by Zach Buckley / Çeviri: M. Bahadır Akgün
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı ilk olarak 22 Mayıs 2019 tarihinde Bleacher Report’ta yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
NBA’de 1998-1999 lokavtı döneminde ilk adımları atılan maksimum kontrat neredeyse kimseyi memnun etmiyor.
Elit oyuncular gerçek değerlerinin altında ücretler alıyor. Diğer açıdan takımlar da yanlış maksimum kontrat yatırımları ile sürekli kendi kuyularını kazıyorlar.
Bizim odak noktamız kendi kuyusunu kazan takımlar olacak.
Bu sözleşmelerde verilen devasa ücretlere bakılınca neredeyse tamamı ilk imzalandıkları zaman savunulabilir kontratlar oluyorlar. Ancak yanlış bir sakatlık da kocaman bir hatanın habercisi olabiliyor.
NBA’in maksimum kontrat etiketini ilk getirdiği güne kadar gideceğiz. Verilen kontratları olumsuz etkilerine göre sıralayacağız. Elbette öznel yargılar olacak ancak bu yatırımları maliyetlerine karşı değerlendirmeye çalışacağız.
1. Gayri-onur Konukları

Gilbert Arenas — Altı yıl, $111 Milyon
Washington Wizards, Arenas’a o dönem büyük bir iyilik yapıyor ve bu kontratı veriyordu. Neyse ki en sonunda Arenas, o anlaşmanın 16 milyon dolarını masada bırakıp bu listenin resmi bir üyesi olmadı.
Buna rağmen o anlaşmadan hala bahsediyor olmamız da maaşın ne kadar aşırı olduğunu gösteriyor.
Bir zamanlar ligin en patlayıcı skorerlerinden biri olan Arenas, bu anlaşmaya 2008 Temmuz’da imza atmıştı. O tarih önemli çünkü 2007-08 sezonunda diz sakatlığı nedeniyle oynamamıştı. Nisan 2007’de ameliyat olmuş ve sonra Kasım’da geçirdiği başka bir ameliyatın ardından o sezon yalnızca 13 maça çıkmıştı.
Yine de Wizards ona dokuz haneli bir maaş vermenin doğru olacağını düşündü.
Tabii tahmin edilebileceği üzere hemen ellerinde patladı. Dizi bir daha asla eskisi gibi olmadı ve Wizards neticede onu benzer bir maaş alan Rashard Lewis karşılığında takasladı. Arenas, o kontratı aldıktan sonra yalnızca 121 maça çıktı. Orlando Magic de onu aldıktan sonra henüz bir yıl içerisinde af maddesi ile anlaşmadan çıktı.

John Wall — Dört yıl, $171 Milyon
Bir maksimum kontrat, daha başlamadan lig tarihinin en kötülerinden olabilir mi?
Wall her ne kadar 2017 Temmuz’da süper maksimum kontrat imzalamış olsa da gelecek sezona kadar hak ettiğini gösteremeyecek. Teknik olarak Wall’un o maaşı hak ettiğini gösterme şansı hala var.
Ancak o imza sonrası süreç çok acı başladı.
Üst üste iki sezonda çıktığı maç sayısı düşüyordu (toplamda 73 maça çıktı) ve verimliliği de benzer bir düşüş gösteriyordu. Ancak artık hiç olmadığı kadar hızlı düşüyor. Topuğundan geçirdiği ameliyat nedeniyle 2018-19 sezonunu zaten kapatmıştı. Aşil’inin kopması, 2019-2020’de oynama ihtimalini de büyük oranda ortadan kaldırdı.
Sakatlıkları yeterince endişelendirmiyorsa bir de Eylül ayında 29 yaşında olacağı gerçeği var. Bu başlı başına sorunlu bir yaş olmasa da sakatlık geçmişi olan ve atletizmiyle oynayan oyuncular 30 yaşından sonra daha hızlı yaşlanıyor genelde.
Wall’u bu listeye almak için erken olsa da tamamen göz ardı etmek için de fazla uyarı işareti vardı.

