Gregg Popovich ve Tim Duncan’ın Spurs’ta Yarattığı Krallığın Hikayesi

03/May/25 15:14 Mayıs 3, 2025

admin69

03/May/25 15:14

Eurohoops.net
tim duncan gregg popovich

Eurohoops Çeviri, Tim Duncan ve Gregg Popovich’in kurduğu hanedanlık hikayesini baştan sona anlatıyor…

by Marc Stein- Çeviri: Eurohoops/ info@eurohoops.net

Eurohoops Türkiye’nin Instagram hesabını takip etmek için tıklayın! 

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı 11 Temmuz 2016 tarihinde ESPN‘de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

NBA’in ve San Antonio Spurs‘ün efsanevi koçu Gregg Popovich, başantrenörlük görevini bıraktı. Popovich, Spurs ile NBA tarihine geçerken çalıştığı isimler arasında Tim Duncan da önemi bir noktadaydı.

Spurs’ün kazandığı son şampiyonlukta da çok doğal olarak bu iki efsanenin imzası vardı.

21 Numara ve Spurs, Duncan döneminin beşinci ve son şampiyonluğunu alırken kariyeri boyunca oynadığı tek koç olan Popovich ile çalışırken bunca yıldır aklından geçenlere dair daha iyi bir fikir sahibi olabilme umuduyla Duncan-ologlardan onlarca demeç toparladık. Duncan’ın basketbola vedası vesilesiyle 2014’te NBA’in “dev ikilisine” dair topladıklarımızı, son bir bölüm ekleyerek bir yapıt halinde huzurlarınıza taşıyoruz.

Editör notu: Bu yazı, ilk olarak 2014 Haziran ayında kaleme alınmıştır.

Gregg Popovich ve Tim Duncan’ın başarılarını ve uzun ömürlülüğünü aşabilecek bir patron/süperyıldız ikilisi bulmak için ya zamanda geri gideceksiniz ya da Atlantik Okyanusu’nu aşacaksınız.

Honus Wagner ve menajeri Fred Clarke’tan bahsediyoruz. Bu ikilinin 19 yıllık ilişkisi 1897’de başlamıştı. Veya Sir Alex Ferguson ile Ryan Giggs’in 23 sezona 13 Premier League şampiyonluğu sığdırdıkları ilişkisi düşünülebilir.

Ezelden bu yana işini iyi yapan San Antonio Spurs ekibi, kendi içlerinde de yaptıkları kıyası tercih ediyor: Bill Belichick ve Tom Brady. Ancak NFL’in simgesi hâline gelen koç/organizasyon oyuncusu ortaklığı da NBA’in modern zamanındaki Red and Russell’ının ilişkisi kadar uzun değil.

“Tim’i kıskanıyorum” diyordu Kobe Bryant. “Bütün kariyeri boyunca aynı tarihi koç ile çalıştı.”

Russell ve Auerbach’ın yaptıklarına baktığınızda şu an tamamen farklı bir katman” diyor Popovich’in eski oyuncusu ve Tim Duncan’ın da yer aldığı takımının kaptanı Avery Johnson. “Dönem farklı. Ancak şunu söyleyebilirim: Çok da gerisinde kalmıyorlar.”

“Michael Jordan ve Phil Jackson gibi Chicago’da ya da Boston’da ya da Los Angeles’ta değillerdi. Bu yaptıkları şeyi San Antonio’da yaptılar.”

Bu konuyu yeniden açıyoruz çünkü Spurs, herkesi şaşırtarak NBA’de bir final serisi daha oynamaya çok yakın. Batı Konferansı finalinde süper atletik düşmanları Oklahoma City ile verecekleri büyük mücadelede ayakta kalabilirlerse Pop ve Timmy’nin birlikte beşinci şampiyonluklarını kovalama hedefiyle ligin en küçük dördüncü pazarındaki takımını basketbolun en büyük safhasına altıncı çıkışı olacak. Hem de Bryant efnsaesine rağmen…

Kobe, Avery ve diğer birçok isimden geçtiğimiz haftalarda bunca yıl gizlendikten sonra, orduda yetişmiş bir adamın ve 17 yıldır çalıştırdığı yıldızının bunları nasıl başardığı konusunda asla bitmeyen görevimizde bizlere yardımcı olmalarını istedik.

Aşağıdaki seçki, playoff döneminde Popovich ve Duncan’ı en yakından tanıyan ve yıllar boyu onlar üzerine çalışmış insanlarla yapılan 20’yi aşkın röportaj arasından yapılmıştır. Dolayısıyla bunu NBA’in dev ikilisi ve Tony Parker ile Manu Ginobili’nin yardımlarıyla kurdukları kaosa karşı eşsiz bir dayanıklılığı olan imparatorlukları üzerine bir okuma kitabı olarak kabul edebilirsiniz.

Duncovich uzmanlarının başında bu sürecin çok büyük bölümünde Spurs yönetimine liderlik eden ve ikilinin ilişkisinin sanıldığından da yakın olduğunu savunan R.C. Buford geliyor.

“Ruh ikizleri” diyor Buford ve ekliyor: “Bu iki insan hakkında bunu söylemek hiç abartı olmaz.”

POP TEHLİKEDE

Belki de Pop haklıdır. Belki de 1987 ve 1997’de NBA Draft lotaryasından gelen David Robinson ve Tim Duncan hediyeleri ile her koçun sistemi San Antonio’da başarılı olabilirdi.

Ya da belki Spurs tarihi, 2 Mart 1999’da Houston Rockets deplasmanındaki normal sezon maçını kaybetselerdi tamamen farklı olabilirdi.

Neredeyse tüm maçların iptaline neden olan iş yavaşlatma eylemi sonrası 50 maça indirilen NBA tarihinin ilk lokavt sezonunda yaşandı bu. Duncan’ın da Spurs formasıyla ikinci sezonuydu ve “ya şampiyonluk ya fiyasko” beklentileriyle çıkılan yolda 14 maçta altı galibiyet ile can sıkan bir başlangıç yapılmıştı.

Popüler, eski bir Spurs’lü Doc Rivers da o günlerde San Antonio’nun yayın ekibinde yer alıyordu. Taraftarlar, sezonun başında alınan her mağlubiyette daha da yüksek sesle “bugüne kadar ne yapmış ki” dedikleri Popovich’in yerine onun ismini haykırıyordu.

