by Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Her basketbol takımında kıymeti gerektiği kadar bilinmeyen oyuncular vardır.
Amerikalıların “underrated” diye nitelendirdiği bu oyuncular, bazen çok yetenekli olmalarına rağmen takımları için daha küçük rollerde büyük farklar yaratmasıyla, bazen de kısıtlı yeteneklerine rağmen oyuna “görünmeyen” açılardan katkı vermesiyle karşımıza çıkabilir.
Fakat onları daha sınırlı bir çerçevede toparlayacak olursak, bu ancak kıymetlerinin yeterince anlaşılmamasıyla olabilir. Basın, basketbolseverler ve hatta kendi taraftarları bile onların sahaya koyduğu şeylerin önemini yeterince takdir etmez.
Çünkü insanlar her zaman daha parlak şeyleri daha çok sever. Hayatta olduğu gibi basketbolda da daha parlak istatistiklere, kariyerlere ya da hareketlere göre oyunculara olan sevgimiz değişir. Fakat basketbolda işler sıkışıp seviye yükseldiğinde “kıymeti bilinmeyenlerin” katkısı olmazsa parlak isimlerin fark yaratamadığı bir noktaya gelinir.
EuroLeague her geçen hafta seviye yükselirken biz de göz alıcı yıldızları bir kenara atıp ekmeğini taştan çıkaranları odak noktasına koyduk ve EuroLeague’deki her takımın kıymeti yeterince bilinmeyen isimleri bir araya getirdik. Hazırsanız, başlayalım!
Not: Liste yazarın öznel kanaatine göre derlenmiştir, farklı görüşleriniz ve seçimlerinizi duymayı merakla bekliyoruz!
Doğuş Balbay (Anadolu Efes)

Doğuş Balbay, Anadolu Efes‘te sekizinci sezonunu geçiriyor ama, dürüst olalım, bu sezona kadar performansı yeterli değildi.
Şut defekti bir yana, yedek bir guard olarak hücumda takımını bu kadar elini kolunu bağlıyor olması kabul edilemezdi ve EuroLeague’de süresinin beş dakikayı geçtiği her anda zarar yazmaya başladığını düşünüyordum.
Bu sezon ise Doğuş bu düşünceleri tamamıyla sildi. Bir kere bu sezon (şu ana kadar) %70’le üçlük atıyor. Bu performansı onun sahada kalmasına yardımcı oluyor ama aslında çok daha fazlasını izliyoruz. Yıllardır şutunun riske edilmesi sonrasında Doğuş, bu şekilde oynamayı öğrendi ve 2.1 asist ortalamasıyla kariyerinin en yüksek ortalamasıyla oynuyor.
Fakat onun yeterince değeri verilmediği alan bambaşka. EuroLeague istatistiklerine göre Doğuş’un saha içerisindeki verimlilik puanı 5.1 ama bundan çok daha fazlasını yapıyor. Ön alan savunmasına getirdiği sertlik bir kenara, genellikle savunmada rakibe mesajı veren ilk oyuncu o oluyor. Bu da çok önemli çünkü Efes‘in ön alan savunmasında bunu yapabilecek başka bir oyuncu yok.
Diğer taraftan Doğuş’un bitmek bilmeyen enerjisi, maç içerisinde kırılma anları oluşturabiliyor. EuroLeague’de topu bu kadar az domine edip de bunu başarabilen çok az oyuncu var. Bu nedenle Doğuş bu sezon daha fazla övgüyü hak ediyor.
Jeff Brooks (Olimpia Milano)