Andrew Wiggins — Beş yıl, $148 Milyon
Wall gibi Wiggins’i kurtaran tek şey de zaman.
Bu sözleşmeye Ekim 2017’de imza atan Wiggins’in kontratı geçen sezon devreye girdi. 24 yaşında ve eski bir draft 1 numarası olduğu düşünülürse umutları yitirmek için çok erken.
Aynı zamanda son beş sezonda oynadı ve hepsinde yedek oyuncu seviyesinin altında bir seviyede bitirdi. 14,5’luk verimlilik ortalaması da lig ortalamasının altında olduğunu gösteriyor.
Fiziksel yetileri, elit bir savunma performansına dönüşmeli. Geride kalan sezonda 514 oyuncu arasında savunma artı-eksi verimliliğinde 450. sırada yer aldı. NBA’e adım attığı günden bu yana 2,03 ve üzeri oyuncular arasında en kötü üçüncü ribaund oranına sahip oyuncu kendisi ve kariyer asist ortalaması da lig tarihinde pivot olmayıp %25 ve üzerinde top kullanan tüm oyuncular arasında en kötü yedinci ortalama.
Üç sayı çizgisinin içerisinden katkı vermek dışında pek bir şey yapmayan, yüksek skor üreten bir oyuncu olarak gösterdi kendisini. Nasıl bir dünyada bu veriler aldığı paranın hak ettiğine yakın bir düzeyde olduğuna basketbolseverleri ikna edebilecek?
Gidişatı değiştirebileceği dört sezon var ve belki de hünerleri bu konuda yardımcı olabilir. Şu ana kadar gördüğümüz kadarıylaysa bu kontrat, bir takımın verdiği en kötü maksimum kontratlardan biri.

6. Derrick Rose — Beş yıl, $94 Milyon
Derrick Rose, NBA’in semavi süper yıldızları arasına çok çabuk girdi ve lig, 2011’de doğru bir şekilde hak ettiğini aldığına emin olmak için muazzam bir özel kural getirdi.
“Derrick Rose Kuralı” olarak bilinen bu kural, belli kriterleri karşılayan -MVP ödülünü kazanmak gibi- ve çaylak kontratını bitiren oyuncuların daha yüksek zamlar almasına olanak sağlıyordu.
Kural değişikliğiyle ilgili Rose da görüşlerini “İnanılmaz” diye açıklıyordu.
Elbette hikayenin oradan sonra nereye gittiğini biliyorsunuz.
Bir dizi sakatlık, Rose’un o seviyeye bir daha çıkmasının önüne geçti. Aralık 2011’de o anlaşmayı imzaladıktan sonraki Nisan ayında çapraz bağları koptu. 2012-13’te hiç oynamadı Rose. O yıl, maksimum kontratının ilk yılıydı.
Sonraki sezon yalnızca 10 maça çıktı ve sonraki iki yılda da toplam 117 maçta oynayabildi. MVP formu bir daha görülmedi. Bulls neticede umutlarını Haziran 2016’da kesti ve Rose ile başka isimleri Jose Calderon, Jerian Grant ve Robin Lopez karşılığında New York Knicks‘e yolladı.
Rose, o kontrat süresince oynayabileceği 410 maçın yalnızca 191’inde oynayabildi ve ortalama 15,1 verimlilik ortalamasıyla oynadı.