Ancak Spurs, bu başlangıçta tökezlemeye fırsat vermeyen eksik fikstürde sezonun 15. maçında Houston’a giderken Pop’un üzerindeki baskı yalnızca halk veya medya tarafında değildi. Pop’un oyuncularının birçoğu da koçun kovulmanın eşiğinde olduğunu düşünüyordu. Ya da en azından yalnızca Genel Menajer olarak görevine geri döneceği başka bir role dönmeye zorlanacağını…

Eski Spurs forveti Malik Rose, Hakeem Olajuwon, Charles Barkley ve Scottie Pippen’ın oynadığı o takıma karşı yapılan maçı hatırlarken “Herhangi bir maç önü hazırlığından farklıydı” diyor.

“David (Robinson) genelde hep beraber ortada toplandığımızda dua etmenin ötesinde pek bir şey söylemez ama o maçtan önce ‘Kendimizi toplamalıyız, bunu yapmalıyız, bu büyük bir maç’ diyordu.

O maçı kaybetsek Pop’u kovup Doc’u getireceklerdi. Duyumlar o yöndeydi. Soyunma odasındaki yoğun havayı düşününce gerçek olduğunu söyleyebilirim bunun, asla unutmayacağım.”

Dönemin Spurs guardı Steve Kerr ise “Kovulmaya yakın olduğunu hissettiğimi söyleyemem ama o sezon yaptığımız başlangıç birçok konforsuz durumu beraberinde getirmişti. Pop henüz Pop değildi. Bir ismi yoktu. Taraftarlar hâlâ kim olduğunu tam olarak bilmiyordu” diyordu.

İşte böyle çocuklar: Pop, Duncan’ın ilk yıllarında şimdiki “Koçların Babası” rütbeisne sahip değildi. Robinson tam sağlığına kavuşurken kovulan popüler koç Bob Hill’in ayrılığının tartışmalı zamanlamasını unutturmak, iki şampiyonluk aldı. Phil ve Riles’ın yanına Pop’un isminin yazılması ise gerçekçi olmak gerekirse üç şampiyonluğu buldu.

Pop’un oyun kurucusu ve Spurs takımının en çok itibar gören isimlerinden Johnson’ın bugünlerde o Houston maçının Pop için “hayat memat” maçı olduğundan emin olmasının sebeplerinden biri de bu.

“Kesinlikle” diyor Johnson. “Biz haberleri alıyorduk. Gerçekten doğruydu.

“Pop’un kovulup Doc’un getirileceğine dair birçok dedikodu vardı. Bem de David ile Houston’a uçmadan önce Pop’un evine gittim. Pop bizimle konuştu ve biz oradan çıktığımızda Pop’a dair o maçı kazanmamız gerektiğini bilecek kadar güçlü bir hisle ayrıldık.

Houston’a karşı neler yaptığımızı görmek için bütün istatistiklere bakabilirsiniz.”

Sık sık eleştirilere maruz kalan Johnson, o maçı 18 sayı ve 13 asist ile tamamladı. Robinson ise 15 sayı, 9 ribaund ve 3 blok üretti. Genç Duncan, Spurs‘ün 99-82’lik galibiyetinde 23 sayı, 13 ribaund, 5 blok ile devleşti.

Takım, normal sezonun geri kalanındaki 36 maçta aldığı 31 galibiyetin ivmesini o maçta yakaladı ve neticede organizasyon tarihinin ilk şampiyonluğunu getirecek playofflara da o ivme ile girdi. Neticede Phil Jackson’ın lokavt nedeniyle kısalan sezonda alınan şampiyonluğa bir de yıldız eklenmesi gerektiği konusundaki görüşleriyle yaşamanın yolunu buldular. Zira Phil vs. Pop rekabetindeki en meşhur soru işaretlerinden biri olan o zaferde, şampiyonluktan hemen önceki bahar döneminde işlerin ne kadar kötü gözüktüğü düşünülünce gelinen nokta inanılmazdı.

Uzun yıllar Spurs’te yardımcı antrenörlük yapan Mike Budenholzer, “Sonun yakın olduğunu söyler miydim bilmiyorum ama beklentileri karşılayamadığımız yönünde gerçek bir endişe vardı. Bu doğru. Gerçekt. Daha iyi oynamaya başlamamız gerektiğini ve bunu da çok yakın zamanda yapmamız gerektiğini biliyorduk. Yani doğruydu dedikodular” diyor o günleri anlatırken.

Johnson devam ediyor: “Günün sonunda benim biatım Pop’aydı çünkü bana çok inanıyordu. Eğer kovulursa sebeplerinden biri ben olurum diye düşünüyordum çünkü bir takımı şampiyonluğa taşıyacak bir ilk 5 oyun kurucusu olarak görülmüyordum. O yüzden meseleyi kişisel düşündüm ben. David’in hayatı boyunca yaptığı en tutkulu maç önü konuşmasıydı o konuşma. Ağzı köpürüyordu.”

TIMMY YARIŞI

Duncovich döneminin ilk yıllarındaki bir başka soru işaretinde yine Doc Rivers’ın adı geçiyordu.

2000 yazı geldiğinde Rivers, Spurs yayıncılığından ayrılıp Orlando Magic bench’ine geçmişti. San Antonio’da kabus senaryo yakın zamanda gerçek oldu: Çaylak koç, yeni patronlarını Duncan’ı Pop, Amiral Dave ve 1999’da birlikte kazandıkları şampiyonluğu geride bırakıp Magic Krallığı’na katılmaya ikna edebileceği konusunda ikna etti.

Doc, bunu başarmaya da yaklaşmıştı.

O dönem kendisinin de ifade ettiği üzere Duncan, kafasında bu düşüncelerin gelip gittiğini söylüyordu.

“Kafam bir orada bir buradaydı” diyordu Duncan o dönemde.

Grant Hill ile birlikte Duncan, bugün televizyonda görmeyi hayal etmekte zorlanacağınız bir yıldız ikilisi oluşturma heyecanıyla Magic’i ziyaret etti.

Neticede Alamo City’de inşa ettikleri şeyi, Robinson’ı veya şehrin “Go Spurs, Go” şeklindeki tezahüratlarını “Stay Tim, Stay” şeklinde değiştiren fanatik taraftarlarını bırakamayacağı yönünde karar aldı. Neticede Pop’u ve çabucak kurdukları sağlam koç/oyuncu ilişkisini bırakamayacağı yönünde karar aldı. Duncan bir daha da başka bir yerde oynamayı ciddi anlamda düşünmedi. Kariyerinin kalanı boyunca kontrat dönemi geldiğinde Duncan, kariyeri boyunca aynı koçun takımında oynama zevkini tadacağı sözleşmelere neredeyse düşünmeden imzayı attı.

