NBA: Potansiyeline Ulaşamamış 10 Oyuncu

23/Şub/21 10:43 Şubat 23, 2021

admin69

23/Şub/21 10:43

Eurohoops.net

Bu isimler lige geldiğinde süperstar olmaları bekleniyordu, ancak işler beklendiği gibi ilerlemedi…

By Arma Kaynar / info@eurohoops.net

Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

NBA’e gelen her oyuncu, beraberinde belirli beklentileri de getiriyor. Özellikle NBA’de oynamadan önceki yıllarında oynadıkları yerlerde allah vergisi basketbol yetenekleriyle herkesi etkileyen oyuncular için beklentiler de yetenekleri ölçeğinde büyüyor. Bazı oyuncular bu beklentileri karşılayıp hatta aşmayı da başarırken bazı isimler ise gerek yaşadıkları sakatlıklar, gerek NBA seviyesine ayak uyduramamaları sebebiyle beklentilerin çok uzağında kalıyor.

Bugünkü yazımızda, sahip oldukları basketbol yetenekleriyle çok büyük potansiyelleri olduğunu düşündüren kariyerine devam eden ve emekli olmuş bazı oyuncuları huzurlarınıza taşıyacağı:

Aaron Gordon

7 yıl önce NBA Draftı’nın dördüncü sırasında seçilen bir oyuncunun bu sürede iki Smaç Yarışması ikinciliğinden fazlasını başarması bekleniyordu.

Fiziksel kapasitesi NBA standartlarında bile yüksek olan oyuncu ne yazık ki bu avantajını parkelere yansıtabilmiş değil. Sahip olduğu fiziksel özelliklerle birden fazla pozisyonu savunabilen iyi bir savunmacı olması bekleniyordu fakat Gordon’ın ortalama bir savunmacı olduğunu söylemek bile çok doğru olmaz. Aaron Gordon’ın hücum tarafında da takım arkadaşları için yaratabilen bir skorer olması bekleniyordu. Fakat yetenekli oyuncu, kariyeri boyunca %44.7/%32.2/%69.5 yüzdeleriyle şut atarak maç başına 2.5 asist ortalaması yakaladı.

Bunların hepsi için Gordon’ı suçlamak çok doğru olmaz. Yetenekli oyuncu, günümüz basketbolunda kısa beşlerin uzun pozisyonunu oynamak için tüm gereklilikleri karşılıyor. Fakat Orlando Magic, bu plana yönelmek yerine pota altına eklemeler yapmaya devam ediyor.

Gordon’ın aldığı rollerde de kendine çok yardımcı olduğunu söyleyemeyiz. Zaman zaman skorer görevini üstlenen Gordon, topu eline fazla yapıştırıyor ve bu role uyumlu olduğunu söylemek çok doğru olmaz.

Myles Turner

Modern basketbolda bir uzundan ne isteyebilirsiniz? Şut tehdidiyle alan açması, çember savunması, adam değişme savunmasına kısaların karşısında kalabilmesi… Myles Turner bunların hepsini yapabilen ender pivotlardan birisi. Peki neden hala Turner’dan daha fazlasını bekliyoruz?

Savunmasının, ribaunt zaaflarına rağmen NBA’in en iyi savunma takımına seçilmesini sağlayabilecek seviyede olduğunu söylemek lazım. Ancak uzun süredir Turner’ın hücum tarafında bir gelişim kaydetmesini bekliyoruz ve bu henüz gerçekleşmedi.

2016 yılında Turner, ligin göz kamaştıran genç yeteneklerinden birisiydi. Etkili savunmasının yanında hücumda da çok yönlülüğünü sergileyen genç isim, 14.5 sayı ortalaması yakalamıştı. Turner, 2016 yılından beri bu ortalamanın üzerine çıkamadı.

Savunmada masaya getirdiği her şeye rağmen, Turner’ı yıldız olarak etiketleyebilmek için hücum tarafında da bir gelişim görmemiz lazım. Sahada bulunduğu dakikaların bir kısmında, pota altını Sabonis ile paylaşmak zorunda kalması Turner’ın işini kolaylaştırmıyor.

İstatistik kağıdına baktığımızda Turner’ın blok kategorisi dışında yeteneklerini sahaya yansıtabildiğini söyleyemeyiz. Savunmaya öncelik veren bir oyuncu olmanın kötü bir yanı yok. Ancak Turner’ın günümüz oyununa uyan yetenekleri düşünüldüğünde şu ana kadar daha yüksek bir seviyeye gelmiş olmalıydı.

Andrew Wiggins

2.13’lük kulaç uzunluğu, 2.00 metrelik boyu, 88 kiloluk vücudu ve 111 santimetrelik dikey zıplamasıyla beraber Andrew Wiggins, basketbol tanrıları tarafından özenle yaratılmış gibi görünüyor.

Wiggins, Draft denemelerine katıldığında scoutlar LeBron James’ten beri böyle bir basketbolcuya şahitlik etmediklerini söylüyorlardı. Karşılaştırmalar çığırından çıkmıştı, kimisi Wiggins’i LeBron’dan daha iyi bir saf atlet olarak nitelendirirken kimisi Tracy McGrady’nin gençlik günleriyle karşılaştırıyordu.

Wiggins’in Allah vergisi yetenekleri bir süperstar olmasına kesin gözüyle bakılmasını sağlıyordu. Fakat oyuncu NBA’de geçirdiği 7 sezonda All-Star’a seçilme başarısı göstermedi. Bu sürede yakaladığı 14.7 PER ortalaması, lig ortalamasının altında konumlanmasını sağlıyor. Savunma tarafında genellikle takımına eksi yazan oyuncu, kariyeri boyunca yakaladığı 19.6 sayı ortalamasını iyi bir şut yüzdesiyle yakalamadı. Bu da Wiggins’in masaya getirdiğinden çok götürdüğü olduğunu gösteriyor.

