Daçka’da Yeni Umut, Yeni Hikaye: Mert Akay

08/Şub/19 11:05 Şubat 8, 2019

Utkan Sahin

08/Şub/19 11:05

Eurohoops.net

Bazen zor giden bir sezonda bile karşımıza güzel bir hikaye çıkabiliyor. Darüşşafaka Tekfen, Selçuk Ernak yönetiminde engebeli yolları aşmaya çalışırken karşımıza yeni bir hikayenin başlangıcı olabilecek yeni bir umut, yeni bir yetenek sundu.

by Utkan Şahin / info@eurohoops.net

“Hiçbir şeye cesaret edemeyen, hiçbir şeye ümit beslemesin.”

Friedrich Schiller’ın bu oldukça bilinen sözüne elbet bir yerlerde denk gelmişsinizdir. Belki özlü sözler paylaşılan bir sosyal medya sayfasında belki de yaptığınız bir okuma sırasında. Edebi dünyaya birçok farklı türde eser veren Schiller’in kolay bir hayatı olmamış. Sürgünler, kaçışlar, ekonomik yetersizlikler. Belki de bundan dolayı oldukça sert geçen hayatı içerisinde eserlerinde biraz romantik biraz da agresif olmayı başarmış.

Günümüze dönersek ise Darüşşafaka ve Mert Akay eksenli bir yazı yazmaya karar verdiğim zaman aklıma bu söz geldi. Çünkü bu hikayede de biraz romantizm biraz da ümit var.

Hepinizin bildiği gibi Darüşşafaka Tekfen için pek kolay bir sezon olmuyor. Geçen sezon kazanılan EuroCup’tan sonra yazın bütçenin düşmesi kulübün profilini değiştirdi. Bu durum tabii ki saha içine de yansıdı. Yazın kadro kurulduğu zaman kimsenin onlardan playoff gibi bir beklentisi yoktu. Fakat işler beklendiğinde de kötü gitti ve Daçka her iki kulvarda da yarışmacı olmakta çok zorlandı.

Tabii yaşanan bu sezonu “sadece” bütçenin düşmesiyle açıklamak çok da doğru değil. Yetenek seviyesi bir yana, sahadaki uyum açısından da oldukça sorunlu bir kadro kuruldu ve bu hatalar Daçka’yı saha içerisinde fazlasıyla etkiledi. Benim anlatmak istediğim şey farklı da olsa bu noktayı es geçmek bizi sadece romantik yapar ve sorunları çözememekten daha kötüsü sorunu kabul etmemektir.

Tekrardan hikayeye dönersek… Darüşşafaka kadro mühendisliğini doğru yapamadığı için zorlu bir sezon geçiriyor.

Buna rağmen onların saha içerisindeki mücadelesini görebiliyoruz. EuroLeague’de sekiz maçı beş sayıdan daha az bir farkla kaybettiler… Yine de günün sonunda ne olursa olsun kaybettiler. Ligde ise hedefledikleri playoff potasına ilk yarı boyunca hiç giremediler.

Aralık başında takımın başına geçen koç Selçuk Ernak, bir hayli zorlu bir ortamda kendini buldu. Onun ve Toney Douglas’ın birlikteliğiyle Daçka, Olympiakos ve Baskonia gibi kağıt üstünde hiç favori olmadığı maçları kazandı. Ligde ise 7 maçta 4 galibiyet almayı başardılar. Hala zor bir sezon oluyor ama en azından artık kazanabiliyorlar.

Tüm bunlar olurken ise koç Selçuk Ernak, hikayenin çıkış noktası olan bir karar aldı ve Ray McCallum’u planlarının dışarısında bırakarak o süreyi genç oyunculara vermeye karar verdi. Açıkçası bu oldukça cesur bir karardı. Ray McCallum her ne kadar kötü bir sezon geçirse de bir an önce takımına maç kazandırmaya başlaması gereken bir koçun, parasını ödedikleri bir yabancı oyuncuyu kenarda bırakıp yerine genç oyunculara karar süre vermesi, benim basketbolu takip etmeye başladığımdan beri gördüğüm bir karar değildi.