“Ayrılmaya çok yakındı diyebilirim” diyor eski Spurs forveti Rose. “Pop, ince bir çizgi üzerinde yürüyordu. Menajerimiz Lon Babby’den memnun değildi çünkü Babby’nin Tim ve Grant’i birlikte Orlando’ya götürecek bir şeyler ayarlamaya çalıştığını düşünüyordu. Ben gideceğini duymuştum ama son dakika durum değişti ve takımda kaldı.”

“Kişisel fikrim” diyordu Spurs’ün sahibi Peter Holt “Timmy’nin ayrılmak istemediği ama kesinlikle durumu bir görmek istediği yönünde.”

Robinson’ın son dakikada Duncan’a Hill ve Tracy McGrady’nin Magic Krallığı’nda hüküm sürmeleri konusunda verdiği temkin, Duncan’ın kalmasında belirleyici nokta olarak kabul ediliyor.

Spurs basketbol operasyonları başkanı Buford şöyle söylüyordu:

“Onu kaybetme ihtimalimiz %50 miydi? %20 miydi? Bunun oranı nasıl hesaplanır bilmiyorum. Bence daha da yüksekti ama Disney Dünyası’nın Orlando’da gösterdiği fırsatların aksine Duncan’ın Pop’a olan güveni kalmasındaki asıl sebepti.”

PICK-AND-ROLL MODELLERİ

Spurs, ezelden beri NBA’in model aldığı organizasyon değil. Onların da bir örneğe ihtiyacı vardı.

Koç ve genel menajerler üreten bir fabrika olmadan ve hatta Duncan, Alamo City’ye gitmeden çok önce Spurs, rakip takımların bugünlerde Spurs’ü çalıştığı gibi Utah Jazz örneğini temel aldı.

Spurs; Jerry Sloan, Karl Malone ve John Stockton’ın işlerini nasıl kesin bir icraat ve mazeretsiz bir düzende sürdürdüklerini gördü ve onlardan ilham aldı.

Sertlik. Netlik. Fiziksel mücadele. Profesyonellik. Herkesin sahanın öteki tarafındayken bile ne olacağını bildiği Utah hücumunun istikrarlı bir şekilde verimli olması.

Hepsinin ötesinde kimsenin ihtişamlı görmediği şehirde koç ile iki yıldızı arasındaki kırılmaz bağ.

Spurs, Spurs olmadan önce Jazz olmak istiyordu.

“Yüksek profilli bir piyasada değillerdi ama inanılmaz bir istikrarları vardı” diyor Buford. “İnanılmaz mücadeleci, savunmada çok inatçılardı ve sahip olmamız gerektiğini bildiğimiz bir anlayışa sahiplerdi. Onların seviyesine çıkmak için daha sert oynamamız gerektiğini biliyorduk.

Takımı bir arada tutan şey tutum, mücadeleci ruhları ve istikrarları olduğu için mesele pek oyun tarzları ile ilgili değildi. Biz de benzer bir piyasadaydık ve böyle olunca ‘Onlar yapabiliyorsa biz de yapabiliriz’ diye düşündük. San Antonio’dayız diye başarılı olmamamız için hiçbir sebep olmadığına bizi inandırdı.”

Genelde Utah’ın istediği şekilde sonuçlanan bir dizi playoff mücadelesinin de yaşandığı yılların ardından Pop ve Sloan bir dostluk kurdular ve Sloan’ın 2012-13 sezonu öncesi konuk olarak Spurs’ün antrenman kampına gelmesi ile herkes bu dostluktan haberdar oldu. NBA’in 1990 ve 2000’li yıllardaki icraat ustaları arasındaki bağlar, Buford’ın ofisinde eski Jazz yöneticisi Scott Layden’ı yardımcı genel menajer olarak göreve getirdiği o güz döneminde daha da güçlendi.

Pop ve Timmy’li Spurs elbette Jazz’in Salt Lake City’de inşa ettiği şeyi dört şampiyonluk ile yeni bir seviyeye taşıdı. Her şey o kadar birbirine bağlı hareket etti ki Utah, Sloan sonrası dönemde yeni bir genel menajere ihtiyaç duyduğunda Buford’ın güvendiği yardımcısı Dennis Lindsey’i Kevin O’Connor sonrası San Antonio’dan getirip görev verdi.

Pop’un bir diğer dostu Rick Carlisle ise playoffların ilk turunda büyük bir hayranlıkla söz ettiği Pop ile ilgili şunları söylüyordu:

“Bıraktığı zaman Sloan’ın Utah’ta geçirdiği süreden (21 sezon) daha fazla burada kalmış olacak muhtemelen.

Bunun yaşanabileceğinin düşünülmesi bile mümkün değil.”

POP KENDİ SİLAHIYLA VURULUYOR

Editörü kendisinden Gregg Popovich ile ilgili bir yazı yazmasını istediği zaman kendisini sözlü bir atışmanın yanlış tarafından bulan veya bir muzipliğe maruz kalmış herkese geçmiş olsun.

Belki de bu sandığımızdan daha çok kez yaşandı ama gelin yüzleşelim: Eğer herhangi bir eski veya yeni Spurs oyuncusu veya koçu böyle bir şakayı yapacak kadar maharetliyse de artık kutlama danslarını herhangi birinin görmesine veya duymasına müsaade edecek kadar ahmak olmayacaklardır.

O yüzden bu konuda biraz araştırma yapmamız gerekti. Neyse ki Pop, yaklaşık 25 yıldır Don Nelson ile yakın bir dostluğa sahip.

Nellie’nin de onu zaman zaman hakladığı kesin.

“Sahip olduğum en iyi insan” diyor Nelson.

“Popovich’in Hava Kuvvetleri’nden bir kolej koçu vardı ve onu da çok severdi. Gerçekten iyi bir ressamdı ve Pop’un doğum günü için onu arayıp bir şeyler alabilir miyim diye bakmak istedim. Eklemlerinde kireçlenme nedeniyle resim çizmeyi bırakmak zorunda kalmış ancak bodrumunda birkaç şey kalmış olabileceğini söyledi. Hiçbir şeye para vermeme izin vermedi. Güzel bir Kızılderili resmi gönderdi.

