by Marc Stein- Çeviri: Eurohoops/ info@eurohoops.net
Eurohoops Türkiye’nin Instagram hesabını takip etmek için tıklayın!
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 11 Temmuz 2016 tarihinde ESPN‘de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
NBA’in ve San Antonio Spurs‘ün efsanevi koçu Gregg Popovich, başantrenörlük görevini bıraktı. Popovich, Spurs ile NBA tarihine geçerken çalıştığı isimler arasında Tim Duncan da önemi bir noktadaydı.
Spurs’ün kazandığı son şampiyonlukta da çok doğal olarak bu iki efsanenin imzası vardı.
21 Numara ve Spurs, Duncan döneminin beşinci ve son şampiyonluğunu alırken kariyeri boyunca oynadığı tek koç olan Popovich ile çalışırken bunca yıldır aklından geçenlere dair daha iyi bir fikir sahibi olabilme umuduyla Duncan-ologlardan onlarca demeç toparladık. Duncan’ın basketbola vedası vesilesiyle 2014’te NBA’in “dev ikilisine” dair topladıklarımızı, son bir bölüm ekleyerek bir yapıt halinde huzurlarınıza taşıyoruz.
Editör notu: Bu yazı, ilk olarak 2014 Haziran ayında kaleme alınmıştır.

Gregg Popovich ve Tim Duncan’ın başarılarını ve uzun ömürlülüğünü aşabilecek bir patron/süperyıldız ikilisi bulmak için ya zamanda geri gideceksiniz ya da Atlantik Okyanusu’nu aşacaksınız.
Honus Wagner ve menajeri Fred Clarke’tan bahsediyoruz. Bu ikilinin 19 yıllık ilişkisi 1897’de başlamıştı. Veya Sir Alex Ferguson ile Ryan Giggs’in 23 sezona 13 Premier League şampiyonluğu sığdırdıkları ilişkisi düşünülebilir.
Ezelden bu yana işini iyi yapan San Antonio Spurs ekibi, kendi içlerinde de yaptıkları kıyası tercih ediyor: Bill Belichick ve Tom Brady. Ancak NFL’in simgesi hâline gelen koç/organizasyon oyuncusu ortaklığı da NBA’in modern zamanındaki Red and Russell’ının ilişkisi kadar uzun değil.
“Tim’i kıskanıyorum” diyordu Kobe Bryant. “Bütün kariyeri boyunca aynı tarihi koç ile çalıştı.”
Russell ve Auerbach’ın yaptıklarına baktığınızda şu an tamamen farklı bir katman” diyor Popovich’in eski oyuncusu ve Tim Duncan’ın da yer aldığı takımının kaptanı Avery Johnson. “Dönem farklı. Ancak şunu söyleyebilirim: Çok da gerisinde kalmıyorlar.”
“Michael Jordan ve Phil Jackson gibi Chicago’da ya da Boston’da ya da Los Angeles’ta değillerdi. Bu yaptıkları şeyi San Antonio’da yaptılar.”
Bu konuyu yeniden açıyoruz çünkü Spurs, herkesi şaşırtarak NBA’de bir final serisi daha oynamaya çok yakın. Batı Konferansı finalinde süper atletik düşmanları Oklahoma City ile verecekleri büyük mücadelede ayakta kalabilirlerse Pop ve Timmy’nin birlikte beşinci şampiyonluklarını kovalama hedefiyle ligin en küçük dördüncü pazarındaki takımını basketbolun en büyük safhasına altıncı çıkışı olacak. Hem de Bryant efnsaesine rağmen…
Kobe, Avery ve diğer birçok isimden geçtiğimiz haftalarda bunca yıl gizlendikten sonra, orduda yetişmiş bir adamın ve 17 yıldır çalıştırdığı yıldızının bunları nasıl başardığı konusunda asla bitmeyen görevimizde bizlere yardımcı olmalarını istedik.