Kendisine bu kararını sorduğum zaman ise Selçuk Ernak şunları söyledi: “Ben özellikle Türk oyuncuların takımın önemli sorumlulukları taşıyacak oyuncular olmaları gerektiği düşüncesindeyim. Tamamlayıcı ya da ana rollerde olmak kendi yetenek, üretim ve verimlilikleriyle ilgili… Pasaportlarıyla değil. Ben Türk oyuncularımız takıma fayda sağladıklarında zaten kazanan bir takım olacağımıza inanıyorum. Bu takımın onlara çok ihtiyacı var.

Selçuk Ernak bu noktada karar aldı. Bu kararın ve fikrin doğrulunu tartışabiliriz. Başarılı olmak için yerli bir çekirdek kurmak gerçekten gerekli mi? Bu tartışma konusu çok uzun zamandır Türk basketbolunun odak noktalarından biri. Fakat burada koçun bir fikrini ileri sürmesinden daha önemlisi bu fikri uygulamasıydı.

25 Ocak günü Volkswagen Arena’da Darüşşafaka’nın Baskonia‘yı mağlup ettiği akşamda koç Ernak, ilk çeyreğin ortasında 2000 doğumlu oyun kurucusu Mert Akay’ı sahaya gönderdi. Çok değil, bu tarihten tam 11 ay önce Mert Akay, EuroLeague’in gençler turnuvası olan Next Generation Tournament’ta U18 Brose takımı karşısında triple-double yaparak herkesin dikkatini çekmişti. 25 Ocak günü ise artık Avrupa’nın en üst seviyesinde mücadele eden bir oyuncu oldu.

Üstelik bu sadece “popülist” bir karar olarak karşımıza çıkmadı. Baskonia karşısında 1 dakika süre alan Mert, bir hafta sonra Real Madrid karşısında süresini 6 dakikaya çıkarttı ve EuroLeague kariyerinin ilk sayılarını attı. O maçtan 3 gün sonra ligde Anadolu Efes karşısında ilk beş başladı ve maçın hemen başında Efes potasına 2 üçlük gönderdi.

Koça Mert tercihini sorduğum zaman ise kendisi şunları söyledi: “Mert, benim oyunculuk hamuruna çok inandığım bir oyuncu. Daha önce milli takımlarda ve Daçka altyapı takımlarında takip etme fırsatı bulduğum bir oyuncuydu. Benden önceki dönemde de Mert, A Takımımızla vakit geçirmiş ama çok ciddi bir okulda okuduğu için bu programda devam edememişti. Mert Akay’la ikimiz Alman Lisesi’ndeniz. Ben onun mezun olmaya çalıştığı okulun zorluğunu seneler önce yaşamış bir abisi olarak programımıza onu nasıl dahil edebileceğimizin planını özenle yaptım. Ona eğitimiyle alakalı herhangi bir şeyden feragat etmeden nasıl üst seviyede basketbol oynatabiliriz bunun cevabını bence bulduk. Tabii Mert’in istekliliği ve hedefine kilitlenmiş kararlı yapısı burada bana çok yardımcı oldu. Ben Mert’i önce Darüşşafaka’nın sonra da Türk basketbolunun geleceği için çok parlak ve kıymetli bir parça olarak görüyorum. Şu anda benim konum Mert’in donanımını arttırmak, fiziksel gelişimini A takım seviyesine çıkartmak ve daha çok rol almasını sağlamak.”