Mesele de şu: Pop’un doğum günü için tüm teknik ekip ile birlikte San Francisco rıhtımındaki Alioto’da öğle yemeğine gidiyorduk. Çocuklara çerçevelettiğim bir şeyleri almak için sanat dükkanına uğramam gerektiğini söyledim. Dükkanın sahibi de bir arkadaşımdı. Bir anlaşma yaptım ve ona tüm plandan bahsedip resmi verdim. Üzerine büyük bir rakam yazmasını istedim ve Pop soru sorarsa diye de tüm hikayeyi anlattım ve hazır olmasını söyledim. İçeri girdik, ‘Siz etrafa bakınsanıza, burada bir sürü güzel resim var’ dedim ekiptekilere.

Pop’a da ‘Gel şuradan gidelim’ dedim. Onu o tarafa doğru aldım ve şahane resmi görüp bakakaldı. Küçük imzayı gördü ve onun da tanıdığı aynı adam olabileceğini düşündü. ‘Eski koçumuz ile ismi aynı. Yok, o olamaz.’ Dedim ki ‘Git kendin bak.’ Onu kandırdığımı orada anladım.

Mağaza sahibine gitti, onun da benimle olduğunu bilmiyor tabii. Adam ona ‘Colorado’dan, resim yapan bir basketbol koçu olduğunu ve resimlerinden birinin de orada olduğunu’ anlattı. Pop koşarak bana gelip ‘O’ymuş, o’ymuş’ dedi. Hâlâ onu deyişi kulaklarımda.

Dedim ki ‘Sevdin mi gerçekten resmi?’ Pop ‘Bayıldım’ dedi. Dedim ki ‘O zaman doğum günü hediyen bu.’ Hemen ‘Nellie, Nellie… 50.000 dolar bu. Olmaz, yapamazsın. İzin vermem’ dedi. Ama ben adama seslenip ‘Durma yahu, Pop için şunu bir sar da hesabı bana yaz’ dedim.

En son ‘Kandırdım seni, kandırdım o***** ç*****’ dedim. Sonra büyün öğle yemeği boyunca ne kadar harika bir insan olduğum yerine nasıl bir y*vşak olduğumu dinledim. Herhalde o resim hâlâ oturma odasında asılıdır. O gün çok özeldi.”

Neticede evet, geçen yıl bu zamanlar anladığımız üzere en azından NBA’deki 25 yıllık kariyerinde Pop da biri tarafından kendi silahıyla vurulmuş.

GERÇEK PATRON KİM?

Spurs‘ün organizasyon şeması, Spurs‘ün herkesin topa dokunduğu hücum şeması ile pek de aynı doğrultuda değil.

Özellikle de önde gelen isimlerin o şemayı açıklamasını dinlediğiniz zaman fark ediyorsunuz bunu.

Pop, birçokları tarafından patronunun bile önünde Spurs hanedanlığının sorgusuz sualsiz kralı olarak kabul ediliyor. Bay Holt’un da bu konuda hiçbir itirazı yok.

“Onun için çalıştığım için şanslıyım” diyor Holt içten bir kahkaha ile.

Gözlemci gözü ve yalnızca Parker ile Ginobili’yi değil, daha birçoklarını da bularak Duncan’ın yanına rahatça yerleştirme konusundaki hüneri yaklaşık 20 yıldır Duncan kadar istikrarlı olan Pop’un yancısı Buford’dan asıl meseleyi duyana kadar bu hiyerarşi basit ve güzel gözüküyor.

“İşin aslı hepimiz Timmy’nin çalışanlarıyız” diyor Buford.

Popovich de 10 yılı aşkın zamandır aynı ifadeyi kullanıyor. Nisan ayında bir grup muhabire playofflar başlamadan kısa bir süre önce kendisine San Antonio’nun başarısı ve istikrarının sırrı sorulduğunda yine aynı şeyi söylüyordu: “Her 10 yılda bir draftın 1 numarasını alıp onun organizasyon oyuncusu olmasını garanti altına almak.”

Genelde Pop bu düşünceyi ‘Ve bunu mahvetmemek’ şeklinde tamamlıyor.

Gördünüz mü?

Burada bulmayacayı çözmek uğruna ilerlenen yolda çok tatlı bir diğerkamlık söz konusu.

“Hepimiz R.C. gibi düşünüyoruz” diyor Spurs yayıncısı ve eski forvet Sean Elliott. “Aptal değiliz. Hepimiz, Timmy olmasa hiçbir yüzük kazanamayacağımızı biliyoruz. Herkes bunu anlıyor. Hepimiz Timmy’nin çalışanları olduğumuzu düşünüyoruz.

Bu konuda şakalaşıyoruz ama bence organizasyon da böylesi özel bir yetenek olduğu için böyle düşünüyor. Onu seçtiklerinden beri etrafına doğru oyuncualrı dizmeye çalışıyorlar. Herkes hep onun için çalışıyor.”

Spurs’ün bir diğer eski oyuncusu Michael Finley ise şunları söylüyor:

“Günün sonunda gerçeklik payı, şakadan daha çok çünkü Tim’i tamamlayabilecek oyuncuları onun etrafına dizmek için çok uğraşıyorlar. Oraya gittiğim zaman Tim, sözde yaşadığı düşüşün tam ortasındaydı ama Spurs hâlâ onun etrafına takım kuruyor. Takım kesinlikle onun etrafında dönüyor.”

Dikkatinizi çekelim, egolarından arınmış Popovich ve Buford, spordaki belki de işe en “karışmayan” patron ile çalışınca kimseye bu durumun bir zararı olmuyor. Hakkı olan NBA’de Yılın Yöneticisi Ödülü’nü de çok gecikmeli olsa da sonunda alan Buford’ın katkılarını da düşündüğünüz zaman Spurs’ün aslında üç patronu var ve her biri organizasyon sahibinin verdiği bağımsızlık ile çalışıyor.

“Tabii ki Pop, R.C. ve işletme olarak operasyonlarımızı yöneten Rick Pych’e güvenim %110” diyor Holt. “18 yıldır San Antonio’dayım ve ben geldiğim zaman üçünün de farklı pozisyonlarda olması komik. Yaptığım en akıllıca şey, üçünü de tutmak. Çok içten söylüyorum bunu.

