Bursa’da Hayallerinin Peşinde Koşan Bir Adam: Dusan Alimpijevic

01/Şub/22 09:11 Şubat 1, 2022

Can Bedel

01/Şub/22 09:11

Eurohoops.net

Bursaspor koçu Dusan Alimpijevic, Eurohoops’un sorularını yanıtladı.

by Semih Tuna / info@eurohoops.net 

7DAYS EuroCup’taki temsilcilerimizden Frutti Extra Bursaspor başantrenörü Dusan Alimpijevic, Eurohoops’un sorularını yanıtladı. Tecrübeli koç Kızılyıldız döneminden, NBA Yaz Ligi’nde görev aldığı yıllara ve Bursaspor’a kadar birçok konuda önemli açıklamalar yaptı.

Orta Sırbistan’da çok küçük bir şehirden bugünlere… 22 gibi çok genç yaşta başlayan bir koçluk kariyeri. Biraz başlangıç hikayenizden bahsedebilir misiniz? Sizi koç olmaya iten şeyler neydi? Oyunculuk döneminde 2 kez çapraz bağlarınızı kopardığınızı biliyorum.

Senin de dediğin gibi, Belgrad’ın yanında yer alan çok küçük bir şehirden geliyorum. 15 yaşındayken Belgrad’a gelip basketbol oynamaya ve liseyi orada okumaya karar vermiştim. Maalesef kariyerimin çok erken dönemlerinde çapraz bağ sakatlığı yaşadım. 16 yaşımın sonlarındaydım. İyileşme aşamasını bitirdikten sonra 19 yaşındayken ikincisi de başıma geldi. 3 ameliyat geçirdim, menisküs, çapraz bağ derken bırakmaya karar verdim. Neyse ki ben oyuncuyken çalıştığım koçlar beni sevdi ve asistan koç olarak yanlarına çağırdı. Bu şekilde, Belgrad’ta küçük bir kulüpte işe başladım. Küçük takımı çalıştırıyordum. 2 tane iyi çocuk vardı. Novi Sad’tan beri aradılar ve çağırdılar. O çocuklar Novi Sad’ın küçük takımına gittiler, ben de Novi Sad’ın A takımına asistan olarak gittim.

Sırbistan 1. Ligindeki en genç koçtum, 22 yaşındaydım. Sırbistan’da basketbolun iyi zamanlarıydı o dönemler. İyi kulüpler vardı, belki Adriyatik Ligi standartlarında değillerdi ama… 5-6 sene asistan olarak çalıştım, sonra kulüp bana başantrenör olma fırsatı verdi. Aynı zamanda kulübün adı da Vojvodina Novi Sad oldu. 27 yaşında Sırbistan Ligi’nin en genç başantrenörüydüm. Yeni bir sayfa açtık. İlk 2 sene hedefimiz ligde kalmaktı, ilk senede iyi iş çıkardık ikinci senede ise play-off’lara kaldık. Kupada da sonuna kadar gittik. Ardından Spartak macerası ve senin de bildiğin gibi FMP’den telefon…

O telefon Süper Lig oynanırken gelmişti. Adriyatik Ligi’nin bitmesinin hemen ardından. FMP’de yarı finalde Partizan’ı eledik ki Partizan 15 yıl sonra ilk kez Sırbistan Ligi’nde finale kalamadı. 2-0 ile geçtik onları, çok genç oyuncuların olduğu bir takımdık. O takımdan bazı oyuncuların şimdiki Kızılyıldız’da hiç fena olmayan rolleri var. Onların takımımda olması benim için şanstı.

Ardından Kızılyıldız…

Genç bir koç olarak genç oyunculara da inanan bir yapınız var. Novi Sad’ta Nikola Kalinic ile, FMP’de Dejan Davidovac, Jonah Bolden, Dragan Apic gibi oyuncularla çalıştınız. Bu fikrin altyapısı nereden geliyor?

Bu fikir Balkanlardaki uzun süredir var olan bir fikir aslında. Sadece benle veya çalıştığım kulüple bağlantılı değil. Hırvatistan, Bosna Hersek, Karadağ, Sırbistan, Slovenya… Bu ülkelerde büyük takımlarla yarışacak bütçeniz yok. Bu ülkelerdeki kulüplerin amacı genç ve yerel oyunculara yatırım yapıp ana kadroyu kurmak. Ardından ihtiyacınız olan rollerde yabancı oyuncu seçimlerine gitmek. Önce yabancıları seçip sonra ihtiyaçlara göre yerlileri seçmiyoruz. Balkan bölgesinde en azından işler bu şekilde. Kalinic ile ben asistanken birlikte çalıştık. Davidovac ve diğer isimler ben FMP’ye gittiğimde takımdaydı. Çok çalıştılar ve şu an bulundukları yerleri hak ettiler.

