Fenerbahçe Beko Takım Analizi: Zaman, Sağlık ve İletişimsizlik

03/Eki/19 11:56 Ekim 3, 2019

Utkan Sahin

03/Eki/19 11:56

Eurohoops.net

Fenerbahçe Beko bugün geri dönüyor. Peki yeni model Fenerbahçe Beko’dan ne beklemeliyiz? Eurohoops Fırın yazdı:

By Utkan Şahin  / info@eurohoops.net

Herkese çok güzel bir haberim var: Turkish Airlines EuroLeague geri dönüyor!

Evet, hepiniz çok beklediniz biliyorum. Özellikle transfer döneminin yavaş yavaş bitmesiyle birlikte sıcak yaz geceleri hiç çekilmez oldu. Üstelik boşluğu doldurmasını beklediğimiz Dünya Kupası da maalesef o hissi pek veremedi ama artık başınızı kaldırabilirsiniz çünkü yeni sezona bugün başlıyor.

Gün gün huzurlarınıza takım analizlerini ve ilgi çekici raporları taşımıştık.

Sırada ise bir başka Türk temsilcisi Fenerbahçe Beko var.

ALBA Berlin Takım Analizi: Keyifli Basketbol, Az Galibiyet

Bayern Münih Takım Analizi: Doğru Organizasyon, Soru İşaretli Kalite

Valencia Takım Analizi: Ortalama Ama Yetmez

Baskonia Takım Analizi: Küçük Şehir, Büyük Gelenek

Kızılyıldız Takım Analizi: Veteranlar Takımı

Maccabi Tel Aviv Takım Analizi: Play-off’lar Neden Zor İhtimal

Panathinaikos Takım Analizi: Yeni Başlangıçlar, Yeni Heyecanlar

Olimpia Milano Takım Analizi: Ettore Messina Dertlere Deva Olacak mı?

Anadolu Efes Takım Analizi: İstikrar, Başarı Karşılığını Bulacak mı?

Real Madrid Takım Analizi: Sezona En Hazır Takım

CSKA Moskova Takım Analizi: Son Şampiyonun Büyük Değişimi

Hikayenin Sonunun Getirdiği Problemler

” Yılın sonunda gerçekten çok savaştık. Ben belki hayatım boyunca bu kadar savaşmadım ama yine de yetmedi.”

Fenerbahçe Beko, Zeljko Obradovic‘li dönemindeki en garip sezonunu geçen yıl yaşadı. Her şey rüya gibi başladı, devamı büyük bir kabusa dönüştü.

Üst üste alınan 12 galibiyetle kırılan rekor, Avrupa’nın köklü deplasmanlarından 6 haftada çıkartılan 5 büyük galibiyet, normal sezon liderliği, normal sezon rekoru, evinde hiç kaybetmeme ve daha bir sürü unutulmaz anı!

Sarı-lacivertliler, şampiyon sene dahil olmak üzere hiç bu kadar etkileyici olmamıştı. Belki OAKA deplasmanında 2 günde alınan 2 galibiyet hariç…

Üstelik Fenerbahçe, bunu büyük bir güç dominasyonuyla da yapmadı. Ellerindeki kadro, açık ara en güçlü takım değildi… Hatta kendi tarihinin bile en iyi kadrosu değildi. Fakat yıllardır birlikte kalmanın, birlikte kaybedip birlikte kazanmanın getirdiği bütün artıları kullanarak etkileyici bir başarı hikayesi yazdı sarı-lacivertliler…

Mesela Ülker Arena’da kazanılan bir Real Madrid maçı var. Bu oyuna sadece saha içine odaklanarak baktığınız zaman o maçı Real Madrid‘in kazanmamış olması bana hala imkansız geliyor. Oyunun neredeyse her noktasında üstün olan İspanyol ekibiydi. Fenerbahçe sadece birlikte sonuna kadar savaştı. Oyunun her alanında kaybetmesine rağmen o birlikte olmanın getirdiği mental güç galibiyeti getirdi.

Fakat hiçbir hikaye, hiçbir mutluluk hep aynı şekilde devam etmez. Hayatın hem güzel hem de acı yönü bu. Fenerbahçe için de 16 Şubat’tan itibaren hikaye değişmeye başladı.

Önce Joffrey Lauvergne, Türkiye Kupası yarı final maçında bileğinden sakatlandı. Finale belki yetişir denilen Fransız pivotu sahada bir daha ligdeki final serisinin 6. maçında gördük. Maçın başlamasına 2 saat kala tek başına faul atıyordu.

Ardından Vesely sakatlandı. Bir Milano deplasmanı, 30 dakika Kalinic‘in pivot olarak oynamasıyla kazandı sarı-lacivertli ekip. Sonra playoff’ta Kalinic de sakatlandı. Bitmedi, Datome playoff sonrası ilk maçta sakatlığa kurban gitti. Sonunda ise rüya gibi başlayan sezon hem EuroLeague hem de ligde Efes‘e kaybedilen hazin bir sonla bitti.

