Fenerbahçe: Mükemmel Bir Deplasman Takımı Nasıl Olunur?

10/Ara/18 13:03 Aralık 11, 2018

Utkan Sahin

10/Ara/18 13:03

Eurohoops.net

Fenerbahçe arka arkaya beş büyük deplasmanda kazandı. Eurohoops Fırın ise sizler için bu galibiyetleri değerlendirdi.

by Utkan Şahin / info@eurohoops.net

Zeljko Obradovic kariyeri boyunca Avrupalı basketbolseverlere mükemmel hikayeler verdi. İnsanın ufkunu açan, onu ileriye götüren hikayeler…

1992’de basketbolu bıraktıktan sadece 7-8 ay sonra, İstanbul’da kazandığı peri masalı şampiyonlukta olduğu gibi hikayelerden bahsediyorum.

Henüz 32 yaşındayken  Yugoslavya’daki iç savaş sebebiyle iç saha maçlarını İspanya’da oynayan, 21.7 yaş ortalamasına sahip bir takımla şampiyonluğa yürümesi ve bunu playoff’ta Ettore Messina ve Final Four’da ise Mike D’Antoni gibi büyük koçlara karşı başarması hala akıl alır gibi değil.

Hayatla ilgili anlamadığım pek çok şey var. Bir tanesi ise bu hikayenin filminin neden çekilmediği… Son saniye basketiyle mutlu biten ve peri masallarının gerçek hayatta olabileceğini gösteren başka kaç tane hikaye biliyoruz ki?

Üstelik hikaye burada da bitmedi. Obradovic farklı dönemlerde karşımıza farklı hikayelerle çıktı. 2002’de sezon boyunca çok tartışılan kadrosuyla, tarihin en iyi kadrolarından birini üstelik Final Four’a ev sahibiyken finalde 14 sayı farktan geri gelerek yenmesi gibi ya da 2010 yazında takımın en önemli oyuncularından Spanoulis’i ezeli rakibine kaptırdıktan sonra hiç beklenmedik şekilde şampiyon olması gibi.

Rakipleriyle de bir sürü hikaye yazdı. Messina’yla ya da Blatt ile yaşadığı rekabette Avrupa basketbolunun en üst seviyesine çıktığı maçlar oldu. Onun 2011’de Barcelona’ya playoff’ta yaptığı hep konuşulur ama bana göre 2012’de Blatt’e karşı oynadığı playoff serisi Avrupa’nın basketbol açısından zirve noktalarından biridir.

58 yaşındaki basketbol adamı, son hikayesini ise geçtiğimiz 28 günde yazdı. Takımı Fenerbahçe, Avrupa’nın en zorlu deplasmanları arasında sayabileceğimiz 5 deplasmandan da galibiyetle döndü. Tamam biliyorum… Bu hikaye yukarıdakiler kadar etkileyici değil ama en başta “ufuk açan” kelimesini kullanmamın tamamen kişisel bir sebebi var.

Baskonia ve Olympiakos galibiyetlerinden sonra Fenerbahçe, Maccabi‘yi devirdiği akşamdan sonra aklıma bu soru düştü: “Mükemmel deplasman takımı nasıl olunur?

Ben kendimce bu sorunun cevabını nasıl bulabilirim diye düşünürken Fenerbahçe, deplasman turuna devam etti ve Barcelona ile Atina’da da kazanarak serisini 5’e tamamladı. Nikola Kalinic, OAKA’da bitime 4 dakika kala fişi çeken üçlüğü attığı zaman ise bu soru tekrardan aklıma geldi ve cevabına aramak için bir yazı yolculuğuna çıkmaya karar verdim çünkü EuroLeague’de karşımıza böyle bir hikaye her zaman çıkmıyor.

“Gerçekten mükemmel bir deplasman takımı nasıl olunur?”

Herhangi bir deplasmandan bir gün öncesi;

– Uyan, kendine kahve koy!
– Salona git, bir önceki maç kasetini izle!
– Takımla beraber deplasmana uç!
– Saatlerce süren uçuş sonrası, otele yerleş ve dinlen!
– Kalk, yemek ye ve takımla birlikte taktik antrenmanı yap!

Herhangi bir bir deplasmanının maç günü; 

– Uyan, kahvaltı yap!
– Maçın taktik planlarının üstünden geç!
– Salona git ve şut antrenmanı yap!
– Öğle yemeği ye ve dinlen!
– Son kez taktik detayların üstünden geç ve salona git!
– Maçı oyna ve bir sonraki yolculuğa hazırlan!