Takımımızı önce karakter, sonra yetenek, sonra da küçük bir piyasada olduğumuzun farkında olma anlayışı ile yönetiyoruz. Kazanmaya çalışırken para saçmıyor olmamızın gurunu yaşayabiliriz. Sanırım sadece 2-3 kez vergi sınırına girdik onda da ister beğenin ister beğenmeyin, bizim piyasamızda bunu yapmamız gerekiyor. Ancak ben çok şanslıyım. Bu adamlara güvenim tam ve sadece onları desteklemeye çalışıyorum. Bunun da karşılığını alıyorum tabii.”

POP’UN EN İYİ KOÇLUK BAŞARISI

Başardıkları her şeyin onuruna onlara verilen tüm çiçeklerin ortasında, Sam Presti, Kevin Durant ve Oklahoma City takımı başta olmak üzere onların inşa ettiği şeye imrenerek bakan rakiplerden aldıkları övgülerin de tepesinde Pop, Timmy, Tony ve Manu’nun hayatlarındaki kalıcı ağrıyı göz ardı edemeyiz.

İşin aslı, yaşadıkları tüm şampiyonluk yolculuğunda aynı zamanda geçmişe dayanan bir de mutlak bir playoff acısı var.

Derek Fisher’ın 4 sayılık buzzer-beater’ı var. Ginobili’nin 2006’da Spurs’ün sahasında yedinci maçta Dirk Nowitzki’ye yaptığı, Dallas Mavericks‘i ileriye atan faul var. Hepsinin de ötesinde San Antonio’nun geçen sezon altıncı maçta bitime 28 saniye kala 5 sayı farkla öndeyken Miami Heat‘in fişini çekememesi ve neticede iki gece sonra Heat‘in şampiyonluğa uzanması var.

“Bir düşünün” diyor Elliott. “2003-2007 arası döneme bakarsanız 3-4 şampiyonluk bile alabilirdik.”

Evet.

Bir düşünün.

Spurs, bir kez olsun üst üste iki şampiyonluk kazanabilse tarihte ne kadar farklı gözükebileceklerini bir düşünün. 17 sezonluk bir dönemde kazanılan dört şampiyonluk, yaklaşık 27-28 organizasyonun kıskanacağı bir şey ama o kadar da “hanedanlık” durumu yok.

“Üst üste üç şampiyonluk kazanmalıydık” diyor Robert Horry, “Manu, Dirk’e faul yapmasaydı.”

Ancak o faulü yaptı. Spurs, en iyi döneminde beş sezonda üç şampiyonluk alabildi ve o dönem tek yıllarda şampiyonluğa uzandı. Sonra bir diğer final deneyimi için altı yıl bekleyip organizasyon tarihinin ilk final hüsranını yaşadılar.

Hüsrana uğramış Spurs‘ü böylesine ayağa kaldırmak, normal sezonda sakatlıklara rağmen 82 maçta 62 galibiyet ile sezonu lider tamamlamak, Pop’a geçen ay üçüncü NBA Yılın Koçu ödülünü getirdi ve bu anlamda rekoru egale etti efsanevi çalıştırıcı.

Ömür boyu yanında olan Buford ise birlikte çalıştıkları 20 yıllık süreçte Pop’un en büyük başarısının San Antonio’ya kendi evinde Heat‘e diz çöktükten sonra Miami’de iyi bir yedinci maç oynatmak olduğunu söylüyor.

“Seri sonrası duygular hâlâ tazeydi. Onunla iyi ve kötü zaman geçirmiş iki insanı kaybetmenin de getirdiği duygular ile Budenholzer ve Brett Brown’ın bu yıl olmaması çok farklı bir atmosfer doğurdu.

Bence Pop da olanlardan sonra hepimiz kadar hassas ve hamdı. Duyguları artık daha mı sağlamdır bilmiyorum ama belki de o kadar kötüye gitmemiştir. Sadece yolumuza devam etmemize konsantreydi ama sezonun ortasında bir ara bu takımda hâlâ teknik ekipte ve takımda sorunlar vardı ve Manu ile ilgili bir önceki sezondan gelen sağlık sorunları ile Tony’nin yorgunluğu da endişe yaratıyordu.

Altıncı maç bittikten sonra Popovich, soyunma odasından çıktığı anda ‘Yedinci maçta iyi oynamalıyız’ düşüncesine konsantre olmuş durumdaydı. Yedinci maçta aslında altıncı maçta oynadığımızdan daha iyi oynadığımızı düşünüyoruz. O maçtan sonra tüm oyuncular ve aileleri ile bir yemek yedik. Herkes ağladı, herkes söylendi, böyle bir olay sonrası ne yapılacaksa yapıldı. Ancak Pop, her masaya uğradı, her oyuncuya dokundu, sevdikleri herkesle konuştu, o anki duyguları paylaştı ve yedinci maça konsantre oldu.

Yaptığı en iyi koçluk buydu: O grubu tekrar bir araya getirip maça çıkmaya hazırlamak.”

ESPN.com’un 2013 finalleri ile ilgili bir sorusunu yanıtlayan Ginobili, şu itirafta bulunuyordu:

“Her mağlubiyetten daha zordu çünkü ne kadar yakın olduğumuzu gördünüz. Ancak birkaç ay sonra antrenman kampında yeniden denemeye hazırdık. Hayatınızda olan en kötü şey buysa şanslı birisiniz demektir. Bence biz de şanslı insanlarız.

Çok şanslı olduğumu biliyorum. Sadece tek bir koçla çalıştığım için değil, aynı zamanda o koçun karakterinden ötürü de şanslıyım. Ayrıca kariyerleri boyunca burada oynayan ve hiç ayrılmayan üç kişi olarak da çok eşsiz bir grup olduğumuzu biliyoruz. Hepimiz başardıklarımızdan ötürü mutluyuz ama aynı zamanda buna vaktimiz yok. Neler başardığımızı, burada neye sahip olduğumuzu, ne yaptığımızı pek düşünmek istemiyorum. Sadece yolumuza devam etmek istiyoruz.”

CEVHER GİBİ OYUN GÖRÜŞÜ

Πόποβιτς

Bir dahaki sefer Spurs‘ü canlı izlediğinizde, kenara odaklanma şansınız olduğunda bir bakın:

Pop’un ellerini izleyin.

Bir dizi el hareketini taktik göstermek için kullanan tek koç o değil ama eski Spurs forveti Kurt Thomas’ın ifadesiyle “sanki beyzbol sahasında gibi” işaret veren tek koç o.