Kızılyıldız’a gittiğimde başkan, finansal istikrarla alakalı kararlar aldı. Bence doğru kararı da aldılar çünkü o karar alınmamış olsaydı, Kızılyıldız şu an bulunduğu konumda olamazdı. O sene genç oyuncularla bir takım kurduk ve ardından transfer pazarında bizim bütçemiz için uygun olabilecek oyunculara baktık. FMP’den oyuncuları getirdik. Bazılarının EuroLeague’deki değil, Kızılyıldız’daki ilk sezonuydu hatta. EuroLeague ayrı bir seviye zaten. O gençlerle iyi iş çıkardık, bugüne hatta ömrümüzün sonuna kadar hatırlayacağımız galibiyetler aldık. Real Madrid’i deplasmanda yendik, Olympiakos’u tarihte ilk kez deplasmanda yendik. Zalgiris, Barcelona, MaccabiMilano ve Valencia gibi o dönemler liglerinde şampiyon olan takımları iki kez yendik. Unutulmaz bir tecrübeydi. Kağıt üzerinde veya seninle yaptığımız bu konuşmada açıklaması çok zor bir deneyimdi.

31 yaşındayken koç olmak bir hikaye. 31 yaşındayken bir EuroLeague takımına koç olmak apayrı bir hikaye… Sizin için zor muydu? Hazır mıydınız böyle bir göreve?

Kızılyıldız Başkanı’nın yaptıklarıyla alakalı bir vizyonu vardı. O dönemde her şeyi kazanmışlardı. Başkan, daha istikrarlı bir yapıya ihtiyaçları olduğunu düşünmüştü. Hem o dönem hem de gelecek için. EuroLeague’deki en genç koç olarak büyük bir meydan okumaydı. Sadece meydan okuma da değil, her şeydi… Her normal insan EuroLeague’in basketbolun en yüksek seviyesi olduğunu düşünür. 32 yaşında, herhangi bir EuroLeague tecrübesi olmadan o pozisyona getiriliyorsunuz. Bu yüzden Başkan, herkesin bir yerden başlaması gerektiğini söyledi. Her insan, her koç bir yerlerden başlamalı. Bana bu şansı sağladığı için minnettarım. Bizim iyi şeyler başaracağımıza inanıyordu. Başardık da. EuroLeague’de 11 galibiyet aldık.

Bence o kadroyla 11 galibiyet almak büyük bir başarı sayılır…

Herkes için de meydan okumaydı aslında. EuroLeague’de kimse bizim 11 galibiyet almamızı beklemiyordu. 5 galibiyetten fazla alamazlar deniliyordu. O dönem EuroLeague’de 18 takım değil, 16 takımdı. O tip zor bir kadroyla 30 maçta 11 galibiyet almak…

Takvim de sıkışıktı tabii…

Sanırım EuroLeague’in yeni sistemindeki 2. yılıydı. Herkes için yeni bir sistemdi. EuroLeague’de 11 galibiyet aldık, Adriyatik Ligi’nde de normal sezonu ilk sırada tamamladık. Final tarafı başka bir hikaye…


Başka bir hikaye demişken… Buducnost serisi farklı bir şekilde gelişmiş olsa görevinize devam edeceğinizi düşünüyor musunuz?

Herkes Buducnost serisi yüzünden yollarımızın ayrıldığını düşünüyor ama… O dönemde Kızılyıldız ile 3 yıllık kontratım vardı. Başkanla konuştum. Ayrılmanın daha iyi olacağını düşündüm çünkü kimse, ileride ne olacağına hazırlıklı değildi. Şu anda da yanlış anlaşılmak istemem. EuroLeague’de harika bir sezon geçiriyorlar. Balkan bölgesinde taraftarlara gelecek için bir şeylerden feda edilmesi gerektiğini söylemek kolay. Sebep buydu. Buducnost iyi bir takımdı. Seriyi kazanmak için her şeylerini ortaya koydular. Ben sonrasında sakatlarımızdan bahsetmedim bile. Son maça, o sezon iyi oynayan Nemanja Dangubic’ten eksik çıktık. Dangubic bana göre kariyerinin en iyi yılını geçiriyordu. Pero Antic’ten, Milko Bjelica’dan eksik oynadık. 3 eksiğimiz vardı. Finaldeydik, savaştık ve kaybettik.