Minnesota Timberwolves’tan ayrılarak Golden State Warriors’a gelmek, Wiggins’in başarılı olabilmek için bugüne kadar yakaladığı en büyük şans olarak görülüyordu. Ancak Wiggins’in şu ana kadar Warriors formasıyla kayda değer bir şey yaptığını söylemek de pek mümkn değil.

Warriors, Wiggins’in 28 milyon dolar değerinde bir tutkal oyuncuya dönüşmesini bekliyor. Eğer yetenekli isim, beklenen gelişimi gösteremezse ligin en kötü kontratlarından birisine sahip olmaya devam edecek.

Markelle Fultz

2017 NBA Draftı, son yıllarda lige gelen en potansiyelli oyuncuların bulunduğu draftlardan bir tanesiydi. Markelle Fultz, 2017 NBA Draftına girmeden önce son yıllarda lige gelen en potansiyelli oyuncu olarak görülüyordu.

Boston Celtics ile dev bir takasa giren Sixers, üçüncü sıradaki draft hakkını ve gelecek yıllardan birinci tur draft hakkını vererek draftın ilk sırasına yükseldi. Bu seçim hakkıyla da Markelle Fultz’u seçip Ben Simmons ve Joel Embiid gibi genç potansiyelli yıldızlarının yanına ekleyerek geleceğin büyük üçlüsünü kurmayı planlıyorlardı. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı.

Fultz, hücumu elit bir kısadan bekleyeceğiniz neredeyse her şeyi yapabiliyordu. İyi bur şuta sahip olan Fultz, sahada topla birlikte istediği her yere rahatlıkla gidebiliyor ve çemberde de iki eliyle bitirebiliyordu. Takım arkadaşlarına pozisyon hazırlama konusunda da ortalama üstü bir yeteneğe sahip olan Fultz, draft edildikten sonraki yaz döneminde yaşadığı sakatlığın etkisiyle Sixers’ın beklediği seviyeye asla çıkamadı.

Sixers ile 1.5 sene oynadıktan sonra Jonathan Simmons ve bir tane 1. tur, bir tane 2. tur hakkı karşılığında Orando Magic’e takas edilen Fultz, lige gelmeden önce vaat ettiği seviyede olmasa da zamanla NBA seviyesi için ortalama üstü bir oyun kurucu haline geliyor gibi gözüküyordu. Ancak bu sezon yaşadığı çapraz bağ sakatlığıyla yetenekli oyuncu bir kez daha parkelerden uzak kaldı.

Fultz’un kariyerinin gidişatı sakatlıklarla çok etkilendiği için onu suçlamak pek adil olmasa da lige gelmeden önce gösterdiği potansiyelin çok uzağında bir performans sergilediğini kabul etmek gerekiyor.

Lonzo Ball

Büyük olasılıkla 2017 Draftının ilk 2 sırasından seçen Philadelphia 76ers ve Los Angeles Lakers’a tercihlerini değiştirme hakkı verseniz bir saniye bile düşünmeden seçimlerini değiştirirlerdi. Tıpkı Sixers gibi 2017 Draftında bir oyun kurucu seçmeyi tercih eden Lakers da hakkını Lonzo Ball’dan yana kullanmıştı.

Lonzo Ball, NBA Draftına girmeden önce UCLA’de gösterdiği performansla birlikte NBA’de oynanan oyunu değiştirebilecek bir oyuncu olarak kabul ediliyordu. 2017 Draftı öncesinde büyük olasılıkla basketbol medyasında herhangi bir oyuncudan çok daha fazla gördüğümüz babası Lavar Ball’un da sayesinde Lonzo için Jason Kidd – Magic Johnson gibi efsane isimler örnek olarak gösteriliyordu.

Lakers’taki ilk senesinde 10.2 sayı – 6.9 ribaunt – 7.2 asist ortalamaları tutturan Lonzo, özellikle yarı saha hücumunda keskin bir üçlük tehdidi olmaması ve çember etrafında çok etkili bitiremese de fena bir performans göstermemişti. Ancak ilerleyen yıllarda oyununun üstüne koyma konusunda çok başarılı olamayan Lonzo, Lakers’ın Anthony Davis’i kadrosuna kattığı takasın bir parçası olarak New Orleans Pelicans’ın yolunu tuttu.

Lonzo, Pelicans’ta da bir üst paragrafta bahsettiğimiz zafiyetlerini geliştirme konusunda başarılı olamadı. Pelicans’ın özellikle bu sene kurduğu kadronun mühendislik açısından pek ideal olmaması ve halihazırda sete set hücumunda kendi skorunu üretme konusunda sıkıntıları olan Lonzo’nun Steven Adams, Zion Williamson, Eric Bledsoe gibi yarı saha hücumunda alan açma konusunda pek başarılı olmayan isimlerle beraber oynaması da genç oyunun pek işine gelen bir durum değil.

Bunun üzerine de geride bıraktığımız dönemde Lonzo Ball’un, New Orleans Pelicans tarafından takas listesine konduğuna dair haberler çıktı. Draft edilmeden önce Lonzo’nun 4. sezonunu bile doldurmadan ikinci takımından takas edilme ihtimalinin olacağı söylenseydi büyük olasılıkla kimse buna inanmazdı.