Aşağıdaki seçki, playoff döneminde Popovich ve Duncan’ı en yakından tanıyan ve yıllar boyu onlar üzerine çalışmış insanlarla yapılan 20’yi aşkın röportaj arasından yapılmıştır. Dolayısıyla bunu NBA’in dev ikilisi ve Tony Parker ile Manu Ginobili’nin yardımlarıyla kurdukları kaosa karşı eşsiz bir dayanıklılığı olan imparatorlukları üzerine bir okuma kitabı olarak kabul edebilirsiniz.
Duncovich uzmanlarının başında bu sürecin çok büyük bölümünde Spurs yönetimine liderlik eden ve ikilinin ilişkisinin sanıldığından da yakın olduğunu savunan R.C. Buford geliyor.
“Ruh ikizleri” diyor Buford ve ekliyor: “Bu iki insan hakkında bunu söylemek hiç abartı olmaz.”
POP TEHLİKEDE

Belki de Pop haklıdır. Belki de 1987 ve 1997’de NBA Draft lotaryasından gelen David Robinson ve Tim Duncan hediyeleri ile her koçun sistemi San Antonio’da başarılı olabilirdi.
Ya da belki Spurs tarihi, 2 Mart 1999’da Houston Rockets deplasmanındaki normal sezon maçını kaybetselerdi tamamen farklı olabilirdi.
Neredeyse tüm maçların iptaline neden olan iş yavaşlatma eylemi sonrası 50 maça indirilen NBA tarihinin ilk lokavt sezonunda yaşandı bu. Duncan’ın da Spurs formasıyla ikinci sezonuydu ve “ya şampiyonluk ya fiyasko” beklentileriyle çıkılan yolda 14 maçta altı galibiyet ile can sıkan bir başlangıç yapılmıştı.
Popüler, eski bir Spurs’lü Doc Rivers da o günlerde San Antonio’nun yayın ekibinde yer alıyordu. Taraftarlar, sezonun başında alınan her mağlubiyette daha da yüksek sesle “bugüne kadar ne yapmış ki” dedikleri Popovich’in yerine onun ismini haykırıyordu.
Ancak Spurs, bu başlangıçta tökezlemeye fırsat vermeyen eksik fikstürde sezonun 15. maçında Houston’a giderken Pop’un üzerindeki baskı yalnızca halk veya medya tarafında değildi. Pop’un oyuncularının birçoğu da koçun kovulmanın eşiğinde olduğunu düşünüyordu. Ya da en azından yalnızca Genel Menajer olarak görevine geri döneceği başka bir role dönmeye zorlanacağını…
Eski Spurs forveti Malik Rose, Hakeem Olajuwon, Charles Barkley ve Scottie Pippen’ın oynadığı o takıma karşı yapılan maçı hatırlarken “Herhangi bir maç önü hazırlığından farklıydı” diyor.
“David (Robinson) genelde hep beraber ortada toplandığımızda dua etmenin ötesinde pek bir şey söylemez ama o maçtan önce ‘Kendimizi toplamalıyız, bunu yapmalıyız, bu büyük bir maç’ diyordu.
O maçı kaybetsek Pop’u kovup Doc’u getireceklerdi. Duyumlar o yöndeydi. Soyunma odasındaki yoğun havayı düşününce gerçek olduğunu söyleyebilirim bunun, asla unutmayacağım.”
Dönemin Spurs guardı Steve Kerr ise “Kovulmaya yakın olduğunu hissettiğimi söyleyemem ama o sezon yaptığımız başlangıç birçok konforsuz durumu beraberinde getirmişti. Pop henüz Pop değildi. Bir ismi yoktu. Taraftarlar hâlâ kim olduğunu tam olarak bilmiyordu” diyordu.

İşte böyle çocuklar: Pop, Duncan’ın ilk yıllarında şimdiki “Koçların Babası” rütbeisne sahip değildi. Robinson tam sağlığına kavuşurken kovulan popüler koç Bob Hill’in ayrılığının tartışmalı zamanlamasını unutturmak, iki şampiyonluk aldı. Phil ve Riles’ın yanına Pop’un isminin yazılması ise gerçekçi olmak gerekirse üç şampiyonluğu buldu.