“Beyzbol sahasında harika bir koç olabilirdi” diyor Horry.

Sahaya her çıktıklarında bazı setleri önceden haber verse de Pop, hiçbir şeyi şansa bırakmamak için apaçık el işaretlerini sergiliyor. Bu da hiçbir oyuncusunun “duymadım” şeklinde bir bahane sunamamasını sağlıyor.

Bazı örnekler:

Kısa bir oyuncusundan uzun bir oyuncusu için perde yapmasını istediği zaman iki kolunu göğsünde bağlıyor. Bir uzunun üç sayı çizgisinin dışına çıkmasını istediği zaman kafasına bir kez dokunuyor. Topla yürüme işareti yaptığı zaman “devril” demek. Elini kıravatının altına götürmesi ise orta mesafe pick-and-roll‘üne işaret. Parmağıyla zemini işaret etmesi, dört parmak göstermesi ve sonra gözüne dokunması ise Spurs’ün 2007’deki NBA finalinde LeBron James’in Cleveland Cavaliers‘ını yenerken sıkça yaptığı gibi Duncan’ın bire birleri ile sonuçlanan Thumb Down 4 Ice setine işaret.

Pop’un set kitabındaki setlerin yalnızca bazıları bunlar.

(Efsaneye göre Pop’tan birkaç yıl önce topun olduğu köşede bir oyuncunun sabit kaldığı ve çizgiden pick-and-roll’ün oynandığı  “Shake”in işaretini değiştirmesi istenmiş. İddiaya göre lig, Pop’un “zar yuvarlama” hareketini belinin hemen altından değil de bir kolunu yana açarak yapmasını istemiş ki bir şeyler yanlış anlaşılmasın.)

Öte yandan uzun süredir takımda olan tecrübeli oyuncuların bile kafasını karıştırabilen şey işaretlerin karmaşıklığı değil, işaret sayısının çokluğu.

“Her defasında topu oyuna sokan oyuncu siz olduğunuz zaman oyun kurucu ve koça bakmak ne kadar zor biliyor musunuz?” diyor Horry. “Ancak buna alışmanız lazım çünkü Pop varken her setin bir el işareti var.”

Thomas ise şunları ekliyor:

“Pop’un sistemini herkes kolay anlayamaz. İşaretleri çok hızlı yapıyor, ayaktayken yapıyor, otururken yapıyor. El işaretlerini kullanan başka koçların takımlarında da oynadım, kullanmayan koçların takımlarında da.”

SIRP TARZININ İLMİ

Nasıl bir his?

Pop’un, tüm takım arkadaşlarının önünde oyuncularından birine kendi ifadesiyle “Sırp kanı kaynayıp” bütün öfkesini kusması nasıl bir his?

“Çok keyifli değil” diyor Thomas.

“Bütün havanız sönüyor” diyor eski kaptan Johnson “ve depresyonun eşiğine geliyorsunuz.”

“Berbat bir his” diyor Elliott. “Eğer onun takımında yeterince uzun süre oynamışsanız kim olduğunuz önemli değil. Sizi paralayacak. Video izlerken yaşayacaksınız bunu, sahada yaşayacaksınız, antrenmanda yaşayacaksınız.”

Öte yandan Spurs‘te de mesele bu. Pop’un uzun süreli yönetiminin en muhteşem yanlarından biri olarak şu göze çarpıyor:

Ne kadar yüksek sesle bağırırsa bağırsın, kimse Pop’u satmıyor. Kimse bırakıp gitmiyor. Pop, 1996-97 sezonunda Bob Hill’den görevi 18 maç geride kalmışken devraldığından beri bağırıyor ve henüz yumuşamış değil. Yine de bugüne kadar Pop, takımın ihtiyacı olan şeyin bu olduğunu düşünüyorsa en iyi oyuncusunun kendisiyle bütün öfkesine rağmen yüzleşmek için istekli olduğunu biliyor ve böyle nadir bulunan bir ayrıcalığa sahip.

“Tim Duncan böyle biri” diyor Hawks koçu Budenholzer. O da sayısız kez kendi payına düşeni almış Pop’un öfkesinden. Tıpkı onunla uzun zaman birlikte çalışmış her teknik ekip mensubu gibi…

“Timmy, kendisine koçluk yapılsın istiyor. Hâlâ koçluk yapılsın istiyor.”

Duncan’ın eski takım arkadaşı Rose ise şunları ekliyor:

“Popovich’in ne dediğine ve nasıl demediğine odaklanmayı öğrendiğiniz zaman büyük bir engel aşmış, onun takımına girmiş oluyorsunuz.”

Johnson ise şöyle açıklıyor:

“Kime güvenebileceğini bilmek istiyor sadece. Pop, David (Robinson’a) ‘All-Star maçına nasıl gidebildiğini anlamıyorum’ gibi şeyler söylerdi ama bu söylediği şeyi bir video ile desteklerdi. Söylediği şeyi desteklemek için hep bir videolu kanıtı vardı. Bana hep ligdeki en kötü savunmacı oyun kurucu olduğumu söylüyordu. ‘Uzağa düşen ribaundları almıyorsun, dizlerini yeterince kirletmiyorsun, sahada yanlış yerlerden şut atıyorsun. Kötü bir şutör olduğunu söyledim. Sahadaki noktaların %80’inden kötü şutörsün ve %20’lik kendi bölgene gitmiyorsun.’ Sürekli bunları duyuyordum.

Ama aynı zamanda hafızası kısa süreli. En büyük özelliklerinden biri bu. O an ne olursa olmuştur ama hep ileriye bakmaya konsantre. Sanırım bu yüzden çok yakınız. Çok kez karşı karşıya geldik, eşim bizi ayırmak zorunda kaldı ama bilin bakalım ne var? Çok seviyorum. En sevdiğim adam bu.

Tony Parker buraya ilk geldiğinde onun için de aynısı geçerliydi. Fransa’ya gitmek istediği günler oldu ama Pop’un kalbindekini anlayınca gerisini biliyorsunuz. Pop, nasıl bir çocuk olduğunu anlamaya çalışıyordu. Şimdi bir bakın: Üç şampiyonluk ve dört final deneyimi.”