5. Chris Bosh — Beş yıl, $118 Milyon
LeBron James tarafından terk edilen Miami Heat, 2014 yazında bir yol ayrımına geldi. Bir tarafta diğer yıldızlar ile kontrat uzatarak ve bütçenin elverdiği kadarıyla onları destekleyerek görece bir yara sarma yolu vardı. Diğer tarafta ise Büyük Üçlü dönemini tamamen sonlandırıp belirsizliğe doğru yelken açma yolu.
Fazlasıyla rekabetçi başkan Pat Riley’in ilk yolu seçmesi şaşırtıcı olmadı. Ancak Miami’nin Dwyane Wade’i değil de Chris Bosh’ı o planın yüzü olarak görmesi biraz şaşırtıcıydı. Bosh, 118 milyon dolarlık kontratı cebine koyarken Wade ise ikinci yılında oyuncu opsiyonu bulunan iki yıllık 31 milyon dolar değerinde bir kontrat aldı.
Bosh’ın çift yönlü çeşitliliği ve Wade’in diz sorunları düşünülünce Bosh daha güvenilir bir yatırım gibi gözüküyordu. Sahaya çıktığı zaman da bu tahmini doğru çıkardı. 2015 ve 2016 yıllarında All-Star seçilip o sezonlarda 20,0 sayı ve 7,2 ribaund ortalamaları yakaladı.
Ancak her iki sezon da kan pıhtısı sorunları nedeniyle yarım kaldı ve Şubat 2016’dan sonra da bir daha oynayamadı.
Durumunun ciddiyeti düşünülünce işlerin basketbol tarafına bakmak aptalca gibi geliyor. Ancak bu bir basketbol tartışması. Bu yüzden Miami’nin yaptığı yatırımın karşılığını ne kadar az ölçüde aldığını görmezden gelemeyiz.
Beş yıllık anlaşma 410 maçı öngörüyordu. Bosh yalnızca 97 maçta oynadı. Heat, Temmuz 2017’de NBA doktorunun “kariyerini bitirecek bir sakatlık yaşadığı” yönünde aldığı kararının ardından onu serbest bıraktı.
Bosh, geçen yıla kadar emekli olmadı ve elinden alınan bir kariyer ile neticede barıştı.
Forması Heat tarafından emekli edilen Bosh, son olarak bulunduğu konumdan mutlu olduğunu söyledi.
4. Anfernee Hardaway — Yedi yıl, $87 Milyon
Listemizdeki en uzun kontrat, Phoenix Suns‘a üflenen küçük bir hayat fikri nedeniyle ilgi çekici gözükmüştü bir zamanlar.
Jason Kidd gibi hali hazırda dinamik bir oyun kurucuları vardı ve o Kidd, 1998-99 sezonunu 10,8 asist ortalamasıyla NBA asist kralı olarak bitirmişti. Ancak dört kez All-Star seçilen Anfernee Hardaway, Orlando Magic sonrası yeni bir başlangıca hazır olunca Suns, yedi yıl için 87 milyon dolarlık kontratı verip dev bir potansiyeli olan bir arka alan kurmaya karar verdi.
Hardaway, ilk sezon beklentileri ciddi oranda karşılayıp 16,9 sayı, 5,8 ribaund ve 5,3 asist ortalamaları ile Suns’ı 53 galibiyete taşıyan ekipte yer aldı. Ancak Orlando’da canını sıkan diz sakatlıkları Phoenix’te de ortaya çıktı ve neticede NBA kariyerinde sonun başlangıcı olacak bir ameliyat geçirmek zorunda kaldı.
İnce çatlak sakatlığı geçiren ilk oyunculardan biri olan Hardaway, ligde yedi yıl daha oynadı ancak o muazzam yetenek olduğu yıllar artık çok uzakta kalmıştı. O yedi yılın beşinde tek haneli sayı ortalaması ile dördün altında asist ortalaması yakaladı. Diğer iki yılda ise maç başına 12,0 sayı ve 4,1 asist ortalamalarıyla oynadı.
Suns, ona yedek bir rol verdi ve daha sonra da New York Knicks‘e takasladı. Neticede de Knicks, kendisini Orlando’ya gönderdi. Vücudundan gördüğü ihanet sonrası performansı asla geri dönmedi.

3. Chandler Parsons — Dört yıl, $94 Milyon
Sakatlıklar bu kontratların kötü gözükmesinde bir rol oynamış olsa da Chandler Parsons’ın kontratı en başından beri belalı gözüküyor.
Memphis Grizzlies, NBA’de pişmanlıklar yazı olarak bilinen 2016’da ona maksimum kontrat verdi. O dönemde 14,3 sayı, 5,1 ribaund ve 3,0 asist kariyer ortalamaları ile oynuyordu. Hiçbir açıdan maksimum kontrat istatistikleri değil bunlar. Bu istatistikleri gelecek için temel almak bile riskliyken Parsons, o kontrat ile daha tek maça çıkmadan 28 yaşını doldurmuştu.
Dahası Grizzlies de onun üçüncü organizasyonuydu.
Belki Houston Rockets 2014’te onu bıraktığında mali sebeplerle bırakmıştı ancak yine de sınırlı serbest oyuncu olarak gitmesine göz yummuşlardı. İki yıl sonra sahibi Mark Cuban Parsons ile iyi arkadaş olan Dallas Mavericks, son iki yılda geçirdiği iki diz sakatlığı sonrası ona büyük maaş vermek yerine serbest bırakmayı tercih etti.
Memphis’in belli ki hiç tereddüdü yoktu ancak o dönemde takım hala mevcut kadrosunun ömrünü uzatmaya çalışıyordu. Büyük serbest yıldızlar Grizzlies’i hiç seçmemişti ve takıma gelmeyi istemekle kalmayan aynı zamanda kanat rotasyonunda yıllardır süren boşluğu kapatabilecek bir oyuncu bulmuşlardı.
Grizzlies, 94 milyon dolarlık yükün altına girdi ve hâlâ da ödemeye devam ediyor.
Diz sorunları Parsons’ın performansını baltalamaya devam etti ve Parsons, üç sezonda yalnızca 95 maça çıktı. Oynadığı zaman da 7,2 sayı, 2,6 ribaund ve 1,8 asist ortalamaları; %39,3 saha içi, %34,1 üçlük isabet yüzdeleri ile tanınamayacak hâldeydi. Grizzlies dönemindeki verimlilik ortalaması da yalnızca 10,1.
Parsons ve takım, Ocak ayında yollarını ayırma kararı aldı. Ancak resmi bir ayrılık olmadığı için tarafları kontrat bağlamaya devam ediyor.