Pop’un oyun kurucusu ve Spurs takımının en çok itibar gören isimlerinden Johnson’ın bugünlerde o Houston maçının Pop için “hayat memat” maçı olduğundan emin olmasının sebeplerinden biri de bu.
“Kesinlikle” diyor Johnson. “Biz haberleri alıyorduk. Gerçekten doğruydu.
“Pop’un kovulup Doc’un getirileceğine dair birçok dedikodu vardı. Bem de David ile Houston’a uçmadan önce Pop’un evine gittim. Pop bizimle konuştu ve biz oradan çıktığımızda Pop’a dair o maçı kazanmamız gerektiğini bilecek kadar güçlü bir hisle ayrıldık.
Houston’a karşı neler yaptığımızı görmek için bütün istatistiklere bakabilirsiniz.”
Sık sık eleştirilere maruz kalan Johnson, o maçı 18 sayı ve 13 asist ile tamamladı. Robinson ise 15 sayı, 9 ribaund ve 3 blok üretti. Genç Duncan, Spurs‘ün 99-82’lik galibiyetinde 23 sayı, 13 ribaund, 5 blok ile devleşti.
Takım, normal sezonun geri kalanındaki 36 maçta aldığı 31 galibiyetin ivmesini o maçta yakaladı ve neticede organizasyon tarihinin ilk şampiyonluğunu getirecek playofflara da o ivme ile girdi. Neticede Phil Jackson’ın lokavt nedeniyle kısalan sezonda alınan şampiyonluğa bir de yıldız eklenmesi gerektiği konusundaki görüşleriyle yaşamanın yolunu buldular. Zira Phil vs. Pop rekabetindeki en meşhur soru işaretlerinden biri olan o zaferde, şampiyonluktan hemen önceki bahar döneminde işlerin ne kadar kötü gözüktüğü düşünülünce gelinen nokta inanılmazdı.
Uzun yıllar Spurs’te yardımcı antrenörlük yapan Mike Budenholzer, “Sonun yakın olduğunu söyler miydim bilmiyorum ama beklentileri karşılayamadığımız yönünde gerçek bir endişe vardı. Bu doğru. Gerçekt. Daha iyi oynamaya başlamamız gerektiğini ve bunu da çok yakın zamanda yapmamız gerektiğini biliyorduk. Yani doğruydu dedikodular” diyor o günleri anlatırken.
Johnson devam ediyor: “Günün sonunda benim biatım Pop’aydı çünkü bana çok inanıyordu. Eğer kovulursa sebeplerinden biri ben olurum diye düşünüyordum çünkü bir takımı şampiyonluğa taşıyacak bir ilk 5 oyun kurucusu olarak görülmüyordum. O yüzden meseleyi kişisel düşündüm ben. David’in hayatı boyunca yaptığı en tutkulu maç önü konuşmasıydı o konuşma. Ağzı köpürüyordu.”
TIMMY YARIŞI

Duncovich döneminin ilk yıllarındaki bir başka soru işaretinde yine Doc Rivers’ın adı geçiyordu.
2000 yazı geldiğinde Rivers, Spurs yayıncılığından ayrılıp Orlando Magic bench’ine geçmişti. San Antonio’da kabus senaryo yakın zamanda gerçek oldu: Çaylak koç, yeni patronlarını Duncan’ı Pop, Amiral Dave ve 1999’da birlikte kazandıkları şampiyonluğu geride bırakıp Magic Krallığı’na katılmaya ikna edebileceği konusunda ikna etti.
Doc, bunu başarmaya da yaklaşmıştı.
O dönem kendisinin de ifade ettiği üzere Duncan, kafasında bu düşüncelerin gelip gittiğini söylüyordu.
“Kafam bir orada bir buradaydı” diyordu Duncan o dönemde.
Grant Hill ile birlikte Duncan, bugün televizyonda görmeyi hayal etmekte zorlanacağınız bir yıldız ikilisi oluşturma heyecanıyla Magic’i ziyaret etti.
