by Eurohoops Team / info@eurohoops.net
Bu yazı 11 Kasım 2025 tarihinde The Athletic‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Eurohoops Türkiye’yi YouTube’da takip etmek için tıklayın!
Eurohoops Türkiye’nin Instagram hesabını takip etmek için tıklayın!
Hızlı gelen bir “hot take”: San Antonio Spurs’ün 2014 şampiyonluğu, bu yüzyılın ilk 25 yılı içinde NBA’de hem estetik açıdan zirveye ulaşılan an hem de duygusal açıdan en yoğun başarıydı.
İlk kısmı savunmak oldukça kolay. Tim Duncan, Tony Parker ve Manu Ginobili üçlüsünün liderliğinde, ancak Kawhi Leonard’ın ölümcül savunması, Boris Diaw’nun pas vizyonu, Danny Green’in şut tehditi ve genel anlamda hızlı karar alma takıntısıyla donatılmış bir takımla Spurs adeta kusursuz basketbolu icra etti.
İkinci kısma gelince: Hiçbir takım, bir şampiyonluğu kazanamadan ona Spurs’ün 2013’te yaklaştığı kadar yaklaşmamıştı — bu listeye 3 numaradan giren o anı hatırlayın. Spurs sadece bir sezon sonra geri dönüp şampiyon oldu; üstelik bir yıl önce onları şoke eden süper takımı — LeBron James, Dwyane Wade ve Chris Bosh’lu Miami Heat’i — adeta cerrah gibi parçalayarak…
Bu, anlatımı oldukça güçlü bir metin. Üstelik, The Athletic’in bu yüzyılın ilk 25 yılına ait en iyi 25 saha içi anı listesine bile girememiş.
Belki de Spurs o listeye giremedi çünkü onları tanımlayan şey tek bir an değil, tüm sezona yayılan bir anlatıydı. Ancak o noktaya gelmek için çok özel anlar gerekir — üstelik bu anlar duygusal yelpazenin her köşesini kapsar. Ve işte bu yüzden, o Spurs takımı ancak “az farkla kaybeden” statüsüne indirgenebildi.
Bir not: “Malice at the Palace” olarak bilinen Detroit Pistons ile Indiana Pacers arasındaki kavga, seyircilerin de karıştığı olaylar ve sonrasında yaşananlar nedeniyle saha dışı bir olay olarak sınıflandırıldı. Bu konuyla ilgili daha fazla detay bu hafta içinde paylaşılacak.
Tüm bunlar olmasa bile, listeye girmek zordu. Zamanımızın en viral anlarından biri olan (LeBron’un JR Smith’e bağırdığı an) ya da Robert Horry’nin (pozitif anlamda) efsaneleşmiş anları bile listeye giremedi. Bu da, son çeyrek yüzyılda ne kadar çok şey yaşandığını gösteriyor. — Eric Koreen
1. LeBron James’in bloğu

Beraberlik. Bitime iki dakika kalmış. 2016 NBA Finalleri, 7. maç. Her iki taraf da üç dakikadır skor üretememişti; bu, o an canlı izleyenler için Cleveland’ın son şampiyonluğundan bu yana geçen 52 yıl gibi hissettirdi. Derken Golden State Warriors potaya yüklenmeye başladı. Kyrie Irving yakın mesafeden kaçırdı, Warriors hızlı hücuma kalktı. Andre Iguodala topu sürüp Steph Curry’ye verdi, sonra tekrar topu alıp mutlak sayı olacağı düşünülen turnikeyi atmak üzereyken…
LeBron James kendi pota altından başlayarak, potanın solundan Iguodala’yı yakaladı ve topu arka panoya yapıştırdı. NBA tarihinin en büyük skorerlerinden biri olacak James, kariyerinin en ikonik hamlesini savunmada yaptı ve Cleveland’a şampiyonluk sözünü tuttu. — Joe Vardon
2. Kobe’nin 81’i

Kobe Bryant’ın Ocak 2006’da attığı 81 sayının en çılgın kısmı neydi biliyor musunuz? Lakers’ın o gece gerçekten de bu performansa ihtiyacı vardı.
Kadroya bakın: Smush Parker, Lamar Odom, Kwame Brown ve Chris Mihm ilk beş, bench’ten gelenler Luke Walton, Brian Cook ve Sasha Vujačić… Toronto Raptors 14-26’lık kötü bir dereceyle gelmişti ama devre arasında 14, üçüncü çeyrek başında 18 sayı öndeydiler. Lakers için bir başka kötü gece daha yaşanıyor gibiydi, Shaq sonrası dönemde.
Bryant ikinci yarıda 55 sayı atarak Raptors’ı tek başına 14 sayı farkla geride bıraktı. Wilt Chamberlain’ın 100 sayılık maçının aksine, Kobe’nin bu performansının bolca görüntüsü var ve her yerden attığı sayılarla mutlak bir dominasyon sergiliyor. Bu an sadece basketbolun ötesine geçmekle kalmadı; birçok müzisyen 81 sayılık performansı şarkılarına taşıdı. Ama aynı zamanda o kadronun ne kadar kötü olduğunu da gözler önüne serdi — Lakers ve Kobe yeniden kazanacaksa kadro elden geçmeliydi. — Jason Jones
3. Ray Allen’ın üçlüğü
Gregg Popovich çıldırmıştı. Miami Heat’ten Ray Allen, 2013 NBA Finalleri 6. maçında tarihin en büyük şutlarından birini sokmuştu ve hakemler üçlük çizgisinin gerisinde mi diye tekrar izlemek için oyunu durdurmuştu. Popovich, Heat savunması yerleşmeden hücuma çıkmak istiyordu.
Hakemlerin kararının doğruluğu tartışılmaz. Ama sahada nerede olduğunu en iyi bilen oyunculardan biri varsa o da Ray Allen’dı. Bitmek bilmeyen antrenman rutiniyle mükemmel hale getirdiği şut stili, o an için yaratılmış gibiydi.
LeBron James’in kaçırdığı üçlüğü Chris Bosh aldı. O sırada Allen, restricted area’daydı! Geri geri köşeye yöneldi, Bosh’tan mükemmel pası aldı, ayağının çizgi dışında olduğuna emin olmak için aşağı baktı ve zor pozisyonda şutunu yolladı. Top havadayken Heat bench’i şimdiden kutlamaya başlamıştı. Şut girdi, maç 95-95 oldu.
Miami, maçı uzatmada, ardından 7. maçı da alarak arka arkaya ikinci şampiyonluğunu kazandı. Final MVP’si haklı olarak LeBron’du, ama Allen’ın o buz gibi üçlüğü olmasa NBA tarihinin nasıl değişeceğini kim bilebilirdi? — Rob Peterson
4. Kawhi Leonard’ın maç seri kazandıran şutu
“Clank” bazen kaybettirir, bazen kazandırır. Kawhi Leonard, 2019 Doğu Konferansı yarı finalleri 7. maçında son 10 saniyede ikinci serbest atışını kaçırdı. Jimmy Butler, ribaundu alıp hızlı hücumla sayıya çevirdi: skor 90-90, seri 3-3.
Ama “clank” dostun da olabilir. Leonard 4 saniye kala gelen pası aldı, sol kanattan sağa doğru dripling yaptı, baseline’a yakın bir noktada, Joel Embiid’in üstünden çok zor bir şut gönderdi. Top potaya çarptı ve defalarca sketikten sonra içine düştü.
Scotiabank Arena’daki herkes, o dört sekmeyle birlikte çığlık çığlığa anın büyüklüğünü yaşadı. Maç kazandıran, seriyi bitiren, 7. maçta gelen buzzer-beater. Eşi benzeri olmayan bir an. — Eric Koreen
5. Draymond Green’in Tekmesi
Warriors 2016 Finalleri 4. maçını kazanmak üzereydi, 3-1 öne geçmeleri an meselesiydi. NBA tarihinin final serilerinde hiçbir takım böyle bir üstünlüğü kaybetmemişti.
Kalan 2:42, skor farkı 10. LeBron James ile Draymond Green birbirine girdi. LeBron üstünden geçti, Green ise karşılık olarak onu altından vurdu — özel bölgeye. Ardından sırtına da bir yumruk savurdu. O anda faul çalınmadı ama Cavs oyuncuları ve medya sonrasında Green’in davranışını hedef aldı.
NBA yönetimi görüntüleri inceledi, Green’e teknik faul verdi. Bu, otomatik olarak 1 maç ceza anlamına geliyordu. Green, 5. maçı kaçırdı, Warriors kalan 3 maçı da kaybedip şampiyonluğu verdi.
Yıllar sonra Green, LeBron’un onu provoke ettiğini kabul etti. — Joe Vardon
6. Steph Curry’nin tek olimpiyatı

Stephen Curry hiçbir zaman Olimpiyatlarla tam olarak örtüşemedi. 2012 ve 2016’da sakatlık sonrası katılamadı, 2021’de (pandemi nedeniyle 2020’den ertelenen) turnuvaya da gitmedi. 2024 Paris Olimpiyatları, 36 yaşındaki Curry’nin ilk — ve muhtemelen son — Olimpiyat şansıydı.
Turnuvanın başında zorlandı ama yarı finale gelindiğinde sahne yine onundu. Sırbistan’a karşı 9 üçlük isabetiyle ABD’yi geri döndürdü ve finale, ev sahibi Fransa’ya karşı çıkma hakkı kazandılar. Finalde ileri geri giden oyunda, Curry en iyi performansını tam da gerektiği anda sahneye koydu: son üç dakikada, üst üste dört hücumda üçlük isabeti buldu — her biri bir öncekinden daha absürttü.
Son üçlükten sonra Curry, artık klasikleşmiş “gece gece” (night-night) hareketini yaptı. Fransa’yı, ve kariyerinde kalan tek boşluğu, uykuya gönderdi. — David Aldridge
7. LeBron’un Boston’daki altıncı maçı
Her ne kadar LeBron James 2012 öncesi çok şey başarmış olsa da, hâlâ “kaçınılmaz” bir figür değildi. Kritik anlarda başarısız olacağı yönündeki eleştiriler dinmemişti. 2011 Finalleri’ndeki düşüşü sonrası, kariyeri açısından 2012 Doğu Konferansı finali 6. maçta çok şey tehlikedeydi.
Rakip: Gururlu Boston Celtics. Seri 3-2, Miami Heat elenme eşiğinde. LeBron ise Boston’da tarihi bir performans sergiledi: 45 sayı, 15 ribaund, 5 asist. Rakamlar bile sahadaki mutlak hakimiyetini tam anlatamaz. Dönemin en elit savunmalarından biri ona engel olamadı. NBA’in en gürültülü salonlarından biri bile moralini bozamadı. Elenme ihtimali onu daha da güçlendirdi.
O gece LeBron “sınıf atladı.” Nereye mi? Belki “kaçınılmaz”lığa değil, ama çok yakın bir yere. — Jay King
8. Kobe’nin son maçı
13 Nisan 2016’da bir seçim yapılması gerekiyordu: Ya 72-9’luk derecesiyle NBA tarihinin en iyi normal sezonunu tamamlamak üzere olan Warriors’ı Oakland’da izlemek, ya da Kobe Bryant’ın kariyerindeki son maçı için Los Angeles’a gitmek.
İkinci seçimi yapanlar, Kobe’nin neden bir fenomen olduğunu bir kez daha gördü. Sezon boyunca kötü bir Lakers kadrosunda bile, son maçında o alışıldık cüretkâr ve efsane performansı sergiledi.
Üç çeyrekte 37 sayı atmıştı, ama en delicesini son çeyreğe sakladı. Saat azaldıkça hem Lakers hem de Jazz savunmayı bırakıp sadece Kobe’yi izledi. Staples Center’daki seyirciler her şutuna bayıldı. Son dakikada iki üçlük daha atarak maçı 60 sayıyla tamamladı — 50 şutta.
Kimse maçın yapaylığını umursamadı. Bu, Kara Mamba’nın kendi portresini çizdiği bir tuvaldi. — David Aldridge
9. 2002’deki Lakers – Kings serisi
“6. Maç” kelimeleri hâlâ Sacramento Kings taraftarlarının tüylerini diken diken eder. 2001–02 sezonunda Kings, Lakers’tan daha iyi bir dereceye sahipti ve seride 3-2 öndeydiler. Mike Bibby’nin 5. maçtaki galibiyet sayısı sonrası, Lakers’ı Los Angeles’ta eleyip finale çıkmaya çok yakındılar.
Ama bu, Kings’in son kazandığı maç oldu.
Lakers, 4. çeyrekte tam 27 serbest atış kullandı (Kings’in tüm maç boyunca attığı toplam: 25; Lakers: 40). Maçı 106-102 kazandılar. Kings ise 7. maçta evinde ikinci yarıdaki farkı koruyamayarak seriyi kaybetti.
O günden sonra Kings bir daha şampiyonluk kapısından bu kadar geçmedi. Bu seri, onları “şampiyon olamamış en iyi takımlardan biri” yaptı. İnsanlar hâlâ hakemlerin kararlarını sorguluyor. Kings o seriyi sadece düdüklerle mi kaybetti? Hayır. Ama Sacramento tarihinin en büyük “ya şöyle olsaydı”sı bu. — Jason Jones
10. Damian Lillard, OKC’ye el sallıyor
2019 Playoffları ilk turunda Oklahoma City Thunder ile Portland Trail Blazers arasındaki son iki hücum, Damian Lillard ile Russell Westbrook arasındaki yıllara dayanan rekabetin adeta özetiydi.
Skor 115-115 iken Westbrook gereğinden erken potaya saldırdı. Vahşi ve zorlayıcı bir turnike kaçtı. Lillard ise tamamen zıttı: Sakin, kontrollü ve kendinden emin.
Topu aldı, sahayı geçti, bekledi.
Karşısında Paul George vardı. Lillard zamanı adeta musluktan damlar gibi akıttı. “Dame Time” acele etmez; gelir. Bitime 2.4 saniye kala bir anda sağa adım atıp 36 foot’luk bir üçlük fırlattı. George şaşkına dönüp hamle yaptı ama geç kaldı. Top çemberden sekti, girdi.
Playoff tarihinin en soğukkanlı galibiyet basketlerinden biri.
Sonra Lillard, Westbrook’a el salladı.
— Marcus Thompson II