2. Brandon Roy — Beş yıl, $82 Milyon
Brandon Roy, NBA parkelerinde yalnızca koşarak oynayan tarzı değil şutlarıyla da dikkat çekiyordu. 2006’da altıncı sıradan seçilen Roy, ilk maçında 20 sayı attı ve bir daha asla geri dönüp bakmadı. Yılın sonunda Yılın Çaylağı ödülü için 128 oydan 127’sini aldı.
İkinci yılında All-Star seçildi ve üçüncü sezonunda maç başına 22 sayı atıyordu. Portland Trail Blazers‘a bu yetti ve Ağustos 2009’da ona beş yıl için 82 milyon dolarlık bir kontrat verdiler.
Çok hızlı yükselen Roy’un düşüşü daha da hızlı oldu.
Lise günlerinden kalma diz sorunları yaşıyordu ve o performanslar kendisine yüklü kontratı getirene kadar gösterebileceği kadarını göstermek için zamanla yarışıyordu. Portland, önünde daha uzun ve başarılı yıllar olduğuna ikna olmuştu.
Dizlerinin ise başka planları vardı.
Roy’un yeni kontratı 2010-11 sezonunda devreye girdi ve o sezon Roy, yalnızca 47 maça çıkabildi. 12,2 sayı ve %40 şut isabet oranlarıyla eski formunda değildi. 2011-12 sezonu daha başlamadan emekli oldu.
Takım tarafından yapılan bir açıklamada Roy “Bu çok zor ve acı verici bir gün. Basketbolu, Portland Trail Blazers‘ı ve taraftarlarımızı çok seviyorum ancak doktorlarıma danıştıktan sonra toplu iş sözleşmesi kurallarına da uyarak kariyerimi bitiren sakatlığa dair bir fesih gerçekleştireceğim” şeklinde konuştu.
Blazers daha sonra af maddesi ile onun kontratını maaş bütçesinden kaldırdı. Sigorta sayesinde 17 milyon dolarını aldı Roy ancak bir daha oynayamadı. 2012-13’te emeklilikten dönüp beş maç Minnesota Timberwolves forması giydi ve o da Blazers’ın kurtardığını sandığı parayı vermesine mâl oldu.
Roy daha sonra eklem sorunları yaşadığı dizlerinin neredeyse değişmesi gerekecek bir aşamaya geldiğini söyledi. Portland, onunla ilgili “En kötü ne olabilir?” derken ne düşündüyse 82 milyon kat kötüsü oldu. 2010-11’deki 47 maç, Blazers’a o kontrat kapsamında verebildiği tek şey oldu.
1. Allan Houston — Altı yıl, $100 Milyon
Allan Houston, 2001 yazında 30 yaşında ve kariyerinde 16,4 sayı ortalaması ile oynayan bir oyuncuydu.
Doğal olarak New York Knicks, ona altı yıl için 100 milyon dolarlık bir kontrat vererek Houston’ı takımda tutması gerektiğine karar verdi. Basın toplantısında şüpheler açıktı ve o da konuyu elinden gelen en iyi şekilde ele almaya çalıştı.
Houston basın mensuplarına “New York henüz en iyi hâlimi görmedi” diyordu.
Satır aralarına bakınca Houston öyle veya böyle 100 milyon dolar verilmeye değmeyecek bir oyuncu olduğunun farkındaydı ancak NBA’de sekiz yılını geride bırakmış 30 yaşında bir oyuncu olarak buna değecek bir oyuncu olabileceğinin sözünü veriyordu.
Hakkını verelim, sonraki iki sezonda da kariyer sayı ortalaması rekorlarını kırdı ancak New York, altı harika sezon için yatırım yapmışken o bunun yarısını bile sunamadı.
Sonraki iki yılda kronik diz ağrıları nedeniyle yalnızca 70 maçta oynadı ve 2005’te emekli oldu. O noktadan itibaren o dönemde yeni yeni hayata geçen af maddesi de “Allan Houston Kuralı” olarak anılmaya başladı. Klasik bir Knicks geleneği olarak Houston’a fazla para vermemek adına bu maddeyi kullanmayı tercih etmediler. Bunun yerine Jerome Williams’a fazla maaş vermekten kaçtılar.
Houston harika bir şutördü ve iyi bir tamamlayıcı skorerdi. Ancak bu yetenekler, Knicks dışında hiçbir takım için 100 milyon dolara değecek yetenekler değildi.
Verimliliği, o maaşı asla makul kılmayacaktı. Daha sonraki sakatlıkları da hesabı daha da kötüleştirdi. Belki onları Houston’ın dizleri konusunda suçlayamazsınız ancak 30 yaşını aşmış, yalnızca görünüşte bir yıldıza altı yıllık kontrat vermenin ardındaki mantığı sorgulayabilirsiniz.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!