Fenerbahçe Beko – Monaco: Zafer Hissi Güzel; Doğrular ve Yanlışlar Hâlâ Şekilleniyor

03/Ara/21 09:27 Aralık 3, 2021

admin69

03/Ara/21 09:27

Eurohoops.net

EuroLeague’deki Fenerbahçe Beko – Monaco maçının analizi Eurohoops Fırın’dan!

by Semih Altınbaş / info@eurohoops.net

Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır. 

EuroLeague’in 13. hafta mücadelesinde Fenerbahçe Beko, Ülker Spor ve Etkinlik Salonu’nda Monaco’yu konuk etti. Mücadelenin galibi 96-86’lık skorla Fenerbahçe oldu.

Bu sonuçla EuroLeague’de 4 maç sonra kazanan Fenerbahçe 4. galibiyetini alırken Monaco ise 8. yenilgisini yaşadı.

Sasha Djordjevic’in Fenerbahçe Beko’sunda Marko Guduric 18 sayı, Jan Vesely 20 sayı – 10 ribaund – 5 asist,  Nando De Colo 15 sayı – 4 asist, Pierria Henry 13 sayı – 6 ribaund – 6 asist – 5 top çalma, Achille Polonara 11 sayı – 6 ribaund, Devin Booker 11 sayı – 5 ribaund ile maçı tamamladı.

Zvezdan Mitrovic yönetimindeki Monaco’da Mike James 31 sayı 4 asist, Yakuba Ouattara 15 sayı, Alpha Diallo 10 sayı, Paris Lee ve Donatas Motiejunas 7 sayıyla oynadı.

Eurohoops Fırın bu mücadeleye teknik açıdan baktı.

Başlangıçtaki kısırlık 40 dakikaya belki sirayet etmedi ancak maçı zora soktu

Maçın başlangıcında Fenerbahçe‘de sahadaki beşli savunmanın ön plana çıktığını kanıtlar bir görüntüdeydi ve maçın ilk 5 dakikasındaki skor kısırlığını yaratan olgu Sasha Djordjevic’in sahaya sürdüğü oyuncular kısmında yaptığı tercih oldu. Bunun sahaya yansıması Fenerbahçe‘nin iyi savunmasıyla Monaco’nun kısırlığı ve Fenerbahçe’nin kötü hücumuyla Fenerbahçe’nin kısırlığı şeklinde olunca skor bakımından zorlu bir süreç yaşandı.

Taraflar adına bu süreci çözen öncelikli olgu da Nando De Colo’nun sahaya adımını atması oldu. Nando’nun oyuna girmesiyle hem Fenerbahçe’nin savunması belli ölçüde çözüldü; hem de hücumu belli ölçüde gelişim kaydetti.

Bu nasıl oluyor?

Sorunun cevabı basit aslında. Fenerbahçe’nin savunmada çözüldüğü süreçlerde Nando’yu öne atabiliyor olsak da hücum performansının yegâne anahtarı Nando’nun varlığı olmuyor. Çünkü Fenerbahçe adına Jan Vesely, Achille Polonara, Marko Guduric, Şehmus Hazer ve Nando De Colo’nun sahada bir arada bulunduğu anlarda iyi yerleşti; topsuz koşuları iyi yaptı, tempoya istediği gibi hükmetti ve bunları yaparken Şehmus, Polonara ve Vesely gibi oyuncuların pozisyon bilgisiyle savunmada da çok zorluk yaşamadı.

Burada Monaco’nun da Donatas Motiejunas, Paris Lee gibi oyuncularla pozisyonel olarak yumuşaklaşabilen bir takım olduğunu göz ardı etmemek lazım. Geçtiğimiz haftalarda Anadolu Efes‘le oynadıkları maçta da Filip Petrusev’in fiziksel olarak üst düzey bir oyuncu gibi görünmesine vesile olmuşlardı. Özellikle kısalarda Mike James – Paris Lee ikilisiyle çok sağlıklı bir görüntü çizmediklerini ve Zvezdan Mitrovic’in coaching’i bakımından da çok istedikleri bir noktada olmadıklarını belirtmek gerekir.

