Isiah Thomas ve Knicks: 3 Ana Başlıkta Felaketin Portresi

13/Tem/21 13:23 Temmuz 13, 2021

admin69

13/Tem/21 13:23

Eurohoops.net

Basketbol açısından baktığımız zaman Isiah Thomas’ın New York Knicks’i yönettiği dönemde aldığı kararlar gerçekten akıllarda kalan kadar kötü müydü? Bu sorunun cevabını Eurohoops Çeviri arıyor…

By Zach Harper – Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı TheAthletic’te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Aslına bakarsanız bu soruyu sormak bile çılgınca gelebilir. Bir oyuncu olarak Basketbol Şöhretler Müzesi’nde yer alan Thomas, akıllarda çok kötü bir yönetici olarak kaldı. Ligin en kötü takım sahiplerinden birisi olan James Dolan ile birlikte çalışan Thomas, yaptığı her hamle ve aldığı her kararla organizasyonun daha da geriye gitmesine sebep oldu. Bu yazıda, Knicks’in o dönemde aldığı kararları tekrar inceleyerek Knicks’in nasıl zarar gördüğünü incelemeye çalıştım. Ancak geriye dönüp hamlelere baktığım zaman, yapılan hamlelerin basketbol açısından hatırladığımız kadar kötü olmadığını düşünmeden de edemedim.

(Thomas’ın Knicks yöneticisi olarak arkasında bıraktıklarından bahsederken Madison Square Garden şirketine açılan taciz davalarını göz ardı edemeyiz. Thomas, bir çalışana karşı cinsel saldırı iddiasıyla suçlanmış, bu iddiaların ortaya çıkmasının ardından da çalışanın görevine son vermişti. Bu dava, jürinin Thomas’ın toksik bir iş ortamı yaratmaktan sorumlu olduğuna karar vermesiyle birlikte 11.5 milyon dolarlık bir tazminat ödemesiyle sonuçlandı. MSG, bu davanın ardından Thomas’ın yanlış bir hareketi olmadığını, tazminat anlaşmasının David Stern’ün zorlamasıyla yapıldığını savundu.

Bu dava, hala Thomas’ın Knicks’te geçirdiği dönemin üzerinde dolanan kara bir bulut. Buna rağmen Thomas hala NBA TV için çalışmaya devam ediyor. Hatta bir dönem Dolan, Knicks’in WNBA’deki kardeş organizasyonu New York Liberty’nin başkanlık görevine Thomas’ı bile getirdi. Dava esnasında Thomas hakkında ortaya çıkan iddialar fazlasıyla çirkindi. Günümüzde hala birçok insan Thomas ve MSG’nin tazminat anlaşmasıyla almaları gerekenden daha hafif bir ceza aldığına inanıyor.)

Knicks’in bu döneminin üzerinden hatrı sayılır bir süre geçtikten sonra tekrar o günlere göz atıyoruz. Knicks, Thomas’ın yönetimindeyken ligin en çok maaş dağıtan takımı olmasına rağmen sadece 1 kez play-off’larda yer alabildi ve bir başka sezonda da ligin en kötü 3. derecesine sahipti. Peki Thomas’ın aldığı basketbol kararları gerçekten hatırladığımız kadar kötü müydü? Ya da üzerinden fazla zaman geçtiği için Thomas’ın yönetim konusunda gösterdiği beceriksizliği ve kadro mühendisliğindeki başarısız yönetimi eskisi kadar hafızalarımızda yer etmiyor mu? Beraber Knicks taraftarları için kabus, diğerleri için ise bir nostalji olacak bir yolculuğa çıkıyoruz.

Riskli Kumarlar

Thomas’ın şu konuda hakkını vermek lazım. Knicks’teki yöneticilik kariyerinde Thomas, bazı dev takaslara imza atarak önemli riskler aldı. Draftta genellikle iyi oyuncuları seçen Thomas’ın draft haklarını takaslarda acımadan harcaması ise bir başka eleştiri konusu. Basketbol takipçileri, Thomas’ın veteran oyuncular için draft haklarını gözünü kırpmadan verdiğini düşünüyor olabilir. Ancak bu tam olarak doğru değil. Hatta Thomas, bu konuda sosyal medya üzerinde eleştiri aldığında da bu fikre sert bir şekilde karşı çıkıyor.

Thomas, 2008 yılının Nisan ayında kovulmadan önce 4 farklı draftta 6 oyuncu seçti. Bu seçimler arasında Trevor Ariza, 43. sıradan seçerek takıma kattığı bir oyuncuydu. Channing Frye, David Lee ve Wilson Chandler, Knicks’in bu dönemde yaptığı birinci tur seçimlerinden bazılarıydı. Renaldo Balkman sürpriz bir seçimdi ve istenildiği gibi sonuçlanmadı. Mardy Collins ise direkt olarak kötü bir tercihti. Ancak Thomas, görev aldığı süre boyunca her draftta bir seçim yapmasına rağmen genellikle Knicks kadrolarını takaslar üzerinden şekillendirmeye çalıştı. Bu esnada da Knicks’in yüzü olacak bir süperstarı takıma katmaya çalışıyordu.

Bu kategoride inceleyeceğimiz 4 takastan 3’ü de tam olarak bu arzunun sonuçları olarak göze çarpıyor.