Koçun da dediği gibi 2000 doğumlu Mert’in geleceği Türk basketbolu için gerçekten çok kıymetli. Uzun süredir Türkiye basketbolu açısından en çok tartışılan konulardan biri oyun kurucu rotasyonunda yaşadığımız problem. Kerem Tunçeri-Ender Arslan ikilisinden beri bu boşluğu dolduramadı. Alt yaş milli takımlarında süre alan Mert ise çok yönlülüğü ve yetenekleriyle bu doldurmak için önemli bir aday. Son yıllarda diğer “önemli” adaylar bu gelişimi gösteremeyince doğal olarak bir hayal kırıklığı oluştu fakat Mert’in Efes maçında yaptıkları beni bu konuda heyecanlandırdı. Genç bir oyuncu olarak maça biraz “heyecanlı” başlayan Mert’ın kısa zaman içerisinde heyecanı yenip, o iki üçlüğü atması çok önemliydi.

Mert’ten beklentilerimizin ne olması gerektiğini koça sorduğum zaman ise kendisi şunları söyledi: “Mert sezon başından beri takım antrenmanları dışında BGL Takımımızın antrenörü Semih Uslu’yla günün erken saatlerinde her ikisinin de büyük fedakarlıklarıyla bireysel çalışmalar yapıyor ve bunu çalışmaların faydası da açıkça görülüyor. Tabi bizimle çalışıp, oynamaya başlaması bu düzeni biraz bozdu ama Mert’in bu tarz ekstra çalışmaları artık kariyeri bitene kadar her gün hayatının bir parçası olması gerekiyor. Çünkü hedefler büyük. Bence A Milli takım ve Euroleague seviyesi bir oyuncu olması herkesin beklentisi, ben açıkça söyleyebilirim ki çalışma açısından doğru bedelleri öderse, basketbol zekası ve fiziksel özellikleri onu NBA’e götürebilir.

Evet, Mert’in çok çalışması gerekiyor ve evet, beklenen seviyeye ancak çalışarak gelebilir. Fakat ana resme bakarsak belki de bundan birkaç yıl sonra Mert için başlangıç tarihini Daçka‘nın bu kötü geçen sezonu olarak göstereceğiz.

Friedrich Schiller’in sözünde de anlatmak istediği gibi koç Selçuk Ernak, zor bir durumda cesaretli bir karar alarak ortaya bir umut koydu. Hayatın kendisinde de umuttan daha güzel bir şey olamaz.

Umudu bir kenara bırakıp gerçek dünyaya döndüğümüz zaman ise Darüşşafaka‘dan hala lig özelinde beklentiler var ve zorlu sezon devam ediyor. Markel Brown’dan sakat olduğu için yararlanamıyorlar. Michael Eric ise Telekom maçında yaşanan kavga sebebiyle beş maç ceza aldı. Olumlu yönden bakarsak takım sezonun bu kısmının aksine belirli yabancılarla oynadığı için daha net bir rotasyon kurgulayabiliyorlar.

Koç Selçuk Ernak bu durum için şu ifadeleri kullandı: “Biz elimizde sakat ve cezalı oyuncu yokken rakibimize göre faydalanabileceğimiz düşündüğümüz 5 yabancı seçiyorduk. Daha sonra McCallum’u gönderdik, Markel Brown sakatlandı ve Michael Eric cezalı duruma düşünce otomatik olarak aynı yabancı 5 oyuncuyla oynamaya başladık.

Birlikte çok oynayan oyuncuların daha verimli işler yaptığı ve hata payını düşürdükleri benim de inandığım bir unsurdur. Michael Eric olmadan maç kazanmanın yolunun birlikte kalmaktan geçtiğini söylemiştim.

Eksik tüm oyuncularımızın yerlerini ne kadar doldurabildiğimiz bizim takım olarak nasıl bir sinerji ve ortak kaliteye sahip olduğumuzun göstergesidir, ben böyle inanıyorum. Bu yönde büyük ölçüde olumlu reaksiyon gösterdiğimizi düşünüyorum ama Eric bizim takımımız için önemli bir parça ve özellikle savunma ve ribaund alanlarında yokluğunu hissediyoruz.”

Daçka’nın sezonun nasıl ilerleyeceği kulüp, organizasyon ve oyuncular için elbette önemli ama kişisel olarak ben bu zorlu hikayeden istediğim hikayeyi aldım… Umut!

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!