Yıllardır Avrupa’nın alt seviye takımlarında oynayan Jeff Brooks, verimliliğiyle dikkat çekiyor.
Brooks, yetenek açısından Avrupa’da işleri değiştirebilecek bir oyuncu değil. Özellikle hücumda kendi sayılarını yaratabilecek çok fazla opsiyonu yok ama bu seviyelerde izlediğim en verimli oyunculardan biri. EuroLeague tarihinin en kötü takımlarından Sassari’den beri bu böyle.
Topu çok domine etmemesi yüzünden belki ondan hiç çok etkileyici istatistikler görmeyiz ama savunma birden çok pozisyonu savunabilmesi, atletizmi ve oyunun diğer alanlarına verdiği katkılar onu değerli kılıyor.
Keza hücumda kendi sayısını ürettiğini çok fazla görmeyiz ama yüzdeleri onun ne kadar verimli olduğunun bir kanıtı. 4 sezonluk EuroLeague kariyerinde %54.3 ikilik, %41.1 üçlük yüzdesi tutturdu. Milano gibi hücumda 4. hatta 5. tercih olduğu bir takımda ise %45.7 ikilik, %55.0 üçlük yüzdesiyle oynuyor. Topla bu kadar az ilişkisi olmasına rağmen bunu başarması da onu özellikle Milano gibi bir takımda daha değerli kılıyor.
Milano, 25 milyonluk bütçesiyle belki çok ismi büyük bir oyuncu kadrosuna katabilirdi ama Brooks, takımı birbirine bağlayan oyunculardan ve bence bunu yapabilmesi yeteri kadar takdir görmüyor.
Milano’nun o sahadayken rakiplerine 63 sayılık bir üstünlük kurması tesadüf olamaz.
Nemanja Gordic (Buducnost Voli)

Öncelikle şunu söyleyeyim; Buducnost ve taraftarı için Nemanja Gordic, bir kahraman!
Karadağ ekibi, yıllar sonra EuroLeague’e geri döndüyse bu büyük oranda onun sayesinde. Keza Buducnost, bu sezon EuroLeague’de birçok tatlı sürprize imza attıysa yine bu Gordic sayesinde oldu. Bu açıdan kendi ülkesinde hakkının yeterince verildiğini düşünebiliriz fakat EuroLeague’in geri kalanında bence durum pek öyle değil.
Buducnost denilince akla önce Koç Dzikic, sonrasında daha çok tanınan yabancı oyuncular geliyor ama bu takım, Gordic’in takımı ve 30 yaşındaki oyuncu kariyerinin en iyi performansını sergiliyor.
Gordic, 9.9 sayı, 4.1 asist ortalamaları bir kenara bu sezon %42.9 ile üçlük atıyor. Her şeyden önemlisi takımının yetenek seviyesi ne olursa olsun mücadeleci olmasını sağlıyor. CSKA karşısında farklı geri düşmelerine rağmen maçı kazanmaları büyük oranda onun eseriydi.
Avrupa’nın Karadağ tarafında böyle bir kahraman varken de biz onu pek konuşmuyoruz.
Nikita Kurbanov (CSKA Moskova)

Aslında buraya en uygun oyuncu yine Cory Higgins ama sosyal medyada ne zaman kendisi konuşulsa herkes onun için ilk günden beri hakkının verildiğini söylüyor. Türkiye’de Higgins’in hakkı yeterince veriliyorsa o zaman biz de ikinci seçeneğe gideriz.
CSKA Moskova, EuroLeague’in en iyi kadrolarından birine sahip ve takımda birçok yıldız var fakat Nikita Kurbanov yıldız oyuncu olmadan da CSKA için saha içerisinde birçok şeyi değiştirebiliyor.
İşin garip kısmı, 20 yaşındayken birçok kişi onun yıldız olmasını bekliyordu. 2005’te U20 EuroBasket’in MVP’si olan Rus oyuncu, daha sonrasında ise uzun süre hayal kırıklığı yarattı. Fakat 2. CSKA döneminde Kurbanov, çok iyi bir görev adamı olabileceğini herkese gösterdi.
Kurbanov, harika fiziği sayesinde savunmaya getirdiği çok yönlülük dışında hücumda da hem ters eşleşme yaratabiliyor hem de bitirici olarak (%44.4) takımına yardımcı olabiliyor.
Her büyük takımın elinde böylesine bir joker olması gerekir ve Kurbanov, CSKA’da bunu düşünüldüğünden daha iyi yapıyor. NBA’in yaygın deyimiyle “rolünde yıldız” olmayı başarıyor.
Berk Demir (Darüşşafaka)

