Fenerbahçe Beko – Anadolu Efes: Şifrelerle Dev Maçın Analizi

17/May/19 14:41 Mayıs 17, 2019

Utkan Sahin

17/May/19 14:41

Eurohoops.net

Türk basketbol tarihi açısından tarihi bir gece bizi bekliyor. İki Türk takımı finale çıkmak için diğerini yenmek zorunda. Peki bu yolda iki takım da nelere dikkat etmeli?

by Utkan Şahin / info@eurohoops.net

Türk basketbolu, kulüpler bazında tarihinin en büyük maçlarından birini yaşayacak.

Anadolu Efes ile Fenerbahçe Beko, bu gece İstanbul’dan 3276 uzaklıktaki Vitoria’da karşı karşıya gelecek ve kazanan EuroLeague finaline çıkacak. Fenerbahçe Beko sayesinde Türk basketbolu, son dönemde EuroLeague finaline hiç uzak değil. Fakat ilk kez bir Final Four’da iki Türk takımının mücadelesini göreceğiz. 40 dakika boyunca her iki takım da her şeyini ortaya koyacak ve bizler için ortaya eşsiz bir maç çıkacak.

Üstelik anlık etkiler ve duygular sebebiyle biz bunun bizim spor tarihimiz için ne kadar eşsiz olduğunun farkında bile değiliz. Aslında yazının girişini yaparken “Türk basketbolu hayalini kurduğu” cümlesini kurmayı düşünmüştüm fakat sonra şunu fark ettim: Bizler iki Türk takımının Final Four’da olabileceğinin hayalini bile kurmadık.

Hem 1990’larda hem de 2000’lerde Türk basketbolu özel takımlara sahip olsa da hiçbir zaman böyle bir şeyin olabileceği aklımıza gelmedi. Belki bu toprakların insanları olarak üst üste yaşadığımız hayal kırıklıkların etkisinden, belki de inançsızlıktan…

Bilemiyorum.

Tek bildiğim, Türk basketbolunun iki güzide takımı Final Four’da ve bu gecenin bizim basketbolumuzda iyi ya da kötü bazı etkileri olacağı…

Bunu konuşacağız… Öncesinde gelin, bu takımların başarılarına ve maçın analizine bakalım!

Tarih: 10 Nisan 2014
Yer: Ülker Arena

Başarının büyüklüğünü anlamak için bazen başarısızlığı da hatırlamak gerekir.

EuroLeague’de 2007’de senesinde mücadele etmeye başladıktan sonra hep gelecek adına planlar yapan Fenerbahçe, 2010’lu yıllarda acele başarı için daha fazla para harcamayı kabullendi. Tek amaç olan Final Four için sarı-lacivertlilere kimler gelmedi ki?

EuroLeague tarihinde ismi her zaman yazacak olan efsaneler, Avrupa basketboluna damga vuran önemli yıldızlar ve o dönem Avrupa’da ismi olan önemli koçlar… Hepsini getirdi Fenerbahçe. Bunun için para harcamaktan hiç çekinmedi. Mesela 2012-2013 sezonunda harcadığı para, son iki yılın Fenerbahçe’sinin harcadığı paradan kur olarak daha fazlaydı.

Sarı-lacivertliler her sezona da Final Four adayı başladı. Ocak ayına gelince sezon bu hep kabusa dönüştü. Daha uçakta giderken “farklı” kaybedilen deplasman maçları, bomboş salonda oynanan EuroLeague maçları… Avrupa’da sezonlar böyle bitti Fenerbahçe adına.

Boğazın diğer tarafında da durum farklı değildi. Aydın Örs’ün yarattığı kültür ile 90’lı yıllarda Türk basketboluna tarihi başarılar getiren lacivert-beyazlılar, “Efes Pilsen ruhu” dedikleri felsefeyi ancak 2006’ya yılına kadar sürükleyebildi. Sonrası Efes için bolca para ve kepçeyle hayal kırıklığı oldu.

Lacivert-beyazlılar da Fenerbahçe gibi Avrupa’nın en ünlü koçlarıyla anlaştı… Sayı krallarını, NBA oyuncularını İstanbul’a getirdi. “Büyük takımların yaptığı en kötü 10 transfer” galerisine rahatlıkla girebilecek isimleri, sadece bir sezon parladığı için transfer etti. Sonuç mu?

Koca bir sıfır.

Bugün bir Final Four maçında birbirine rakip olacak olan Fenerbahçe Beko ile Anadolu Efes, 10 Nisan 2014’te ise EuroLeague’de sadece 3 bin taraftarın geldiği, soğuk bir salonda sezonu bitirmek için prestij maçına çıkıyordu. Bakın fi tarihinden bahsetmiyorum, sadece 5 yıl öncesine gidiyorum. Bugün Final Four’a kaptan olarak çıkacak olan Melih ile Doğuş, o gün bitse de gitsek maçını oynuyordu.

