi var. Bu da aslında onun karakterinde var olan potansiyeli gösteriyor. Bugünün şartlarında birçok oyuncu Avrupa’ya gelmeyi kabullenmiyor. Ben kendisine, EuroLeague seviyesine çıkabilecek bir oyuncu olduğunu anlattım. Bunları Avrupa basketboluna entegre edebilirse 2-3 yıl içerisinde çok daha farklı yerlere gelecek.
Bence Kelan Martin’in de aynı şekilde bir düşünce tarzı var. O da Vernon gibi, daha önceki örneklerde olduğu gibi, buradan bir üst seviyeye çıkabilmeyi, basketbolunu geliştirebilmeyi düşünüyor. Aslında Vernon da böyle gelişti.
Vernon, daha önceki geçmişinde -Delgado’ya nazaran- hücumda bir takımın yükünü çekmiş bir isim. Bir numaralı opsiyon olmanın ne demek olduğunu biliyor. Onun transferinde de iyi açıyla devrilmeyi, alçak post’tan atak etmeyi bilmesi veya komple hücum paketi mi etkili oldu?
Sezon öncesi değerlendirdiğimiz uzun oyuncuların içerisinde zaten Vernon da vardı. Fakat ilk etapta başka opsiyonlara yönelmek istememizin nedeni, az önce de konuştuğumuz ‘tecrübe’ kısmı. Yani çok genç olması. Bako isminin yanında ve Duop Reath de (Ed. notu: Reath, geçtiğimiz günlerde Portland Trail Blazers ile imzaladı) geçti.
Birkaç farklı isim de vardı ama sezonun geldiğimiz bu döneminde artık ağustosun sonlarında bu transferi yapacak hale geldiğimiz zaman özellikleri, dışarıda kalan diğer uzunlara göre Vernon’u öne çıkardı.
Vernon’un gelişime açık, belli bir şutu da var ve pası da olan bir oyuncu. Tabii ki G-League’deki boşluklara, koridorlara göre Avrupa basketbolu çok daha sert. Boyalı alanda çok daha büyük kavga var. Vernon’un da kendini buna adapte etmesi lazım.
Biz de bunun üzerine konuşuyoruz, çalışıyoruz. Bu alışkanlıkları elde ettiği zaman bence o özellikleri çok daha rahat ortaya koyacak. Çok yönlü bir oyuncu. Skor yapma özelliği var. Delgado da skor yapabiliyordu ama o bitirici roldeydi, roll oyuncusu olarak devriliyordu.
Savunmada da blok tehdidi var ve muazzam bir atlet. Özellikle kas grubu. Eğer öğrettiklerimizi alabilirsek kariyeri de yukarıya doğru ivmelenecek.
Biraz Braian Angola’dan bahsedelim istiyorum. Sezon ortasında Maccabi Tel Aviv ile anlaşmıştı malumunuz. O durum sizce takımı bir tık da olsa olumsuz etkiledi mi?
Aslına pek de etkilemedi. Belki benim basketbol oynadığım dönemde olsa hem kulüp tarafı hem oyuncu tarafı hem de taraftar tarafı bunları çok kabullenemezdi. Bugün farklı. Sezon içerisinde bu transferler olabiliyor ve herkes o profesyonelliği devam ettirebiliyor. Takımı pek etkilemedi.
Ancak Angola özelinde yarı final ve final serilerinde performansına bir parça eksi yazmış olabilir. Bu benim kendi değerlendirmem.
Angola bütüne baktığımızda iyi bir sezon geçirdi, bu doğru. Ancak McCollum’a final ve yarı finalde gereken o skor desteğini veremedi. Angola yerine Hillard gibi bir isme yönelmenizde bunun da etkisi var mı?
Elbette var. Hilliard kolejden sonra devamlı EuroLeague’de olan, iyi bir skorer. Çok tecrübeli. Net bir şutör ve son yıllarına bakarsanız %40’la üçlük atabilen bir oyuncu. Tabii Angola, Hilliard’a göre potaya daha fazla gidebilen bir oyuncu. Hilliard’ın da farklı özellikleri var. Bu biraz da oyun kimyasıyla alakalı.
Maccabi Tel Aviv‘de biraz daha çakılı şutör olarak kaldı ama Hilliard bizde daha farklı bir role evrilecek. Bence Braian Angola’nın da artısı, geçen sezon şut yüzdesini hep yukarıda tutmasıydı. Fakat kariyerinize baktığınızda aslında geçen seneki gibi çok atmamıştı. Bu da onun için önemliydi, çünkü hep potaya atak ederek oynayamazdı. Angola da bize çok katkı verdi. Belki yarı final ve finalde skor katkısı yapamadı ama bazen oyuncuların da düşüşleri olabiliyor, normal.
Angola, Maccabi ile sağlık kontrollerinden geçemedi. O esnada geri gelmek için mutlaka haber yollamıştır diye düşünüyorum.
O sağlık kontrolü benim de anlamadığım bir nokta. Haber yollamaktan bir yana, burada oturduk ve konuştuk. O da kalmak istiyordu. Bizim de onu kadroda tutmak istediğimizi söyledim ama söylenen doğruysa çok yüksek bir rakama tekrar İsrail’i tercih etti. Yoksa biz onun performansından, takımdaki varlığından memnunduk.
Aynı şey Angel Delgado için de geçerli. Biz onu tutmadık değil, o gitti. Biz, kontratındaki opsiyonundan çıkmadık. Kendisi son gün, opsiyonunu kullanarak başka bir takıma gitmeyi tercih etti.
Oraları oynayan takımı tutarak üzerine birkaç ekleme yapmak benim için çok daha rahat olacaktı.
Vitto Brown sürecinde neler oldu tam olarak.? Ben, Bahçeşehir Koleji ile anlaştığını ve sadece resmi imzanın eksik kaldığı detayını biliyorum. Nasıl tekrar ikna ettiniz, son gün nasıl her şey değişti?
Aslında biz Vitto ile anlaşmıştık, daha sonra Bahçeşehir Koleji bir teklif yaptı. Bizden yüksek bir teklifti, orada oyuncunun aklı karışıyor haliyle. Biz Vitto’nun kaldığını düşünüyorduk ama böyle bir şey çıkınca biz de acil durum ilan ederek gerekli görüşmeleri yaptık.
Biz bir parça fedakarlık yaptık, o da fedakarlık yaptı. Burada daha düşük kontrata oynamayı kabul etti. Burada çok mutlu, burayı seviyor ve seviliyor. Türkçe şarkı da söylüyor.
Enteresan bir kişilik, sporculuğu da çok iyi. Dolayısıyla biz onuna devam etmek istiyorduk o da buradaki mutluluğundan dolayı devam etmek istiyordu. Hadise buydu.