Darüşşafaka için kulüp olarak bu EuroLeague macerası pek iyi geçmiyor ama kişisel olarak bence Berk Demir için çok iyi geçiyor.
Türkiye’nin altyapılardaki altın jenerasyonun bir parçası olan Berk için Efes‘teki iki yılı pek iyi gitmemişti fakat Daçka‘da bize neler verebileceğini gösteriyor. Maç başına 11 dakika süre aldığı için istatistikleri size çok etkileyici gelmeyebilir ama Berk, sahada olduğu anlarda savunma ribaundlarının %21.0’ini alıyor ve takımda bu alanda ondan iyisi yok.
Keza savunmaya getirdiği enerjide çıplak gözle görebiliyor.
Berk’in oyunu için şekillendirmesi gereken birçok şey var ama bu sezon sabit şutör olarak bir adım ileriye atması bile onun çok önemli.
Maalesef Daçka için sezon iyi geçmemesi sebebiyle Berk’in gösterdiği gelişim pek konuşulmuyor ama milli takımının uzun rotasyonunda problemler olduğunu düşünürsek bu gelişim, bence Türk basketbolu için çok değerli.
Jaka Blazic (Barcelona Lassa)

Bana göre Jaka Blazic nasıl bir takımda oynadığı onun saha içindeki değerini zıt bir şekilde değiştiriyor.
Eğer alt düzeyde bir takımda oynarsa Blazic için “overrated” yani abartılan bir oyuncu diyebiliriz ama Barcelona gibi pis işleri yapabildiği yerlerde ise bir anda “underrated’a” dönüşüyor.
Bu sezonki Barcelona takımında da bunu bir kere daha görüyoruz. Blazic, ön alanı pamuk helva gibi olan ve çeşitlilikten çok uzak olan Katalan ekibinde ne zaman sahaya girse fark yaratıyor.
Bunu hep enerjiyle yapıyor ve onun bu enerjisi Barcelona’ya ekstra bir hücum, iyi savunulmuş bir birebir olarak olarak dönüyor.
Barcelona bu sezon beklentilerin üstünde başladıysa onun dinamizminin bunda büyük payı var.
Maodo Lo (Bayern Münih)

Bir hayal kırıklığı, değeri bilinmeyen bir mücevhere mi dönüşüyor?
Kolej sonrasında Brose’ye geldiği zaman Maodo Lo, sahada felaket durumdaydı. Evet, hızlı ilk adamıyla birebirde etkili olabileceği belliydi ama ne pozisyon bilgisi ne de oyun aklı bunun için yeterliydi.
Fakat aradan geçen süre sonrasında Lo, kendisini geliştirdi. Eh, en azından artık potaya hangi şartlar altında saldırması gerektiğini daha iyi biliyor.
Üstelik Bayern’de Jovic ile birbirlerine çok uyumlu bir ikili oldular. İkisi de birbirinin yapamadığı şeyleri sahaya koyabiliyor. Özellikle Jovic hücumda verimsiz olduğu günlerde Lo, hızı ve birebirleriyle Bayern’e önemli katkılar verdi.
Hala istikrardan uzak ama 26 yaşındaki oyuncu, Bayern’in bu sezonki iyi başlangıcında önemli katkılar verdi.
Nikola Kalinic (Fenerbahçe)

Transferi için 1 milyon ödenen oyuncu, “underrated” olabilir mi? Olabiliyormuş!
Nikola Kalinic, kendi taraftarı için bile ilk sezonlarında fazla para ödenmiş bir oyuncuydu. Şutu olmayan, yaratıcılığı bu kadar kısıtlı bir oyuncu için böyle bir bonservis verilmiş olması sürekli eleştirildi. Fakat geçen yılların ardından Kalinic için ucuza kapatılmış diyebilecek hale geldik.
Hala şutu çok güvenilir değil, keza takımın ana yaratıcılarından biri de değil. Fakat hem hücumda hem de savunmada öyle şeyler sunuyor ki, bu Fenerbahçe‘nin en büyük güçlerinden biri oluyor. Atletizmi ve fiziğiyle hücumdaki post-up’uyla tehlikeli olan Sırp forvet, savunmada ise alanı çok iyi daraltıyor. Bu sayede Fenerbahçe ön alan savunmasındaki birçok sorun çözülüyor.
Geçen sezon fiziksel olarak hazır olmayan Kalinic ile bu sezonki hazır Kalinic’in Fenerbahçe’de yarattığı etkiyi zaten açıkça görüyoruz.
EuroLeague’de her büyük takımın Kalinic tarzında oyuncuları var ama onun rakiplerine göre en büyük farkı, sahaya koyduğu oyun aklı ve bilgisi. Kalinic neredeyse her pozisyonu doğru oynuyor ve EuroLeague’de 1’den 4’e sağlam bir savunmacının varlığı bence yeteri kadar konuşulmuyor!