Spurs‘ün eski savunmacı yıldızı Bruce Bowen ise şunu söylüyor:

“Pop’un benim üzerimden çok kez mesaj gönderdiği oldu takıma. Öfkenin muhattabı olmak benim için sorun değil, hiç olmadı çünkü anlıyorum. Tim’e aynısı oldu. Tony’ye aynısı oldu. Manu’ya aynısı oldu. Bazılarını gerçekten nasıl biri olduğunuzu ve nasıl yanıt verdiğinizi görmek için yapıyor. Eğer kendinizi kaybediyorsanız ve sizinle ilgili yapabileceği bir şey yoksa burada zamanınız kısıtlı olabilir.”

Pop’un baba tarafından Sırp kanı, bu kavramın geldiği nokta. Ancak koçun tiradları hiçbir zaman sorun olmuyor zira Ginobili’nin ifadesiyle, “çünkü neden yaptığını biliyorsunuz.”

“Çok dürüst ve lafı dolandırmıyor” diyor Ginobili. “Ne düşünüyorsa onu söylüyor ama genelde düşündüğü şeyler rastgele şeyler değil. Size öfkesini kusuyorsa bir sebebi vardır. Kime öfkesini kusacağını da biliyor.

Başka bir yolu yok. Siz ona karşılık vermeyeceksiinz: Bunu yapmayacaksınız. Hepimiz onu anlıyoruz.”

“Devamlılık ve istikrar gerçekten önemli” diyordu Popovich, Michael Wilbon’ın SportsCenter’daki yazısında. “Birbirimize de güveniyoruz. Tartışabiliriz, kavga edebiliriz, hemfikir olmayabiliriz ama sahaya çıkıp birbirimiz için tezahürat yapacağız.

Biri en önde olmak istiyorsa da David Robinson’ı Tim Duncan ile takip ettiğinizde muazzam bir başlangıç oluyor.”

VAKİT GELDİ, İNATÇI TIMMY

Sinirden köpürmüş bir Pop ile kapalı bir kapının arkasındaki video izleme seansları değil. O akşamın maçını eski düşman Joey Crawford’ın yönetecek olması değil. Rahatsız edici sorularını sormak için bekleyen sinir bozucu muhabirlerin olduğu röportaj odasına yapılacak bıkkınlık veren zoraki turlardan biri de değil.

Soğukkanlı Duncan’ın sinirlerini ne gerebilir?

“Benim gördüğüm, Timmy’yi korkutan tek şey golf” diyor Elliott, Duncan’ın en yakın arkadaşlarından biri ve eski takım arkadaşı olarak.

“O kabul etmez ama ödü kopuyor. Sopayı sallamasını gördünüz mü hiç? Şutundan da çirkin.”

Kimse için şaşırtıcı olmayacak ama Duncan, Sir Charles olmadığı için golf oynarken bir kaydını görmemiz hâli hazırda mümkün gözükmüyor. O yüzden Elliott’ın sözlerine inanmamız gerekecek.

Ancak Duncan’ın kariyerinin başlarında başına bela olan serbest atış sorununu nasıl çözdüğü düşünülünce Elliott’ın ifadesine göre canını sıkan başka bir şey olduğu argümanını sunmak güç. Tıpkı ilerleyen yaşı ve ağırlaşan ayakları ile yıllardır hallaç pamuğu gibi dağıttıkları Steve Nash’li Suns‘ın Spurs‘ü süpürdüğü, sonun başlangıcı gibi görülen 2010 playofflarına karşı nasıl ayakta kaldıysa serbest atışlarda da onu yapmıştı.

Duncan ile dört sezon birlikte oynayan ve o 2010 döneminde Suns‘ın genel menajeri olan Steve Kerr, Duncan’ın beslenme düzenindeki değişiklikler ve vücut geliştirme odasında geçirdiği daha uzun süreler sonrası o playofflardaki yeri ve bugün bulunduğu nokta arasındaki farka hayranlıkla karışık bir şaşkınlık ile bakıyor.

“Bize karşı kolay şutlar kaçırıyordu” diyor Kerr. “O seride kendinde değildi. Kolaylıkla söylenebilir bu. ‘Bu kadarmış, 1-2 yılı kaldı. Maç başına 25 dakika oynayıp iyi sayılabilecek bir oyuncu olmakla idare edecek’ deniliyordu. Üç yıl sonra yine NBA’in en iyi oyuncularından biri oldu.”

Elliott ise şunları söylüyor: “Bu adam yaz döneminde o kadar çok çalışıyor ki tahmin edemezsiniz. Yazın ben şut atmak, vücut çalışmak ya da birini gezdirmek için 5-6 kez antrenman tesisine gidiyorum ve Timmy her defasında orada.

Yardımcı koçlar bana takıma katmaya çalıştıkları serbest oyuncuları veya draftta seçmeyi düşündükleri genç çocukları getirdiklerinde neler olduğunu anlattılar. Geliyorlar salona yanındakiler ile birlikte, Timmy salonda vücut çalışıyor. ‘Tim Duncan burada mı?’ diye şoka uğruyorlarmış.

Normal değil. Uzun bir oyuncu ve gerçek bir salon faresi. Bu bir tezat. Birçok uzun, sadece uzun olduğu için oynuyor. Guardlar, bu oyunu sevdikleri için oynuyorlar. Timmy’de guard anlayışı var. Koca vücudu ile basketbola guard tutkusu ile bağlı. Bu yüzden bu kadar iyi.”

Spurs‘ün sahibi Holt ise şöyle konuşuyor: “İnsanlar, koşuş tarzını değiştirmek zorunda kaldığının farkında değiller. Diz kapaklarını geri atmaya zorlayan bir metali dizinde taşıyan kaç oyuncu var? Geçtim yapabilecek olanları kaç oyuncu bunu yapmaya istekli?”

Virgin Islands’lı birinin tek derdinin arkasına yaslanıp keyif çatmak olduğu algısına ters giden bir iştahı ve iş ahlakı var. Duncan, Nisan ayında 38 yaşını doldurdu ve playofflar da dahil olmak üzere bu ligde 50.000 dakikadan fazla oynadı. Yakın dostu Rose’a göre de emekliliğe hiç de keyifle bakmıyor.

“Her şeyin bitmesine hazır değil ve bitmesini de istemiyor” diyor Rose. “Bundan eminim.”