5 Ocak 2004: Knicks, gerçekleştirdiği takasta Stephon Marbury, Anfernee Hardaway, Cezary Trybanski’yi alırken karşılığında Antonio McDyess, Maciej Lampe, Howard Eisley, Charlie Ward, Milos Vujanic’in hakları, 2004 birinci tur hakkı, ve 2006 senesinden korumalı birinci tur hakkını (bu seçim Gordon Hayward’a dönüştü) yolladı.

Stephon Marbury, tekrar evine dönüyordu! Minnesota’dan ayrıldıktan sonra New Jersey’nin yolunu tutan Marbury, daha sonra Jason Kidd karşılığında Phoenix Suns’a takas edilmişti. Bu takas, Nets’in Jason Kidd önderliğinde NBA Finallerine çıkmasına ön ayak olmuştu. Bu takastan önce Marbury, oynadığı son 3 sezonun 2’sinde All-Star seçilmişti. Hala 20’li yaşlarının ortasındaydı ve Thomas göreve geldikten sadece 2 hafta sonra yıldız oyuncuyu hedefine almıştı. Thomas’ın agresif tavrı sebebiyle Knicks, bir sonraki yıldızını bulmuş gibi gözüküyordu.

Takasta Knicks, guard rotasyonuna önemli bir yatırım yapmıştı. Ancak bir sorun vardı: Anfernee Hardaway, iyi günlerini gerisinde bırakmış ve çok yüksek maaş alan bir oyuncuydu. Knicks, bu takasla birlikte Hardaway’in yüklü kontratının son 2.5 sezonunda oyuncunun maaşını ödeyecekti. Fakat bu bedel, Marbury’yi kadroya katmak için değerdi değil mi? Aslında bakarsanız bu sorunun cevabı hayır. Knicks bu takası yaptığı zaman mantıklı bir kumar gibi gözüküyordu. Marbury All-Star seviyesinde bir guarddı. Rakip takımlara büyük sorunlar yaratıyordu. Ancak bu risk, Marbury’nin Knicks’te oynadığı dönemde New York ekibinin sadece 4 play-off maçına çıkmasıyla sonuçlandı. Nets, Knicks’i play-off ilk turunda süpürürken Marbury de çok iyi bir performans sergilememişti.

Marbury bireysel olarak fena sezonlar geçirmemişti ancak performansı hiçbir zaman takım başarısına dönüşmedi. Belki burada sorun Marbury’den kaynaklanıyordu, belki de yanındaki oyuncular yeterli değildi. Thomas’ın Knicks’te çalıştığı süre boyunca durum pek de değişmedi. Marbury’nin takıma katıldığı takasta New York ekibi, 2 tane gelecekteki 1. tur hakkından vazgeçmişti. Phoenix, daha sonra bu draft haklarını Keon Clark takasında Phoenix’e yolladı. 2006’daki korumalı draft hakkı, 2010’a kadar Utah’a gitmedi. Bu draft hakkı sonunda Utah’a gittiğinde ize Jazz, Knicks’in draft hakkıyla Gordon Hayward’ı kadrosuna kattı.

1’den 10’a uzanan bir skalada bu takas kaç puanlık bir felaketti? Net bir 7.

5 Ağustos 2004: Knicks, Othella Harrington, Frank Williams, Dikembe Mutombo ve Cezary Trybanski karşılığında Jamal Crawford ve Jerome Williams’ı kadrosuna kattı.

Birkaç ay sonra Thomas, hala Marbury’ye guard rotasyonunda bir partner arıyordu. Bu yüzden de gözlerini Chicago Bulls formasıyla göz kamaştıran hareketlere imza atan Jamal Crawford’da dikmişti. Crawford, Chicago’da geçirdiği 4 sezonun ardından sınırlı serbest kalmıştı. Thomas, kadrosunda skor üretme yeteneği olan bir combo guard istiyordu. Bu yüzden Chicago ile gerçekleştirdiği sign and trade ile Knicks, Crawford’ı kadrosuna kattı. Bu takasta Bulls’un pek de etkileyici parçalar elde ettiğini söyleyemeyiz. Othella Harrington, bir rotasyon forvetinden fazlası değildi. Frank Williams’ın ligdeki günleri sona ermek üzereydi. Dikembe Mutombo, kariyerinin en iyi dönemlerini geride bırakmıştı ve bu hamleden kısa bir süre sonra Houston Rockets’a takas edildi. Ek olarak, Ceary Trybanski’nin gerçek bir oyuncu olduğuna hala ikna olmuş değilim.

Crawford, Knicks’te geçirdiği dönemde eğlenceli ve iyi bir skorerdi. Ancak hiçbir zaman takımı kurtaracak performanslara da imza atamadı. Oyun olarak Marbury ile de çok uyumlu bir tarza sahip olduğunu söyleyemeyiz. Marbury, genellikle Knicks için ilk beş başlıyordu. Crawford’ın NBA’deki muhteşem 6. Adam rolünü bulması için birkaç yıl daha geçmesi gerekiyordu. Crawford, Knicks için pahalı bir seçenekti ve New York ekibinin maaş bütçesinin durumu da pek parlak değildi.

Peki bu takas Knicks’e nasıl zarar verdi? Bu takasta Thomas’ın New York’un skor gücünü arttırmaya çalıştığı ortada. Ancak Thomas, hamle öncesinde Marbury ile Crawford’ın pek de uyumlu bir ikili olmayacağını anlayamamıştı. Thomas, bir sonraki Walt Fraizer/Earl Monroe ya da Isiah Thomas/Joe Dumars guard ikilisini bulmak konusunda takıntılı gibi gözüküyordu. Marbury – Crawford ikilisi ise bu arzunun uzağındaydı.