Peki ne oldu? Dünya tersine mi dönmeye başladı? Yahut takımlar 30 milyon para harcarken bir anda bütçelerini 100 milyona mı çıkardı? Hayır! Sadece biri kendi kültürünü yarattı, diğeri ise kendi kültürünü geri getirdi.

Bizim ülkemizde yerli yersiz çok kullanıldığı için “kültür” kelimesini çok tutulmuyor, biliyorum. Aslında durum tam olarak da bu.

Fenerbahçe, Zeljko Obradovic‘in ikinci sezonundan sonra yıllarca birlikte oynayacak bir çekirdek oluşturdu. Bunu yapacaklarını bize söylemişlerdi.

“Takıma farklı bir kimlik kazandırma amacındayız. Daha karakterli, daha tecrübeli bir oyuncu grubu yaratmak adına Pero Antic ve Kostas Sloukas gibi oyuncularla anlaştık. Avrupa’nın zirvesinde istikrar yakalamayı istiyoruz”

Fenerbahçe Beko Genel Menajeri Maurizo Gherardini, 2015 yazında bu cümleleri söyledi. Muhtemelen kendi taraftarı bile o günlerde bu açıklamayı çok ciddiye almadı.

Fenerbahçe bunu başardı. Belki birçok yıldızını NBA’e kaptırdı fakat birlikte başarıyı da görmüş, başarısızlığı da tatmış bi çekirdeği hep korudu.

Başarıya giden yol sadece bu muydu? Düzgün karakterli bir çekirdek oluşturmak her takımı başarıya götürür mü? Bu sorunun cevabı da hayır! Yeteneğe, elit seviyedeki oyunculara da ihtiyacınız var. Bunu da yaptılar. Eskisi gibi parasını 3. sınıf Amerikalılara ve büyük takımların istemediği Avrupalılara harcamak yerine Avrupa’da fark yaratan isimlere gitti.

Bütün bunlara Zeljko Obradovic de eklenince ortaya 5 yıl üst üste Final Four’a kalan, 3 yıl üst üste final oynama başarısı göstermiş bir takım çıktı.

Diğer taraftaki takım Anadolu Efes‘in bambaşka bir hikayesi var. Geçen sezon EuroLeague’de sonuncu olan bir takıma aynı karşılaştırmayı yapmak zaten haksızlık olur. Fenerbahçe bu yolda koşuyorsa Efes henüz emekliyor. Fakat bir avantajları var, onlar zaten yürümeyi biliyordu. Tek yapmaları gereken hatırlamaktı.

“‘Efes ruhu geri dönüyor’ diye sezon ortasında söylemiştim. Anadolu Efes ruhu geri döndü. Sezon sonunda hangi noktaya geleceğimizi bilmiyorum. Avrupa Ligi’nde şampiyon olsak da final oynasak da artık Anadolu Efes geri döndü”

Lacivert-beyazlı formayı giyen sahadaki kimse muhtemelen “Efes ruhunun” ne olduğunu bilmiyor. Önemli değil. Kulübün içinde büyüyen ve o ruhun oluşturulmasında yardımcı olan Ergin Ataman biliyor ve kulübüne liderlik yapıyor. Henüz geçen sezonun başarısızlığı yaşanırken bugünleri işaret etmesinden anlayabiliyorduk planlarını.

Ergin Ataman’ı beğenirseniz ya da beğenmezsiniz ama şunu kabul etmek gerek. O, çok iyi bir lider. Galatasaray döneminde de lacivert-beyazlıların başındayken de kulübü belirli bir hedef için bir araya getirmeyi başardı. Muhtemelen geçen sene bugünlerde kulübün malzemecesinden başkanına kimse bu sezon burada olmalarına inanmazdı. O inandırdı. Herkesi teker teker, dil döke döke ikna etti.

En önemlisi… Liderlik tarzını da değiştirdi. Evet, hala dobra açıklamaları var. Ancak geçmişte yaptığı gibi oyuncuları suçlamak yerine onlarla bütünleşti. Eski Ataman olsa Larkin’in sezon başındaki haliyle kendine hayali bir düşman yaratırdı. Şimdi ise takım kimliğini öne çıkartmak için her şeyi yaptı. “Efes ruhu” dediğimiz şeyde tam olarak bu zaten.