Djordjevic az evvel bahsedilen ve 10-2’lik seriyle skoru ele geçiren beşliyi bozmakta çok gecikmedi. Bu tavrı maç esnasında geniş çaplı bir sorgulanma haline de sebep oldu. Bazı iyi tercihler yaptıktan sonra onlar olumlu sonuçlar verdiğinde o tercihlerini bozuyor olması bir koçtan bekleyeceğimiz bir şey değil.

Achille Polonara’nın Fenerbahçe’ye geldiğinden beri yaklaşık 30 dakikayla sezonun en fazla süre aldığı maçını oynaması ve bununla doğru orantılı olarak en skorer maçını oynaması önemli bir istatistiktir. Bununla beraber Djordjevic’in geçen hafta oynanan Efes maçının basın toplantısında iddia ettiğinin aksine Booker’ın 20, Polonara’nın 30 dakika sahada kaldığı ortamda Fenerbahçe’nin ribaundlarda Monaco’ya karşı ciddi bir üstünlük kurmuş olması önemli bir çıktıdır.

Bunun yanı sıra hâlihazırda sağlıksız bir dağılımla oynayan yetenekli Monaco kısa rotasyonuna (James, Lee, Andjusic) getirilen ikili sıkıştırmalar zaman zaman faullerle sonuçlanan keyifsiz anlara sebep olsa da iyi bir savunma planıydı.

Monaco’nun uzun rotasyonu bazında Fenerbahçe uzunlarını dışarı çekebilecek önemli bir potansiyeli söz konusu olmadığından ötürü Donta Hall’u da içeride kullanmakta zorlandıkları bir bölüm oldu. Normal zamanda Hall’dan çok büyük katkı aldıkları bir ikili oyun karneleri oluyor ancak Sarı-Lacivertliler biraz daha katıydı.

Pierre – Shayok voltranı maçın başında savunma kısmında iyi işlemiş olsa da ardından hücumla bütünleşmeyince baştan biletleri kesildi. Daha çok Dyshawn Pierre’in oyuna adapte olduğu bir ortam söz konusuydu. Pierre belki yalnızca 2 şut deneyerek 2 sayı kaydetti ancak ofansif bazda kendisi adına bu sezonun en iyi maçını oynadı. Bunu bu denli özgüvenli söyleme cüretini sağlayan şey Dyshawn’ın bu sezon hiç olmadığı kadar sırtı dönükleri fiziksel açıdan emin oynaması ve bu pozisyonlardaki asistleriyle eski dönemlerini hatırlatması. Bu şekilde devam diyoruz.

Çünkü Fenerbahçe, Pierre’den yoksun olduğu haftalarda çok fazla Devin Booker ve Jan Vesely post-up’ına muhtaç pozisyona düştü. Bunun önüne bir set kurmak için kısıtlı post-up olanağına işin takımdaki uzmanı Pierre’in koşuşturması en makul olan seçenek gibi.

Yerleşim iyi olduğu vakit Vesely – De Colo ikilisi de geçen seneki gibi birbirleriyle çok bağlantılı olmasa da bir şekilde işlemeyi başarıyorlar. Vesely’nin oyunu okuyuşu ve sahaya hakim oluşu gerçekten çok farklı bir olay. Bununla birlikte parmak hassasiyeti noktasında da çok önemli bir statü kazanmış olmasıyla dün gecenin en büyük etkeniydi. Biraz zorlasa, biraz daha zayıf bir takıma karşı oynasalar triple-double ile dans edecek bir noktadaydı.