Neticede Alamo City’de inşa ettikleri şeyi, Robinson’ı veya şehrin “Go Spurs, Go” şeklindeki tezahüratlarını “Stay Tim, Stay” şeklinde değiştiren fanatik taraftarlarını bırakamayacağı yönünde karar aldı. Neticede Pop’u ve çabucak kurdukları sağlam koç/oyuncu ilişkisini bırakamayacağı yönünde karar aldı. Duncan bir daha da başka bir yerde oynamayı ciddi anlamda düşünmedi. Kariyerinin kalanı boyunca kontrat dönemi geldiğinde Duncan, kariyeri boyunca aynı koçun takımında oynama zevkini tadacağı sözleşmelere neredeyse düşünmeden imzayı attı.
“Ayrılmaya çok yakındı diyebilirim” diyor eski Spurs forveti Rose. “Pop, ince bir çizgi üzerinde yürüyordu. Menajerimiz Lon Babby’den memnun değildi çünkü Babby’nin Tim ve Grant’i birlikte Orlando’ya götürecek bir şeyler ayarlamaya çalıştığını düşünüyordu. Ben gideceğini duymuştum ama son dakika durum değişti ve takımda kaldı.”
“Kişisel fikrim” diyordu Spurs’ün sahibi Peter Holt “Timmy’nin ayrılmak istemediği ama kesinlikle durumu bir görmek istediği yönünde.”
Robinson’ın son dakikada Duncan’a Hill ve Tracy McGrady’nin Magic Krallığı’nda hüküm sürmeleri konusunda verdiği temkin, Duncan’ın kalmasında belirleyici nokta olarak kabul ediliyor.
Spurs basketbol operasyonları başkanı Buford şöyle söylüyordu:
“Onu kaybetme ihtimalimiz %50 miydi? %20 miydi? Bunun oranı nasıl hesaplanır bilmiyorum. Bence daha da yüksekti ama Disney Dünyası’nın Orlando’da gösterdiği fırsatların aksine Duncan’ın Pop’a olan güveni kalmasındaki asıl sebepti.”
PICK-AND-ROLL MODELLERİ

Spurs, ezelden beri NBA’in model aldığı organizasyon değil. Onların da bir örneğe ihtiyacı vardı.
Koç ve genel menajerler üreten bir fabrika olmadan ve hatta Duncan, Alamo City’ye gitmeden çok önce Spurs, rakip takımların bugünlerde Spurs’ü çalıştığı gibi Utah Jazz örneğini temel aldı.
Spurs; Jerry Sloan, Karl Malone ve John Stockton’ın işlerini nasıl kesin bir icraat ve mazeretsiz bir düzende sürdürdüklerini gördü ve onlardan ilham aldı.
Sertlik. Netlik. Fiziksel mücadele. Profesyonellik. Herkesin sahanın öteki tarafındayken bile ne olacağını bildiği Utah hücumunun istikrarlı bir şekilde verimli olması.
Hepsinin ötesinde kimsenin ihtişamlı görmediği şehirde koç ile iki yıldızı arasındaki kırılmaz bağ.
Spurs, Spurs olmadan önce Jazz olmak istiyordu.
“Yüksek profilli bir piyasada değillerdi ama inanılmaz bir istikrarları vardı” diyor Buford. “İnanılmaz mücadeleci, savunmada çok inatçılardı ve sahip olmamız gerektiğini bildiğimiz bir anlayışa sahiplerdi. Onların seviyesine çıkmak için daha sert oynamamız gerektiğini biliyorduk.
Takımı bir arada tutan şey tutum, mücadeleci ruhları ve istikrarları olduğu için mesele pek oyun tarzları ile ilgili değildi. Biz de benzer bir piyasadaydık ve böyle olunca ‘Onlar yapabiliyorsa biz de yapabiliriz’ diye düşündük. San Antonio’dayız diye başarılı olmamamız için hiçbir sebep olmadığına bizi inandırdı.”