TUTKUN DUNCAN

Ντάνκαν

Paintball’u o kadar ciddiye alıyor ki kendisi için özel yapılmış silahları var. Arabalarını o kadar seviyor ki Spurs‘ün antrenman tesisinden çıkınca hemen köşede tam donanımlı hizmet veren bir modifiye mağazası açtı. Oyun oynamaya o kadar tutkun ki en yakın eski takım arkadaşlarından birini, oğluna sanal futbol oyunlarından birinin ismini vermeye ikna etmeye çalışmış.

Parkenin dışında birçok ilgi alanı olan Duncan ayrıca iki çocuğuna fazlasıyla bağlı yalnız bir baba.

“Sadece ailesiyle birlikte olup hobilerinden keyif almak istiyor” diyor Duncan’ı birçoklarından iyi tanıyan Elliott.

Rose’un 3 yaşında, Miles isminde bir oğlu var ve Duncan da çocuğun vaftiz babası.

“Tim hâlâ bana kızgın” diyor Rose. “Deplasmanda o kadar çok ‘Madden’ oynuyorduk ki oğlumun adını Madden koymamı istedi. Çocuğa Madden diyor.”

Rose ayrıca Duncan’ın Team Wolfpack ekibinin de bir üyesi. Şakasız, Timmy’nin paintball takımının ismiymiş bu.

“Birçok kişi silah kiralıyor” diyor Rose. “Onun silahının bir köşeden ötekine kadar menzili var.”

Eski Spurs‘lü Finley şunları söylüyor:

“Bir keresinde bütün takımı paintball’a davet etti ama ben daha önce hiç oynamamıştım. Arayıp ne giymemiz gerektiğini sordum. ‘Boyadan korusun diye uzun pantolon ve uzun kollu kazak giy’ dedi. Ama kendisi bir geldi kolsuz yelek, şort ve dizlikle. Neden diye sorduğumda ‘Ben vurulmayacağım ki’ dedi.

Hiç bu kadar strateji konuştuğunu görmedim. Özel silahları vardı. ‘Vay be’ dedim. Bu tarafını hiç görmemiştim. Vücudu elverdiği sürece bu yanı muhtemelen hiç büyümeyecek.”

Ancak yıllarca Duncan ile karşı karşıya, daha sonra da beş yıl onunla yan yana oynayan ve yedi şampiyonluğu bulunan Horry, eski düşmanı ve dostunun profesyonel mesleğine 3-4 yıl daha devam edeceğini düşünüyor.

“Hiçbir yere gittiği yok” diyor Horry. “Hâlâ ligin en iyi beş pivotundan biri ve birçoğumuz gibi çocukken çok da fazla oynamadı.”

Diğerleri ise bundan o kadar emin değil. Elliott hatta Duncan’ın emekliliği sonrası onu artık çok da fazla görmeyeceğimizi düşünüyor.

“Bence herkesten uzak keşiş gibi olacak çünkü ilgilendiği başka çok şey var” diyor Elliott. “Eli kolu dolu olacak ama o bundan memnun olacak.”

PEKİ RUH İKİZLERİ NE KADAR KONUŞUYOR?

Pop, önceki sezonun başında en sevdiği oyuncusu ile kendisinin artık meşhur bir yaşlı, evli çift gibi oldukları görüşü ile muhabirlere takıldığından beri gündemde bu soru.

“Benimle artık doğru düzgün konuşmuyor bile” diyordu Pop.

Elbette bu küçük bir yalan. Basınla alay edilmek için uydurulmuş bir ifade. İşin aslı, Pop henüz Pop değilken Spurs‘ün 1997 NBA Draftı öncesi lotaryayı kazanması sonrası Virgin Islands’a ilk gidişinde kurdukları o sağlam bağdan beri her zaman olduğu gibi hâlâ sürekli konuşuyor oldukları.

Onlarla çalışmış olanlar ve onları yakından izleyenler de öyle söylüyor.

Spurs Basketbol Operasyonları Başkanı Buford: “Gerçek iki kafadar. İkisi için de önemli olan şeyler ilişkili. Çok çabuk bir şekilde farklı bir seviyede iletişim kurdular. Tim’in hayat deneyimleri değişince daha da yakınlaştılar.”

Finley: “Baba-oğul ilişkisi gibi. Pop, Tim’e sinirleniyor. Tim, Pop’a sinirleniyor ama günün sonunda yatağa giderken birbirlerine öfkeli olmuyorlar. İlişkileri daha önce bulunduğum hiçbir takımda gördüğüm hiçbir ilişkiye benzemiyor. Don Nelson ile Dallas’ta yakın olduğumu düşünürdüm ama hep doğru teklif gelirse Nellie’nin beni takaslayacağını düşünmüşümdür.”

Eski Spurs yardımcı antrenörü Budenholzer: “Timmy’ye çok sert koçluk yapıyor. Standartlar yüksek, beklentiler yüksek ve Timmy de ne kadar büyük bir oyuncu olursa olsun her zaman bunları karşılamıyor. O yüzden bazen tartışıp konuşmayı kesiyorlar ancak birbirlerini hep çok iyi anlıyorlar.”

Thomas: “Tim Duncan ile nasıl konuştuğunu görünce sizin ensenizde boza pişirmesi sorun olmuyor. Tim kaldırabiliyorsa siz de kaldırabilirsiniz. En tepedeki adamdan en alttaki oyuncuya kadar böyle, herkese aynı davranıyor.”

Buford: “Her yıl bir kez boşanırlar. Sonra eninde sonunda birinden biri o buzu kırar. Sanırım birçok farklı alanda Tim’in akıl hocası. Tim için de farklı bir seviye çünkü eski menajeri Lon Babby de Phoenix’e gidince sığınabileceği başka insanlar yok.”

Eski Spurs oyuncusu Elliott: “Pop, sizden çok şey bekliyor ama sahanın dışında kazanıyor asıl saygıyı. Çünkü baba gibi. Birçok oyuncu için baba gibi. Harika tavsiyeler veriyor.”

Eski Spurs yöneticisi Dell Demps: “Basının bunu çok görmediğini biliyorum ama Pop, insanları çok iyi anlıyor. Bence Danny Ferry bu konuda en doğru şeyi söylemişti, onun sözlerini kullanayım ben de. ‘Pop, bir şekilde sizi dünyanın en önemli insanı gibi hissettiriyor. Muhtemelen daha iyi bir cevabı olduğunu bildiği anlarda bile size fikrinizi soruyor. Size bu işin bir parçası olduğunuzu hissettiriyor. Ben oradayken hep bir parçası olduğumu hissettim.”