Fenerbahçe maçın başlarında skorda yaşadığı kıtlık haliyle ileriye doğru bir adım atmayı bu maçta başardı. Daha önceden ya çok iyi başlangıçların sonu kötü bitiyordu ya da kötü başlangıçların sonu çok kötü bitiyordu. Vasat başlangıçla sonucun önemli olduğu bir maçtan galibiyet koparabilmiş olmak pozitif bakılması gereken bir netice.

Şehmus, Marko, Pierria, Achille… Parçaların alev aldığı bir akşam

Fenerbahçe adına oyunu değerlendirirken bireysel ilerlemenin daha doğru olduğu bir hafta geride kaldı. Belki de ilk kez bu kadar kolektif çalışmanın ürünü olan bir zafer elde ettiler, bunun tadını çıkarabilmek için parçaları ayırmak gerekiyor.

Geçtiğimiz hafta Avrupa Seyir Defteri podcastimizin 7. bölümünde konuştuğumuz birçok şeyin gerçeğe döndüğü bir maç izledik.

Marko Guduric‘in tam istediğimiz gibi 11 top kullandığı; Pierria Henry’nin daha çok sıkıştırmalarla top çalma olanaklarının artıp tempo yönetimiyle bir şekilde ön plana çıkabildiği ve ceza atışlarında şansının yaver gittiği, Polonara ve Şehmus’un köşelerdeki varlığının klasik dipçizgi cut’larıyla birleşip Vesely ve takımın diğer top yönlendiricileri için bir alan oluşturmuş olduğu bir maç izledik.

Vesely özellikle bu bağlamda bir istasyon görevi görerek maç boyunca takım arkadaşlarını beslemiş olmasından uzun vadeli çıkarımlar yapmak mümkün müdür? Şimdilik beklemek gerekir. Fenerbahçe açısından Monaco’ya karşı sahaya yansıyan bazı doğrulardan birisi Vesely’nin bu top dağıtan profiliydi. Onu böyle izlemekte fayda var. İçeride de çok kuvvetli bir efor sarf ederek hastalıkla boğuştuğu haftada 96 sayıyla maç kazanan takımının en iyisiydi, toparlayıcısıydı.

Guduric için tam da bu şekilde topsuz aksiyonlar üzerinden bir skor etkinliği planlanabilir. Zaman zaman tank gibi çembere akın etmesi de beklenebilecek bir oyuncu olsa da bu topsuzluk üzerinden dış hücumu daha iyi oynadığını biliyoruz. Maç sonunda 18 sayıya ulaşarak beklenen performansı ortaya koydu.

Şehmus’un benchten getirdiği sinerji, Polonara’nın aldığı süreyi geçen sezonki performansına tam olarak yaraşır biçimde değerlendirmesi ve Pierria Henry’nin az evvel de söylediğimiz gibi malum işleriyle Fenerbahçe’nin aldığı galibiyet çok daha değerli gibi göründü.

Podcastin o bölümünde takımın tekil özneler halinde iyi performanslar sergilendiğini ancak üst akıl bakımından Fenerbahçe’nin sorunlu bir ekip olduğunu söylemiştim.

Djordjevic bu bakımdan takımın kilit bazı noktalarında önemli değişiklikler yaparak kararlarıyla maçta etkili olmayı başarsa da Fenerbahçe’nin hâlen eksikli bir takım olduğunu ve bu tarz galibiyetlerin tam anlamıyla güven verecek bir ortam oluşturmadığını da söylemek gerekir.

Tepeye uzunlarını dikip kısalarına hand-off üzerinden ikili oyun oynatmaya dayalı bir Monaco karşısında alınan galibiyetin değeri bir galibiyettir. Bir galibiyet de şu an hiç olmadığı kadar önemlidir. Yani, ne ciddiyeti elden bırakmak ne de ciddiyeti üst seviyede tutmak lazımdır.

Aralık ayının kalanında onları görece rahat bir fikstür bekliyor. Ay sonuna kadar oynanacak 5 maçta verecekleri reaksiyonun onlar adına sezonu şekillendireceğinden şüphe etmeyeceğiz.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!