Kızılyıldız ile ayrılışınıza sebep olan şeyler neydi peki? ‘Kimse, ileride ne olacağına hazırlıklı değildi’ dediniz. Transfer pazarına geç girdiniz, finansal istikrar konusundan bahsettiniz ama genç oyunculara bir yatırım vardı. Siz de genç bir koçtunuz. Siz de bu yatırımın bir parçasıydınız. Yanılıyor muyum?

Evet, tam olarak böyleydi. Ben gelmeden önce o dönemki oyuncular ve koç sayesinde neredeyse her şeyi kazanmışlardı. Bugün itibariyle ‘ileride ne olacağına hazırlıklı değildi’ sözünü anlamak çok zor. Kulüp benimle 3 yıllık sözleşme imzalamıştı ama o yıl yaptıklarımızı yeterince iyi açıklayamadık. Önemli değil, o sezon yaptıklarımızdan ötürü gururluyum. Bence harika iş çıkardık. Şimdiden geçmişe baktığınızda o bütçeyle neler yaptığımızı görebilirsiniz. Mutluyum, çünkü şimdilerde Sırp ve komşu ülkeler, Avrupa kupalarında iyi iş çıkarıyor. Partizan, Buducnost, Cedevita… Zeljko geri döndü. Kızılyıldız EuroLeague’de. İyi takımlar var, iyi bütçeler var. Balkan ülkelerindeki takımların iyi gittiğini görmek bana da mutluluk veriyor.

Koç, ‘Kimse, Kızılyıldız’da ne olacağına hazırlıklı değildi’ cümlesine geri dönmek istiyorum. İleride neler olacaktı, açabilir misiniz?

Kızılyıldız, yüksek bütçeli bir takım değil ama büyük bir vizyona sahip. Taraftarlarıyla, organizasyonuyla… Ana problem bütçe konusuydu. Sadece Kızılyıldız değil, o bölgedeki takımların tamamı için. Şu an durum nedir bilmiyorum, o dönemden bahsediyorum. Geçmiş dönemden borçlar vardı, Başkan ve kulüp de ‘Tamam, bu kadar yeterli. Bu seneyi iyi şeyler yaparak bitirelim’ kararı aldı. Başardı da. Biz de bu yüzden bazı şeylerden fedakarlık yaptık. O seneye o kadroyla girdik, üzerimizde her şeyi kazanma baskısı olmadan. Tabii Adriyatik Ligi şampiyonluğu hariç. Çünkü orayı ilk sırada bitirirseniz EuroLeague’de oynama fırsatı yakalıyorsunuz. O yılın zor geçeceği belliydi. Sezon başı aslında rahattı, çünkü üzerimizde büyük beklentiler yoktu. Ardından EuroLeague’in ilk maçı Kaunas’ta Zalgiris’e karşıydı. Son topta kaybettik. Ardından Barcelona’yı evimizde yendik. Sonra Khimki maçı da aynı oldu. Devrede 14 sayı civarı öndeydik ve kaybettik. Maccabi’yi evimizde yendik.

EuroLeague’de 2-2 olduk 4 haftanın sonunda. Bu 4 haftanın sonunda sezon başındaki başlangıca göre hikaye değişti. ‘Hadi her şeyi kazanalım’ moduna girildi. Önümüzdeki hedeflerin neler olduğunu, geleceğimizin ne olduğunu, bunu neden yaptığımızı unuttuk. Ertesi sene bütçe daha iyi hale geldi. Çünkü kulüp ve başkan, orada çalıştığım sene sorunları çözmeyi başardı.

Kızılyıldız’da çalışanlarla hala çok iyi bir ilişkim var, bu yüzden de gururluyum. Yaz döneminde Bursa’daki bazı yöneticilerle Belgrad’a geldik, onları kulüp içindeki insanlarla tanıştırdım. Farklı bir sistemi, farklı bir organizasyonu, farklı bir bakış açısını gördüler. Hepimiz için iyi bir tecrübeydi.