Genelde Utah’ın istediği şekilde sonuçlanan bir dizi playoff mücadelesinin de yaşandığı yılların ardından Pop ve Sloan bir dostluk kurdular ve Sloan’ın 2012-13 sezonu öncesi konuk olarak Spurs’ün antrenman kampına gelmesi ile herkes bu dostluktan haberdar oldu. NBA’in 1990 ve 2000’li yıllardaki icraat ustaları arasındaki bağlar, Buford’ın ofisinde eski Jazz yöneticisi Scott Layden’ı yardımcı genel menajer olarak göreve getirdiği o güz döneminde daha da güçlendi.
Pop ve Timmy’li Spurs elbette Jazz’in Salt Lake City’de inşa ettiği şeyi dört şampiyonluk ile yeni bir seviyeye taşıdı. Her şey o kadar birbirine bağlı hareket etti ki Utah, Sloan sonrası dönemde yeni bir genel menajere ihtiyaç duyduğunda Buford’ın güvendiği yardımcısı Dennis Lindsey’i Kevin O’Connor sonrası San Antonio’dan getirip görev verdi.
Pop’un bir diğer dostu Rick Carlisle ise playoffların ilk turunda büyük bir hayranlıkla söz ettiği Pop ile ilgili şunları söylüyordu:
“Bıraktığı zaman Sloan’ın Utah’ta geçirdiği süreden (21 sezon) daha fazla burada kalmış olacak muhtemelen.
Bunun yaşanabileceğinin düşünülmesi bile mümkün değil.”
POP KENDİ SİLAHIYLA VURULUYOR

Editörü kendisinden Gregg Popovich ile ilgili bir yazı yazmasını istediği zaman kendisini sözlü bir atışmanın yanlış tarafından bulan veya bir muzipliğe maruz kalmış herkese geçmiş olsun.
Belki de bu sandığımızdan daha çok kez yaşandı ama gelin yüzleşelim: Eğer herhangi bir eski veya yeni Spurs oyuncusu veya koçu böyle bir şakayı yapacak kadar maharetliyse de artık kutlama danslarını herhangi birinin görmesine veya duymasına müsaade edecek kadar ahmak olmayacaklardır.
O yüzden bu konuda biraz araştırma yapmamız gerekti. Neyse ki Pop, yaklaşık 25 yıldır Don Nelson ile yakın bir dostluğa sahip.
Nellie’nin de onu zaman zaman hakladığı kesin.
“Sahip olduğum en iyi insan” diyor Nelson.
“Popovich’in Hava Kuvvetleri’nden bir kolej koçu vardı ve onu da çok severdi. Gerçekten iyi bir ressamdı ve Pop’un doğum günü için onu arayıp bir şeyler alabilir miyim diye bakmak istedim. Eklemlerinde kireçlenme nedeniyle resim çizmeyi bırakmak zorunda kalmış ancak bodrumunda birkaç şey kalmış olabileceğini söyledi. Hiçbir şeye para vermeme izin vermedi. Güzel bir Kızılderili resmi gönderdi.
Mesele de şu: Pop’un doğum günü için tüm teknik ekip ile birlikte San Francisco rıhtımındaki Alioto’da öğle yemeğine gidiyorduk. Çocuklara çerçevelettiğim bir şeyleri almak için sanat dükkanına uğramam gerektiğini söyledim. Dükkanın sahibi de bir arkadaşımdı. Bir anlaşma yaptım ve ona tüm plandan bahsedip resmi verdim. Üzerine büyük bir rakam yazmasını istedim ve Pop soru sorarsa diye de tüm hikayeyi anlattım ve hazır olmasını söyledim. İçeri girdik, ‘Siz etrafa bakınsanıza, burada bir sürü güzel resim var’ dedim ekiptekilere.
Pop’a da ‘Gel şuradan gidelim’ dedim. Onu o tarafa doğru aldım ve şahane resmi görüp bakakaldı. Küçük imzayı gördü ve onun da tanıdığı aynı adam olabileceğini düşündü. ‘Eski koçumuz ile ismi aynı. Yok, o olamaz.’ Dedim ki ‘Git kendin bak.’ Onu kandırdığımı orada anladım.
Mağaza sahibine gitti, onun da benimle olduğunu bilmiyor tabii. Adam ona ‘Colorado’dan, resim yapan bir basketbol koçu olduğunu ve resimlerinden birinin de orada olduğunu’ anlattı. Pop koşarak bana gelip ‘O’ymuş, o’ymuş’ dedi. Hâlâ onu deyişi kulaklarımda.
Dedim ki ‘Sevdin mi gerçekten resmi?’ Pop ‘Bayıldım’ dedi. Dedim ki ‘O zaman doğum günü hediyen bu.’ Hemen ‘Nellie, Nellie… 50.000 dolar bu. Olmaz, yapamazsın. İzin vermem’ dedi. Ama ben adama seslenip ‘Durma yahu, Pop için şunu bir sar da hesabı bana yaz’ dedim.
En son ‘Kandırdım seni, kandırdım o***** ç*****’ dedim. Sonra büyün öğle yemeği boyunca ne kadar harika bir insan olduğum yerine nasıl bir y*vşak olduğumu dinledim. Herhalde o resim hâlâ oturma odasında asılıdır. O gün çok özeldi.”
Neticede evet, geçen yıl bu zamanlar anladığımız üzere en azından NBA’deki 25 yıllık kariyerinde Pop da biri tarafından kendi silahıyla vurulmuş.
GERÇEK PATRON KİM?

Spurs‘ün organizasyon şeması, Spurs‘ün herkesin topa dokunduğu hücum şeması ile pek de aynı doğrultuda değil.
Özellikle de önde gelen isimlerin o şemayı açıklamasını dinlediğiniz zaman fark ediyorsunuz bunu.
Pop, birçokları tarafından patronunun bile önünde Spurs hanedanlığının sorgusuz sualsiz kralı olarak kabul ediliyor. Bay Holt’un da bu konuda hiçbir itirazı yok.
“Onun için çalıştığım için şanslıyım” diyor Holt içten bir kahkaha ile.
Gözlemci gözü ve yalnızca Parker ile Ginobili’yi değil, daha birçoklarını da bularak Duncan’ın yanına rahatça yerleştirme konusundaki hüneri yaklaşık 20 yıldır Duncan kadar istikrarlı olan Pop’un yancısı Buford’dan asıl meseleyi duyana kadar bu hiyerarşi basit ve güzel gözüküyor.
“İşin aslı hepimiz Timmy’nin çalışanlarıyız” diyor Buford.
Popovich de 10 yılı aşkın zamandır aynı ifadeyi kullanıyor. Nisan ayında bir grup muhabire playofflar başlamadan kısa bir süre önce kendisine San Antonio’nun başarısı ve istikrarının sırrı sorulduğunda yine aynı şeyi söylüyordu: “Her 10 yılda bir draftın 1 numarasını alıp onun organizasyon oyuncusu olmasını garanti altına almak.”
Genelde Pop bu düşünceyi ‘Ve bunu mahvetmemek’ şeklinde tamamlıyor.
Gördünüz mü?
Burada bulmayacayı çözmek uğruna ilerlenen yolda çok tatlı bir diğerkamlık söz konusu.
“Hepimiz R.C. gibi düşünüyoruz” diyor Spurs yayıncısı ve eski forvet Sean Elliott. “Aptal değiliz. Hepimiz, Timmy olmasa hiçbir yüzük kazanamayacağımızı biliyoruz. Herkes bunu anlıyor. Hepimiz Timmy’nin çalışanları olduğumuzu düşünüyoruz.
Bu konuda şakalaşıyoruz ama bence organizasyon da böylesi özel bir yetenek olduğu için böyle düşünüyor. Onu seçtiklerinden beri etrafına doğru oyuncualrı dizmeye çalışıyorlar. Herkes hep onun için çalışıyor.”