Onlar için üzücü…

Sonuna kadar savaştıklarını düşünen oyuncular için de, takımının saha içerisinde sonuna kadar savaştığını bilen taraftarları için de üzücü… Fakat inanın, bunun hiçbir getirisi yok.

Bu çağın insanları olarak, anlık etkilerle yaşamayı çok sevdiğimiz için midir bilmem ama bizler nedense sadece sonuçlara takıntılı insanlarız. Sonuçlar iyiyken kahramanlar yaratarak zaferleri konuşmayı çok severiz. Sonuçlar kötü olduğunda “ya şöyle olsaydı”, “böyle olsaydı şöyle olurdu” diye konuşmayı tercih ederiz.

Fakat aslında her hikayenin sonucu, birbirine bağlı nedenlerle ortaya çıkar. Hikayenin sonunu beğenmeyince kızmak ya da üzülmek doğal bir tepkidir ama gelecek adına hiçbir sonucu değiştirmez. Önemli olan bu sonuca bağlı nedenleri ortaya çıkarmaktır.

Kişisel olarak benim Fenerbahçe’den bu yaz beklediğim şey de buydu. Problemlerini doğru analiz ederek ortaya çıkan nedenleri düzeltme çabası… Geride kalan yaza dönüp bakınca bu konuda Fenerbahçe’nin bazı nedenleri çözdüğünü bazılarını ise umursamadığını görüyorum.

İlk kısmıyla ilgili uzun uzun konuşacağız ama burada ikinci kısmını kapatıp geçmek istiyorum.

Sarı-lacivertli ekibin bir an önce çözmesi gerektiği en büyük problemi, iletişimsizlik… Hatta iddia ediyorum bu problem; Fenerbahçe‘nin saha içindeki, kadroda planlamasındaki bütün problemlerinden daha önce geliyor.

Çünkü şube bu yaz bir kaosun içine düştüyse bunun en büyük sebebi bu. Bu çağda, bu hayat koşullarında başta kendi taraftarıyla olmak üzere bu kadar inatla iletişimsiz kalmak sadece büyük bir kaos doğurur.

Fenerbahçe basketbol takımı, giderek taraftarı nezdinde ikiye bölünüyor ve bunun tek sebebi iletişimsizlik. İnsanlara artılarınızla veya eksikliklerinizle doğruları aktarmazsanız, ortaya sadece kafa karışıklığı, yalan dedikodular ve komple teorileri çıkar.

Üstelik sorular aslında çok basit: “Bu şubenin bütçesi ne kadar? Bunun ne kadarı nereye harcanıyor? Paranın ne kadarı sponsorlardan geliyor? ”

Bu soruların cevabı, divan toplantısında bir soru üzerine 2 dakikada geçiştirilen açıklamalar olmamalı. Bu soruların cevabı bilinirse her şey, doğru bilgiler çerçevesinde konuşulabilinir.

Sakatlık olayı…

Fenerbahçe, dünya tarihinde sakatlıklar sebebiyle sezonu mahvolmuş ilk takım değil. Maalesef daha önce birçok takım da bunu yaşadı, ileride de yaşamaya devam edecek.

Fakat bu büyük iletişimsizlik her şeyi bu konuda da daha beter hale getirdi, getirmeye de devam ediyor.

“İnsanlar, neden yaz ortasında Jan Vesely‘in hala sakat olduğunu ve antrenmanlara başlayamadığını Çek bir gazeteciden duydu? Joffrey Lauvergne’in geri dönüşü neden bu kadar uzadı? Yanlış bir tedavi mi vardı yoksa kimsenin bilmediği başka bir sebepten dolayı mı böyle oldu? Bir takımın bu kadar çok sakatlık yaşamasının sebebi ne? Fenerbahçe bunu değiştirmek için bu yaz ne yaptı?”

Daha sizlerin karşısına bu tarz birçok soru getirebilirim. Sorular değişir ama cevapları değişmez çünkü hepsinin cevabı toplumun nezdinde bir bilinmezlik.

Bu, “aman canım ne olacak?” diye geçiştirebilecek bir problem değil. Oyunculara güven, takıma güven, şubeye güven buradan başlar. Başarı varken herkes birbirine güvenir ama başarısızlık halinde eğer güven olacaksa karşılıklı olmalı.

Sarı-lacivertli ekip, iletişim açısından taraftarına bu güveni vermedi ve maalesef hala da vermiyor.

Fenerbahçe belki çok başarılı bir sezon geçirerek bu kaostan çıkacak ama yarın başka bir başarısızlık yaşadığı zaman, yine kaosa girecek çünkü iletişimsizliği tercih ediyor.

İşin saha içindeki durumuna uzun uzun gireceğiz ama öncelikle gelin, transferleri birlikte notlandıralım.