Eskinin Efes’ini mükemmel bir savunmayla ya da düşük tempoyla hatırlayabilirsiniz. O Efes’i bu kadar başarılı kılan şey takım olgusunun üstünde durmalarıydı. Sahadaki her şey takım için yapılırdı. Bu seneki Efes de öyle. Oyuncuların takım için oynadığını, sahadaki mücadeleleri sayesinde görebiliyoruz. Sezon başında savunma yapamaz denilen bir takımın herkesi yanıltması da bundan kaynaklanıyor.

Efes’in hala zamana ihtiyacı var. Dediğim gibi Fenerbahçe’ye kıyasla şu anda sadece emekliyorlar fakat vizyonlarını bu şekilde tuttukları sürece daha fazlasının gelmemesi için hiçbir sebep yok.

5 Adımda Finale Giden Yol

Buraya kadar takımların hikayelerinden bahsettik… Artık maçta neler olabileceğini konuşmanın zamanı geldi.

Açıkçası işin ucunda yerel bir rekabet bulunması, bu takımın birbiriyle bu sezon 6 kere karşılaşması, Efes‘in Şubat ayından sonra değişen oyun yapısı ve en önemlisi Fenerbahçe Beko’nun yaşadığı sakatlıklar maça dair bir yorumlama yapmamızı çok zorlaştırıyor.

İki takım da daha önceki karşılaştıkları 6 maçla aynı durumda değil, iki takımın da final için çözmesi gereken bazı önemli soru işaretleri var. Bu yüzden akşamki maç için ortada büyük bir bilinmezlik var. Yine de sizleri yalnız bırakmayacağız.

Bu sebeple iki takım içinde finale giden yolda önemli olan 5 adımı seçtik.

1- Tecrübe vs Sakatlıklar

“Buraları oynamak” lafı çok klişe biliyorum. Ama Final Four’da işleri fazlasıyla değiştirebilecek bir durum.

2010’dan bu yana, takım oyuncularının toplam Final Four deneyimi 10 maçtan az olan 3 kulüp izledik: 2010 Partizan, 2015 Fenerbahçe ve 2018 Zalgiris!

Bu üç takım da yarı final maçlarını kaybettiler. Partizan’ınki biraz daha farklıydı ama Fenerbahçe ile Zalgiris‘in ortak hikayesi vardı. Böyle büyük maçlarda tecrübesiz takımlar, karşılarında tecrübeyi gördüğü zaman dağılabiliyor.

2015’te Fenerbahçe’yi hatırlayın… Hala Nocioni ve hakemler üzerinden konuşulsa da aslında Fenerbahçe o maçta sertliğe karşılık veremedi. Rakibine ‘seninle sonuna kadar mücadele edeceğim’ diyemedi. Fenerbahçe her geri adım attığında Real Madrid bir adım öne attı. Bu sebepten 2. çeyrekte öyle büyük bir kırılma yaşadı. Bu maçta o adımı atmamayı ancak yaşayarak öğrenebilirsiniz.

Keza geçen seneki Zalgiris’e bakalım… Fenerbahçe, maç başlar başlamaz büyük bir sertlikle Zalgiris’e yumruğu vardı. Pangos uzun süre sahada hareket edecek alan bulamadı. Sonrasında ayağa kalkıp, geri dönmeye çalıştılar ama 2. yumruk Dixon’dan geldi ve Fenerbahçe finale çıktı.

Maça dair Fenerbahçe’nin en büyük avantajlarından biri de bu. Efes‘te daha önce Final Four oynamış iki oyuncu var. Fenerbahçe buraya saldıracak. Maçın bir bölümünde psikolojik olarak Efes‘e tabir-i caizse ‘dayılanmaya’ çalışacak. Efes burada geri adım atar ve Fenerbahçe’ye izin verirse kendi fişini çeker. Çünkü Zalgiris serisinin ilk maçında bunu gördük. Fenerbahçe’ye bunu yapmasına izin verdiğiniz her an sizi sahaya çıktığınıza pişman ediyor.

Diğer yandan Fenerbahçe adına sakatlıkların hem mental hem de fiziksel olarak etkisi çok belirleyici olacak. Playoff’tan beri Fenerbahçeli oyuncular sakatlıklara rağmen sonuna kadar mücadele edeceklerinin altını çiziyor. Fikren ve kalben buna inanıyor olabilirler. Buna hiçbir itirazım yok. Fakat Efes olası o yumruğu yedikten sonra ayağa kalkar ya da o yumruğu hiç yemezse bu sefer saha içerisinde özgüven kaybedecek taraf sarı-lacivertliler olacak.

Çünkü kalplerinin her yeriyle kendilerine ne kadar inanıyor olursa olsunlar, şu sakatlık durumu terazinin dengesinde Efes’i daha ağır bastırıyor.