Geldi, Gördü, Çöktü: Alessandro Gentile

05/Haz/17 23:20 Haziran 8, 2017

Semih Tuna

05/Haz/17 23:20

Eurohoops.net

Büyük bir yetenek nasıl kaybolur? Bir kral ne olur da “soytarıya” dönüşür? Bir şehrin kahramanı evinden neden kovulur? Alessandro Gentile başlangıcı sürprizlerle, sonu bilinmezlerle dolu öyküsüyle kısa kariyerinde bir basketbol hikayesinden çok daha fazlasını yaşadı bile.

by Semih Tuna / info@eurohoops.net

2015-16 sezonu.

Olimpia Milano’da kaptan Alessandro Gentile, sakatlığından dolayı bir süredir takımla birlikte değil. Rehabilitasyon evresinde.

İtalyanların en köklü kulübünün kaptanının zaten kötü geçen sezonda kendine ve kulübüne yakışacak şekilde hareket etmesini beklersiniz, değil mi?

Yapılan milyonlarca euroluk yatırım ve koca bir başarısızlık. Oklar herkesin üzerine çevrilmiş durumda. O, artık yeni yetme bir çocuk değil. O, Amerikanların deyişiyle ‘Franchise player’ olma yolunda yürüyen bir oyuncu. Kulübünü saygın bir şekilde temsil etmesi gerek.

Temsil, içinde birçok değişken barındırıyor. Fakat iyileşme döneminde, Milano sosyetesinin en işlek gece kulübü Just Cavalli’de sabaha karşı 5’e kadar vakit geçirmek, sanırım bahsettiğimiz ‘temsil’ kelimesini doğru yansıtan uygulamalardan biri değil. Bunun bir kereye mahsus yaşandığını söylemek isterdim.

Ama öyle olmadı.

*****

Hikayeyi başa sarıyoruz.

Ferdinando Gentile ismi bazı okuyuculara tanıdık gelebilir. Oğlundan tam 18 sene önce Milano’nun kaptanlığı yapmış, Panathinaikos ile Avrupa’nın en büyük kupasına 2000 yılında ulaşmış ve İtalyan Basketbolu’nun unutulmaz isimleri arasına adını yazdırmıştı 1.90 boyundaki oyun kurucu.

Oğlu oldu. Dönemin hem yerli hem de ithal oyuncu fabrikası olan Benetton altyapısına girdi. Doğru karardı. Eğer bir potansiyeliniz varsa Benetton bunu ortaya çıkarıyor, size güvenebiliyordu. Parkede yaşınızın önemi yoktu. 16 yaşında Euroleague finalinde sahaya çıkan Markoishvili veya 2006 Draftı 1 numaralı seçimi Bargniani’ye bakın.

Gentile, 18 yaşında yeni yetme bir çocuk gibi oynamıyordu. Babası sayesinde PR’ı zaten kuvvetliydi. Bunu oyunuyla birleştirince Milano’ya tam 500 bin euro bonservis karşılığında transfer oldu. Çift haneli sayı ortalaması bile yakalamıştı, düşünün. O dönem İtalya’da lig daha rekabetçi idi.