Spurs’ün bir diğer eski oyuncusu Michael Finley ise şunları söylüyor:
“Günün sonunda gerçeklik payı, şakadan daha çok çünkü Tim’i tamamlayabilecek oyuncuları onun etrafına dizmek için çok uğraşıyorlar. Oraya gittiğim zaman Tim, sözde yaşadığı düşüşün tam ortasındaydı ama Spurs hâlâ onun etrafına takım kuruyor. Takım kesinlikle onun etrafında dönüyor.”
Dikkatinizi çekelim, egolarından arınmış Popovich ve Buford, spordaki belki de işe en “karışmayan” patron ile çalışınca kimseye bu durumun bir zararı olmuyor. Hakkı olan NBA’de Yılın Yöneticisi Ödülü’nü de çok gecikmeli olsa da sonunda alan Buford’ın katkılarını da düşündüğünüz zaman Spurs’ün aslında üç patronu var ve her biri organizasyon sahibinin verdiği bağımsızlık ile çalışıyor.
“Tabii ki Pop, R.C. ve işletme olarak operasyonlarımızı yöneten Rick Pych’e güvenim %110” diyor Holt. “18 yıldır San Antonio’dayım ve ben geldiğim zaman üçünün de farklı pozisyonlarda olması komik. Yaptığım en akıllıca şey, üçünü de tutmak. Çok içten söylüyorum bunu.
Takımımızı önce karakter, sonra yetenek, sonra da küçük bir piyasada olduğumuzun farkında olma anlayışı ile yönetiyoruz. Kazanmaya çalışırken para saçmıyor olmamızın gurunu yaşayabiliriz. Sanırım sadece 2-3 kez vergi sınırına girdik onda da ister beğenin ister beğenmeyin, bizim piyasamızda bunu yapmamız gerekiyor. Ancak ben çok şanslıyım. Bu adamlara güvenim tam ve sadece onları desteklemeye çalışıyorum. Bunun da karşılığını alıyorum tabii.”
POP’UN EN İYİ KOÇLUK BAŞARISI

Başardıkları her şeyin onuruna onlara verilen tüm çiçeklerin ortasında, Sam Presti, Kevin Durant ve Oklahoma City takımı başta olmak üzere onların inşa ettiği şeye imrenerek bakan rakiplerden aldıkları övgülerin de tepesinde Pop, Timmy, Tony ve Manu’nun hayatlarındaki kalıcı ağrıyı göz ardı edemeyiz.
İşin aslı, yaşadıkları tüm şampiyonluk yolculuğunda aynı zamanda geçmişe dayanan bir de mutlak bir playoff acısı var.
Derek Fisher’ın 4 sayılık buzzer-beater’ı var. Ginobili’nin 2006’da Spurs’ün sahasında yedinci maçta Dirk Nowitzki’ye yaptığı, Dallas Mavericks‘i ileriye atan faul var. Hepsinin de ötesinde San Antonio’nun geçen sezon altıncı maçta bitime 28 saniye kala 5 sayı farkla öndeyken Miami Heat‘in fişini çekememesi ve neticede iki gece sonra Heat‘in şampiyonluğa uzanması var.
“Bir düşünün” diyor Elliott. “2003-2007 arası döneme bakarsanız 3-4 şampiyonluk bile alabilirdik.”
Evet.
Bir düşünün.
Spurs, bir kez olsun üst üste iki şampiyonluk kazanabilse tarihte ne kadar farklı gözükebileceklerini bir düşünün. 17 sezonluk bir dönemde kazanılan dört şampiyonluk, yaklaşık 27-28 organizasyonun kıskanacağı bir şey ama o kadar da “hanedanlık” durumu yok.
“Üst üste üç şampiyonluk kazanmalıydık” diyor Robert Horry, “Manu, Dirk’e faul yapmasaydı.”
Ancak o faulü yaptı. Spurs, en iyi döneminde beş sezonda üç şampiyonluk alabildi ve o dönem tek yıllarda şampiyonluğa uzandı. Sonra bir diğer final deneyimi için altı yıl bekleyip organizasyon tarihinin ilk final hüsranını yaşadılar.