Futbolda olduğu gibi basketbolun leaks belgeleri elimizde yok ama “profesyonel” bir basketbolcunun deplasman hayatı böyle geçiyor. Evet, dünyanın en zor hayatı kesinlikle değil ama bunu büyük bir tempo içerisinde arka arkaya yapmakta kimse için kolay değil.

Örneğimizdeki takıma geri dönersek, Fenerbahçeli oyuncular böyle bir tempoyla 28 gün geçirdiler. 28 gün içerisinde 3 farklı ülke, 7 farklı şehirde maç yaptılar ve bu tempoya katlandılar. Vitoria uçtukları ilk günden, Panathinaikos maçı sonrası İstanbul’a döndükleri bu süreçte tam 20,778 kilometre yol yaptılar ve bu da yaklaşık 20 saatin sadece uçakta geçmesi anlamına geliyor.

Üstelik bu yolculuklar sırasında ülke sınırlarının gereksiz önemi sebebiyle birçok problem çıkabiliyor. Avrupa diğer kıtalara göre daha küçük olsa da bu yolculukların birçok küçük ama her şeyi değiştiren detayları var. Bazı deplasmanlara direk uçamıyorsunuz, bazılarında hala ülkeye giriş ya da çıkış dert olabiliyor. – Evet, dünyada sınırlar hala çok önemli –

Teknoloji ve bilim son 30 yılda dünya tarihinde görülmemiş bir hızla geliştiği için eskiye oranla deplasman yolculukları daha insaflı hale geldi. Bundan 50 yıl önce olduğu gibi oyuncular, bir yerden bir yere artık otobüsle gitmiyorlar ya da maç öncesi ve sonrasında yapılan çalışmalarla oyuncular vücutlarına daha iyi bakabiliyorlar ama bu haliyle bile bu çok zor bir yolculuk.  Sonuçta Fenerbahçe‘de bu 28 günlük süreçte 5 oyuncunun sakatlanması sebepsiz olamaz. Üstelik bu sakatlıkların 3 tanesi darbesiz sakatlıklar.

İşin bir diğer tarafı ise bu deplasmanların sertliği!

Fenerbahçe‘nin bu 6 haftalık süreçte gittiği 5 deplasmanda Avrupa’nın köklü takımlarının deplasmanları. Hepsi A lisansına sahip ve yıllardır taraftarlarıyla oturttukları bir basketbol kültürü var. Dahası Fenerbahçe’nin oynadığı beş maçta da bu takımlar EuroLeague’deki seyircisi ortalamalarının üstüne çıktılar. Hatta Maccabi ve Barcelona dışındaki takımlar, Fenerbahçe’ye karşı bu sezon o ana kadar ki en yüksek seyircisi sayısına ulaştı.

Sadece bugüne değil, geçmişe baktığımız zaman bile deplasmanda bu takımları yenmenin ne kadar zor olduğunu görüyoruz. Modern Euroleague’de bu beş takım, evinde en çok galibiyet alan takımlar arasında ilk yedide yer alıyor. Aralarına girebilen iki takım ise CSKA Moskova ve Real Madrid! Bu beş takımın tarihleri boyunca içerideki galibiyet yüzdesi ise oldukça korkutucu;

Panathinaikos: %79.5
Barcelona: %79.4
Olympiakos: %76.4
Baskonia: %72.9
Maccabi: %72.0

5 takımda içeride böylesine galibiyet yüzdelerine sahip iken bu beş takımında bir takıma aynı sezon içerisinde maç kaybetmeleri çok düşük bir olasılık! Zaten yine geçmişe baktığımız da bunun daha önce hiç olmadığını görüyoruz.

Biraz daha açarsak, Fenerbahçe bu sezon bunu yapıncaya kadar modern EuroLeague’de hiçbir takım aynı sezonda bu beş takımı deplasmanda mağlup edemedi. Yaklaşanlar var. 2003-2004 sezonunda CSKA Moskova, Barcelona dışında hepsini deplasmanda yenerken 2016-2017 sezonunda ise Real Madrid, Panathinaikos dışında hepsini deplasmanda mağlup etti fakat beş takımı da aynı sezonda mağlup etmek sadece Fenerbahçe’ye kısmet oldu.

Bütün bunları neden anlatıyorum? Çünkü bir çözüme ulaşacaksak önce bütün şartları iyice anlamamız gerekiyor. Ancak o zaman mükemmel bir deplasman takımı performansı çıkartan Fenerbahçe’nin neyle mücadele ettiğini daha iyi anlayabiliriz.