Onun En Büyük Silahı, Gözleri: Chris Paul

03/May/17 12:15 Mayıs 3, 2017

Bugra Uzar

03/May/17 12:15

Eurohoops.net

Kariyeri istediği sonuçları alamamakla geçiyor. Ama Chris Paul gerçek bir basketbol sanatçısı. Sahada yaptıklarının ince detaylarındaki detaycı ustalık da bunun bir ispatı.

by Rob Mahoney / Çeviri: Mehmet Bahadır Akgün

Bu yazı ilk olarak 11 Nisan 2017 tarihinde Sports Illustrated’da yayınlanmıştır.

NBA, Chris Paul’ün gördüklerinden korkuyor. Rakipleri de bunu Paul’ün bakışına verdikleri tepkilerle gösteriyorlar, Paul’ün gözleri bir yönü gösterdiği için pas açısını kapatmaya oraya koşuyorlar. Paul, sahaya bir göz gezdirmek için yavaşladığı zaman ihtimaller savunmacısını felç edebilir. Dikkati, bir tür silah. Bu dikkatinden korkan bir savunma oyuncusu, mantıksız şeyler yapabilir. Zeki oyuncuları bile bir an şaşkın bırakan ve bir film seansında başlarını sallamalarına neden olan mantıksız şeyler.

Her mükemmel oyuncuyu savunurken gerilir rakibi, fakat söz konusu Paul olunca en büyük sorun bilgi dengesizliği oluyor. Rusell Westbrook hızıyla, Stephen Curry de bulduğu boşluklarla rakiplerini öldürüyor. Paul ise başka kimsenin göremediği şeyleri görerek ve bunu bilen savunmacının zaafından yararlanarak galip geliyor.

“Pasın tam ne zaman atılması gerektiğini görebilen oyun kurucular var.” diyor Clippers antrenörü Doc Rivers. “Çok az oyun kurucu top bir saniye daha ellerinde kalırsa neler olacağını hesaplayabiliyor.”

Algımız, elimizde neyin bulunduğuna göre şekillenir. Eğer herkeste bir çekiç varsa, her şey çivi gibi gözükür. Fakat eğer Paul gibi, sahada her yere gidebilecek yeteneğe sahipseniz, oyun görüşünüz genişler.

Oyun görüşü ve bunu icraata dökmek arasındaki o girift bağlantı, Paul’un yaptığı her şeyde merkezde bulunuyor. Uçsuz bucaksız bir yaratıcılık, teknik bir ustalıkla besleniyor. Paul bazı durumlarda, çok fazla şey görüyor, çünkü yapabileceği hareketler cephanesi her şeyi mümkün kılıyor. Bu, artan yaşla birlikte yalnızca daha da sofistike bir hâle bürünen bir repertuar.

31 yaşındaki Paul, karşısındakini başarısızlığa iten meziyetlerinden ötürü savunmacıları hâlâ paranoyaklaştırabiliyor. Her pozisyonda, savunmacıya düşünecek çok fazla şey sunuyor. Step-back şutlarına dikkat etmek gerektiğini bilenler bile dripling yaptığı zaman karşılık veriyor. Bir fake’e atlama korkusu, bir savunmacıyı gerçek hareket yapıldığında hareketsiz bırakabilir. Paul’ün oyununun temelinde içgüdülere karşı ihtilaf yaratmak, savunmacıyı yerinden etmek ve birden hareketini ikinci kez düşündürtmek yatıyor.

“Her zaman oyun içinde oyun vardır.” diyor Paul. “Sizi hep bir şey yapacağıma ikna edip diğerini yapıyorum.”

Paul’ün yaptığı her şey, daha büyük bir resmin bir parçası. Savunmanın, kendisinin yerden sektirmeli pası vermesini beklediğini gördüğü zaman, Paul bunun yerine birden dönerek dripling yapmaya başlıyor. Topun yere atıldıktan sonra, atan kişiye dönmesini sağlayacak kadar ivme vererek oynanan bir oyun: