LDLC ASVEL – Anadolu Efes: Eskiye Dönüş Sinyalleri Artıyor

09/Oca/21 11:16 Ocak 9, 2021

admin69

09/Oca/21 11:16

Eurohoops.net

Maçlar biter, Eurohoops Fırın’ın mesaisi bitmez! Anadolu Efes’in deplasmanda LDLC ASVEL’e konuk olduğu mücadelenin analiziyle karşınızdayız.

By Semih Altınbaş / info@eurohoops.net

Turkish Airlines EuroLeague’de 18. haftayı Fenerbahçe Beko ve Anadolu Efes‘in deplasmanda çifte galibiyet haftası olarak kapatıyoruz. Eurohoops Fırın olarak da tıpkı Kızılyıldız – Fenerbahçe maçında olduğu gibi LDLC ASVEL ve Efes arasında oynanan mücadeleyi de değerlendirmek adına sizlerleyiz.

İlk çeyreğinden son çeyreğine kadar sürekli oyunu elinde tutan Lacivert-Beyazlılar mücadeleyi de 80-102’lik skorla kazanmasını bilerek bu sezon oynadığı 18. maçında 9. galibiyetini elde ederek playoff yolunda önemli bir dönemeçte yara almadı.

Çok alışık olduğu biçimde dar bir rotasyonla sahaya çıkan 8 oyuncusunun 5’inden çift haneli skor katkısı alan Ergin Ataman, görece zayıf rakibine karşı 3 çeyrek boyunca 25, tüm çeyreklerde ise 20 sayının altına düşmeden muhteşem bir akşam geçirdi ve moral tazeledi.

Efes Eskiye, Tüm Avrupa Deliye

İlk çeyrekte Efes‘in yaptığı baskının sonuç verdiğini gördük. Maç başlangıcında Ismael Bako’nun boyalı alandaki etkinliğiyle ribaund şanslarını etkili biçimde zorlamaya çalışan ASVEL, hücumda Efes kısalarının baskısıyla karşılaşırken kendi sahasında ise Bryant Dunston – Chris Singleton ikilisinin fizik gücüyle ezildi. Bu süreçte Lacivert-Beyazlılar’ın hücumdaki en büyük opsiyonu Vasilije Micic’in bulduğu koridorlardan çıkardığı pas opsiyonları ya da basketler oldu.

Hayatta kalmak adına topsuz alan hareketliliğinden doğan şutları kullanmanın peşinde olan Fransız ekibi Allerik Freeman’ın şutlarından güç alsa da sahada her topu isteyen bir hevesli Efes bütünüyle karşı karşıya kaldı. Efes pas kanallarına, direkt topun kendisine, her şeye her şekilde baskı yaparak çok büyük üstünlük sağladı ve bu üstünlük kadro kalitesi kaynaklı bir üstünlükten çok bir motivasyon – konsantrasyon üstünlüğü olarak göze çarptı.

Bu savunma baskısı noktasında hakkını çokça vermemiz gereken isimler Shane Larkin ve Rodrigue Beaubois. Özellikle Larkin’in bu noktada çok göz ardı ediliyor olması basketbol izleyiciliği açısından can yakan bir tavır. Larkin’in savunmadaki istekliliği Efes için hiç düşünülmediği kadar değerli. Bir ara rakibi gerçekten hiç oynatmadı desek yeriydi, Kevarrius Hayes’in devrilmesine bile bir şekilde salça oldu. Sugar Shane out, Joker Shane in!

Hücumda ise ilk yarıda “eski Anadolu Efes’in” tüm alışkanlıklarına rastlayabildiğimiz bir ortam söz konusuydu. Micic’ten başlayan hücumda topu alan Larkin’in Dunston‘la ikili oyunu, sonrasında Adrien Moerman’ın dipçizgi cut’ından gelen basket… Ne kadar da Efesimsi bir olaydı değil mi? Artık bunlar yavaş yavaş yaşanır hale gelirken Larkin’in de savunmasından kurtulabildiği pozisyon adedi günden güne artmaya devam ediyor. Tıpkı eski günlerdeki gibi.

Efes‘in maç içerisindeki enerjisinin inanılmaz yüksek olduğunun altını çizmek lazım. Bunu sadece hücum kısmında değerlendirmek de olmaz, Efes asıl savunmada çok büyük bir enerji koydu. Herkesin rakibini kovaladığı, yarı sahada pır pır dönen ama açık sahada da geriye çok iyi koşan bir takım izledik ve bu, farkı açıp maçı koparmaları açısından seyir zevkine de yaptığı katkıyla sahiden büyük bir keyif oldu.

Böyle bir enerji ortaya koyduğunuz zaman rakipleriniz de size aynı şekilde cevap vermek adına bazı kozlarını öne sürüyor. ASVEL koçu T.J. Parker bunu boyalı alandaki fiziksel teması artırarak Dunston‘ı yıpratma eğilimine girip yaptı. Bu, Tibor Pleiss’tan da yararlanamayan Efes‘in bir kolunu koparma girişimiydi fakat çok rahat püskürtüldüğünü söylemek de herhalde pek yanlış olmaz. Dunston geldiğimiz noktada halen temaslı oyunu kaldırabilecek bir isim ve yan parçalar işin içerisine kusursuz dahil edildiği zaman buradan onları vurmaya çalışmak sadece bir dokunuş mahiyetinde kalıyor. Bu arada dün 5 ribaund aldığını ve bunların hepsinin hücum ribaundu olduğunu da maç sonrası istatistiklere bakarken öğrendim. Sahanın o tarafında büyük mücadele etti sahiden.

Öte yandan oradaki mücadeleye kanat rotasyonundan James Anderson’ın yaptığı katkı hakikaten olağanüstü nitelikteydi. Her zaman forvet oyuncularının ribaundlara yaptıkları katkının önemi konuşulur, Anderson dün tam da kendisine ihtiyaç olan bir günde, Simon ve Pleiss’ın yokluğunda müthiş bir mücadele örneği gösterdi. Zaten hep konuşulduğu üzere Efes‘in son 3 sezondur en özel yanı, eksiklerinin yerine sorumluluk bilinci üst düzey isimlerle çok iyi yama yapabiliyor olmasıydı.

Ergin Ataman’ın sahada Simon olduğu zaman topa yön verebilecek çok fazla oyuncusu oluyor, Pleiss olduğu zaman rakibin iç oyuncularını dışarı çekmek adına çok büyük bir opsiyonu oluyor. Anderson ise tam bu ikiliden yararlanılamayan dönemin tamponu oldu. Moerman ya da Singleton fark etmeksizin 4 numaralardan bir şekilde katkı alan Ataman için dün James Anderson’ın çektiği 11 ribaund müthiş kritik nitelikteydi.

Enerjisi yüksek bir Efes’ten bahsediyorsak burada top dolaşımının da belli bir ritme oturduğunu söylemeden geçmek olmaz. Çünkü bu geçtiğimiz 2 sezon boyunca da hep böyle olmuştu. Ne kadar paylaşımcı, ne kadar dolaşımcı olursa o kadar hızlı oynayan ve rakiplerini dumanıyla boğan bir lacivert-beyazlı oyuncu kadrosuyla karşı karşıyaydık. Bu oyun pratiğinin yeniden doğması, herhalde bu sezon için somut anlamda hiçbir başarı olmasa dahi en büyük kazanımlardan birisi olacak.

Top bu şekilde dolaştığı zaman topsuz alandaki hareketlilikten ve doğan yepyeni pozisyon alternatiflerinden bahsetmek de bir o kadar kolay oluyor. Böyle olduğunda da işte sahada gördüğünüz şeyden keyif almaya başlıyorsunuz.